Kocaeli gelecekte de ‘ekonomi santrali’ olacak

Geleneksel ‘İş‘le Buluşmalar’ın 34. toplantısında bir araya gelen Kocaeli iş çevreleri, kentin ekonomi santrali konumunu gelecekte de sürdürmesi için Bilişim Vadisi, üniversite, teknokent ve TÜBİTAK gibi avantajlara sahip olduğunu ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Yakup SAYAR

Mehtap AKBAŞ ÇİFTÇİ

KOCAELİ - Türkiye’nin önemli üretim üssü Kocaeli, gelecekte de ‘ekonominin santrali’ olmaya devam edecek. Bu vizyonla hareket eden Kocaeli iş dünyası temsilcileri, bilişim çağının bütün nimetlerinden yararlanılması, çevreye duyarlı, katma değeri yüksek ürünler üretilmesi için kollarını sıvadı. Türkiye İş Bankası’nın DÜNYA Gazetesi ve Kocaeli Sanayici ve İşadamları Derneği işbirliği ile gerçekleştirdiği "İş’le Buluşmalar" toplantısının 34’üncüsü Kocaeli’de gerçekleştirildi. "Sanayi şehirlerini bekleyen fırsatlar" başlığı ile düzenlenen toplantı Kocaeli’de ikinci kez yapılmasıyla da dikkat çekti. Yoğun katılımın olduğu toplantının panel bölümünün moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yaptı. Toplantıda söz alan bölge iş çevreleri kentin gelecek hedefleri açısından Bilişim Vadisi’nin, yeni açılan hava alanının, üniversite, teknokent ve TÜBİTAK’ın büyük fırsat olduğunu vurguladı. Sanayi yatırımlarına doyan Kocaeli’nin hizmet sektöründe yatırım için hala cazip olduğunu ifade eden iş çevreleri kentin ikinci büyük finans kenti olmasının mümkün olduğunu kaydetti.

Zeytinoğlu: Katma değerde potansiyeli en büyük iliz

Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Kocaeli’nin Türkiye imalat sanayinin yüzde 13’ünü dış ticaret hacminin ise yüzde 17’sini karşıladığını ifade ederek, "Kocaeli kendisi küçük ama ürettiği katma değer bakımından  ülkemizin potansiyeli en büyük ili. İSO İlk 500’de yer alan 92 şirkete de ev sahipliği yapıyor" dedi. Türkiye’de üretimin finansman kaynağının ağırlıklı olarak bankacılık sistemi olduğuna dikkat çeken Zeytinoğlu, tahvil araçları, halka arzlar, risk sermayesi ve kamu kaynaklı teşviklerin düşük tutarda kaldığını iddia etti. Türkiye’de reel sektörün fonlanmasındaki itici gücün halen yabancı sermayeye dayalı olduğuna dikkat çeken Zeytinoğlu, "Özel sektör yatırımlarının sadece dış borca dayalı toplamı 130 milyar doların üzerindedir. Şuanki toplam dövize dayalı yatırım tutarı da 450 milyar doları buldu. Bu noktada bankacılık ve bankacılık dışı finansmanımızın ana kaynağı dövize dayalı borçlanmadır"diye konuştu. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan cari açığa da dikkat çeken Zeytinoğlu, ülkenin ihracat büyüme modelini başarması gerektiğini vurguladı. Bunun da ancak reel sektörün, mali kesimin ve kamunun rasyonel bir anlayışla re-organiasyonunu gerekli kıldığını ileri süren Zeytinoğlu şöyle devam etti: "Firmalarımız bankacılıkla ilgili akreditif işlemleri, hesap işletim ücretleri, yatırım kredilerinde geri ödeme sürelerinin kısalığı, leasing’deki KDV’nin tekrar tahakkuk ettirilmesi, işletme kredisi kullanmada temimatlar ile ilgili sorunlarını bize iletiyor. Bu re-organizasyondaki amaç; finans kesimindeki rekabet yapısı; reel sektöre yönelik fonlanmasında oluşan fiyatlamalardaki etkinliğe katkı sağlayabilsin. Reel sektör firmaları gerek kredi faizlerinde, gerekse komisyon vs. masraflarda iki unsura göre adil fiyatlandırmadan emin olmalıdır. Hepimizin bildiği gibi bunlar; ülke ekonomisindeki asgari denebilecek risksiz getiri oranı ile her bir firmaya, projeye özgü risk primi faktörleridir. Birinci faktör genel konjonktürü zaten yansıtacağı için adil fiyatlandırmadaki beklenti ikinci unsur üzerinedir. Yani; firmaların projelerin gerçek risk ölçümleri ve buna dayalı faiz oranlarıdır. Nitekim, ikinci faktörde sağlanacak etkinlik ve rasyonellik birinci unsur olan ülkemizin risksiz getiri oranını orta-uzun vadede aşağı çekebilecektir. Kanaatimce reel sektör için finans kesimi sadece zor günlerin dostu değil, asıl doğru yatırım yapma zamanlarında işbirliği ile bir paydaş olarak devrede olmalıdır."

Özdağ: Bu şehre yapılan her yatırım misliyle geri dönecek

Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Murat Özdağ, Kocaeli’nin cumhuriyetin kalkınma projesinin merkezi olduğunuvurgulayarak, "Jeopolitik konumu sebebiyle ülkenin en şanslı illerinden birine sahibiz. Üretilen malın, geliştirilen hizmetin ekonomik bir değere dönüşmesinde konumumuz büyük önem arz ediyor. Gerçekleşen tüm yatırımlarla şehir yıllar içerisinde adeta bir ekonomi santraline dönüştü. Hali hazırda bir bağlantı köprüsünün üzerinde duruyoruz" diye konuştu. "Bu köprü bugün ve gelecek arasında kurulmuştur" diyen Özdağ, "Köprüden geçenler geleceği kuracak, köprünün bu tarafında kalanlar kaderlerini yaşayacaklar. Değişimi yakalayarak, vakit kaybetmeden öbür yakada yerimizi almak zorundayız. Bunun yolu çevreye duyarlı, katma değeri yüksek, hafif, pahada ağır ürünler üretmekten geçiyor. Bunun yolu bilişim çağının bütün nimetlerini, şehir ve ülke ekonomisinin hizmetine vermekten geçiyor" şeklinde konuştu.
 
Muallimköy'de kurulmakta olan Bilişim Vadisi’nin, yeni açılan hava alanının, üniversite, teknokent ve TÜBİTAK’ın işverenler için büyük fırsat olduğuna dikkat çeken Başkan Murat Özdağ, "Dünyadaki bütün gelişmeleri takip etme, uygulama ve geliştirme fırsatımız var. Bunları değerlendirir, öte yakaya geçebilirsek, İnanıyorum ki geleceğin ekonomi santrali de Kocaeli olacak. Kent böylece sadece kendini değil tüm ülkemizi geliştirmeye devam edecektir" dedi. 
Finans sektörünün temsilcilerinden Kocaeli’deki çeşitliliği artırmalarını da isteyen KOTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özdağ, "Kocaeli gibi şehirlere özel ürünler geliştirerek desteklemesi hem bizim için hem de kendileri için önemli avantajlar barındırıyor. Finans sektörünün değişime su taşıyacak şekilde re-organizasyonunun yeni Kocaeli ekonomisinin itici gücü olacağına inanıyorum. Kocaeli, koca bir şehir olarak iradesini koymuştur. Sanayi gücümüz ve ticari aklımızın uyumlu çalışma fırsatı, başka şehirlerde bulunmayan nadir bir fırsattır. İstihdamı çoğaltabiliriz, katma değeri artırabiliriz, markalarımızı çoğaltabiliriz. Unutmayalım ki bu şehre yapılacak her yatırım kendisini misliyle ödeyecektir" diye konuştu.

Berksoy: Fed'in yarattığı duruma kanmayın

Okan Üniversitesi İİBF Dekanı ve DÜNYA Gazetesi Yazarı Taner Berksoy, yaşanan son küresel türbülansın arka planında 2000’li yıllarının başından bu yana özellikle ABD’de sürdürülen gevşek para politikası, yani bol para düşük faiz rejimi olduğuna dikkat çekti. Berksoy, bu politikanın küresel krizden çıkışta daha da vurgulu hale geldiğine değinerek şunları söyledi: 

"Bunun iki tür etkisi oldu. Birisi politika temel hedefine ulaştı. Dibe vuran ABD ekonomisini canlandırdı. İkincisi aynı zamanda bol para, likidite genişlemesi hızlaküreselleşti ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde kendi kaynak imkanlarını ötesine geçen bir büyümeyi besledi. Fazla likiditenin küreselleşmesi ise gelişmekte olan ülkelerde bir dış kaynak bağımlılığı yarattı. Normale dönüşte böylesine gevşek bir para politikası sürdürülebilir değil. Bir taraftan ciddi bir borçlanma dinamiği, bir taraftan da mali varlık fiyatlarında balonlaşma ve bir yandan da enflasyon tehdidi yaratıyor. Dolayısıyla bol para, düşük faiz rejiminin tersine çevrilmesi gerekiyor. Fed mayıs ayında bu rejimin tersine çevrileceği yönlü açıklama yaptı ve bu açıklama küresel piyasalarda ciddi bir tepki buldu. Faizler yükseldi, döviz kurları yükseldi, varlık fiyatlarında da aşağı yönlü bir eğilim başladı. Son dalgalanmanın altında yaratılan bu durum çok dinamik. Genel beklenti Fed’in bu para rejimini değiştirme adımlarını eylülde atacağı yönündeydi. Fed bildiğiniz gibi geçen haftaki toplantısında böyle bir şey yapmadı. Fakat şimdi büyük bir belirsizlik oldu. Rejimin değişme olasılığı ortadan kalkmadı. Bu süreçten en çok etkilenen ülkeler, dış açığı yüksek ve dolayısıyla kırılganlığı büyük olan ülkeler. Türkiye hem dış açık açısından hem de kırılganlık açısından bu süreçten en çok etkilen ülkelerden biri ve buna ilaveten iç ve dış siyasette ülke riskini yükseltecek yönde gelişmeler oldu. Dolayısıyla faiz ve kur yükseldi. Ardından sermaye kaçışı oldu ve tüm bu beklentileri yaşadık. Fed’in eylül toplantısında bir adım atmaması, geçici bir süre de olsa bir rahatlık yarattı. Buna kanmamak lazım. Bu gevşek para düşük faiz rejimi mutlaka değişecek bu rahatlama döneminde önlemleri geliştirmek gerekir."

Onuk: Akıl dışı işler yapıyoruz

Yonca Onuk Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ekber Onuk, tersanelerinde ürettikleri sahil güvenlik botları ve hücum botlarının dünya teknoloji lideri olarak kabul gördüğünü ifade ederek, "Biz dünyanın en iyisi kabul ediliyoruz. Bu projenin böyle bir sistemin, konseptinin, tasarımının, mühendisliğinin, prototipinin burada ve bizim mühendislerimiz ve işçilerimizle yapılması büyük bir başarı. Biz bu işe başlarken 1996 yılında kaybettiğim oğlum Kaan’ın yarattığı MRTP konseptinin doğrultusunda 10 metreden 50 metreye kadar ileri teknoloji hücumbotlar üretiyoruz. Dünyanın 8 ülkesinde 162 hücumbotumuz görevde. Dolayısıyla böyle bir işi başarabilmek içinde Malezya, BAE ve Mısır’da üretim yapıyoruz. Böyle bir operasyonun sanayi devleri gibi yüzde 100 kurumsal köklü ve süper organizasyonun içinde olması mümkün değil. Otomotivin 70’li yıllarda yaşadığı tecrübe gibi (ben o zaman Otosan da geliştirme ekip lideriydim) biraz kahramanlık işi olduğunu hem gördük hem de yaşıyoruz. Dolayısıyla elimizden geldiği kadar bilimsel ve analitik bir yaklaşımla olayları görüyoruz. Ünlü otomobil yarışçısının dediği gibi "her şey kontrol altındaysa yeterince hızlı değilsindir" prensibine göre bu akılcı bilimsel projelerimizi geliştirerek riskler alıyoruz. Yani çılgınca şeyler yapıyoruz. Bu akıl dışlı işlerin arasına bize bir küçük macera daha kattık. Tamamen Türk tasarımı spor otomobili de önümüzdeki günlerde piyasaya sunacağız" diye konuştu.

Bozkurt: Doğu Marmara köklü biçimde değişiyor

DÜNYA Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt ise Doğu Marmara Bölgesi işyerlerinin gündeminde köklü biçimde değiştiği bir "kritik eşikte" olduğunu belirterek, "İşgücü maliyetlerindeki dengesizliği tartışmıyorsak, haksız rekabet yaratan yapı üzerine gitmiyorsak, yüksek katma değerli ürünler için gerekli olan kalifiye işgücünü arzının gereklerini sorgulamıyorsak, ürün, imalat süreçleri ve inovasyon süreçlerinin yeniden yapılandırdığı endüstrinin ne yönde ilerlediğini anlama için gayret etmiyorsak, dünya genelinde gündeme oturan, güçlendiren, sürdüren ve verimlilikle ilgili yenilikleri izlemiyorsak ülke olarak kişi başına 25 bin dolar gelir yaratan düzeyi yakalayamayız" dedi.

Kırman: Kocaeli neden 2'inci büyük finans kenti olmasın?

Kocaeli Sanayici ve İşadamları Derneği (KOSİAD) Başkanı Kubilay Kırman da amaçlarının kentin marka değerini artırmak olduğunu dile getirerek, "KOSİAD da sanayi ve üretim odaklı ikinciliğin tüm alanlara yayılmasını arzuluyor. Bu anlamda finansal partnerlerden beklentilerimiz var. TOBB endekslerinde 12 il BIST bazında takip ediliyor. Bu il Endekslerinde toplam 220 halka açık firma var. İstanbul 100 firmayla birinci, Kocaeli 19 firma ile ikinci sırada. Bu sayının artabileceği görüşündeyiz. Bu alanda bankacılık sisteminin talep gelmesini beklemeden firmalarımıza birebir teklifler sunması özendirici olur. Birçok orta büyüklükte hatta büyük kuruluşumuzun bu potansiyele sahip olduğu halde muhtelif sebeplerle çekingen davrandığını gözlemliyoruz" dedi. Türkiye’de öz kaynak yaratmanın her zaman önemli olduğunu kaydeden Kubilay, "Bilginin doğru kullanılmasında ve yorumlanmasında hala problemler var. OcakTemmuz döneminde 15 milyar dolarlık dış ticaret hacmiyle Türkiye’de ikinci olan Kocaeli, döviz işlemlerinde farklı ele alınmalı. Forward option vb FX türevlerinin firma bazlı ilişkilerle yaygınlaştırılması ve maliyet sabitlenmesi alışkanlığının oluşmasında Türk bankacılık sisteminden bizlere yatırım danışmanlığı yapmalarını istiyoruz. Ulusal ve büyük firmaların zaten bu konuda profesyonel kadroları mevcut. KOSİAD olarak orta ölçekli-kurumsallaşma çabasında olan firmaların da bankacılık sisteminden destek alabileceğini tahmin ediyoruz. Bankacılıkta muazzam bir veri akışı-yorumlamaraporlama ağı mevcut. Bunlardan makro ölçekteki bir kısmı internet ve basılı mecrada yayınlanıyor. Ancak sektör, üst sektör, ilgili sektör gibi mikro düzeydeki çalışmaların filtrelenmiş bir müşteri grubuna düzenli olarak ulaştırılması faydalı olacaktır. Kocaeli sanayi yatırımlarına fazlasıyla doydu. Ancak hizmet ve servis sektörü yatırım için hala cazip. Kocaeli neden bir alternatif veya ikinci büyük finans kenti olmasın? İstanbul’un bu alandaki yükünü neden almasın? Kısa süre sonra açılacak hızlı tren hattı, metronun Kocaeli’ne kadar ulaşacak olması ilimize İstanbul’dan ulaşımın hem kolay hem de öngörülebilir bir zamanda yapılmasını sağlayacaktır" açıklamasını yaptı.

Young: Bosch'un Ar-Ge ordusu 43 bin kişi 

Bosch Türkiye Temsilcisi ve Genel Müdürü Steven Young, Bosch’un stratejisinin 3 temel direk üzerine kurulu olduğunu belirterek, "Bunlar globalleşme, ürün çeşitliliği, teknoloji ve inovasyon. Şirket her yıl cirosunun yüzde  8’ini  ARGE’ye ayırıyor.1886 yılında tekniker Robert Bosch tarafından kurulan Bosch, 1902 yılında otomotiv yedek parçası olan buji ile dünya markası olma yolunda en önemli adımı attı. Bu buji sayesinde içten yanmalı motorlar üretildi ve bu parça tüm dünyada büyük bir  patlamaya neden  oldu. 1920’li yıllara gelindiğinde Bosch 40’tan fazla ülkede faaliyetteydi. Günümüzde ise bu rakam 153. Bu ülkeler dünya ekonomisinin yüzde 97’si ile örtüşüyor. Ürün çeşitliliğinde bujiyle başlayan bir yol haritası otomotiv sektörüne ciddi oranda yön verdi. Bugün otomotiv, hidrolik & pnömatik otomasyon, dayanıklı tüketim mamülleri, enerji ve bina teknolojileri gibi 4 ana sektörümüz var. Otomotivin payı yüzde 63 ve bunu daha da aşağı çekeceğiz. Ciromuz 52 milyar euro. Dünyada 310 bin çalışanımız var. Türkiye’de ise bu rakam 2 milyar euro ve 10 bin çalışan. İç piyasadaki ve ihracattaki artışımız ise bu yıl yüzde 17 olacak. Tüm bunları 43 bin kişilik bir Ar-Ge ordusuyla yapıyoruz. Her iş günü için 19 patent başvurumuz var. ArGe’mizin yüzde 45’ini çevreye ve doğal kaynaklara özel ürünler için harcıyoruz" diye konuştu.
 
 
Bali: Bankacılık sektörü devasa projeleri finanse ediyor 

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Kocaeli sanayi tecrübesi, pazarlara yakınlık ve lojistik avantajlar açısından ülkeye ciddi değerler katıyor. Kocaeli’nin ekonomiye katkısı istatistiklerde görünenin çok daha üzerinde. Bizde 28 şubemizle burada en fazla şubesi olan bankayız. İstanbul ve Bursa’dan sonra en çok kredi hacmimizin olduğu bir kentimiz burası. İş yaratmak için buradayız. Uluslararası bankacılık anlamında ciddi ataktayız.Erbil’de şube açtık. Bağdat’ta, Duhok’ta, Zaho’da ve Süleymaniye’de de devamı gelecek. Kredi işi kolay değil. Hata yapmamak ve fire vermemek gerekiyor. Kredi, alan için de veren için de büyük sorumluluk gerektirir. Kredi, kaynak tahsisidir. Bu ülkenin kaynaklarını tahsis ediyorsunuz. Doğru önceliklerle tahsis edemediğiniz zaman, hata yaptığınız zaman, bu ekonominin kaynaklarını birlikte kaybediyorsunuz.Türk finans sisteminin sağlamlığını gördüğümüzde ne kadar çağdaş usullerle, risk yönetimi anlamında ne kadar gelişmiş yöntemlerle çalıştığımızı görüyoruz. 60 milyar doların üzerinde kredi bu ülkenin müteşebbislerine ‘aş, iş istihdam yaratsınlar, bu ülkeye değer katsınlar’ diye verilmiş durumda ve fonksiyon görüyor. 40 milyar doların üzerinde ticari kredi aynı şekilde görüyor. Bunları yaparken de sektörün takipteki krediler oranı yüzde 2,8’lerdeyken, bunun 1 puan açık ara altında 1,8’lik oranla çalışıyoruz. Çok devasa boyutlardaki altyapı yatırımlarını Türk bankaları olarak finanse ediyoruz. Aynı bankanın çalışanlarıymış gibi bir araya geliyoruz, proje finansmanlarını temin ediyoruz. Bir tek bizim enerji finansmanlarına ayırdığımız ve bugüne kadar taahhüt ettiğimiz kaynak tutarı 6 milyar doların üzerindedir. Bu ülkenin cari açığı nasıl kapatılacak? Bu yolla kapatılacak. Türk bankaların bu son dönemde, özellikle de global kriz döneminde iyi bir sınav verdi. Geçmişte olagelmiş birtakım yanlışlar varsa, onların bu dönemde tekrarlanmadığını görüyoruz. Türkiye İş Bankası 26 Ağustos’ta 89. kuruluş yıldönümünü kutladı. Sağlıklı ve sağlam ilişki kuruyoruz. Orta ve uzun vadeli düşünmeye gayret ettik, anlık kazançlara çok fazla bağlanmadık ve fahiş uygulamalara hiç tenezzül etmedik."

Bu konularda ilginizi çekebilir