Dokuz STK’dan ortak bildiri: Katılımcı ve kapsayıcı bir ‘İklim Kanunu’ istiyoruz

İklim ve çevre alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, kanun taslağının hazırlık sürecine dâhil edilmediklerine dikkat çekerek, ancak bilim temelli, katılımcı ve kapsayıcı bir iklim kanununun iklimi, doğayı ve canlıları koruyabileceğini vurguladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yürüteceği iklim politikasına hukuki zemini oluşturacak İklim Kanun taslağının yeni yasama yılının başlaması ile birlikte TBMM gündemine geleceğini ve yıl bitmeden yasanın yürürlüğe girmesinin hedeflendiğini açıkladı.

İklim ve çevre alanında çalışan 9 sivil toplum kuruluşu da kanun taslağının hazırlık sürecine dâhil edilmediklerine dikkat çekerek, süreçle ilgili taleplerini dile getirdi. HUDOTO, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Türetim Ekonomisi Derneği, 350 Türkiye, Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels), Greenpeace Türkiye ve Yeşil Düşünce Derneği’nin ortak açıklamasında, Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkilerini her gün seller, kuraklık ve yangınlarla deneyimlediğine vurgu yapıldı.

Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğiyle mücadeleyi merkeze alan yeşil ekonomik dönüşüme yönelik düzenlemelerine uyum sağlamaya çalıştığı hatırlatıldı. Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için etkili politikalara ihtiyacı olduğuna işaret edilen açıklama, “Bunun yolu da uzman görüşleri ile hazırlanmış bir İklim Kanunu’ndan geçiyor” denildi. İlk kez yürürlüğe girecek hayati önemdeki İklim Kanunu’nun taslak yazım sürecine dâhil edilmedikleri için birçok eksiklik içerdiğine dikkat çekilirken, Meclis görüşmelerinde şu eksikliklerin giderilmesini talep etti:

- 2053 net sıfır hedefi eklenmeli

- 2030 yılına kadar yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedefi yer almalı

- Kömürden adil bir çıkış planlanmalı

- İklim değişikliğine karşı uyum mekanizmaları kurulmalı. Bağımsız bir bilimsel danışma kurulu oluşturulmalı

- İklim adaleti perspektifi dâhil edilmeli

- Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) gözden geçirilmeli

Sivil toplum kuruluşlarının yasa taslağının kamuoyuna yansıyan son haline dair görüşlerine ilişkin detaylarda, 2053 net sıfır vizyonu ile uyumlu bir dönüşümün hukuki garantisinin ancak bu tarihin İklim Kanunu’nda yer almasıyla mümkün olabileceği vurgulandı. Türkiye’nin 2020 yılına kıyasla 2030’a kadar en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerektiği ifade edilirken, bunun ekonomi üzerindeki olumlu etkilerine değinildi.

Uyum politikaları net şekilde tanımlanmalı

Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’nin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer aldığı belirtilirken, tarım, balıkçılık, ormancılık gibi iklim etkilerine karşı en kırılgan alanlar başta olmak üzere tüm ekonomik sektörlerin, sağlık politikaları ve sağlık hizmet altyapısı ile çalışma hayatının, sosyal hizmetlerin ve kentsel altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine uyum önlemleri ile güçlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Bağımsız Bilimsel Danışma Kurulu kurulmalı

Kanun’da, iklim hedeflerinin belirlenmesi, hedeflere ulaşıp ulaşılmadığının izlenmesi, raporlanması ve denetlenmesi süreçleri detaylı olarak tasarlanmasının önemine dikkat çekilerek, bu süreçlerde, “kapsayıcılık”, “bağımsızlık”, “bilim temellilik”, “uygulamada eşgüdüm”, “izleme ve denetimde şeffaflık” ile “hesap verebilirliği” garanti altına alacak kurumsal yapılar/mekanizmaların oluşturulması istendi.

Adil geçiş mekanizması eklenmeli

Net sıfır hedefiyle uyumlu bir enerji dönüşümü için kömürlü termik santrallerin kapatılması ve kömür madenciliğinin terk edilmesi kaçınılmaz olduğuna işaret edilirken, “Bu süreçte fosil yakıtlara dayalı bir enerji sisteminin doğurduğu toplumsal mağduriyetlere (hava kirliliği sonucu erken ölümler, tarım arazilerinin yok olması, doğal alan kaybı, mülksüzleşme vb.) plansız bir çıkışla birlikte yeni mağduriyetlerin eklenmemesi için adil geçiş mekanizmalarının kurulması şart” ifadesi yer aldı. 

İklim adaleti perspektifi gerekiyor

Türkiye olarak, iklim adaletini gerçek kılan, kimseyi geride bırakmayan, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, gelecek nesillerin haklarını dikkate alan ve yapısal eşitsizlikleri gidermeye odaklı bir iklim kanununa ihtiyaç duyulduğu belirtilirken, Türkiye’nin iddialı bir emisyon hedefi bulunmadığı dikle getirildi. Taslakta yer alan Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS), bazı sektörlere emisyon izinlerinin ücretsiz verilmesi riski taşıdığı da eklendi.