Güney Akdeniz'in incisi, kaleler şehri Osmaniye

Osmaniye, 26 kalesiyle "Kaleler Şehri" olarak da anılıyor… Ören yerleri, başta Zorkun olmak üzere yaylalar, kuş cenneti, kaplıcalar bölgede görülmesi gereken yerlerden. Kent, hem doğa, hem kültür turizmi tutkunları tarafından keşfedilmeyi bekliyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

"Yaşar Kemal Buluşmaları" etkinlikleri nedeniyle Yaşar Kemal'in doğduğu topraklarda, Akdeniz Bölgesi'nin tüm özelliklerini taşıyan Osmaniye'deydim. Neolitik dönemden bugüne birçok yerleşime ev sahipliği yapan kent, bu mirasın tarihi ve kültürel değerlerini bugün de sürdürüyor. Osmaniye, bu uygarlıkların inşa ettiği, bugün de gezip görülebilecek 26 kalesi nedeniyle "Kaleler Şehri" olarak da anılıyor…

Kastabala Örenyeri ve Karatepe - Aslantaş Açık Hava Müzesi, başta Zorkun olmak üzere yaylaları, Kırmıtlı Kuş Cenneti, Haruniye kaplıcaları bölgede görülmesi gereken yerler arasında.

Osmaniye ilinde sanayinin ve tarımın temelini yerfıstığı oluşturuyor. Ülkemizde üretilen yerfıstığının yarıya yakını buradan elde ediliyor; Türkiye'deki üretimin ise yüzde 85'i işlenip pazarlanıyor… Yine Osmaniye ülke turp üretiminin yüzde 73'ünü tek başına karşılıyor…

Dünyaca ünlü Karatepe kilimlerinin dokunduğu Karatepe Kalkınma Kooperatifi de Osmaniye'de… Bu özellikleri ile bu güzel ve şirin kent, hem doğa, hem kültür turizmi tutkunları tarafından keşfedilmeyi bekliyor…

26 kale…

Osmaniye'yi anlatmaya çoğu birbirini gören, yükseltiler üzerine inşa edilmiş kaleleriyle başlayalım:

Karatepe Aslantaş Geç Hitit Kalesi, M. Ö. 8. yüzyıla tarihleniyor. Yaşar Kemal'in doğduğu köydeki Hemite (Amuda) Kalesi, Harun Reşit Kalesi, yedi burçlu Kaypak (Savranda) Kalesi, Çardak Kalesi, Kastabala (Bodrum Kalesi), Karafenk Kalesi, Babaoğlan Kalesi, Aşılı Kalesi, Çem Kalesi, Bahçe Kalesi, Gebeli (Kötü) Kalesi, Toprakkale, Esenli Kalesi, Değirmendere Kalesi, Aslantaş Baraj Gölü içindeki bir ada üzerinde bulunan Domuztepe Kalesi, Kalkan Kalesi, Kalealtı Kalesi, Kum Kalesi, Kürek Kalesi, Bahçe Köyü Kalesi, Heçkeren Kalesi, Hasanbeyli Kalesi, Kurt Kalesi, Mitisin Kalesi…

Yaylalar…

Çukurova'nın doğasını ve iklimini sürdüren Osmaniye'de yaz ayları çok sıcak olduğundan yaylacılık hayatın vazgeçilmezlerinden birisi. Yukarı Çukurova'nın İl genelinde irili ufaklı birçok yayla bulunuyor. Bunların en büyüğü, Zorkun Yaylası…

Ören yerleri

Osmaniye yolculuğumuzun bir gününü, yöredeki ören yerlerine ayırdık… Roma döneminden kalan Kastabala (Bodrum) Antik Kenti, oldukça iyi korunmuş tiyatrosu ile de ilgimizi çekti. Antik kentin girişindeki konteyner ise beni uzun yıllar ötesine götürdü. Adana'daki Karasis Kalesi'ne hediye edilmişti yıllar önce. Helikopterle tepeye taşınmasına ve yerine yerleştirilmesine tanıklık etmiştik. Alman bir arkeologtu kazının başkanı. Sorup soruşturdum, niye buraya geldi diye; orada kalması istenmemiş, arkeolog da yine bir helikopterle Kastabala ören yerine getirip bırakmış!.. Şimdi âtıl bir halde hemen girişte kaderini bekliyor…

İlk açık hava müzesi

İkinci ziyaret ettiğimiz ören yeri, Türkiye'nin ilk açık hava müzesi olan Hitit antik kenti Karatepe, 1946 yılında Prof. Bossert ve Halet Çambel tarafından keşfedilmişti. Araştırma ekibi, Hitit hiyeroglifleri ve Fenike yazısının bir arada kullanıldığını görmüş ve Fenike yazısı tercüme edilebildiği için, bu keşif Hitit hiyerogliflerinin nihai çözümü olmuştu.
Karatepe-Arslantaş Höyüğü'nde Bossert tarafından başlayan kazı çalışmalarına 1952'den sonra Çambel başkanlık edecekti. Karatepe'de ortaya çıkarılan arkeolojik buluntuların restorasyonu, korunması ve sergilenmesi için bir açık hava müzesi kurulmasına da önayak olacak, mimar Turgut Cansever'in yaptığı projenin uygulanması işini Çambel'in eşi Nail Çakırhan yürütecekti.

Çalışmalara başlayan müteahhit işi bıraktığı için Çambel'in eşi Nail Çakırhan yarım kalan çalışmaları yürütmek üzere işe koyulacaktı. Böylece Türkiye'nin ilk Ağa Han ödüllü alaylı mimarı Nail Çakırhan, avan projesini Turgut Cansever'in yaptığı Karatepe projesi ile mimarlığa adımını atmış olacaktı.

İki usta mimarın birlikteliğinde Türkiye'nin ilk açık hava müzesi ve ilk geniş saçaklı görünebilen beton uygulaması ortaya çıkacaktı. Bundan sonra da kazı evi, karakol, orman bölge şefliği binaları, bölge okullarının inşası birbirini takip edecekti.

Çambel, bölgenin sesi oldu

2014 yılında 98 yaşında kaybettiğimiz Halet Çambel, "halk ilgilenmezse müze yaşamaz" diyecek, yerli halkın müzeyi sahiplenmesine destek olacaktı. Sonra köylere su, yol, okul gelmesi için çalışacaktı. Açılan el sanatları kurslarında yetişen gençler marangoz, demirci ustası, saz ustası olacaktı. Halet Hoca yerli halka yeni kapılar açmakla kalmayacak, bölgenin folklorunun da derlenip yayınlanmasına el ayak olacaktı.

Karatepe kilimleri

Yerel kilim dokumacılığı da onun sayesinde gelişecek, Karatepe'de kurulmasına destek olduğu kooperatifte doğal kök boyadan, Anadolu insanının yüzyıllardı dokuduğu özgün motif ve renkler esas alınarak dokunan kilimler, tüm dünyada aranmaya başlayacaktı.

"Karatepe'nin güzel ecesi: Halet Abla" olarak bilinen Halet Çambel'e sevgi ve saygılarını Karatepe'deki kazı evinin önüne 2005'te bir büstünü dikerek ortaya koyacaklardı. Osmaniyeliler de Kadirli'deki bir ilköğretim okuluna adını vereceklerdi.
Biz de büstün önünde ona sevgilimiz ve saygımızı sunacak, antik kentin iki kapısını gördükten sonra müzeyi gezip, zaman sorunu nedeniyle kazıevini ancak anlatılanlardan dinleyebilecektik…

2. asırda yapılan bir manastırdan camiye çevrilen Kadirli Ala Camii'ni, Ceyhan Nehri havzasındaki Kırmıtlı Kuş Cenneti, manzarasıyla da etkileyici olan Haruniye Kaplıcaları'nı şehre dönüş yolumuzda öğrenecek, Osmaniye Kent Müzesi'nde soluklanacaktık…

Ağaç oymacılığı

Ağaç oymacılığının önemini de burada öğrenecek, gözlemleyecektik. Karatepe yöresindeki ahşap oymacılık saz yapımını da geliştirecekti. Bu arada hartlap (sandal) ağacı ile yapılan küçük ev eşyaları da yörenin değerleri arasında dikkat çekici bir yer alacaktı…

Béla Bartók'a saygı

Ardından Béla Bartók Sergi Salonu'na geçecektik. Béla Bartók (1881 - 1945) besteci, halk müziği araştırmacısı, piyano sanatçısı ve müzik akademisi (konservatuar) hocası, XX. yüzyıl müzik hayatının en önemli şahsiyetlerinden biriydi. Sanat hayatı ve bilimsel faaliyetleri, sadece Macar ya da Avrupa müzik tarihinin değil, evrensel kültürün de çağ açan çalışmaları olarak tanımlanıyordu.

Daimi sergide amaç, Béla Bartók'un anısını, onun girişimleri ve yönlendirmesiyle 1936'da Türk Halk müziği derlemesi faaliyetlerinin başlatıldığı yerde anmaktı. O, Zoltán Kodály'la birlikte bilimsel amaçlı müzik folkloru ve karşılaştırmalı halk müziği biliminin temellerini atan kişiydi.

Yaşar Kemal sempozyumunun yapıldığı Korkut Ata Üniversitesi'nin kampüsü, baharın coşkusunu hissettiğimiz yerlerden birisi olacaktı…

Üç günlük yolculuğumuzda şehir, doğası, kültürel değerleri, turizm fırsatları ve mutfağı ile keşfedilmeyi beklediğini bize hissettirecekti…