"Bir ürün, ancak bu kadar talihli olabilir!"

Komili gezisinde konuştuğum Ana Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy: Zeytinyağı aleyhine söz söyleyen bir kişi duymadım. Bir ürün, bu kadar talihli olabilir. Oysa rakamlara baktığımızda belki geriye gitmedik ama daha hızlı ilerleyebilmek keşke mümkün olsa!

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Komili Trabzon – Rize gezisinde birlikte olduğumuz Ana Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy'la fırsat buldukça sohbet ediyorum. Ersoy, 1 Ekim 1976 da Marsa Margarin Sanayii A. Ş.'de bitkisel yağ sanayiine adım atıyor. Sektörde kesintisiz 40. meslek yılını tamamlıyor bu ay başında. 41. yılını eşi Ülkü Hanım'la birlikte bir pasta keserek kutlama imkânı da buluyoruz Trabzon'daki ilk gecemizde. Yeniden yollara düştüğümüzde, Ortan Köyü'nde dağların tepesinde anlattıklarından şu cümleleri düşünüyorum bir süredir:

"Türkiye'nin her tarafında hasat şenlikleri yapılıyor, herkes onun hakkında konuşuyor. Ben, zeytinyağı aleyhine söz söyleyen bir kişi duymadım. Bir ürün, ancak bu kadar talihli olabilir, çok güzel bir durum. Ve herkes zeytinyağı sektöründe daha iyi bir şeyler olmasını istiyor, ama rakamlara baktığımız zaman, geriye mi gittik? diye de soruyoruz. Belki geriye gitmedik, ama daha hızlı ilerleyebilmek keşke mümkün olsa!"

Benim anlamaya çalıştığımı fark edince devam etmişti Ümit Bey:

"Son 10 yılda ekim alanlarının büyüdüğünden bahsettik hep. Yüzde 26 büyüyerek 660 bin hektarlardan 840 binlere çıkmıştı. Ağaç sayısı da 172 milyonu bulmuştu. Bu rakamlar, dünyadaki zeytin ağaçlarının aşağı yukarı yüzde 19'una işaret ediyordu etmesine de, zeytinyağı üretiminde yüzde 5'i geçemedik. 3- 4 sene önce bu konu için fazla panikte veya üzüntüde değildik, çünkü genç zeytinliklerin birkaç sene içerisinde üretim rakamlarını ciddi olarak artıracağını düşünüyorduk. Neticede bu olmadı…

Devletin verdikleri teşviklerle zeytin ağacı sayısını arttı… Türkiye'de en çok zeytin fidesi Edremit türüydü, Edremit fideleri alındı, Türkiye'nin her tarafında dikildi. Aslında Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde çeşitli zeytin türleri vardı, o bölgeye alışmışlardı veya dünyada ciddi bir şekilde yeni teknolojilerle geliştirilmiş türler vardı, ama o türlerin Türkiye'ye uyumu konusunda organize bir çaba harcanmadı. Yani en azından benim bildiğim, günlük hayatı etkileyecek ölçüde bir çaba olmadı.

Neticede Edremit fidanları her tarafa dikildi. Şimdi geldiğimiz nokta bu fidanların verimlerinin çok yüksek olmadığını görüyoruz, eğer aksi olsaydı şu anda bizim üretim rakamlarımız daha yukarı çıkmış olurdu.

Her ne kadar Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'nin resmi rakamları varsa da bizim bildiğimiz rakamları konuşursak 2014-15'de 190 bin tondu zeytinyağı üretimi, 2015-16'da 150 bin tona düştü; şimdi 177 küsur bin tondan bahsediyoruz. Bu arada var yok meselesi de aynen devam ediyor. Belki de bir biliminsanının söylediği gibi ‘Aynı şeyleri yaparak farklı neticeyi almayı zaten beklememeniz gerekiyor.' Biz de ciddi bir şekilde aynı şeyleri yapmaya devam ediyoruz.

Bu seneye gelince, geçen seneyi kurtaran Güneydoğu ve Güney olmuştu. Özellikle yeni ekim alanlarından çok ciddi bir şekilde, şaşırtıcı derecede üretim gelmişti. Bu sene oradaki üretim, yüzde 80 düşmüş. Neyse ki Marmara Bölgesi yüzde 91, Ege Bölgesi yüzde 149 artış gösteriyor. Ama Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 30 düşüş var."

Bir sabah kahvaltısı sonrasında kahvelerimizi içerken rakamlardan söz etmiştik. Örneğin, 2015/16 sezonu için dünya zeytinyağı üretim tahmini 2 milyon 988 bin tondu. Bu, bir önceki sezona göre yaklaşık yüzde 22 artış anlamına geliyordu. 2011/2012 sezonuna kadar düzenli bir büyüme gösteren dünya zeytinyağı üretimi özellikle İspanya kaynaklı olarak son 4 yıldır dalgalanma gösteriyordu. Zeytinyağı pazarının en büyük oyuncusu yaklaşık yüzde 65-70'lik pay ile Avrupa Birliği'ydi. AB'nin üretiminin büyük bölümünü İspanya karşılıyordu. AB aynı zamanda en büyük tüketici konumundaydı. Ürettiğinin yaklaşık yüzde 80'ini 2016 yılında kendisinin tüketmesi bekleniyordu. AB dışındaki en büyük tüketici ise ABD'ydi.

Türkiye'de kişi başına zeytinyağı yıllık tüketim miktarı 2 kilogramdı. Bu oran, Yunanistan'da 16,3 kg, İspanya'da 10,4 kg, İtalya'da 9,2 kg, Portekiz ve Suriye'de ise 7 kg civarındaydı.

Zeytinyağı dostlarının bu kadar çok olduğu, yazdığı, çizdiği, tanıtımını yaptığı, tüketimi teşvik ettiği bir ortamda dünya bu durumdayken bizde neden böyle oluyor? Bu kadar talihli bir üründe niçin yeterince hızlı yol alamıyoruz? Türkiye, gıda amaçlı yağlı tohum ve hamyağ ithalatı için 2.1 milyar dolar ödüyor. Zeytin için bu kadar uygun bir iklimimiz varken, yedi bölgemizin üçünde ciddi biçimde üretim imkânları söz konusuyken…

Ümit Bey'le konuyu önümüzdeki haftalarda daha ayrıntılı bir biçimde konuşmak için sözleşiyoruz… Kasım başında, hasatlarla birlikte zeytin ve zeytinyağı konusuna yeniden döneceğim…