Türk Emisyon Ticaret Sistemi İhracatçıları AB pazarında daha rekabetçi hale getirecek

Avrupa Birliği'nin 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla başlayan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın (CBAM) geçiş süreci 31 Aralık 2025'e kadar devam edecek. CBAM’ın Türk sanayicilerinin temiz üretim yöntemlerini benimsemeleri için güçlü bir teşvik unsuru olacağı vurgulanıyor. Bu sayede ihracatçıların rekabet gücünün artacağı vurgulanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bugün itibarıyla Türkiye’de demir ve demir dışı metaller, tekstil, hazır giyim, deri ürünleri, doğal taş, gıda ürünleri, tarım ve mobilya gibi birçok sektörün sınırda karbon düzenlemesine karşı etkin karar alması gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin en büyük ihracat ve ithalat ortağı Avrupa Kıtası toplam ihracattan yüzde 48 pay alıyor ve 109 milyar dolar ihracatı beraberinde getiriyor. İthalatın yaklaşık yüzde 25’i de AB'den yapılıyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı sürecinde ihracatçılar için en önemli olanı Eko-Etiket, Dijital Ürün Pasaportu ve Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi (CBAM) olmaya devam ediyor.

CBAM’ın kapsadığı tüm sektörler acilen desteklenmeli

Öte yandan, Türkiye’deki ihracatçıların Avrupa pazarındaki rekabetçiliğinin korunması için başta CBAM olmak üzere yeşil dönüşümün tüm evrelerinde desteklenmesi gerekiyor. CBAM’ın kapsadığı acil dönüşüme ihtiyacı olan karbon-yoğun sektörlerden başlayarak, AB ile ticarette yüksek payı olan demir çelik, alüminyum, elektrik, çimento, tekstil gibi tüm sektörlerin desteklenmesi gerekiyor.

İklim değişikliğiyle mücadelenin önemini elbette tüm şirketler kabul ediyor. Ancak, bir yandan çevresel ilerlemeyi teşvik ederken diğer yandan da Türkiye'nin ihracatının küresel pazardaki rekabet gücünü artıracak dengeli bir yaklaşımın stratejik önemde olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla yaklaşan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) tüm sektörler için bazı endişeleri de beraberinde getiriyor. En büyük endişelerden biri maliyetlerin artma potansiyeli. CBAM kapsamında, Türkiye'nin ihracatına karbon maliyeti uygulanarak AB içinde üretilen mallara kıyasla daha pahalı hale gelmesinin mümkün olabileceği sürecin endişe verici boyutunu meydana getiriyor. Bu durum, özellikle karbon ayak izi daha büyük olan sektörlerdeki işletmeleri önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürebilecek. Ek maliyet yükü, kar marjlarını aşındırabilir ve nihayetinde pazar paylarının rakiplere kaptırılmasına yol açabilir. Bir diğer endişe konusu da CBAM ile ilişkili idari yük. Mekanizmanın raporlama ve doğrulama gerekliliklerine uymak karmaşık ve zaman alıcı olabiliyor. Bu durum özellikle süreci verimli bir şekilde yürütecek personel ya da kaynaklara sahip olmayan küçük işletmeler için geçerli. Dolayısıyla idari yükün ticaretin önünde önemli bir engel haline gelebileceğini ve küçük işletmelerin AB pazarında etkin bir şekilde yer almalarını engelleyebileceği riski de öne çıkıyor.

Suya atılan taş gibi geniş dalgalar kapıda

CBAM'ın ortaya çıkardığı bu güçlükler adeta suya atılan bir taş gibi bir dalga etkisi yaratabilir. Artan maliyetler ve idari yükler nedeniyle Türkiye'nin ihracatı daha az rekabetçi hale gelirse, ticaretin Türkiye'den başka ülkelere kaydığını görmek mümkün. Bu durum, etkilenen sektörlerin ihracat hacimlerinin azalmasına yol açarak ülkedeki istihdamı ve genel ekonomik büyümeyi etkileyebilir. Bununla birlikte, göz önünde bulundurulması gereken potansiyel bir fayda da mevcut. CBAM, Türk sanayilerinin daha temiz üretim yöntemlerini benimsemeleri için güçlü bir teşvik unsuru olabilir. CBAM kapsamında AB pazarında rekabetçi kalabilmek için işletmeler, karbon ayak izlerini azaltan yeni teknolojilere ve süreçlere yatırım yapmaya yönelebilir. İşte CBAM’ın asıl itici gücünün de buradan başlayacak olması Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada sürdürülebilir rekabeti bir adım daha öteye çekmesi anlamına geliyor ki sürdürülebilirlik finansmanın da bu sayede önü açılmış olacak. Daha temiz üretime doğru bu geçişin sadece çevreye fayda sağlamakla kalmayacağını aynı zamanda Türk ihracatının uzun vadeli sürdürülebilirliğini de artıracağını elbette atlamamak gerekiyor. Türkiye'nin yakın zamanda kendi Emisyon Ticaret Sistemini (ETS) kurma kararı alması bu bağlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmeli.

Buna ilave temiz teknolojilerde Avrupa, Japonya, ABD ve Çin önemli oyuncular. 2023'te Çin, mevcut yenilenebilir enerji kapasitesini neredeyse yüzde 80 artırdı. Türkiye; fiyat avantajı, sürdürülebilirlik, üretim kalitesi, verimlilik, güvenilirlik, katma değerli ürünler üretme yeteneği, tasarım gücü, esneklik, hızlı adaptasyon ve Avrupa ülkeleri için pazara yakınlık kategorilerinde rakiplerine üstünlük sağlamasıyla dünyanın en önemli tedarikçileri arasında yer alıyor. Kuzey Denizi ve Baltık, Avrupa'nın rüzgâr temelli yenilenebilir enerji merkezi olurken Akdeniz de Avrupa'nın güneş temelli yenilenebilir enerji ve sonrasında yeşil hidrojen merkezi olma yolunda. Türkiye'yi önümüzdeki dönemde AB'ye bağlayacak en önemli alan yenilenebilir enerji, hidrojen ve boru hatları olabilir. Dünya şu anda yeni temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla desteklenen bir enerji dönüşümü yaşıyor. Türkiye bu yeni sanayi devriminin tam kalbinde tam merkezinde yer almayı fazlasıyla hak ediyor. Dolayısıyla tüm sektörlerde CBAM hareketinin finansal anlamda desteklenmesi güçlü yarınların inşa edilmesi anlamına geliyor.

İlk etapta altı sektörde ayak izlerini düşürecek

Günümüzde küresel iklim değişikliği endişesi, uluslararası toplumun öncelikli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. İklim değişikliği ile mücadele çabalarının yoğunlaştığı bu dönemde, AB tarafından önerilen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) çevresel sürdürülebilirlik hedeflerini desteklemeyi amaçlayan önemli bir adım olarak öne çıktı. CBAM ithalatçı firmaların ürünlerinin karbon ayak izini içselleştirmelerini sağlayarak; uluslararası ticaretin iklim dostu bir perspektifle yönetilmesini hedefliyor. Bu mekanizma, geniş bir yelpazede faaliyet gösteren sektörleri kapsıyor.

CBAM’ı kuran Tüzük, 16 Mayıs 2023 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı. Geçiş dönemi uygulama usul ve esasları ile hesaplama metodolojisini belirleyen Yönetmelik ise 17 Ağustos 2023 tarihinde kabul edildi. CBAM, geniş bir ürün yelpazesini hedeflese de uygulamanın başlangıcında karbon kaçağı riskinin yüksek olduğu ve benzer özelliklere sahip mallara odaklanılmış bir dizi sektör ile adım atmak amaçlandı. Bu bağlamda, 1 Ekim 2023 tarihi itibariyle çimento, elektrik, gübre, demir çelik, alüminyum ve hidrojen sektörleri SKDM'nin kapsamında yer alacak ve karbon beyanında bulunma zorunluluğuna tabi tutulacak.

Geçiş dönemi boyunca bildirim ile veri toplanıyor

Mekanizmanın geçiş dönemi süresi 1 Ekim 2023 tarihinde başlayıp, 31 Aralık 2025 tarihine kadar devam ediyor. Geçiş döneminin amacı, CBAM’ın 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren başlayacak olan nihai safhasını şekillendirmek için gerekli veriler toplamakla ilgili. Geçiş dönemi boyunca, ithalatçının yükümlülüğü sadece bildirim ile sınırlı olacak ve herhangi bir mali yük ile karşılaşmayacak. Öte yandan, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın amaçlarına ulaşmak adına önemli raporlama yükümlülükleri bulunuyor. Bu dönem; sistemin uygulama ve etkinlik açısından test edildiği, verilerin toplandığı ve değerlendirildiği kritik bir süreç olarak kabul ediliyor.

Sırada ne var?

1 Ekim 2023’te başlayan CBAM, geçiş dönemi boyunca ilgili sektörlerde faaliyet gösteren AB’deki ithalatçılara, önemli sorumluluklar yüklüyor. Bu sorumluluklar Birliğe ithal edilen eşyaların doğrudan ve dolaylı emisyonlarının Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan rehber doküman ve şablonlardan yararlanarak izlenmesi, raporlamaya esas teşkil edecek verilerin toplanması ve hesaplanan emisyon verilerinin raporlanmasını kapsıyor. AB’deki ithalatçının gerektiğinde Türkiye’deki ihracatçıdan ithal eşyasına ilişkin doğrudan ve dolaylı gömülü emisyonların hesaplanmasında kullanılacak verileri temin etmeyi talep edecekleri öngörülüyor. Bu kapsamda Avrupa’daki ithalatçının 3. ülke ihracatçısından talep edeceği verilerin gibi bilgileri içereceği öngörülüyor. Bunlar; ithalat miktarı, malın kombine nomenklatür (CN) kodu, menşe ülkesi, malın üretildiği tesise ilişkin firma adı ve adres bilgisi, üretim yöntem ve parametreleri, çelik ürünleri için çelik üretim tesisi kimliği, ithal edilen mal ile ilgili doğrudan ve dolaylı gömülü emisyonlar (hem ürün hem de tesis düzeyinde), menşe ülkesinde ödenen karbon fiyatı (girdiler dahil).

Türkiye’ye etkilerini okumak

Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından biri olan AB, bugün itibarıyla ihracatımızın yüzde 48’inin yapıldığı eşsiz bir Pazar olarak karşımızda duruyor. Bu nedenle AB'deki bu dönüşümün kaçınılmaz olarak Türkiye dış ticaretini de etkileyeceği öngörülüyor. Bu durum, Türkiye'nin üretim ve tedarik süreçlerini AB düzenlemelerine uygun şekilde yeniden değerlendirme ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Özellikle, AB'deki bu gelişmelerin doğru bir şekilde analiz edilmesi ve ilgili kamu kuruluşları, özel sektör ve sanayi kuruluşları tarafından gerekli önlemlerin zamanında alınması, Türkiye'nin bu süreci avantaja dönüştürmesine olanak sağlar. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında, ulusal bir karbon emisyon ticaret sistemi kurulması için çalışmalar devam ettiği biliniyor. Ayrıca, Eylem Planı çerçevesinde, AB standartlarına uygun belgeleme ve raporlama çalışmalarına teknik destek sağlanacağı belirtiliyor. Bu bağlamda, kısa ve orta vadede dış ticarette ek idari yükler gibi ulusal düzenlemelerin gündeme geleceğini söylemek mümkün. Bu süreçte, hedeflenen üretim ve ticaret süreçlerinin ve değişimin yakından takip edilmesi, üretici ve ihracatçı firmaların bu konuda bilgi sahibi olması kritik önem taşıyor. Bu sayede Türkiye, AB ile olan ticaret ilişkilerini sürdürürken aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayabilecek ve uluslararası pazarlarda rekabet gücünü artırabilecek.