Bir milyar insan, gıda bulmak için göç ediyor!

Birleşmiş Milletler'e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü tarafından 16 Ekim bir tema belirlenerek Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Bu yıl konu "Göçün geleceğini değiştirin. Gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın."

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Birleşmiş Milletler'e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından her yıl 16 Ekim'de bir tema belirlenerek kutlanan Dünya Gıda Günü'nün bu yılki konusu, "Göçün geleceğini değiştirin. Gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın" başlığıyla belirlendi. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre günümüzde 244 milyon kişi uluslararasında, 763 milyon kişi ise kendi ülkeleri içerisinde yaşadığı toprakları terk ederek kırsaldan kentlere göçüyor. Bu rakamlar göz önünde bulundurulduğunda "2030 yılında Sıfır Açlık" küresel hedefine, gıdaya erişim güvencesi, tarım, kırsal kalkınma ve göç arasındaki bağlantıları ele almadan ulaşabilmenin mümkün olmadığı görünüyor.

Bu yıl Dünya Gıda Günü çerçevesinde göçün sebepleri ve etkileri, açlıkla mücadele ve gıdaya erişim güvencesi sağlama, kırsal yoksulluğu azaltma ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını teşvik etme, kırsaldan kentlere göçlerin önüne geçilebilmesi, kırsalda yerinde kalkınmayla sürdürülebilir tarım üretiminin sağlanabilmesi, uluslararası göçün düzenli ve insani bir şekilde yönetilmesiyle uluslararası göçmenlerin geldikleri ülkelerde üretime katılabilme önlemleri tartışılacak.

Çözüm önerileri

Göçün önlenmesi için polisiye ya da baskıcı tedbirlerin, çağımız dünyasında bir karşılığı olmadığı temel kabulü çerçevesinde ele alınacak çözüm önerileri, ekonomik ve sosyal düzenlemelerle tarım üretiminin cazibesinin artırılması, kırsalda yaşayan kişilerin yaşam kalitelerinin ve mutluluklarının yerinde yükseltilerek tarım üreticilerinin gelecek endişelerinin tatminkâr argümanlarla ortadan kaldırılması esaslarında şekillenecek.

Dünya Gıda Günü ve bu yılki teması konusunda bir açıklama yapan Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, göçün önüne geçilebilmesinin açlıkla mücadele ve sürdürülebilir tarım için çok önemli olduğunu, ancak yeterli gelmeyeceğini belirterek "Hem tarımda hem de tarımın hammadde sağladığı gıda sektöründe gıda güvenliğinin sağlanmadığı bir ürünün ne ülkede ne de ülkeler arası ticarette bir yeri yoktur" dedi. Kırsal kalkınmayı, bölgesel kalkınmayı tarım ve gıda üzerinden başarmamızın en stratejik adımlarından bir tanesinin gıda güvenliğinin sağlanması olduğunu ifade eden Samim Saner, göçün önlenmesinin yanı sıra tarım üretimi yapan kişilerin mutlaka gıda güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Bilgilendirme çok önemli

Tarımda hangi ilaçların ne ölçüde ve periyotla kullanılabileceğinin, hasattan ne kadar önce ilaç kullanımının kesilmesi gerektiğinin, tarım ürünlerine kimyasal ve biyolojik bulaşmanın önüne nasıl geçilebileceğinin mutlaka bilinmesi gerektiğine değinen Samim Saner, Gıda Güvenliği Derneği olarak konusu salt gıda güvenliği odaklı tek kongre olma özelliği taşıyan Gıda Güvenliği Kongresi'ni iki yılda bir düzenlediklerini, altıncısının 3-4 Mayıs 2018 tarihlerinde yapılacağını kaydetti… Saner, kongrede gıda güvenliği konusunda birçok konunun ulusal ve uluslararası katılımcılar tarafından ele alınacağını, kongreye online kayıtların başladığını bildirdi.

Gıda güvencesi

TEMA Vakfı da 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle bir açıklama yayınlayarak tarım alanları ve tarımsal istihdamdaki azalmanın gıda güvencesini etkilediğine dikkat çekti. Gıda güvencesi kavramına değinerek sözlerine başlayan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, "Gıda güvencesi bütün insanların aktif ve sağlıklı bir yaşam için ihtiyaç duyduğu gıdaya her zaman erişebilmesini ifade eder. Her bireyin yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan ulaşabilmesi gerekiyor. 

Bugün dünya açlık ve yoksulluk kıskacındayken karşı karşıya kalınan savaşların ve göçlerin temelinde gıdaya erişimin olduğunu söyleyebiliriz. Tüm dünya nüfusu gelişmiş ülkelerdeki tüketim alışkanlıkları ile hareket ederse bir dünyadan fazlasına ihtiyacımız olacak. Bu da demektir ki bugün aslında sürekli başka insanların tabağından yiyoruz. Süpermarket raflarını hep dolu görüyoruz ve hiç boşalmayacağını düşünüyoruz. Fakat unutmayalım ki gıda tükenmez değil. Aldığımız her lokmanın küresel sonuçları var. Her gece 1 milyar insan yatağa aç giriyor. Bütün bu adaletsiz paylaşım ve gıdaya erişimin önündeki engeller dünyayı yaşanamaz hale getiriyor" dedi.


 
Daha fazla tarım alanı

Hızla artan nüfusla birlikte azalan tarım alanlarının gıda üretiminde yetersizliğe yol açabileceğine dikkat çeken Deniz Ataç, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine değindi. Ataç şunları söyledi:

"Verilere göre tarım alanları 2001 yılında 26,4 milyon hektar iken 2016 yılında 23,7 milyon hektara geriledi. Yılda ortalama 180 bin hektar kayıpla 15 yılda toplam 2,7 milyon hektar (yaklaşık iki İstanbul büyüklüğünde) azalma olduğu görülüyor. Tarım alanlarındaki azalma tarımsal istihdamda da azalmayı tetikliyor. 2002 yılında tarımsal istihdam 7,46 milyon kişi iken, 2016 yılı nisan ayında yüzde 28 azalış ile 5,35 milyon kişiye geriledi.

Bu durum, artan nüfus ile birlikte gelecekte gıda güvencesinde ciddi bir sorun olabileceğine işaret ediyor. Çünkü, Türkiye nüfusunun 2020 yılında 82 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Bu, 2015'ten 2020 yılına kadar 5 milyonluk bir nüfus artışına denk geliyor. Yalnızca tahıl üretimi dikkate alındığında bile üretimin 1 milyon ton artması gerektiği görülüyor. Eğer verimlilik artışı sağlanamazsa yaklaşık 400 bin hektar (yaklaşık 535 bin futbol sahası büyüklüğünde) tarım alanına daha ihtiyaç duyulacak. Net bir şekilde ifade etmek gerekirse tarım topraklarımızı kesinlikle korumamız gerekiyor." 

Önlemler

Gıda güvencesini tehdit eden unsurlarla birlikte alınabilecek önlemlere de değinen Deniz Ataç, "Dünya bir yandan açlığın önüne geçmeye çalışırken maalesef diğer yandan amaç dışı tahsislerle tarım alanlarında azalma oluyor. Türkiye'de 1989-2010 yılları arasında yaklaşık 2,4 milyon hektar arazinin tarım dışına çıkarılmasına yönelik talepte bulunuldu. Bu kapsamda 827 bin hektar alanın tarım dışı faaliyet için kullanımına izin verildi. Buna göre amaç dışı kullanım taleplerinde her üç talepten birine izin verildiği görülüyor. Türkiye'de tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının en yaygın görüldüğü alanlar sırasıyla sanayi, kentleşme, turizm, madencilik ve ulaştırma şeklinde sıralanıyor. Bu nedenle öncelikle tarımsal üretim kapasitesi yüksek verimli alanların amaç dışı kullanımlarının önüne geçilmesi gerekiyor. Bununla birlikte Türkiye'de iyi gelişmeler de oluyor. Örneğin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı büyük ovaları koruma altına alarak olumlu bir adım attı" dedi.

Kırsal kalkınma çalışmaları

Kırsal kalkınma çalışmalarının tarım alanlarının korunması, istihdam, göç ve gıda güvencesi konularında çare olabileceğinin altını çizen Deniz Ataç, "Kırsal alanda yaşayan nüfusun büyük bir bölümü tarımsal faaliyetle geçimini sağlıyor. Ancak, artan nüfus ile tarımdan sağlanan gelir yetersiz kalıyor. Tarım arazilerinin çeşitli nedenlerle parçalanmasıyla tarım işletmeleri düşük gelirli küçük işletmelere dönüşüyor. Tarımsal üretimde makine kullanımının artmasıyla iş gücüne olan talebin azalması gibi ekonomik nedenlerle köyden kente göç gerçekleşiyor. Yaşanan göç, tarımsal üretimde çalışacak genç iş gücünün azalmasına yol açıyor. Terk edilen araziler âtıl kalıyor. Tarımda üretimin ve verimin düşmesi, kırsal yoksulluğun artması gibi birçok sorunu ortaya çıkarıyor. Bu kapsamda kırsaldan kente göçün azaltılması ve tersine göç hareketinin başlaması için kırsal kalkınma projeleri ve yatırımları artırılmalı. Aile çiftçiliğinin korunması ve kırsal nüfus yaşam standartlarının artması için düzenlemeler yapılmalı" diyerek sözlerini tamamladı.