Trump’a göre yeşil hareket özgürlüğü tehdit ediyor
Donald Trump’ın iklim danışmanı Myron Ebell, “Yeşil hareket modern dünyanın özgürlüğü ve refahı önündeki en büyük tehdit” dedi.
Didem ERYAR ÜNLÜ
Avrupa Komisyonu Dış İlişkiler eski üyesi Chris Patten, Project Syndicate için kaleme aldığı “Trump Batı’yı Çökertebilir mi?” başlıklı makalesinde, “Batı, çok uzun zamandır, küresel düzenin temelini oluşturmakta. Hatta şimdiye kadar kurulan en başarılı temelin bu olduğunu söylemek mümkün. ABD’nin öncülüğüyle Batı, uluslararası kurumları, işbirlikçi düzenlemeleri ve ortak sorunlara ortak yaklaşımları inşa etti, biçimlendirdi ve destekledi. Dünyanın pek çok yerinde barışın devam etmesine ve refahını artmasına yardımcı olduğu için de yaklaşımları ve ilkeleri milyonlarca takipçiyi cezbetti. Ancak, Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak seçilmesi, tüm bu sistemi tehdit etmekte” diyor.
Trump’ın iklim değişikliğiyle ilgili söylemlerine de dikkat çeken Patten, “Trump, sera gazı salınımını azaltmayı ve felaketlere yol açacak olan iklim değişikliğini önlemeyi amaçlayan Paris İklim Anlaşması’nı iptal etme niyetini ilan etti. Değişim sürecini denetlemek için, ABD Çevre Koruma Ajansı’na, açık bir şekilde iklim değişikliğinin varlığını inkar eden Myron Ebell’i atadı bile. Trump’ın bu yaklaşımının temeli, insan kaynaklı iklim değişikliğinin, ABD endüstrisini daha az rekabetçi hâle getirmek isteyen Çinlilerin uydurduğu bir aldatmaca olması gibi saçma bir inanışa dayanıyor” yorumunu yapıyor.
“Yeşil hareket özgürlük için en büyük tehdit”
Donald Trump, 2012 yılında attığı bir tweet’te, “Küresel ısınma kavramı ABD endüstrisinin rekabetçiliğini sona erdirmek isteyen Çinliler tarafından uyduruldu” demişti. Tüm seçim kampanyası sürecinde de, Paris İklim Anlaşması’nı iptal edeceğini dile getirdi. Sonuçta bu hedefini gerçekleştirmek amacıyla, iklim değişikliğini inkar eden Myron Ebell’i iklim danışmanı olarak atadı. Myron Ebell’e göre, iklim değişikliği baştan sona bir uydurma. Bu arada, Washington Post’ta yer alan bir habere göre, Ebell’in, Exxon- Mobil’in finansman sağladığı muhafazakar düşünce kuruluşu Competitive Enterprise Institute için çalıştığını da belirtmekte fayda var. Myron Ebell son olarak The Guardian’a yaptığı açıklamada, “Yeşil hareket modern dünyanın özgürlüğü ve refahı önündeki en büyük tehdit” dedi. Ebell aynı zamanda, Trump’ın Paris Anlaşması’nı iptal edeceğini ve böylece iklim değişikliği ile mücadelede yer almayacağını söylüyor.
Ebell’e göre, Trump iklim değişikliğini bir kriz olarak görmüyor ve acil bir müdahale gerektiğine inanmıyor. Nitekim Beyaz Saray’ın web sitesinde de, iklim değişikliği sayfasının yerini, fosil yakıt temelli enerji politikası söylemi almış durumda.
Oysa eski Başkan Barack Obama, Paris Anlaşması’nı “gezegenimizi dönüştürecek bir soruna karşı en iyi çözüm” olarak nitelemişti.
Çin ve ABD, küresel karbon salımının yüzde 40’ından sorumlu. Fakat her ikisi de, 1991 yılında 181 ülke tarafından imzalanan Kyoto Protokolü’nü hiçbir zaman onaylamadı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası bir çerçeve olmayı amaçlayan Kyoto Protokolü, başarısızlıkla sonuçlandı.
Paris Anlaşması ise, önümüzdeki tek şans. Anlaşma Türkiye’nin de aralarında olduğu 190’dan fazla ülke tarafından imzalandı. Yürürlüğe giren ve uluslararası anlamda hukuki bağlayıcılığı olan anlaşmayı imzalayan ve parlamentolarında onaylayan ülkelerin sera gazı salımını azaltma ve küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması konusunda planlarını uygulamaya koyması gerekiyor.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için küresel sera gazı emisyonlarının en az yüzde 55’ini oluşturan ve en az 55 ülkenin ulusal meclisi tarafından onaylaması gerekiyordu. Anlaşma, atmosferde en fazla sera gazı salınımına neden olan iki ülke Çin ve ABD’nin de aralarında bulunduğu 97 ülke tarafından onaylandı. Şu an gündemde olan soru ile şu: ABD’nin geri adım atması ile Paris Anlaşması da Kyoto Protokolü durumuna düşebilir mi?
Tarihi yeniden yazma fırsatı
Bu noktada, 2015 sonunda Paris Anlaşması imzalanırken 14 yaşında olan aktivist rapçi Xiuhtezcat Martinez’in yazdığı sözleri hatırlamak isterim: “İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olan benim kuşağım ve benden sonra gelecek olanların kuşağı. Büyükler gezegende bir parti verdiler, şimdi de biz çocuklara ‘ortalığı silip süpürmek size kaldı’ dediler. Ama bu, insanı duraklatacak bir şey değil. Aksine, tam bir fırsat aslında: Şu çağda doğmuş olmaktan daha büyük nimet olur mu? Çünkü bu kuşağın, bu salondakilerin, yandaki komşuların, hepimizin önünde tarihi yeniden yazmak, tüm toplumun temel inanışlarını değiştirmek için önemli bir fırsat var.”
Bu fırsat Paris’te somutlaştı ve Paris İklim Anlaşması’nı 2015 sonunda 196 ülke imzaladı. Paris Anlaşması’nın 2020 yılından itibaren tüm dünya ülkeleri için geçerli olması ve bu anlaşma ile düşük karbonlu yeni bir ekonomi ve enerji sistemi kurulması hedefleniyor.
Bu sisteme uyum sağlayanlar, Martinez’in dediği gibi tarihi ve dünya değerlerini yeniden yazacaklar. Uymayanlar ise çocuklarının dünyasını yok etmiş olacaklar.