Dünyanın ruh hali: ‘uyarı yorgunu’

İklim değişikliği nedeniyle aşırı hava olaylarının şiddetlendiği 2024 yılında çevre ve iklim alanında öne çıkan 10 kavramı belirlendi. Aşırı hava olaylarıyla beraber telefonlara gönderilen uyarı bildirimlerinin artması nedeniyle belirlenen “uyarı yorgunluğu” en dikkati çekici kavram oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dünyanın dört bir yanında aşırı hava olaylarının ya­şandığı 2024, iklim krizi etkilerinin en hissedilebilir ol­duğu yıllardan biri olarak kayıt­lara geçti. Çevrim içi yayın ya­pan ABD merkezli Grist dergisi, iklim değişikliği nedeniyle aşı­rı hava olaylarının şiddetlendi­ği ve en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmesi kesinleşen 2024 yılında çevre ve iklim alanında öne çı­kan 10 kavramı belirledi.

Aşırı hava olaylarıyla beraber telefonlara gönderilen uyarı bil­dirimlerinin arttığı 2024 yılının ardından “uyarı yorgunluğu” en dikkati çekici kavram olarak be­lirlendi. İspanya’da sel felaketi nedeniyle Valensiya çevresinde telefonlara gönderilen acil du­rum bildirimlerinin sayısı gide­rek artarken aşırı sıcak, sel, kötü hava kalitesi gibi uyarıların sık­lığı arttıkça insanların bu uyarı­lara verdiği tepkiler günden gü­ne azalabiliyor.

Bu durum “uyarı yorgunluğu” olarak tanımlanı­yor. Başlangıçta her gün yüzler­ce tıbbi alarm alan ve bunların çoğunun yanlış olduğunu fark eden doktorların zamanla bu uyarılara kayıtsız hale gelmesi­ni tanımlamak için kullanılmaya başlanan uyarı yorgunluğu, ik­lim değişikliğiyle bağlantılı uya­rılara duyarsızlaşmak için de tercih ediliyor.

Yerel halk turistlere tepkiliydi

Turistlerin bir şehre akın et­mesi sonucu yerel halkın turist­lere tepkisi olarak tanımlanan anti turizm, 2024’te özellikle Güney Avrupa'nın birçok nok­tasında turistlerin ülkelerine dönmesini isteyen yerel halk­ların düzenlediği protestolarla gündeme geldi.

Anti turizm gös­terileri, ilk olarak İspanya'nın Kanarya Adaları'nda bahar ay­larında başladı ve ardından Bar­selona, Mallorca, Malaga, Ve­nedik ve Lizbon’a kadar yayıldı. Göstericiler, Kovid-19 pande­misi sonrası hızla artan seyahat planları nedeniyle hükümetle­rin, bölge halkı yerine turistleri önceliklendirmeye baş­ladığını, şehirlerin “tema parklara” dönüştürül­düğünü ve bu durumun doğal kaynakları zorla­dığını savundu. Gös­tericiler, turizmin ta­mamen sona erme­mesini ancak daha sürdürülebilir ve sı­nırlı bir turizm an­layışının benim­senmesini talep etti.

Şirketler, yıllar­dır karbon denk­leştirmesi yapabil­mek için örneğin ağaç dikerek, sal­dıkları sera gazları­nı dengelediklerini sa­vunuyor. Ancak karbon denkleştirme piyasaların­daki gerçek dışı vaatler ve denetim eksiklikleri bu sek­törde adeta Batı'daki "vahşi ha­yatı" andıran bir ortamın doğ­masına ve bu tür projelere dahil olan şirketlere "karbon kovboy­ları" olarak atıfta bulunulması­na yol açtı.

Bu tür uygulamalar, karbon emisyonlarını azaltma amacına hizmet eden çabaların genellikle yalnızca birer "göste­riş"ten ibaret olduğunu göster­di. Gerçek çözüm ise bu tür ma­nipülasyonları engelleyecek sistemler kurarak emisyonla­rı doğrudan azaltmaktan ya­ni sera gazı salımına neden olan uygulamalardan vaz­geçmekten geçiyor. Bu yıl içinde yapılan araştırma­lar, Zimbabve ve Ama­zon gibi bölgelerdeki karlı koruma projeleri­nin, bu şirketlerin ye­rel halklara vadettik­leri parayı vermedi­ğini ve çoğu zaman toprak üzerinde hiçbir hakları olmadığı hal­de kâr sağ­ladıkları­nı ortaya koyu­yor.

Derginin belirlediği diğer kavramlar ise şöyle

Kategori 6: En şiddetli fırtınaları tanımlamak için kullanılan kate­gori 5’ten daha şiddetli olan fırtı­nalar için kullanılabilecek kavram

Sıcak kuraklık: Aşırı sıcaklığın bu­harlaşması artırıp, kurak koşulla­rı iki katına çıkarması durumu

Yarı distopik: Uzak görünen senaryoların ekolojik felaket­lerle gerçek olabileceği algısı

Kar kaybı uçurumu: Artan sı­caklık nedeniyle kar örtüsün­deki kayıptaki artış

Süper yolcu: Her gün uzak me­safeler katederek iş yerine gi­den kişiler

Az Tüketim Çekirdeği

Geçen yıl kontrolsüz tüke­time tepki olarak ortaya çı­kan deinfluencing yani tüke­tim karşıtı etkileme trendi, bu yıl underconsumption co­re adını aldı. Bütçe dostu bu eğilim, kişilerin sadece ihtiyacı olan ürünleri alma­sı gerektiğini savunuyor.

İklim değişikliği ve çevre kirliliği açısından büyüyen bir sorun haline gelen hızlı moda trendine karşı olan un­derconsumption core, sadece çevresel kaygılarla değil aynı zamanda ekonomik belirsizlik ve tüketim kültürüne karşı bir duruş sergileyerek popülerlik kazanıyor. Bu eğilim, bireyleri daha az ama daha anlamlı ve uzun ömürlü satın alımlar yapmaya teşvik ederken, sürdürülebilirliği de ön plana çıkarıyor.

İklim Cinayeti

Tahminlere göre, ik­lim değişikliği bağ­lantılı olaylar nede­niyle 2000 yılından bu yana yaklaşık 4 milyon kişi hayatını kaybetti. Bazı hu­kukçular, Exxon Mo­bil gibi petrol şirket­lerinin, fosil yakıtları yakmanın ölümcül sonuçlar doğurabi­leceğini uzun süredir bildiklerini savunarak, bu şirketlerin Amerika Birleşik Devletleri'nde birinci derece cinayet dışında kalan her türlü ci­nayet suçundan yargıla­nabileceğini iddia ediyor.

Kurumsal suçlamaların genellikle bireylere karşı açıldığı düşünüldüğün­de iklim cinayeti kavra­mı, mahkemelerde iklim değişikliğiyle mücadele için yeni bir cephe açma potansiyeli taşıyor. Bu hukuki yaklaşım, iklim değişikliğini sadece çevresel bir mesele olmaktan çıkarıp bir insanlık ve adalet sorunu olarak ele al­mayı amaç­lıyor.