Kısa vadeli krizleri yönetme becerisi, katma değer yaratmayı engelliyor
TKYD Başkanı Hurşit Zorlu, 'Türk yöneticilerde kısa dönemli krizleri yönetebilme kapasitesine sahip bir çalışma kültürü oluşmuş. Ancak bu durum katma değer yaratmamızın ya da oyun kurucu hamleler yapmamızın önünde engel teşkil edebiliyor' diyor.
Didem ERYAR ÜNLÜ
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından bu yıl 10. kez düzenlenecek olan Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde “Türkiye’de kurumsal yönetiminin gelişimi”, “aile şirketleri” ve “yönetimde kadın” konuları ele alınacak.
TKYD aynı zamanda “Türk Tipi Yönetim” adında bir araştırma gerçekleştiriliyor. 2017 içinde tamamlanması planlanan çalışma, Türkiye’deki şirketlerin yönetim tarzlarını ortaya koymayı hedefliyor. Zirve öncesinde Anadolu Grubu İcra Başkanı ve TKYD Başkanı Hurşit Zorlu ile Türkiye’de kurumsal yönetimi konuştuk.
► TKYD tarafından gerçekleştirilen Türk Tipi Yönetim Araştırması hakkında bilgi verir misiniz? Türk tipi yönetimi nasıl tanımlıyorsunuz?
Türk Tipi Yönetim Araştırması, derneğimizin iş dünyasını ve kamuoyunu bilgilendirmek için yürüttüğü çalışmalardan biri. Yönetim Kurulu üyelerimizden Selim Oktar’ın yürüttüğü proje çerçevesinde Türkiye’deki üst düzey yöneticilerle bire bir görüşmeler yaparak bize ait bir yönetim kültürü var mıdır, varsa güçlü ve zayıf yanları nelerdir sorularının cevabını arıyoruz. Çalışmayı 2017 yılı içerisinde tamamlayarak kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyoruz.
Şu anda Türk tipi yönetimin temel karakteristiklerini tespit etme aşamasındayız. Gördüğümüz en önemli özelliklerden biri adaptasyon, yani olumlu ve olumsuz gelişmelere çabuk uyum sağlayabilme yeteneğimiz. Bu nedenle Türk yöneticilerde kısa dönemli krizleri yönetebilme kapasitesine sahip bir çalışma kültürü oluşmuş. Ancak bu durum katma değer yaratmamızın ya da oyun kurucu hamleler yapmamızın önünde engel teşkil edebiliyor. Dolayısıyla Türk işletmelerinin hızlı adaptasyon yeteneğini kaybetmeden, uzun vadeli stratejileri hayata geçirecek kurumsal kapasiteyi geliştirmeleri gerekiyor.
► Başarılı bir kurumsal yönetim için “güven” vazgeçilmez önem taşıyor. Güven duyulan bir kurum olmanın temelleri nedir?
Kurumları, insanlar gibi canlı organizmalar olarak ele almak gerekir. Çünkü onlar da doğarlar, büyürler ve gelişirler. Bu gelişim sürecinde güven duygusu sağlıklı bir ekip çalışmasının temelini oluşturur.
Güven duyulan bir kurum olabilmek için öncelikle kurumsal yönetimin 4 temel ilkesi olan Adillik, Şeffaflık, Hesap Verebilirlik ve Sorumluluk ilkelerini uygulamak gerekmektedir. Güven duygusu sonuç olarak itibar getirir ve kamuoyu nezdinde o kuruma saygınlık kazandırır. Güven duygusu sadece o kuruma karşı değil aynı zamanda çalışanlarına karşı da yaratılmalı. Kişilerin olduğu kadar kurumların performansında da güven ortamının oluşturulması performansı önemli ölçüde etkiler. Kurumsal güven sağlanmadan sadakatin sürdürülebilmesi zordur. Günümüzde şirketler uluslararası alanda rekabet gücüne sahip olabilmek için gerek sermaye yapıları gerekse kredi kullanımları açısından uluslararası finansal piyasalara bağımlı hale geliyor. Global dünya ile birlikte şirketlerin dünya ekonomisinde rolleri artıkça sorumluluk alanları sadece hissedarları değil, tüm sosyal paydaşlarını kapsıyor. Şirketlerin kurumsal yapılarının, finansal piyasalara ve şirketin ilişkide bulunduğu tüm paydaşlarına güven verici nitelikte olması, başarı için vazgeçilmez oluyor. Kurumsal güven bu kesimler için olduğu kadar toplum için de önem taşıyor. Güven duyulan bir kurum olmanın temeli önce şirket çalışanları arasında güven ortamının oluşması, dışa yansıyacak olan bu ortamın da devamlılığının sağlanmasıdır. Çünkü, güven çok zor kazanılan ancak çok kolay kaybedilen bir duygu.
► “Başkalarının kaynaklarını yönetirken” dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?
Günümüzde, globalleşen ekonomi sonucunda piyasalar küresel dalgalanmalardan etkilenmekte ve bu durum şirketler için risk faktörü doğurmakta. Bu sebeple şirketler yapacakları yeni yatırımlar veya hedefleri doğrultusunda büyüme planları için kısıtlı olan kaynaklarını korumak ve gerektiğinde ilave kaynak sağlama adına fonlama ihtiyacı duyabiliyorlar. Şirketin kaynak yapısının, şirketin değeri üstündeki etkisi büyük oluyor. Bu sebeple iyi yönetilen ve optimizasyonu yakalayan kaynak yapıları şirket değerini en yüksek seviyeye taşıyor.
Burada yönetim kurullarının yetki ve sorumlulukları önem teşkil ediyor. Kaynakların etkin kullanımı, risklerin minimize edilmesi gibi birçok konuda yönetim kurullarına önemli görevler düşüyor.
► İçinde bulunduğumuz dönem; 4. Sanayi Devrimi, nesnelerin interneti, sürdürülebilir kalkınma gibi çok sayıda kavramı gündeme taşıyor. Kurumsal yönetim esasları bu değişimden nasıl etkileniyor?
İş modelleri de dijital dönüşümden geçiyor. İş dünyasını yakından etkileyen bu dönüşüm şirketlere; bilginin üretilmesinden, karar alma süreçlerine ve yeni pazarlara erişime kadar birçok avantaj sunuyor. Bu avantajlar; şirketlerin büyümesinde, yerel ve global rekabet gücünün artmasında ve şirketin hedeflerine ulaşmasında çok önemli bir rol oynuyor. Her geçen gün birbirine daha çok bağlanan dünyada düzenleyiciler, şirketler, yatırımcılar, hissedarlar ve tüm paydaşlar ortak bir iyi kurumsal yönetim anlayışına sahip olmalılar. Şirketlerimizin sürdürülebilir büyümesi ve devamlılığı için yönetim yapılarında öngörülü davranmak, vizyoner bakış açısı ile geleceğin dinamiklerine karşı esnek olmak gerektiğine inanıyoruz. Dijital dönüşümde konunun diğer bir boyutu, günümüzde iş hayatında aktif olarak rol almaya başlayan Y ve Z kuşakları. Bizden sonraki kuşaklar ile doğru iletişimi kurabilmek için onların dilinden konuşabilmeyi, dolayısıyla genç kuşakların hayatlarının merkezinde olan teknolojik ve dijital uygulamaları, çalışacakları ortamda da bulmalarını sağlamalıyız.
Kurumsal Yönetim Zirvesi 10. kez düzenleniyor
Kurumsal yönetim anlayışının Türkiye’de tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonuyla 2003 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından bu yıl 10. kez düzenlenecek olan Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde “Türkiye’de kurumsal yönetiminin gelişimi”, “aile şirketleri” ve “yönetimde kadın” konuları ele alınıyor. Zirve’de ayrıca Borsa İstanbul (BİST) Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan şirketlerin yıl içerisinde aldıkları Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notları temel alınarak verilen Kurumsal Yönetim Ödülleri, yedinci kez sahiplerini bulacak. 19 Ocak’ta Ceylan Intercontinental Otel’de düzenlenecek olan zirveTKYD Başkanı Hurşit Zorlu, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Borsa İstanbul Başkanı Himmet Karadağ ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş’ın açılış konuşmalarıyla başlayacak. Katılımın ücretsiz olduğu Zirve’yi izlemek için, www.tkyd.org sitesi üzerinden kayıt olmak yeterli.
Şeffaflık çağdaş demokratik dünyanın bir gereği olarak görülmeli
► Adil yönetim, şeffaflık, sorumluluk ve hesap verebilirlik gibi değerler, “karlılığın” önüne geçmeye başlıyor. Türkiye bu değişimi takip edebiliyor mu? Kurumlarımız ne derece şeffaf?
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin Nisan 2016’da yayınladığı “Türkiye Şeffaflık Sistemi Analizi” raporuna göre; Türkiye’de kurumlar yeterli sayılabilecek kaynaklara ve yasal çerçeveye karşın; etkin, hesap verebilir, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışını hayata geçiremiyor. Bunun en önemli nedeni yetersiz ve zayıf uygulama olarak görülüyor. Bu konuda ülke olarak ne yazık ki dünya sıralamalarında da oldukça gerideyiz.
“Şeffaflık” ve “Hesap Verebilirlik” düzenleyici ve denetleyici otoriteler arasında oluşturulan bir düzen olarak görülmeyip, çağdaş demokratik dünyanın bir gereği ve toplumsal düzenin bir parçası olarak görüldüğünde sanıyorum bu konuda daha ileri adımlar atabileceğiz. “Adillik, Şeffaflık, Hesap Verebilirlik ve Sorumluluk” ilkeleri, bir yandan, çağdaş dünyanın kurumlarının uyması beklenen hukuki ve ekonomik düzeninin alt yapısını işaret ederken, diğer yandan da gelecek nesillerin yaşamasını umut ettiğimiz dünyanın düzenine ilişkin beklentilerimizin çerçevesini kapsıyor. Halka açık şirketlerimizi bu konuda ayrı bir katagoriye koymamız lazım. Zira Sermaye Piyasası Kurulu’nun yayınladığı zorunlu Kurumsal yönetim ilkeleri bu şirketleri ister istemez daha şeffaf, hesap verebilir hale getiriyor.
Empati kurabilen liderlere ihtiyacımız var
► WEF 2017 Küresel Riskler Raporu, “duyarlı ve sorumluluk sahibi” liderlere ihtiyacımız olduğu çağrısında bulunuyor. Daha iyi bir dünya için yarının liderlerine düşen görevler neler?
Yaşadığı dünyaya, çevresine, insanlara karşı duyarlı, empati kurabilen, ekip çalışmasını önemseyen liderlere ihtiyacımız var. Bunların yanı sıra farklı kültürleri tanıyıp çok kültürlülüğü öğrenmek, yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlar ile olayları-konuları sorgulamak geleceğin liderlerinde olması gereken özellikler.