Likidite sıkışıklığından herkes nasibini alacak

2025'e ilişkin öngörülerini açıklayan Hakan Aran, "Sektör bağımsız tüm işletmeler likidite sıkışıklığından nasibini alabilirler" dedi. İlk faiz indirimini aralıkta bekleyen Aran, "Gönül ister ki; 2025 sonunda faiz 27,5'e, enflasyon da yarı yarıya insin" ifadelerini kullandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Recep ERÇİN

Türkiye'nin bir numa­ralı kitle turizm bölge­si Antalya'da düzenle­nen Uluslararası Resort Turizm Kongresi vesilesiyle bir araya gel­diğimiz Türkiye İş Bankası Ge­nel Müdürü Hakan Aran, "Ekim ayı enflasyonunu görünce kasım ayındaki beklentimi masadan kaldırdım. Aralık ayında bir in­dirim bekliyorum.

Ülkeye de ne­fes aldıracak bir indirim olması lazım. Konut başta olmak üzere herhangi bir kredi türünde pat­lama beklemiyorum. Enflasyon­la mücadelede sonuç alındıkça makro ihtiyati tedbirlerde, kural setinde, gevşeme beklerim. Faiz indirimi daha hızlı gelir ama ku­ral setinde gevşeme aynı hızda ol­maz" mesajları verdi.

'Faiz indirimi hepimize nefes aldıracak'

2025'in birleşme ve satın al­malar açısından hareketli bir yıl olacağını ifade eden Hakan Aran, bununla birlikte sektör bağım­sız bütün işletmelerin özellikle de küçük işletmelerin likidite sı­kışıklığından nasibini alacağı­nı ve zorlanabileceğini öngördü. Faiz indirim döngüsü için "He­pimize nefes aldıracak" ifadesini kullanan Hakan Aran, 2025 sonu için "Keşke" diyerek, faizin yüzde 27,5'e enflasyonun da 2024 yıl so­nu seviyelerinin yarısına düştü­ğünü görmek istediğini söyledi.

İzlenen politikaların kazanımları

İzlenen ekonomi politikaları­nın kazanımlarına işaret eden Aran, "Rezervler artıyor. Enflas­yonun gelir dağılımını bozma dü­zeyi azalıyor. Bize kamuda daha fazla oyun alanı sağlıyor. Bu yüz­den destekliyorum" dedi. Den­gelenme sürecinde yükün biraz bankaların omzuna yıkıldığını ifade eden Aran, "Yüksek enflas­yon varsa enflasyon muhasebesi taraftarıydım. Ama biz vergileri enflasyon muhasebesi olmadan ödüyoruz. Bu yüzden enflasyon muhasebesine geçmemiz iki ay­rı işlem getirir. Normal şartlarda enflasyon muhasebesine geçme­liyiz ama vergi durumu nedeniy­le..." diye konuştu.

'Ay sonunu getirememe problemi var'

Asgari ücret konusuna gir­mek istemediğini belirten Hakan Aran, "Zam ne olursa olsun bera­berinde işveren ve asgari ücretli kesimin desteklenmesi gereken ve uzlaşılması zor bir alan" me­sajı verdi.

Gelir dağılımının bozulduğu­nu, ay sonunu getirememe prob­leminin ortaya çıktığını dile geti­ren Aran, "Asgari ücretli kesimin problemini anlayabiliyorum. Di­ğer tarafta da rekabet gücü zayıf­layan işveren var. Hem büyüme, istihdam hem de seçmen kaygısı da duymanız gereken bir siyaset­çisiniz; bu kolay bir denklem de­ğil. Devletin imkânları ile asgari ücret artışının yanında ya işveren ya ücretli desteklenmeli.

Asgari ücret; kira eğitim ve sosyal harca­malar konusu ile ele alınmalı" gö­rüşünü paylaştı. Tam da bu nok­tada takipteki kredi oranlarına yönelik beklentileri sorulduğun­da yüzde 3'lere dayanan bireysel NPL oranının yüzde 7'ye çıkabi­leceğini öngören Aran, "Bireysel NPL alarm veriyor" uyarısı yaptı.

'İçsel bir risk öngörüyorum'

Kârlılıkların baskı altında ol­duğunu fakat her sene kâr etme yılı olmadığını vurgulayan Ha­kan Aran, "Ülke olarak yanlış bir şeyler yaptıysak ve düzeltmek için yola çıktıysak düzelince yo­la devam ederiz. Turizm sektörü için de bankacılık o için de 2025 zor geçecek. Yenileme yatırım­larının değişken faizle yapılma­sı doğru olacaktır. Sektördeki kredi bakiyesini 500 milyon do­lar artırarak bu yılı geçebilece­ğimizi düşünüyoruz" bilgilerini paylaştı.

Riskler konusunda 2025 öze­linde içsel bir risk öngörmediğini fakat jeopolitik sorunların büyü­me ihtimalinin olduğu konusun­da uyaran Hakan Aran, "Bir anda İsrail'in Lübnan'a saldırdığı dö­nem. Dünya bizi İsrail'in komşu­su sanıyor. Türkiye'nin haritadaki yerini anlatmak bile zaman alıyor. Yine Ukrayna.. Kendi iç dengele­rimizi kurmaya çalışırken dışı­mızdaki jeopolitik gelişmeler dı­şında içsel bir risk görmüyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

'Bankalar kredi verirse konut sahibi olursun' kolaycılığına kaçmamak gerekir'

Konut kredilerine yönelik soruları yanıtlayan Hakan Aran, "Bankalar aracılık eden kurumlardır. Parayı aldığım maliyetle icat çıkarırsam gerçeklikten uzak olur. Vatandaşı yanlış beklenti içine sokup sorumluluğu başka tarafa itip; bankalar verse konut sahibi olursun vs. kolaycılığına kaçmamak gerekiyor" dedi.

Enflasyonda kim neyden mustarip ise ondan şikâyet ediyor

 Beklenen enflasyon konusunda hane halkı ve piyasa katılımlarının yarıştığı görülürken kendisinin hangi noktada durduğunu Hakan Aran'a sorduğumda, sorumu şöyle yanıtladı: "Beklenen enflasyon derken TÜİK tarafından açıklananı kastettim. Benim beklentim yüzde 42 demiştim. Ankette ama hane halkı sınıfına giriyorumdur.

İyimser bir hane halkı ama. Yüzde 42 beklediğimde, yüzde 44 oluyorsa beklentimi TÜİK'in açıkladığı verilere göre doğru yerde tutuyorumdur. Enflasyonu sonuçta bir orana indiriyoruz ama kira ayrı, turizm ayrı, restoran ayrı, market ayrı... Hane halkı açısından hayatı süpermarkette geçiyorsa oradaki gıda enflasyonuna bakıyor, onun beklediğinde olduğu sürece... Sadece manşete bakarak değerlendirme yapmamak lazım. Değerlendiren en çok neyden mustarip ise ondan şikâyet ediyor... O yüzden beklentiler ayrışıyor."

'Ben de kiracıyım, evden çıktım'

Kiralar konumundaki bir soru üzerine, "Ben de kiracıyım. Aynı sorunu yaşadım. Evden çıkmak zorunda kaldım" yanıtını veren İş Bankası Genel Müdürü Aran, şunları anlattı: "Bu o kadar acıklı bir tablo ki bizim işveren olarak verdiğimiz maaşların en az yarısı, o da iyi ihtimalle, kiraya gidiyor. Dörtte üçü ihtimali de var. Sosyal statüsü itibarıyla alıştığı mahallelerde değil daha uzaklara gittiğinde bu böyle oluyor. Ne verirsek verelim kiraya yetmiyor. Depremden sonra sağlıklı konut olmadığı ve konut fiyatlarının artığı deprem bölgesinde arsa alıp çalışanlarımıza lojman yapmaya başladık."

Hikâye 'adilce paylaşım' sayesinde yazılabilir

Türkiye'nin 1.3 trilyon dolara ulaşacak milli gelir büyüklüğünü dikkate alındığında Türkiye'nin nasıl bir hikaye yazacağına yönelik bir soru üzerine Hakan Aran, "Yazılacak çok hikaye var. 1.3 trilyon doları daha adilce paylaşabilir 2 trilyon dolara çıkarabiliriz. Milli gelirin nasıl dağıldığı kısmı daha önemli. Bunu yapmadığınız sürece içerde bir politika başarısı söz konusu değil" ifadelerini kullandı.