Türkiye’nin 2023 hedefinde birincil sorunu
Bekir Kavruk, Dünya Online için değerlendirdi.
Avrupa’da 15.yüzyıldan itibaren bilinçli inancın başlangıcı olarak toplumsal yeniden doğuşu ifade eden Rönesans hareketi; yol açtığı aydınlanma çağı ile kültür, sanat, teknoloji ve bilinç hareketlerine ilham kaynağı teşkil ederek feodalizmden sanayi devrim ve toplumuna (kapitalizme) geçişe zemin hazırlamıştır. Rusya ve Çin dahil eski Doğu Blok ülkeleri bu geçiş sürecini kısa zamanda yakalama başarısını göstermişlerdir.
Özellikle son 10 yılda ekonomi alanında hızla büyüyerek 16.Büyük Ekonomi ve G-20 üyesi olma başarısına erişen Türkiye gibi ülkelerde ise tam tersi bir durum söz konusudur. Devletin başta Milli Eğitim, Kültür ve Turizm olmak üzere yapmış olduğu tüm önlem ve geliştirdiği tüm projelere rağmen feodal kalıntılı Yapı değişimine uğratılmaya çalışılıp, arkadan kan ve ter içerisinde koşturularak ekonomik (kapitalist) yapıya yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
İşin en ilginç tarafı AB’ye uzun yıllardır girme uğraşında olan Türkiye’de batıya doğru yaklaşıldıkça sanayi, şehir kültür ve bilinci nezdinde “avrupalılaşma oranı” artmakta, doğuya doğru gidildikçe bundan uzaklaşılarak ve hatta bazı yörelerde töre, kan, aşiret ve özellikle intikam kültürleri ile filmlere konu, Avrupa ırkçılarına malzeme, teröre de kaynak olan feodalizme adeta geri dönülmektedir.
Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde ve AB’de serbest dolaşımı ilgilendiren vize konusunda karşılaştığı ön yargılı dirençte her ne kadar görmezlikten gelmeye çalışsak da gerçekte bu hususun çok önemli bir rol oynadığını belirtmekte yarar vardır.
İleri gelişmiş ülkelerde 21.yüzyıl “İdeal İnsan Tipi” kendisi ile barışık, dinamik ve stratejik düşünce tarzını benimsemiş, insiyatif ve bilinç sahibi, esnek, yaratıcı, analitik, çok yönlü ve özellikle bilgiyi çok çabuk kavrayıp raporlayabilen kısacası pro-aktif ve kişisel yetenekleri keşfedilip geliştirilmiş insan olarak tanımlanmıştır. Eğitimde öncelik bilgi yüklemeye değil bilinç vermeye odaklanmış bulunmaktadır. Dinamizmin ön plana çıktığı 21. yüzyıl pro- aktif’lerin yüzyılı olup kalıpçı statükocuların yaşama şansı artık kalmamıştır.
Gittikçe hızlanıp karmaşıklaşan uluslararası konjonktürde insan faktörü ülkelerin gösterecekleri performanslarda “stratejik güç” olarak ön plana çıkmıştır. İnsan faktörü konusunda ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ölçerek uluslararası karşılaştırılmasını mümkün kılan PİSA ve HDI (İnsani geliştirme endeksi) gibi bilimsel geliştirilmiş kriterler bulunmaktadır.
PİSA - eğitim kriterine göre dünya ekonomisinde 16. Sırada bulunan G-20 üyesi Türkiye araştırmaya tabi tutulan 34 OECD ülkesi arasında “okuma – anlama / öğrenme – idrak” endeksinde 32. olarak son sıralarda yer almıştır.
HDI- Kriterine göre ise Türkiye’nin 92. Sırada yer alması eğitim ve sosyo-ekonomik alanlarda yapılan onca uğraş ve projelere rağmen gerçekte bir şeylerin doğru gitmediği hususunda ciddi “ikaz” özelliği taşımaktadır.
Bu ikazdan “öğretim bazında” çok yoğun bilgi bombardımanına tabi tutulan yeni nesillerde “öğrenim bazında” verimliliğin düşük düzeyde kaldığı ve aslında bunun yaşam kültürü olarak en ciddi toplumsal sorunumuza ayna tuttuğu dersini çıkarmak mümkündür. Bu toplumsal sorun yalın biçimde ortaya konulmak isteniyorsa günlük hayatımızda rutin olmuş trafik terörü örneğinden hareket etmek fazlasıyla yeterlidir.
Türkiye’de kırmızı ışıkta durulacağını yani başka bir deyişle 'Toplumda karışıklıkların olmaması için zaten yasal olan kurallara disiplinli olarak uyulması gerektiğini - İnsan hayatının her alanda kutsal olduğunu ve saygı gösterilmesi gerektiğini'… bilgi bazında bilmeyen hiç kimse yoktur!
Ancak feodal bir kültürün geçiş kalıntıları olan :
- kuralları hiçe, başkalarını yok sayma, saldırganlık
- Öncelik hakkını sadece kendisine tanıma
eğilim ve saygısızlığı ciddi bir bilinç (PİSA-kriterinde: “öğrenme-idrak”) kısacası kültür sorunudur. Her kutsal bayram tatilinde alınan tüm önlemlere rağmen ortaya çıkan trafik kazalarının her seferinde bile bile “katliama” dönüşmesi bunun açık göstergesidir.
SONUÇ :
Eğer Türkiye 2023 hedefinde ciddi ise zaman kısıtlı olup, ekonomik gelişim performansı ile sosyo-kültürel gelişimini dengeli, uyumlu ve sağlıklı bir kalkınma temelinde gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu iki ana olgu arası mesafe ise ne kadar büyürse her türlü şiddet ve terör dahil yaratacağı toplumsal sancı ve problemler de o kadar büyüyecektir.
Eğitim performansında her kategori’de dünyada ilk sıralarında yer alan Finlandiya’daki eğitim sistemi örnek alınıp, inceleneceği gibi bu ülkeden davet edilecek uzmanların görüşlerine de başvurulmasında çok yarar vardır.
Türk Üniversitelerinin uluslararası performanslarında özellikle İTÜ, ODTÜ ve Boğaziçi gibi bazı devlet üniversitelerinin yakaladığı başarılar önemli olmakla beraber Bilkent, Koç, Kültür gibi bazı özel üniversiteler dışında genelde özel üniversiteler arzu edilen çıkışları yakalamış değildirler.
Ayrıca üniversite mezunlarının iş hayatına daha hızlı, etkin ve çok yönlü uyumlarını sağlama hedefine yönelik olarak :
- Mühendislik ve Fen Bilimlerinde okuyanların birkaç sömestir temel işletme-iktisat eğitimi,
- İktisat, işletme ve sosyal bilimlerde okuyanların yeterli temel bilim – mühendislik eğitimi,
- her bölümde okuyan öğrencilerin ise aldıkları her bilgiyi “teknik analiz bazında daha etkin sistematize” edip raporlayabilme amacına yönelik olarak birkaç sömestir felsefe eğitimi almalarında özellikle yarar vardır…
Bekir Kavruk Hakkında Bilgi ve Eski Yazıları