Sanayici üretimi terk ediyor
Sektöründe kendisinden başka çok az üretici kalan Hisar’ın Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Erdoğan uyarıyor: "İthalatçıların en ucuzu rahatça getirdiği, yabancı marka hayranlığının yerli tercih bilincine dönüşemediği Türkiye'de üretim terk ediliyor"
Sektöründe ilk Turquality belgesine sahip olan, paslanmaz çelik çatal bıçakları ile 32 ülkeye ulaşan Hisar’ın Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Erdoğan, “Üretim yapmak giderek zorlaşıyor, sektörümüzde üretim yapan neredeyse kalmadı” diyor.
“Ülke olarak baktığımızda maalesef üretmeden tüketen bir toplum olduk” diye başlıyor söze İsmail Erdoğan. Tüm sektörlerde olduğu gibi ev ve mutfak eşyaları sektöründe de ithalatın çok ağırlık kazandığının altını çiziyor. “Sektörümüzde 1 ihracata karşılık 5 ithalat var. Çatal, kaşık, bıçak için durum bu seviyeye gelmiş durumda. Üretim giderek zorlaşıyor. İşin kolayı bunu alıp satmak. Şu an ithalat malesef çok ağırlığa geçti, denge şaştı” saptaması yapıyor.
İthalat engellensin demiyoruz ama adil rekabet şart
Çin, tüm sektörlerde olduğu gibi çatal, kaşık, bıçak üreticilerinin de kabusu olmuş. Erdoğan, “Bilip bilmeyen de al sat işine girdi, köşedeki halıcı da ithalat yapar hale gelince biz üreticilerin, kalitesiz, sağlığa zararlı ithal ürünlerle mücadele etmemiş imkansız” diyor. O’na göre yapılabilecek tek şey üretimi teşvik etmek. Üreticinin önüne çıkan en büyük engelin kaynak yetersizliği olduğunu anlatıyor Erdoğan. Rekabet arttı, arz büyüdü, fiyatlar düştü ve kar marjları daraldı... Bu ortamda üreticinin yeni yatırım yapmak için kaynak yaratabilmesi çok zor. Hisar Yönetim Kurulu Başkanı, bu nedenle üretimden vaz geçenlerin çok olduğunu anlatıyor: “Bizim sektörümüzde üretimden çıkıp tamamen ithalata dönen çok oldu. Son dönemde yine büyük bir üretici üretimden vazgeçti.” Erdoğan’ın isteği ithalatın önünün kesilmesi değil, adil rekabet ortamını ortadan kaldıran sağlıksız, kalitesiz ürünlerin girişinin engellenmesi.
Peki Avrupa’da durum ne? Avrupalı markalar da işin kolayını üretimlerini tamamen Uzakdoğu’ya taşımakta bulmuş. İşçilik, enerji maliyetleri açısından Çin ile rekabet etmenin imkansız olduğunu anlatan Erdoğan, tek yollarının üretim ölçeğini artırmak olduğunu söylüyor. Burada teşvik bekliyor sektör. Son teşvikler Hisar gibi üreticiler açısından çok pozitif getiri sunmamış. Neden? Erdoğan şöyle anlatıyor: “Bizim işimizde üretim için kalifiye eleman gerekli. Bizim İstanbul’daki fabrikamızın kalifiye elemanlarını ben nasıl teşvikli bölgeye götüreyim. Teşviklerin üreticinin bulunduğu yerde de verilmesi gerekir ki üretici kendine gelsin.”
“Biz 46 yıldır bu işin içinde üretici olarak varız, üretimden çıkmayı kabullenemeyiz” diyor İsmail Erdoğan. Hisar, İstanbul Esenyurt’taki fabrikasında üretim yapıyor ve 350 kişi istihdam ediyor. Sektörde ilk ISO 9001 belgesine sahip olan şirket, 25.000 m2’ lik fabrikasında, çatal-bıçak- kaşık takımları ve çelik tencereleri üretiyor. Sektörde ilk defa tasarımında ve kalıp üretiminde CAD-CAM sistemini gerçekleştirmiş firma. Ama belli ki mevcut rekabet şartları içinde üretmeye direnmekte oldukça zorlanıyor. Kapasite artırma ihtiyaçları olduğunu ama kapasite artıracak kaynak bulmakta güçlük yaşadıklarını anlatıyor. Hedef mevcut kapasiteyi ikiye katlamak. Hisar’ın üretiminin yüzde 85’i iç pazara satılıyor. İhracat pazarlarında da Çin rekabeti karşılarında büyük bir engel. Yurt içi pazarın da kendine özgü zorlukları var. Erdoğan, Türkiye’de yabancı hayranlığının önüne geçilemediğini, özellikle otel ve restoran kesiminde yabancı markaların daha fazla tercih edildiğini anlatıyor. “O yabancı markalar Çin’de üretiliyor ve çoğu bizden daha kaliteli değil. Avrupa’da her ülkede o ülkede üretilen ürünler sahiplenilir ama bizde bu bilinç yok malesef.” Çek kanununda hapis cezasının kaldırılmasının ciddi bir sıkıntı yarattığını, iş ahlakının erezyona uğradığını anlatan Erdoğan Türkiye’de üreticilerin korunması, desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Kalifornia’daki zincirin 50 mağazasında satılıyor
Dış pazarda var olabilmenin tek yolu markalaşmak. Bu nedenle Turquality desteğinden yararlanan Hisar, 10 yıl içinde sektörde dünyada en çok bilinen 10 marka arasında yer almayı hedefl iyor. Erdoğan, “Biz stratejiyi oluşturduk ama kaynaklar yetersiz kalıyor” diyor. Erdoğan Hisar’ın ABD’de ünlü Crate and Barrel zincirine girdiklerini anlatıyor: “Kaliforniya bölgesinde 50 mağazalarına girdik. İnşallah bu büyüyerek devam edecek. ABD’de önümüzde büyük bir engel yok, çünkü orada alanımızda çok üretici marka yok. Oysa Avrupa’da, üretimini Uzakdoğu’ya kaydırsa da Avrupa markası olmuş çok firma var. Onlara karşı önemli dezavantajlarımız var. Bu nedenle bölge ülkelerde, Ortadoğu’da daha çok fırsat olduğunu görüyoruz. 32 ülkeye ürün gönderiyoruz ama belirli ülkelere odaklanmak gerektiğine inanıyorum ben. Mısır, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde mağazalaşma çalışmalarımız var.”
Türkiye’de 800 noktada satılıyor Hisar ürünleri. Bunların içinde kendi mağazaları da var, francihe da, cornerlar da... İsmail Erdoğan, AVM’lerde kendi iş kollarında kârlılığı yakalamanın yüksek kiralar nedeniyle çok zor olduğunu anlatıyor. “Yatırımın çok kısa zamanda geri dönmesini istiyorlar ama o zaman firmalar eziliyor. Sokak mağazalarında da kiralar yüksek. Ama franchise’larımız çok başarılı, kârlılığı çok artıran franchise’larımız var.”
İsmail Erdoğan bu yıldan umutlu. 2012 ve 2013’ün zor geçtiğini söyleyen Erdoğan, “Seçim sonrası bir kıpırdanma var. Bu yıl yüzde 20-25’lik bir ciro artışı planlıyoruz. Geçtiğimiz iki yıl beklentilerin altında geçti, 2008 krizinin etkileri bize geçen yıl vurdu. Bu yıl umarım bu yıl açığı kapatırız” diyor.
Çayını içerken tabağı bardağa yapıştı, Hisar bir faydalı model patenti daha aldı
Hisar, inovasyon ve tasarıma çok önem veren firmalardan. Çok sayıda patenti bulunuyor. Savarowski taşlı çatal bıçak setleri ile hem iç pazarda hem de Ortadoğu’da önemli bir pazar payı elde etmiş şirket. Sürekli yeni modeller üreten Hisar fonksiyona yönelik inovasyon çalışmalarına imza atıyor. İnovasyon fikirlerine kendisinin de katkı yaptığını anlatan İsmail Erdoğan, tasarım ekiplerine büyük önem verdiklerini anlattı. Hisar’ın son iki inovatif çalışmasında Erdoğan’ın da imzası var. Bu inovasyonların hikayesini şöyle anlatıyor:
“Benim masam cam. Çay içerken sıcak soğuk ilişkisinden dolayı metal altlık cam bardağa sürekli yapışıyor ve pat diye cam masaya düşerek çok ses çıkarıyordu. Bu sorunun çözülmesi için ne yapabiliriz diye düşünmeye başladım. Sonunda tabak üzerinde bir halka yaptırdık ve teması minimize ederek yapışmayı engelledik. Bunun da faydalı model patenti var. Bu tamamen gözlemin bir sonucu ve bugüne kadar kimsenin düşünmemiş olması da enteresan. Şimdi çaydanlıkta da önemli bir inovasyona imza attık. Çayın demliğinin kapağının çay koyulurken düşme sorununu tamamen ortadan kaldıran bir ürün tasarladık. Çaydanlık ayrıca kendinden süzgeçli ve ayrı bir süzgeç kullanma zorunluluğu bulunmuyor. Birkaç hafta önce bir fuarda tanıttık bu ürünleri, müşteriler beğeniyor, çok hoşuma gidiyor.”
İnovasyonla farklılaşmak artık şart ama Erdoğan’ın yeni ürünleri anlatırkenki neşesi, taklikçiliğin onları ne kadar zorladığını anlatırken tamamen kaçıyor. Erdoğan; “Taklitçilik onur kırıcı bir şey. Biz inovatif bir ürün geliştiriyoruz, adam beğeniyor, alıp Çin’de hemen hemen aynısını ürettirip kalitesiz biçimde bizden çok daha ucuza getirip satıyor. Bu insanın şevkini de kırıyor, işin kolayına kaçmak çözüm değil.”
Yabancı ortağa açığız, bütün mesele bize ne teklif ettikleri...
“Yabancı ortaklığa açığız. Bütün mesele size ne önerdikleri. Hem ortağı mutlu etmeniz, hem de sizin mutlu olmanız gerekiyor. Bu tür ortaklıklarda mutluluğun iki tarafl ı olması gerekiyor. Yabancı şirketlerle fonlarla ortaklık görüşmelerimiz oluyor. Her türlü görüşmeye de açığız. Yabancı şirketler kısa vadeli bakmıyor, gelecek 5 yıl ilgilendiriyor.”