Balın doğallığını korumak için 'kimlik' sorununu çözmek gerekli

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, "Türkiye’deki balların kimliği, içeriği belirlenecek ve kayıt altına alınacak" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ERYAR ÜNLÜ

Bal ve arı ürünleri Türkiye’de hızlı büyümeyi sürdüren sektörlerden birisi. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, 2016 için hedefledikleri 10 bin ton ihracat rakamına ulaşmayı başardıklarını, bu rakamı 2017’de artıracaklarını söylüyor.

Türkiye’nin dünya üzerindeki her beş arı türünden birinin tarihsel olarak anavatanı olduğunu söyleyen Şahin, “Doğal flora alanlarımız ve eşsiz kır çiçeklerimizle Türkiye, bal çeşitliliği açısından bir bal ülkesi olarak tanımlanmalıdır” diyor. Türkiye’de üretilen ballar ile ilgili bugüne kadar herhangi bir kimlik çalışması yapılmamış. Bu yüzden de Avrupa kriterlerine göre hareket edilmek zorunda kalınmış ve bu da ihracatı olumsuz etkilemiş. Fakat olumlu bir gelişme gündemde. TAB Başkanı Ziya Şahin’in üniversiteler ile birlikte konuya yönelik hazırladığı çalışma Bakanlık tarafından kabul edildi. Öncelikle çam balı, sonrasında ise kestane, çiçek gibi Türkiye’de üretilen tüm ballar ile ilgili bir çalışma hazırlanacak. Böylece Türkiye’deki balların kimliği, içeriği belirlenecek ve kayıt altına alınacak. 24-26 Şubat’ta Harbiye Askeri Müzesi’nde bu sene dördüncüsü gerçekleşecek olan Ballı Günler etkinliğinde tüm bu konular masaya yatırılacak. Etkinlik öncesinde, bal ve arı ürünleri hakkında merak ettiklerimizi Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin’e sorduk. İşte yanıtları:

► Bal kimlik çalışması nasıl yapılıyor? Türkiye’de neden bugüne kadar yapılmadı? Çalışma ne tür avantajlar sağlayacak?

Bal kimlik çalışmaları ilk olarak çam balımız ile 2015 yılında başladı ve ülkemizde üretilen diğer monofloral ve ticarete konu olan ballar üzerinde yapılarak devam edecek. Çalışmalar, tamamen kontrollü şartlarda üretilen balların fiziksel, kimyasal ve mineral madde özelliklerinin belirlenmesi esasına dayanıyor. Türkiye’de neden bugüne kadar bu çalışmanın yapılmaması sorusu ise bizim de zaman zaman sorduğumuz soruların başında geliyor. Merkez Birliği’mizin kuruluşundan beri temel amaçlarımızın başında bu konu yer alıyor.

Çalışmalar, geçmişi 15 yıl olan birliklerin konuyla ilgili bakanlık düzeyinde yaptığı görüşmeler neticesinde başladı. Bugün itibariyle çam balımızda başladığımız kimlik çalışmalarına önümüzdeki yıllarda kestane, geven, ayçiçeği, narenciye ve püren gibi monofloral ballarla devam edeceğiz.

Böylece, ballarımızla ilgili hiçbir tereddüt ve tartışma ortamı oluşmayacak. Yapılan kimlik çalışmaları sonucunda; proje çıktıları yasal düzenleyiciler tarafından kullanılabilecek; AB direktiflerine göre hazırlanmış Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğinin güncel hale getirilmesine veri teşkil edecek; Elde edilen veriler Türk Gıda Kodeksi bal tebliğinde belirtilecek; Ballarımızla ilgili yıllar ve iller arasındaki farklılıklar incelenerek kriterler açısından farklılıklar ve benzerlikler ortaya konulacak.

► Küresel bal üreticileri arasında Türkiye’nin konumu, pazar payı, ihracat oranları nelerdir?

Dünya bal üretiminde ülkemizin konumuna bakılacak olursa konuyu iki açıdan ele almakta fayda var. Birincisi dünya koloni varlığı içerisinde ülkemizin durumu, diğeri ise dünya bal üretimindeki durumu. Ülkemiz koloni varlığı bakımından Çin’den sonra ikinci sırada yer alırken, bal üretiminde dördüncü - beşinci sırada kendisine yer buluyor. Yani birim kovandan ürettiğimiz ürün dünya ortalamasının altında kalıyor. Kırsaldaki insanlar arıcılık yapmak üzere teşvik edilirken, verilen veya dağıtılan arılı kovanların üretim sahaları hiç düşünülmüyor.

Kilometrekareye en fazla arı konaklatan ülke Türkiye. Kovan sayısının arttırılması bal üretiminin arttırılması anlamına gelmiyor. Önemli olan verimli alanlarda verimli kovanlarla üretime katılmak olmalı. Bu noktadan hareketle, önceliğimiz bal üretim alanlarını arttırıcı teşvikler verilmesi. Bal pazarında özellikle üretim merkezi olduğumuz çam balına talep oldukça fazla. Ancak ihracat rakamlarımız ne yazık ki düşük seviyelerde. İlerleyen yıllarda özellikle çam balımızın kimlik çalışması sonucunda çam balı ile ilgili mevzuatsal sorunlar çözüldükten sonra istediğimiz ihracat rakamlarına ulaşabileceğiz.

► “İyi bal” diye bir şey var mıdır?

‘İyi bal’ terimi ülkemizde yaygın bir şekilde kullanılıyor. Buradan anlaşılması gereken iyi üretim uygulamaları neticesinde üretilen baldır. Teknik olarak üretimde uyulması gereken hususlara uyulduktan sonra üretilen balların hepsi iyi baldır, kaliteli baldır. Arı ve arıcının arasına başkaları girmeze, arının ürettiği tüm ballar doğal ve iyi baldır.

► Balın sahtesi olmaz diyorsunuz. “Sahte bal” diyenler neden bahsediyorlar?

Evet ‘balın sahtesi olmaz, satıcının sahtesi olur’ cümlesini geçmişten beri kullanmaktayız. Buradaki temel düşüncemiz bal kelimesi ile sahte kelimesinin aynı cümlede kullanılmaması gerekliliği. Arının ürettiği ve uygun üretim metotları neticesinde üretilen ürün sahte olmaz. Ancak ülkemizde merdiven altı diye tabir edilen ve uygun olmayan girdi kullanarak özellikle ticari glikoz kullanarak ürün üreten satıcılar var. Biz kesinlikle bu ürünlere bal demiyoruz. Bizim baştan beri savunduğumuz konu ‘BAL’ kelimesinin korunmasıdır. Balı arı üretir, arı sahte ürün üretmez. Sahte ürünü sanayidekiler üretir. Piyasada doğru balın hakim olması için, tüketicilerin arının ürettiği balı tüketmeleri ve üreticilerin de emeklerinin karşılığını almaları için, arının ürettiği balın kayıt altına alınması gerekiyor.

► Balda verimlilik artırmaya odaklı yeni teknolojiler var mı?

Arıcılıkta ileri seviyede bulunan Çin, Arjantin gibi ülkelerde teknolojik gelişmelerin daha fazla olduğunu görüyoruz. Ülkemizde de geçmişe baktığımızda gelinen noktanın küçümsenmeyecek düzeyde olduğu görüyoruz. Ülkemizdeki arıcılık sektörünün ana sorunlarının başında verimlilik sorunu geliyor. Verimlilikteki en büyük handikap, birim alana düşen koloni varlığının dünya ortalamasının bir hayli üzerinde olması. Şöyle ki Çin’de kilometrekareye düşen koloni sayısı 0,9, Arjantin’de 1,1 iken, ülkemizde 8 civarında. Verimliliği arttırmada teknolojik gelişmelerin etkisini önemsiyoruz, ancak bal üretimi yapılacak alanların arttırılması da verimliliğin arttırılmasında önem arz eden konuların başında geliyor.

► Türkiye’de arıcılık sektörüne yönelik yorumlarınız neler?

Ülkemizdeki arıcılık sektörüne baktığımız zaman 2016 yılı TÜİK verilerine göre 84 bin 047 işletmede toplam 7 milyon 900 bin 364 koloni ile 105 bin 727 ton bal üretilmekte. Geçmişten günümüze baktığımız zaman arıcılıktaki rakamların her geçen yıl arttığı görülüyor. Ancak bir arıcılık ülkesi olmamıza rağmen bir çok sorunlarımız var. Arı ürünlerinin pazarlaması sorunu; arı hastalıkları ile mücadelede yaşanılan sorunlar; verimlilik sorunu; bal üretim alanlarına gerekli önemin verilmemesi ve mevzuatsal sorunlar, bunların başında geliyor. Arıcılığımızın ürettiği arı ürünleri dışında, gerek tarım alanlarına gerekse biyo çeşitliliğe verdiği katkı nedeni ile hak ettiği değer ne yazık ki diğer ülkeler ile boy ölüşemeyecek kadar az. Bu da bizleri yaralıyor.

Çam balında dünyada 1 numarayız

Dünya bal ekonomisi içerisinde güçlü bir konuma sahip olan Türkiye özellikle çam balı üretimi ve ihracatı konusunda uzak ara liderliği kimseye bırakmıyor. Dünya çam balı ihtiyacının yüzde 90’ını karşılayan Türk bal üreticileri, bu rakamı daha yukarılara çekmeyi hedefliyor. Kovanların kayıt altına alınması, sağlık kontrollerinin düzenli hale getirilmesi, gelişen teknolojilere entegre olunması gibi düzenlemelerle kovan başına üretilen bal miktarında artış elde etmeyi hedeflediklerini belirten Ziya Şahin, “Üye arıcılara ait 6,8 milyon plakalı arı kovanı ve 103 bin 525 ton bal üretimi ile Türkiye, dünya bal üretiminde ikinci sırada yer almaktadır. Bal ihraç ettiğimiz başlıca ülkeler; başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, Arap ülkeleri, ABD ve Uzak Doğu ülkeleri” diyor.

Balın sahtesi olmaz, arılar balı yavruları için yapar

Televizyonlardaki bal reklamlarından son derece rahatsız olduğunun altını çizen Ziya Şahin “Balın sahtesi olmaz, arılar balı kendi yavruları için yapar. Türk arıcısının emeğine saygı duymayan, yasal boşluklardan yararlanan sahte markalar var. Nişasta bazlı ve GDO’lu mısır glikozunu balmış gibi satıyor olmaları, hatta ihraç bile etmiş olmaları Türk balına imaj kaybettirmiştir. Tüketicilerimiz güvenilir bal satın almak istediklerinde öncelikle il birliklerimizin markalarını ve tanınan, bilinen firmaları tercih etmelidirler” diyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir