Yeşil tahvil ihracıyla hazine kazandı, sıra taksonomiye geldi
Sürdürülebilirlik finansmanı anlamında son yıllarda katılım bankalarının da yakaladığı ivme ile birlikte bulunduğu bölgenin en etkin ülkesi olan Türkiye; yeşil sukuk ihracı, EGS fonlamaları UDY girişleri ile iklim değişikliğiyle mücadelede güçlü bir görünüm sergiliyor. Ayrıca yeşil tahvil ihracatıyla hazineye kayda değer bir gelir koyan Türkiye için sırada taksonomi var.
Sürdürülebilir finans anlayışının ve uygulamalarının geliştirilmesi finans sektörü başta olmak üzere tüm sektörler için dönüştürücü bir potansiyele sahip. Özellikle Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA’lara) erişilebilmesi ve küresel ölçekteki 2030 gündeminin yakalanabilmesi için yıllık 2,5-3 milyar dolar civarındaki yatırım ihtiyacı düşünüldüğünde Türkiye’deki sürdürülebilirlik finansman araçlarının da çeşitlilik kazanması kaçınılmaz bir gelişme. Bir yandan ESG fonları ve Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) girişleriyle net sıfır taahhütlerine ilerlemeye çalışan Türkiye, diğer yandan ise yeşil tahvil ve yeşil sukuk ihracı konusunda kayda değer başarılar elde ediyor. Taksonomi noktasında ise “umut var” diyebileceğimiz çalışmaların yapılıyor olması, yeşil dönüşümünü tamamlamış bir Türkiye hayalinin hiç de uzak olmadığını gösteriyor.
Sürdürülebilirlik finansmanın en önemli gelir kalemi olarak başa yazacağımız yeşil tahvil ihracında, 2023 yılında küresel ölçekte 1 trilyon dolar sınır aşıldı. Bu 2022 yılına kıyasla yüzde 42’lik bir artış anlamına geliyor. Farklı bir ifadeyle küresel fonların ve ekonomi politikalarına yön veren karar vericilerin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda artık bir zafer kazanmak istediği çıkarımı yapılabilir. Buna ilave küresel ölçekte sürdürülebilir finans piyasasının büyüklüğünün 2030’da 30 trilyon dolara geleceği öngörülüyor. Bu veriler küresel sürdürülebilir finans piyasasının hızla büyüdüğünü ve yeşil finansman araçlarına olan talebin arttığını gösteriyor. Pek tabi küreseldeki pozitif gelişmeler Türkiye’ye de yansıyor. Bu durum ise devletin düzenleyici mekanizmaları hızlı bir şekilde devreye almasını sağlıyor. 2053’e kadar net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda sera gazı emisyonlarını azaltacak enerji sektörü başta olmak üzere her alanda gerekli düzenlemelerin yapılması planlanıyor. Türkiye bu kapsamda; “Sürdürülebilirlik Endeksi, Sürdürülebilir Tahvil Çerçeve Dokümanı, 2022-2025 Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı, Yeşil Mutabakat Eylem Planı, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları” çalışmalarını tamamladı.
2,5 milyar dolarlık ilk yeşil tahvil ihracında net sonuç
Öte yandan Türkiye, Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanı kapsamında 5 Nisan 2023 tarihinde ülkemiz adına uluslararası sermaye piyasalarında 2,5 milyar dolar tutarında ilk yeşil tahvil ihracı gerçekleştirildi. Yeşil tahvil ihracı yoluyla sağlanan finansman uygunluk kriterlerini karşılayan temiz ulaşım, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, ağaçlandırma doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi, sürdürülebilir su ve atık su yönetimi gibi yeşil projelerin finansmanı için kullanılıyor. Burada hem finansman hem de yeşil dönüşüm kapsamında kayda değer bir zaferden söz edilebilir.
Kamu borçlanmasının yanında gerek bankaların gerekse reel sektörün son dönem yeşil ihraçlarında artış görüldü. Çevresel, Sosyal, Yönetişimsel (ESG) sermaye piyasası fonlaması artışı Türkiye için 2024 yılında adeta tavan yaptı. 2023 yılı Eylül ayı başında 2,4 milyar TL olan yurt içinde ihraç edilen ESG borçlanma senetleri toplamı Mayıs 2024 itibarıyla 7,9 milyar TL'ye yükseldi. Aynı dönemde yurt dışında ihraç edilen ESG borçlanma senetleri toplamı ise 8,2 milyar dolardan 14,3 milyar dolara ulaştı.
Taksonomi altyapısında geri sayıma doğru gidiliyor
Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerini sınıflandırmak ve çevresel hedeflere ulaşmak için standartlar belirlemek amacıyla yürütülen ‘Taksonomi’ çalışması da en az yeşil tahvil ihracı veya diğer fonlar kadar değerli bir adım. Çünkü taksonomi altyapısı oluşturulmazsa kamu politikalarında ya da finans sektörünün çalışmalarında gerekli destek alınamayacak.
AB’nin yeşil taksonomisini, sürdürülebilir ekonomik faaliyetleri sınıflandırmak için ayrıntılı kriterler sunan ve örnek oluşturan bir model olarak Türkiye de almış durumda. Türkiye’de hazırlık çalışmaları devam eden “Ulusal Yeşil Taksonomi” çalışması ile AB taksonomisi uyumunu sağlayacak şekilde bir yapının hayata geçirilmesi planlanıyor. Taksonomi yani Türkçe karşılığı sınıflanhdırma olan sürdürülebilirlik kavramı, yeyin gerçekten yeşil olduğu, neyin sürdürülebilirlik teması altında yer aldığını göstermesi açısından son derece değerli bulunuyor. Taksonominin kendisi bir bakıma AB pazarında kalıcılığının vizesi olmaya da aday bir gelişimaslında.
İklim UDY'lerini en çok çeken üçüncü ülke Türkiye açısından sevindirici diğer bir gelişme ise iklim UDY’leri ile ilgili. Bugün itibarıyla Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ile Kuzey Afrika coğrafyasında, son 10 yılda iklim UDY'lerinin yüzde 8,1'ini kazandı. Bu oran ile Türkiye en çok yatırım çeken üçüncü ülke oldu. Son yıllarda bütün hazırlıklarını sürdürülebilirlik ilkelerine ve dijitalleşmeye esas alarak yapan karar mercileri, Türkiye’nin son 20 yılda 260 milyar doların üzerinde UDY çektiği bilgisini veriyor.
Son olarak Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, sürdürülebilirlik finansmanı denildiğinde akla ilk gelen detayın kredi ve borçlanma konusunun gelmesinin ülkeyi yeterince ileriye taşımayacağına vurgu yapıyor. Yatırım Ofisi’nin üzerine hassasiyetle eğildiği bir diğer konu ise teknoloji girişimciliği. Bu girişimlerin küçük olsa da esnek, çevik ve inovatif yönü Türkiye’nin yeşil dönüşüm yolculuğunda sürükleyici rol oynayacak. Çünkü onların geliştirdikleri teknolojiler, diğer büyük kurumsal yapılar tarafından adapte ediliyor, ülkelerin kullanımına sunuluyor. Türkiye'de son dönemde iklim ve iklim teknolojileriyle alakalı konularda 284 teknoloji girişimi kuruldu. Bunların bir kısmı yatırım turuna çıkarken, bir kısmı kendi kaynaklarıyla devam ediyor.