Halfeti'nin siyah gülü
Topraklarının büyük bölümü Birecik Baraj Gölü altında kalan Şanlıurfa sınırları içindeki siyah gülüyle de ünlü olan Halfeti, üç bin yıllık bir geçmişe sahip...
Kıyıya dizilmişler, sessizce bekliyorlardı ilk dalgacıkların ayaklarını yalamasını... Sonra birkaç adım geri çekileceklerdi tepeye doğru... Su yine yükselecek, ıslatacaktı parmaklarını. Bedenleri ne zaman suyla temas etse, siyah bir gül bırakıyorlardı Fırat'ın sularına. Yarı katmerli, kokulu... Mevsim dönümlerinden biriydi. Sonu baharla bitiyor olmalıydı ki, siyah güller açmıştı. Camgöbeği renginde yalazlanıyordu Fırat'ın suyu. Gün gün örtüyordu güllerin, muzların, greyfrutların, hurmaların, fıstıkların yetiştiği topraklarını.
Binlerce yıllık deneyimleri onlara öğretmişti ki, siyah gül yalnızca Halfeti topraklarında yetişirdi. Başka bir yere dikildiğinde bambaşkalığını kaybeder, kırmızı açardı. Oysa Birecik Barajı'nın arkasında biriken Fırat suyu şefkatle de olsa örtmüştü topraklarını.
Yalnızca yüksek olanlar ayakta kalmıştı. Suyun ortasında bir palmiye ağacı, bir minare, bir elektrik direği ucu...
Son topraklarını suya teslim ettikten, son gülü de suya bıraktıktan sonra, tepelerde onlar için inşa edilmiş tek katlı betonarme evlere göçmüşlerdi.
Halfeti'nin üçte birinin baraj sularına terk edilmesinin hikâyesi böyle mi gelişti, bilmiyorum ama ilçenin kıyılarında suyun altında görülen ağaçları, Ermeni ustaların ellerinden çıkma taşevleri, aralarında yüzen minicik balıkları uzun uzun seyredecektik.
Kebap soslu balık
Sonra dubaların üzerindeki bir lokantada yöresel adı başka olan, sanırım yayınbalığının etinden Adana kebab sosuyla terbiye edilmiş şişleri yiyecektik.
Topraklarının büyük bölümü Birecik Baraj Gölü altında kalan Şanlıurfa sınırları içindeki Halfeti, üç bin yıllık bir geçmişe sahip... Halfeti, MÖ 855 yılında Asur Kralı III. Salmanassa tarafından zapt edildiğinde Şitamrat adını taşıyormuş... Asurlardan sonra ise Med, Pers, Seleukos Krallığı, Roma, Sasani, Emevi, Abbasi ve Mısır Memlükleri'nin egemenliğine girmiş. Süryaniler dönemindeki adı da "Kal'a Rhomeyta" imiş... Osmanlıların Halfeti'yi fethettiği tarih ise 1516. Mercidabık Savaşı'nın kazanılmasının ardından Halfeti, Osmanlı'nın olmuş.
Ansiklopedik bilgiler bu kadar yeter, deyip efsanelere geçelim... "Halfeti" adının umutsuz bir aşkın kurbanı olan Hali ile Fatma'dan geldiği anlatılıyor... Ailelerinin evlenmelerine bir türlü izin vermediği Halil ile Fatma, Fırat'ın azgın sularına el ele atlayarak sonsuzluğa dek birlikte olmanın yolunu bulmuşlar... O tarihten sonra da buranın, Halil ile Fatma'nın kısaltılmış şekli olan "Halfeti" adıyla anıldığı söyleniyor...
Rumkale
Biraz daha ötede Rumkale yer alıyor. Yine tarihi çok eski. 200'e 200 metre çapında doğal kaya dikine kesilerek oluşturulmuş bir platform. Fırat'ın suyu onun da dibine kadar yükselmiş. Ama Rumkale, Kuzey ve Doğu surlarındaki yedi burcu, nereye insan elinin değdiği, nerenin doğal hâlinde olduğu anlaşılamayacak denli ustalıklı işçiliği ile bir harika. Laf aramızda sular onun görkemini daha da artırmış.
Şimdilerde içinde Şair Aziz Nerses Kilisesi'nin, Barsavma Manastırı'nın kalıntıları duruyor. Ayrıca su sarnıçları ve sekiz metre genişliğinde, yetmiş beş metre derinliğinde bir su kuyusu da var. Rumkale'de Hz. İsa'nın havarilerinden Yuhanna'nın kayadan oyma bir odada İncil nüshalarını çoğalttığı söyleniyor. Ortaçağ'a kadar da önemli bir din merkezi olma özelliğini koruyor Rumkale…
Bugün Halfeti'nin dokusunu tepedeki beton bina olumsuz etkiliyor; Halfeti için güzel olanlardan birisi ise Büyükşehir Belediyesi'nin baraj gölü içine yaptırdığı yüzme havuzu. Gölden yalıtılmış, ama suyun içinde tatlı su ile doldurulmuş havuz, ilçeyi ziyaret edenler için sıcak geçen yaz mevsimlerinde iyi bir seçenek olacak…