Çağımızın görsel öykücüsü 90 yaşında
Doğuş Grubu'nun çağımızın görsel hikâyecisi Ara Güler ile işbirliği sonucu hayata geçirdiği Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Ara Güler Müzesi, ustanın 90. doğum günü olan 16 Ağustos'ta kendisinin de katılımıyla bomontiada İstanbul'da açıldı.
Ara Güler, "Türkiye'nin en iyi foto muhabiridir," gibi iddialı bir söz söylesem kimse alınmaz sanırım. Zaten kendisi de "ben foto muhabiriyim" der… Eğer bir vesileyle Ara Güler'in Tosbağa Sokak'taki ofisine eğer telefon etseydiniz, eğer orada bulunmuyorsa, kendi sesinden şöyle bir mesaj dinleyecektiniz:
"Burası, foto muhabiri Ara Güler'in …. nolu basın telefonu…"
Zaten ne zaman fotoğraf üzerine konuşsa, "Fotoğraf sanat değildir, biz sanat sanat yapmıyoruz" demiş ve şöyle devam etmiştir "Biz foto muhabirleri tarih yazıyoruz. Yazılı tarih günümüzde yerini televizyon muhabirlerinin, fotoğrafçıların çektiği belgelere bırakmıştır."
İşte o belgelerin oluşturduğu dev Ara Güler arşivinin herkese açık hale getirilmesi için başlatılan çalışmalar, ilk meyvesini verdi… Doğuş Grubu'nun Ara Güler ile işbirliği sonucu hayata geçirdiği Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi, usta'nın 90. doğum günü olan 16 Ağustos'ta kendisinin de katılımıyla bomontiada İstanbul'da açıldı.
Ara Güler Müzesi'nde, onun arşivinden fotoğraf, hikâye, video ve maket kitaplardan oluşan bir seçki, "Islık Çalan Adam" başlığı altında ilk kez sergileniyor. Serginin ismi, Ara Güler'in "Babil'den Sonra Yaşayacağız" adlı öyküsünden alınmış. Sergiye aynı isimli bir kitap da eşlik ediyor.
Sergiyle eşzamanlı olarak basılan bir diğer kitap da Ara Güler'in erken döneminde kaleme aldığı öykülerle daha sonra çektiği fotoğrafları bir araya getiren "Babil'den Sonra Yaşayacağız." Aras Yayıncılık'tan çıkan kitap, Türkçe, Ermenice ve İngilizce üç ayrı cilt halinde okurlara sunuluyor…
"Dünyanın En İyi On Fotoğrafçısı"ndan biri
Ara Güler, 70 yılı aşkın bir süredir görsel tarihi kayıt altına alıyor…
Çektiği fotoğraflar ona, "Dünyanın En İyi On Fotoğrafçısı"ndan biri ünvanını getiriyor, "Master of Leica" deniliyor.
Dünyanın en ünlü dergileri, ona bir kare fotoğraf çektirmek için sıradalar…
Bir kare güneş batımı fotoğrafı için Afrika'ya gidiyor; ülkemizde bir rulo filmin zor bulunduğu yıllarda yüzlerce rulo film harcıyor, tüm masraflarını Life mecmuası üstleniyor. Yani yurtdışında, en az Türkiye'de olduğu kadar ünlü. Hatta oralarda daha çok tanınıyor…
Picasso, Dali gibi sanatçılar, kimseye fotoğraf çektirmezken Ara Güler'e kapılarını açıyorlar. Arşivinde olmayan ünlü sanatçı-yazar fotoğrafı yok. Ne şanslıyım ki benim de fotoğraflarımı çekti, iki kareyi (birisi bu sayfada) kendi elleriyle basıp imzalayarak hediye etti…
Mütevazı bir usta
Bugün dünyanın tanıdığı usta, aslında çok mütevazı birisidir. Mesleği için hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz… Bu yönünü pek konuşmaz, konulmasını da istemez…
Dışarıda camların buz kestiği, ayazın çelik bir ustura gibi insanları dağladığı günlerde, içinde ısıtıcı yanmayan bir karanlıkodada el yakan soğuklukta sudan parmakları kıpkırmızı olmuş yine de işini yaptığı için keyifli şarkılar mırıldanıp çalıştığına gözlerimle tanık olmuşumudur… Dağ tepe demeden bir kare fotoğraf için tırmandığını yine bizzat yaşamışımdır… Bazen, bir edebiyatçının fotoğrafını çekmesini rica ettiğimde "Vereyim Leica'yı git, çek… Ben değil, zaten makine çekiyor fotoğrafları!" diye "naz" yaptığı da belleğimdedir…
Kimi zaman bir lokantada sohbetimize katılmış, bizimle masal anlatmış, masal dinlemiştir… Çocukla çocuk, büyükle büyük omuştur…
Fotoğraflarında mutlaka insan vardır
Bir Ara Güler fotoğrafına baktığınızda derinlerde bir yerlerde sakladığınız bir duygunuzu harekete geçirmişse, imzasına bakmadan onun kime ait olduğunu bilebilirsiniz… İçinde mutlaka bir insan vardır o fotoğrafların… Bazen o insanı görmezsiniz, çünkü ya biraz önce geçmiştir ya da biraz sonra gelecektir…
Kaybolan değerlerin, yitip giden İstanbul'un insanıdır Ara Güler…
Ne diyor "Islık Çalan Adam"da: "Bu gece dikkat edin, biri ıslık çalarak kapınızın önünden geçecektir. O kişi ben olacağım…"
Tadımlık
Bir bölümü birlikte okuyalım:
"Bugün Nagazaki'den bir mektup aldım. Ken Yi İç'ten. Sevindim, çünkü atom bombasının yol açtığı yaraların iyileştiğini yazıyordu. Ken Yi İç kötü bir çocuk değildir. Son dünya savaşında karşı saflarda savaşmıştık.
Sinemada yanıma genç bir kız oturdu. Kız ya da kadın. Tanımıyorum, tanımaya gerek de duymuyorum. O da beni tanımıyor, tanımaya gerek de duymuyor.
Karanlıktı. Beyaz perdenin üstündeki kara şapkalı adam sarışın kadına dört el ateş etti, kadın yere düştü. Kızın bedeni meğer hayli sıcak ve cezbediciydi. Işıklar yanarsa –bu memleketin alışkanlığı– rezil olacağız. Arkadaşımın biri buna benzer bir olay anlatmıştı. THE END. Kız çirkinmiş…
İnan olsun, bu devirde hiç kimsenin kafasında kötülük yok. Örneğin ben, uzun boylu denizci, bugüne kadar yaptıklarımın hiçbirinden pişman değilim. Bugüne kadar isteklerimi yerine getirdim, bundan sonra da getireceğim. Canları istiyorsa dünyada yaşayan herkes bana darılsın. Ben yine de onların acılarına ortak olacağım. Herkes dilediği gibi yaşasın. Bunda ne kötülük var ki? Dünya aynı gün batacak. Ben yasalara uymuş ya da uymamışım, sen idamlık beyaz entarinle sehpanın sacayakları ortasında üç saat hareketsiz kalmışsın, ne olacak? Olacak olan, her zaman aynıdır. Önemli olan iki kutbun uzlaşması mıdır? Diyelim ki anlaştılar, bana ne? Diyelim ki anlaşamadılar, yine bana ne? Ben denizciyim. Bugün bu gemiyle, yarın öbür gemiyle, başka bir gün daha başka bir gemiyle denize açılacağım. Benim dünyam sonsuzluklardadır. Fırtına güçlü olur da batarsak, balıklar şölen yapar. Savaşta bir tepenin eteğinde, doyumsuz doğanın taze ışıkları altında sıcak, katı bir mermiyle öteki dünyaya göç edersem de solucanlar ziyafet çeker. Sonuç aynı olduktan sonra, ben uzun boylu denizci, günümü gün etmekten başka bir şey düşünmemeliyim.
Bu gece dikkat edin, biri ıslık çalarak kapınızın önünden geçecektir. O kişi ben olacağım…"
Arşiv herkese açılacak
Ara Güler'in bütün arşivi 2016 yılından bu yana Doğuş Grubu'nda… Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç liderliğinde iki yıldır çalışmalarını sürdüren arşiv ekibi, Ara Güler'in yüzbinlerce eserinin tasnif, envanter, koruma, sayısallaştırma ve indeksleme işlemlerini yürütüyor. Arşiv koleksiyonlarının önümüzdeki dönemde bir portal üzerinden fotoğraf meraklıları ve araştırmacılara açık hâle getirilmesi hedefleniyor.
Doğuş Grubu CEO'su Hüsnü Akhan
Müze ve sergi açılışında konuşan Doğuş Grubu CEO'su Hüsnü Akhan, Ara Güler'le dünyada benzeri olmayan bir işbirliğine imza atıklarına işaret ederek "Doğuş Grubu olarak biz konuya şöyle yaklaşıyoruz: Ara Güler arşivinin sorumluluğunu devraldık ve bu arşivi en sağlıklı şartlarda korumaya, en doğru yöntemlerle paylaşmaya ve topluma en faydalı şekilde yorum ve kullanıma açmak niyetindeyiz. Sağolsun üstadımız da her adımımızda bizimle işbirliği içerisinde ve destek oluyor. Kendisi Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik A. Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarımız hakkında düzenli olarak bilgilendiriliyor. Toplanıp ortak kararlar alıyoruz ve süreci birlikte yönetiyoruz. Ara Bey, arşiv ekibiyle bomontiada'da bir araya gelerek sorularımızı cevaplıyor ve eksik bilgileri tamamlıyor. Fotografik malzemenin ve diğer koleksiyon eserlerinin içeriğini, hikâyesini kendisinden dinlemek ve kaydediyor olmak çok kıymetli" dedi.
Görsel hikâyeci
Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi'nden derlenen "Islık Çalan Adam" sergisi, tarihsel bağlamı ışığında biyografik öğeleri takip etmesiyle birlikte, Ara Güler'in görsel hikâyeciliğini farklı alanlardaki üretimleri üzerinden yeniden okumaya da davet ediyor. Sergi aynı zamanda, 20'inci yüzyılın ikinci yarısında özellikle İstanbul ve Türkiye coğrafyasından fotoğraflarıyla uluslararası medyada görünürlük kazanan sanatçının İstanbul kent tarihine, bu coğrafyaya ait bireysel ve toplumsal hafızayı şekillendiren dönemlere ait kayıtların nasıl anlamlandırıldığına yoğunlaşarak; üreten, yazan, kaydeden ve aktaran bir hikâye anlatıcısı olarak Ara Güler'in dünyasını bir arada okumak gerektiğinin önemini vurguluyor.
Bu satırların yazarı da bu müzeyi ve sergiyi gezmekten mutlu; 21. yüzyılda Ara Güler'le aynı kentte yaşamaktan, onu tanımış olmaktan onur duyuyor…