Dijitale odaklanan Renault liderliği geri almakta iddialı
Dijital teknolojisiyle atağa geçen Renault, 16 yıl aradan sonra ilk kez geçtiğimiz yıl kaptırdığı liderlik koltuğunu bu yıl geri almakta kararlı. Şirket yılın ilk dört ayında yüzde 13 büyüme sağladı.
Aysel YÜCEL
Dünyanın önde gelen otomobil üreticilerinden Renault, 16 yıl aradan sonra ilk kez geçtiğimiz yıl kaptırdığı liderlik koltuğunu bu yıl geri almakta kararlı. Yenilenen 5 modelle bu yıl atağa geçen şirketin en büyük kozu ise dijital dönüşüm olacak. Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, “Bu yıl oldukça iddialıyız. İlk dört ayda pazarı lider kapattık. Yıl sonunda binekte liderlik koltuğunu geri alacağız” dedi.
Renault’un ülkemizde 1971'den bu yana üretim yapan bir marka olarak, yerli sanayinin gelişimine büyük katkı sağlayan ve yerli üretimi domine eden bir marka haline geldiğini ifade eden İbrahim Aybar, “Yıllarca binek otomobilde lider olduk. 16 yıl boyunca bu liderliğimiz sürdü. Sadece geçen yıl fabrikada üretim durması olduğu ve iç pazarda 5 bin adet ürün kaybı yaşadığımız için liderliğe ara vermek durumunda kaldık. Ancak bu yıl bizden beklenen, bildiğmiz performansa geri döndük” dedi.
Bu sene toplam pazarda çok daha iddialı olduklarını ve liderliği geri alacaklarını belirten Aybar, bu iddialarını şöyle açıkladı: “Bu iddiamızın arkasında yatan önemli sebepler var. Bunlardan biri yeni ürünümüz olan Talisman ile başlayan bizim endüstri 4.0 devrimini bire bir yansıttığımız dijital otomobiller serimiz.Talisman ile başladı mart ayında. Arkasından geçen ay Megan serisi ile başladık. Megan 4. O da yine dijital bir otomobil. Yılın ikinci yarısında Koleos gelecek. Son çeyrekte bekliyoruz. Yine dijital özelliklerini daha da artıracağımız yerli ürünümüz Clio’nun yeni dördüncü fazı gelecek yıl sonuna doğru.” Aybar, 2016'nın sonunda henüz ayrıntılarını paylaşmak istemedikleri bir başka yeniliği de Türkiye'de ve dünyada lanse etmeye hazırlandıklarını söyledi. Aybar, Dacia’nın da yenilenen otomatik vites modelleriyle başarılı bir yıl geçirmesini beklediklerini vurguladı.
2020’de tam otonom döneme geçiyor
Gelecek modellerde inovatif çözümlerin rekabet için kaçınılmaz olduğunu ve önemli avantajlar getireceğini ifade eden Aybar, “Bu sene Talisman ile uyguladığımız tek şerit kontrol başladı. Siz bilgisayarınıza bağlanmış şekilde sabit hızla gidiyorsunuz. Öndeki araç yavaşladığında aracınız bunu kendiliğinden algılıyor. Öndeki aracın hızına göre yavaşlıyor. Bunun ikinci aşaması bizim modellerde 2018’de geliyor. Siz direksiyonda kendinizi bıraktığınızda dahi araç bunu yapabilecek. Orada da da çift şerit kontrol sistemi var. Yani araç kendi sollama yapacak. Nihayet 2020 yılından itibaren ise 3. aşama başlıyor. O da kavşak kontrol. Yani tam otonom sürüşe geçilmiş olacak. Bir sürü engelin bir sürü hareketin olduğu yerde araç tamamen kendi bu kararı alacak ve emniyetli bir şekilde sizi o kavşaktan geçircek. Gidişat bu yönde” şeklinde konuştu.
Dakikada bir otomobil üretiyor
Renault’un ihracat ayağının da oldukça iyi gittiğini aktaran Aybar, şu bilgileri verdi: “Toplam pazarda da ihracat iyi gidiyor. Bu sene. Geçen yıla göre yüzde 8’lik artış var. Avrupa pazarı iyi gidiyor. Üretim de iyi gidiyor. Bu sene iyi bir yıl geçireceğiz gibi görünüyor. Yeter ki makro ekonomik dengeler bozulmasın. 45 yıldır Türkiye’de üretim yapan ve bunu da yoğun şekilde dış pazarlara ihraç eden çok başarılı bir üretim hattımız var. Bu üretim hattı dünya çapında Renault dünyasında en iyi hatlardan bir tanesi.Buranın sürekli full kapasite çalışacağına inanıyorum. Bu da yeni yeni modellerin arkasının hiç kesilmeyeceği anlamına geliyor. Şu anda kapasitemiz 360 bin yıllık. Fabrikamız üretimin yüzde 80’inin ihraç ediyor. 3 vardiya çalışıyoruz. 1 dakikadan az sürede bir otomobil yapıyoruz.”
Milli otomobili kime satacağımız belli olsa yatırıma atlayacak çok
Hükümetin yerli otomobil projesi konusunda önemli değerlendirmelerde bulunan İbrahim Aybar, şunları kaydetti: “Bu projeleri doğru buluyorum ama o kavramda aynı düşünmüyorum Çünkü yıllardır zaten yerli otomobil yapıyoruz. Bu ‘yerli marka’ ya da ‘milli otomobil’ kavramlarını daha doğru buluyorum. Yani markasıyla, dizaynıyla, kararıyla üretimin her aşaması bizim. Böyle bir aracın planlanan elektrikli teknoloji ile yapılması doğru ama orada birkaç soru var. Kim alacak? Kime satacağız? Kaça satacağız? Bunlar hep açıkta. Nasıl satacağımız belli değil. Burası netleşse çok atlayan olur. Üretimi yapmak açısından bana göre Türkiye’de hiçbir sorun yok. Türkiye yapar da nasıl yapar kime satar kaça satar? İşte bunu bizim halletmemiz lazım. Satılmayan bir şeyi yapmanın anlamı yok. Dünyada çok büyük rekabet var. 10 büyük marka var. Bu markalar dünya pazarlarının yüzde 75’ni ele geçirmiş vaziyette. Dünyada yıllık 100 milyon satan bir pazar var. Bunun yüzde 75’i 75 milyon demek. Yüzde 25'lik kısımda ise irili ufaklı birçok marka var. Gelişmiş ülkelerin pazarlarında onlar ne kadar var? Sadece yüzde 2. Biz bu yüzde 2’nin içerisine gireceğiz. Nasıl yapacağız? Satış, garanti ve servis teşkilatı kurmamız gerekecek. Lojistik önemli bir konu. Kısacası bu rekabette yer almak çok ciddi bir iş. İç pazarda da çok marka var. En çok tercih edilen marka bile 30 bin satıyor. Bu kadar yatırım bunu kurtarır mı? Ki yeni bir araç o kadar satar mı? Satsa yeter mi 100 bine yakın o araçtan satmak lazım. Dış pazar lazım. İşte dış pazara nasıl çıkacağız? Nerelerde teşkilatlanmamız lazım? Bunların cevaplarını bulmak lazım.”