Akdeniz'de tehlike çanları çalıyor
WWF'in Yaşayan Mavi Gezegen raporu, aşırı avlanma ve iklim değişikliği gibi sorunların birçok balık türünü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığını gösteriyor. Akdeniz’de de durum kötü. Balık stoklarının yüzde 95’i aşırı avlanmış durumda.
DİDEM ERYAR ÜNLÜ
Gıda güvencesi açısından hayati öneme sahip balık stokları dünya genelinde azalırken bazı yerlerde tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Dünyadaki deniz memelileri, kuşlar, sürüngenler ve balıklarla ilgili güncel veriler, bu canlıların nüfuslarının son kırk yılda ortalama yüzde elli azaldığını, bazı balık türleri için bu düşüşünün yüzde 75’e yaklaştığını gösteriyor. Son bulgular, sorunun bütün ülkeler için geçerli olduğunu, özellikle de gelişen dünyadaki insanları tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
Akdeniz’de de durum parlak değil. Akdeniz’de yakalanan orkinos ve köpek balıklarının yüzde 83’ü avlanması uygun görülen boyun altında. WWF-Türkiye Deniz ve Kıyı Programı Sorumlusu Ayşe Oruç, “Her yıl Akdeniz’de ortalama 1,5 milyon ton balık yakalanıyor, stokların yüzde 95’i aşırı avlanmış ve yüzde 89’u tüketilmiş durumda. Köpek balığı türlerinin büyük çoğunluğu risk altında” diyor. Oruç, “Bu durum birçok kişinin denizlerden geçimini sağlamaya devam etmesine ve güvenli bir gelecek kurmasına engel oluyor” diyerek sorunun ekonomik boyutuna da dikkat çekiyor. Akdeniz aynı zamanda yılda 100 milyonu bulan ve sahillere hücum eden turistlerle, her yıl 635 bin tonu bulan tankerlerden kaynaklı petrol sızıntısı nedeniyle de baskı altında.
Okyanus ekosistemlerinin çökmesi ekonomik gerilemeyi tetikleyebilir
“Okyanusların mevcut durumuyla ilgili en güncel resmi ortaya koymak için bu raporu acilen yayımlıyoruz” diyen WWF Genel Müdürü Marco Lambertini, “Tek bir nesil boyunca insan faaliyetleri, balıkların üremeleri için gereken süreden daha hızlı tüketilmesine yol açarak ve yuvalarını yok ederek okyanusa ağır zararlar verdi. Gelecek nesillere daha bereketli okyanuslar bırakabilmek için köklü değişikliklere ihtiyaç var. Okyanus ekosistemlerinin çökmesi ciddi bir ekonomik gerilemeyi tetikleyebilir. Yoksulluk ve yetersiz beslenmeye karşı vermekte olduğumuz mücadeleyi baltalar” diyor.
Rapordaki bulgular, Londra Zooloji Derneği (Zoological Society of London) araştırmacılarınca geliştirilen bir veri tabanı, Yaşayan Gezegen Endeksi ile yapılan analizlere dayanıyor. WWF’in 2014 Yaşayan Gezegen Raporu’nda yer alan istatistiki verileri esas alan çalışma, aşırı avlanmanın, doğal yaşam ortamlarına verilen zararların ve iklim değişikliğinin denizel biyolojik çeşitliliği nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Yaşayan Mavi Gezegen Raporu, azalan balık stoklarının yanı sıra denizel türleri destekleyen mercan kayalıklarında,mangrovlarda ve deniz çayırlarında da ciddi sorunlar olduğunu gösteriyor. Araştırma, 2050 yılına kadar tüm mercan resifl erinin ve deniz çayırlarının iklim değişikliği yüzünden yok olabileceğini vurguluyor. Bütün denizel türlerin yüzde 25’inden fazlası mercan kayalıklarında yaşıyor ve neredeyse dünya genelinde 850 milyon kişi mercan resifl erinin ekonomik, sosyal ve kültürel hizmetlerinden faydalanıyor.
BALIK NÜFUSUNDAKİ AZALMANIN TARİHİ BOYUTLARI VAR
WWF’in Yaşayan Mavi Gezegen Raporu, küresel gıda tedariğinin temelini oluşturan balık nüfusundaki azalmanın tarihi boyutlarda olduğunu gösteriyor. Ticari balık stoklarındaki büyük düşüşe vurgu yapan rapor, aralarında orkinos, uskumru ve toriklerin de bulunduğu gıda açısından öneme sahip balıklardaki yüzde 74’lük olağanüstü azalmaya dikkat çekiyor. Rapor, tüm bu olumsuzluklara rağmen okyanusları tehdit eden faaliyetlerin birçoğunun önlenebilir olduğunu ve rüzgarı tersine çevirmek için gereken çözümlerin hayata geçirilebileceğini gösteriyor. WWFTürkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem ise, “Tüm bu olumsuz tabloya rağmen çözüm için hâlâ şansımız var. Raporda da belirtildiği gibi, ne yapılması gerektiğini biliyoruz” dedi. Kalem şöyle devam etti: “Denizel ekosistemleri baskı altına alan sorunlara şimdiden etkin bir şekilde eğildiğimiz takdirde gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilmemiz imkansız olmaz. Dünyanın bize sunduğu sınırlar içinde yaşamayı başardığımız zaman, denizlerdeki doğal sermayenin yeniden canlanmasını sağlayabiliriz.”