İklim adaleti iyi niyetli müzakereler gerektiriyor
Çevre sorunlarının çok yönlülüğü, etkilerinin uzun süreli olması ve sonuçlarının tamamen ortadan kaldırılamamasının yanı sıra, birçok hak alanlarında ihlallere sebep olması, hukuki mücadelelerin önemini daha da artırıyor
Didem ERYAR ÜNLÜ
Ekoloji Kolektifi, çevre hukuku alanında uluslararası gelişmeleri paylaşmak için bir çalışma hazırladı.
Gamze Ovacık ile Ilgın Özkaya Özlüer’in kaleme aldığı “Küresel İklim Değişikliği Yükümlülükleri Hakkında Oslo İlkeleri ve İklim Adaleti Mücadelesinde Uluslararası ve Yabancı Mahkeme Kararları” isimli çalışma; çevre hukuku alanında uluslararası gelişmeleri yansıtmayı hedefliyor.
Çalışma, çağımızın en ciddi sorunlarının başında gelen iklim değişikliğinin küresel boyutu hakkında önemli bir hukuki belge olan Küresel İklim Değişikliği Yükümlülükleri Hakkında Oslo İlkeleri’nin çevirisi ile başlıyor. Bu ilkeler, çevre hukuku, insan hakları hukuku ve diğer hukuk dalları açısından uluslararası hukuk ilkeleri göz önünde bulundurularak, sorunun küresel hukuk boyutunu ortaya koyuyor.
Aşağıdaki giriş paragrafı, çevre hukukunun ne derece önem kazandığını özetler nitelikte: “İkinci Dünya Savaşı ile çevre sorunları küresel bir sorun olarak üzerine eğilinmesinin zorunlu olduğu devletlerce kabul görerek, küresel zirveler, toplantılar ve anlaşmalarla uluslararası hukukun konusu halini almıştır. Bu gelişmeyle uluslararası hukukun kavramları ve devletlerin egemenlik hakkı şemsiyesi altında yeniden ele alınmaya başlanan çevre sorunları bir yandan mevcut hukuk kuralları içinde kendine yer ararken bir yandan da özgün ilke ve kuraları ile yeni bir alan olarak çevre hukuku adıyla doğmuştur. Çevre sorunlarının çok yönlülüğü, etkilerinin uzun süreli olması, sonuçlarının tama- men ortadan kaldırılamaması, değişen ve gelişen teknolojinin başta biyoçeşitlik olmak üzere ekosistemler ve insan yaşamını içerecek biçimde tüm yaşam alanları üzerinde olumsuz etkiler göstermesi gibi özellikleri, söz konusu yeni hukuk alanının ilkelerinin de mevcut hukuk anlayışını değiştirmeye zorlamıştır. Çevre hukukunun görece ‘genç’ yönü, özellikle uluslararası çevre hukuku açısından devletleri bağlayıcı ilkelerin egemenliğinde güncel, insan merkezinden çevre merkezine kayan yeni bir hukuk anlayışının oluşmasını zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk, zaman içinde doğan ve gelişen çevre hukuku ilkelerinin mevcut hukuk kurallarının yorumlanmasında temel alınması yoluyla kendini gösterdiği gibi, başta yaşam hakkı olmak üzere temel hakların genişletilerek ve çevre sorunlarının çeşitliliği ölçüsünde yeniden anlamlandırılmasıyla mümkün olabilmektedir.”
Genç bir hukuk alanı
Diğer hukuk alanlarına göre göreceli olarak daha genç bir hukuk alanı olmasına rağmen “Çevre Hukuku”, insanların temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını korumak için devletlerin ve uluslararası toplumların sorumluluklarına ve hükümlülüklerine dair sınırları belirliyor.
Küresel İklim Değişikliği Yükümlülükleri Hakkında Oslo İlkeleri ve İklim Adaleti Mücadelesinde Uluslararası ve Yabancı Mahkeme Kararları adlı çalışma, çevre hukuku alanında uluslararası gelişmeleri Türkiye toplumu ile paylaşmayı hedefliyor.
Çalışma, çağımızın en ciddi sorunlarının başında gelen iklim değişikliğinin küresel boyutu hakkında önemli bir hukuki belge olan Küresel İklim Değişikliği Yükümlülükleri Hakkında Oslo İlkeleri’nin çevirisi ile başlıyor. Bu ilkeler, çevre hukuku, insan hakları hukuku ve diğer hukuk dalları açısından uluslararası hukuk ilkeleri göz önünde bulundurularak, sorunun küresel hukuk boyutunu ortaya koyuyor.
Türkçe’ye çevrilen bu dava kararları, iklim değişikliği ve devletlerin yükümlülüğü, biyoçeşitlilik ve gıda egemenliği, çevre sorunları yüzünden yerinden edilme, hava kirliği, şeffaflık ve demokratik haklar gibi alanlarda uluslararası alanda verilen farklı kararlara dair geniş bir çerçeveyi ortaya koyuyor.
Çalışmada da ifade edildiği gibi; “İklim değişikliğinin dünya üzerindeki tehdidinin ağır ve evrensel nitelikte olması, insan dayanışmasının temel ilkesini teyit etmekte; tüm devletler ve bireylerin, iklimi etkileyen kararlara ilişkin olarak, acil, adalete ve hakkaniyete saygılı hareket etmesini ve küresel sıcaklıkta kritik iki santigrat derecelik artışı beraberce engelleyecek anlaşmalar için iyi niyetli müzakereleri gerektirmektedir.”
ULUSLARARASI MAHKEME KARARLARI İLE YENİ NORMLAR OLUŞUYOR
Türkiye’deki yerel çevre mücadelelerinin en önemli ayaklarından birini hukuki mücadeleler oluşturuyor. Dünyada da, çevre ve doğa koruma alanında yurttaşların ve sivil toplum kuruluşlarının itirazlarını en çok dile getirdiği alanların başında hukuki mücadeleler geliyor. Çevre sorunlarının çok yönlülüğü, etkilerinin uzun süreli olması ve sonuçlarının tamamen ortadan kaldırılamamasının yanı sıra, başta ekonomi ve sağlık hakları alanında olmak üzere bir çok hak alanında ihlallere sebep olması, hukuki mücadelelerin önemini daha da artırıyor. Bu nedenle, özellikle iklim adaleti ve iklim değişikliği hakkında uluslararası mahkeme kararları ile oluşan yeni normlar ve ihtiyaçlar, Türkiye’deki ekoloji ve çevre mücadelelerine dair rol gösterici bir rol oynuyor.