Tarih, doğa ve müzik buluşursa…

Mezitli'deki Manuş Baba konseri, Mersin Uluslararası Müzik Festivali'nin 17 yıl boyunca tarih ve doğayı müzikle buluşturduğu örneklerden biriydi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mezitli'deki Manuş Baba konseri, festivalin tarih ve doğayı müzikle buluşturduğu örneklerden biriydi. Bunlardan birisi, Mersin'e gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri olan içinde bir obruğun bulunduğu Canytellis-Kanlıdivane ören yeriydi… Antik Olba Krallığı'nın kutsal bir yerleşimi olarak kurulan, bugün Mersin-Silifke karayolunun 50. Kilometresindeki bu yerleşim yeri, MÖ 3. yüzyıl sonlarına kadar tarihleniyordu. Hellenistik döneme ait bir kulenin bulunduğu şehirde yaşam, 11. yüzyıla kadar sürmüştü. O yıllarda obruğun içine merdivenlerle inilmekteydi. Bugün bu merdivenlerin bir kısmı yıkılmış durumdaydı. Roma döneminde suçlular, bu obruğa atılarak vahşi hayvanlara parçalatılmaktaydı. Bu nedenle kentin adı halk arasında Kanlıdivane olarak anılıyordu.

Hellenistik kulenin batı duvarındaki kitabede, kulenin rahip krallardan Olbalı Tarkyaris'in oğlu Teukros tarafından Zeus için yaptırıldığı belirtiliyordu. Şehrin kuzeyindeki anıt mezarı Canytellis'in önde gelenlerinden Aba, kocası ve iki oğlu için yaptırmıştı. II. Teodosius tarafından kurulan bu şehirde kesme taştan inşa edilmiş bazilikalar, sarnıçlar, caddeler, kaya mezarları, anıt mezarlar, kaya kabartmaları vardı. Mezarların yanında kayalara oyulmuş üzüm sıkma presleri ve dikdörtgen planlı, beşik tonozla örtülü sarnıçlar bulunmaktaydı.

Uzuncaburç

Konser dinlediğimiz bir diğer mekân, Uzuncaburç'tu. Hellenistik Dönem'de merkezi, şehrin 4 km. doğusundaki Olba Territoriumu'nun ibadet yeri olan bugünkü Uzuncaburç yerleşim yeri, Roma Dönemi'nde, 72 yılında İmparator Vespesianus zamanında Olba'dan ayrılarak Diokaesareia adıyla özerk, kendi adına para basan kent durumuna gelmiştir. Bizans Dönemi'nin ardından Türkler buraya şehrin sembolü olan yüksek burcun (Hellenistik Kule'nin) ismini vererek "Uzuncaburç" demişlerdi.

Kız Kalesi

Mersin'e gidildiğinde fotoğraf çekilmesi gereken yerlerden biri olan Kız Kalesi'nde de (Korykos antik kenti), karşısındaki kumsalda da konserler dinlemiştik. Batan güneşin kızıllığı, gökyüzündeki bulutlar, denizin maviliği, ayaklarımızın altındaki kumların hışırtısı, kalenin üzerine düşen solgun gölgelerin kararışı derken oradan da tarihle sanatın buluşmasının keyfiyle mutlu ayrılacaktım…

Mersin-Erdemli-Silifke karayolunun 60. kilometresindeki kent, Roma ve Bizans dönemlerinde yoğun olmak üzere İslami devirlerde de iskân görmüştü. Yani, MÖ 4. yüzyıla kadar tarihleniyordu. Ören yerinde iç ve dış kale kiliseler, sarnıçlar, su kemerleri, kaya mezarları, lahitler ve taş döşemeli Roma yolları kısmen ayaktaydı.

Ve adını, ezgilerin yankılanıp denizin sesine karışarak kumsala vurduğu adadaki kaleden alıyordu. Korykos kıyı kalesinin 200 metre açığında küçük adacık üzerindeki kalenin kuzey ve güney uçları sekiz kuleyle korunmuştu. Kız Kalesi'nin dış çevre uzunluğu 192 metreydi.

Son yıllarda ören yerlerini "korumak" gerekçesiyle konserlere izin verilmediğini öğrendim… İyi ki o etkinlikler yapılmış, ben de izleyebilmişim… "Tarihi mekânlarda 'etkinlik' yapılır mı?", "Yapılırsa nasıl yapılır?" sorusunun yanıtlarını ilerki yazılarımda tartışmak isterim…

Bu konularda ilginizi çekebilir