Enerji politikaları, enerji üretiminde verimliliği özendirmiyor

TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Yuvarlak Masa Lideri Metin Akman, “Uygulanmakta olan enerji politikalarının, enerji üretiminde verimliliği özendirmediğini düşünüyoruz.” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Yuvarlak Masası, gerçekleştirdiği çalışmalarla sürdürülebilir kalkınma için sorumlu iş uygulamalarının içselleştirilmesine, çevrenin korunmasına ve iklim ekonomisi prensiplerinin yaygınlaşmasına katkı sağlamayı amaçlıyor.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Yuvarlak Masa Lideri Metin Akman, “İş dünyası olarak, küresel çapta sürdürülebilirlik anlayışını sadece ‘dünyaya ve doğaya saygılı olma’ noktasından daha ileri bir noktaya getirdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz” derken, dünyada sürdürülebilirliğin önemli bir risk ve itibar yönetimi aracı olarak algılandığını ifade ediyor.

Akman, imzacı sayısı 320’ye ulaşan Global Compact bünyesinde, kurumların yaklaşık dörtte birinin kobilerden oluşmasını da “çok umut verici bir durum” olarak yorumluyor. Bu arada, yetersiz olan alanlar da var. Bunların başında enerji yoğunluğu yüksek olan Türkiye’de, enerji verimliliğinin düşük olması geliyor. “Üretim prosesinde enerji verimliliğini geliştirmeye yönelik uygulamaların istenen seviyeye ulaşabilmesi için çevre politikalarıyla da örtüşen destekleyici ve tutarlı politikaların yanı sıra teşvik araçlarına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz” yorumunu yapan Akman şu bilgileri veriyor: “Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesine ilişkin mevzuat kapsamında enerji verimliliği ve düşük karbon ekonomisine yönelik yatırımların merkeze alınması önemli bir adım olacak. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012) ülkemizde enerji yoğunluğunun 2023 yılında 2011 yılı düzeyine kıyasla en az yüzde 20 azaltılmasını hedefliyor. Uygulanmakta olan enerji politikalarının, enerji üretiminde verimliliği özendirmediğini düşünüyoruz. Elektrik ve doğal gaz sektörlerinde liberal piyasa yapısına geçilmesi, verimlilik potansiyelinin etkin şekilde değerlendirilmesine önemli katkı sağlayacaktır.”

Metin Akman’a kulak verelim ve TÜ- SİAD Sürdürülebilir Kalkınma Yuvarlak Masası’nın çalışmalarını dinleyelim:

Büyük resimde değer yaratmak

“TÜSİAD olarak sürdürülebilirliği disiplinler arası bir yaklaşımla ele alıyor; iklim değişikliğinden tarıma, finanstan toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar birçok yönüyle tartışıyoruz. Hedefimiz şirketlerimizde özellikle üst yönetim seviyesinde sürdürülebilirliğe ilişkin farkındalığı artırmak. Hepimiz biliyoruz ki, üst yönetimin iradesi ve taahhüdü olmadan bu dönüşümü gerçekleştirmek mümkün değil.

Bu sene TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Yuvarlak Masası olarak yapacağımız konferansımızın mottosunu “ilham verenler” olarak belirledik. Türk iş dünyasında ilham veren hikayelerin peşine düştük ve bu defa patronların değil çalışanların, sürdürülebilirliğin asıl aktörlerinin hikayelerine odaklandık. Geçtiğimiz haziran ayında EBRD, Global Compact Türkiye ve Özyeğin Üniversite ile birlikte gerçekleştirdiğimiz SÜR 2016 konferansında katılımcılar çok farklı hikayeler dinlediler. Bu hikayeler dinleyenlere sadece ilham vermekle kalmadı, bir de ortak bir mesaj verdi: sürdürülebilirliğin şirket stratejisi haline geldiği şirketlerde, çalışanlar da bunu içselleştiriyor ve işini gururla ve severek yapıyor. Çalışanlarınızı motive etmenin ve şirket bağlılığını artırmanın bir yolu da onlara yaptıkları işin bir anlamı olduğunu, büyük resimde değer yarattığını göstermek.”

Türkiye’nin Paris hedeflerine yönelik belirsizlikler var

“Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü’nden farklı olarak bütün ülkelerin sera gazı emisyon azaltımına yönelik hedefler koymalarını ancak bu hedefleri kendilerinin belirlemelerini öngörüyor. 5 yılda bir olmak üzere güncellenecek olan bu hedeflere yönelik ilerleme düzenli olarak raporlanacak ve gözden geçirilecek.

Türkiye, COP 21 öncesinde, öngördüğü büyüme kapsamında sera gazı emisyon artışını yüzde 21 oranında azaltmayı hedeflediğini açıkladı. Bununla birlikte söz konusu hedefin yerine getirilebilmesi için sektörler bazında alınacak önlemlere ilişkin çok sayıda belirsizlik bulunuyor. Öte yandan Türkiye, sera gazı emisyonlarının artışı dikkate alındığında, OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Paris Anlaşması içerisindeki konumu (gelişmiş veya gelişmekte olan) net olmayan ülkemizin, üstleneceği sorumlulukların niteliği ve bu çerçevede finansman ve teknoloji desteği alıp alamayacağı belirsizliğini koruyor. Ulusal politikalar açısından da iklim değişikliği, enerji ve kalkınma politikalarının birbiri ile örtüşür ve tamamlar şekilde belirlenmesi açısından da ciddi çalışmalara ihtiyaç var. Bu konu özellikle özel sektörün öngörülebilir bir yatırım ortamına erişmesi gerekliliği açısından kritik önemde.”

KOBİ’lerde finansmana erişim sorunu yaşanacak

“Düşük karbon ekonomisine geçiş süresinde KOBİ’lerin karşılaşacağı en önemli sorunlardan biri kapasite geliştirme ve finansmana erişim olacaktır. Bu çerçevede enerji başta olmak üzere kaynak verimliliğini artırmaya yönelik adımların atılabilmesi için etkin yönetim ve finansman modellerinin yanı sıra yeni destek mekanizmalarına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Dünyada da sürdürülebilirliğin dalga etkisiyle büyük şirketlerden orta ve küçük şirketlere doğru yayılma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bugün birçok şirket, tedarikçileri ile iş süreçlerini gözden geçirerek onların çevreye zararlarını en aza indirgemelerine, enerji ve su kullanımını azaltmalarına ve yeni teknolojiler üretmelerine yardımcı oluyor.

TÜSİAD olarak Sanayi 4.0 ve döngüsel ekonomi olgularını yakından takip ediyor ve bu alanlardaki çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Yakın zamanda KOBİ’lerin büyüme dinamikleri ve verimliliği ile ilgili olarak yeni bir çalışmaya başlayacağız. Bu çalışma KOBİ’lerin Ar-Ge, inovasyon gibi alanlarda farkındalığını, mevcut kapasitesini ve potansiyelini ortaya koyarken elbette yukarıda saydığım unsurlara yönelik önemli veri üretecek. Bu çalışmanın ilgili devlet desteği politikaları için girdi olmasını hedefliyoruz.”

Torba kanunlar sivil toplum katılımını kısıtlıyor

“Mevzuat hazırlama sürecinde ve genel olarak karar alma süreçlerinde etki analizi yapılmalı, alınan karar ve yapılan mevzuatın uygulaması izlenmeli ve hazırlık sürecinde istişare kurala bağlanmalıdır. Etki analizinde düzenleme ve kararların hangi kriterlere göre yapılacağı uluslararası standartlara göre gözden geçirilmeli ve kriterler güncellenmelidir. Yapılan etki analizleri, uygulama sonrası takip ve istişare süreçlerini raporlanarak alenileştirilmeli ve mutlaka uygun mecralarda yayımlanmalıdır. İstişare sürecinde alınan tüm görüşler yayımlanmalı, her bir görüş için hangi gerekçe ile kabul edildiği veya edilmediği açıklanmalıdır. Görüş bildirmek için mevzuatın türü ve kapsamına uygun bir süre verilmesi öngörülmelidir. Bu konularda var olan mevzuatın uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi ve uygulanmasının izlenmesi gerekmektedir. Etki analizinin konu olarak 2016 yılı Eylem Planı’nda ele alınmış olması olumludur. Ancak gördüğümüz kadarıyla sadece uygulamanın yaygınlaştırılması ve eğitim boyutuyla yer alıyor. İlgili düzenleme olan Mevzuat Hazırlanma Yönetmeliği’nde bazı değişiklikler yapılması da gerekmektedir. Torba kanunlar ve önemli politika alanlarının kanun teklifl eri ile gerçekleştirilmesi gibi uygulamalar kanun yapım sürecinde etki analizi, sivil toplum katılımı gibi unsurlardan yararlanılması imkanını kısıtlıyor.”

Bu konularda ilginizi çekebilir