'Tasarruf için paranın zaman gücü yakalanmalı'

Akbank Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge ile tasarrufu konuştuk. Türk insanın alışkanlıkları ve tasarrufa bakış açısını anlatan Tözge, para biriktirmeye 45 yaşından sonra başladığımızı ve ilk 25 seneyi aslında ıskaladığımızı anlattı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ece_ceyhun-006.jpg

Akbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge, Türkiye’de tasarruf oranlarının artması için herkesin paranın zaman gücünün farkına varması gerektiğini düşünüyor. Türk insanının belli bir refah seviyesine ulaştıktan sonra biriktirme refl eksi gösterdiğine işaret eden Galip Tözge, küçük küçük biriktirme disiplini oluşmasında BES’in gücüne de dikkat çekti ve “Türk insanı paranın zaman gücünü ıskalamamalı. Tasarrufun matematik formülü mümkün olduğu kadar önce başlamak. 60 yaşında BES’e katılan bir kişi ile 25 yaşında BES’e katılan arasındaki en büyük fark birinin 35 yılın zaman gücünden yararlanacak olması” dedi. Türkiye’de mevduat sahibi ya da daha geniş tanımıyla tasarruf sahibi dediğinizde karşınıza çıkan müşteri profili ağırlıklı olarak 40 yaş üstü ve erkek. Araştırmalar Türk insanının para biriktirme refl eksini daha çok 45 yaş üzerinde gösterdiğini ortaya koyuyor. Genç yaşlarda tasarrufu 3 sebeple gösteriyoruz. Bunlardan birincisi ve tabii ki en ağırlıklısı ev sahibi olmak. İkincisi eğitim, kendisinin ya da çocukların eğitimi için para biriktirmek. Üçüncüsü ise harcamak için biriktirmek. Yani araba almak, evlenmek, tatile gitmek için para biriktiriyoruz. Emekliliğimiz için tasarruf etmeye ise ‘o gün’ yaklaştığında düşünmeye başlıyoruz. İşin uzmanları yaşlanırken biriktirme eğilimi göstermemizi biraz da geleceğe, klasik aile yapımızın da etkisiyle, daha güvenli bakmamızdan kaynaklandığını da düşünüyor. Tabii bazı ülkelerden farklı olarak da Türkiye’de bireysel emeklilik bazı Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi zorunlu değil ya da sosyal sigorta sistemi Türkiye’deki kapsayıcı değil. Türkiye’de son 15 yılda faizlerin düşmesi, kredinin bollaşması bir taraftan satın alma gücümüzü yükseltir ve ekonomistlerin deyimi ile Türk tüketicisinin gelişmiş ülke tüketicisine ‘yakınsamasına’ neden olurken diğer taraftan da hane halkının yükümlülüklerini yani borcunu yükseltti. Borcun artmasına karşılık Türk insanının varlıklarının aynı hızda artmaması Türkiye’nin toplam tasarruf oranlarını OECD ülkeleri içinde en düşük seviye olan yüzde 12 düzeylerine kadar çekti. Yılbaşından beri devreye giren kredi ve kart tedbirleri pek çok insanı zorlarken, Türk insanının ana yatırım aracı olan sadece tasarruf mevduatındaki artış olarak bakıldığında BDDK’nın 25 Haziran’daki geçici verilerine göre artış yüzde 4.1. TL ve yabancı para cinsinden vadeli ve vadesiz toplam mevduat olarak bakıldığında ise yılın ilk 5 ayında mevduat hacmi yüzde 1.9 küçülmeyi işaret ediyor. Üstelik aynı veride geçen yılın toplamında artış yüzde 23.8 düzeyinde bulunurken aynı dönemde yani geçen yılın ilk 5 ayındaki büyüme yüzde 6.3 seviyesindeymiş. 

Getiriye değil rakamın büyüklüğüne bakıyoruz 
‘Türkler tasarruf edebilir mi?’ sorusunu cevaplarken Akbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge önce bir durum tespiti ile başlıyor: “Son 15 yıllık perspektife baktığınızda Türkiye’de tasarruf oranları düzenli olarak düşüyor. Dünya Bankası ile Kalkınma Bakanlığı’nın bir çalışması tasarruf oranlarının düşüşünü ‘Türkiye’nin 2002’den sonra yaşadığı siyasi ve ekonomik stabil durumunun sonucu’ olarak açıklıyor. Çünkü siyasi ve ekonomik çalkantıların olduğu dönemlerde ihtiyari yani tedbirli tasarrufun arttığını görüyoruz. Enflasyon yüzde 60-70’lerde doların bir yukarı çıkıp bir aşağı indiği dönemlerde insanlar daha konservatif davranıyor ve daha az harcama refl eksi gösteriyor. İşsizliğin arttığı dönemlerde korumacı tasarrufl ar çok artıyor. Bir önemli sebepte enfl asyon düşüşü. Yüksek enflasyondaki mevduatların nominal oranları, reel olmasa da, tasarrufçuya daha cazip geliyor. Yani yüzde 40 faiz, yüzde 35 enfl asyon döneminde reel faiz belki 5 ama bu tasarrufçuya yüzde 10 faiz yüzde 5 enfl asyondan daha cazip geliyor. Bir de unutmamak lazım ki Türkiye’de ortalama yaş 31-32. Bundan 10 sene önce yüksek enfl asyon, talebin bastırıldığı, arzın olmadığı bir ortamdan daha öngörülebilir daha sürdürülebilir daha stabil bir ortama geçiyorsunuz. Özellikle tüketici kredilerinin de tabana yayıldığı, AVM’lerin açıldığı bir dönemde 25 yaşındaki genç insana ‘2.000 TL’lik maaşının 500 TL’sini tasarruf et’ demeniz, yeni çıkan bir cep telefonu varken, teorik olarak kolay ama pratikte zor.” 

İlk 45 sene belli bir refaha ulaşmak için çalışıyoruz 
Tözge, bir araştırma yaptıklarını ve Türk halkına ‘ne zaman tasarruf ediyorsunuz?’ diye sorduklarını da belirterek “Gelen cevaplara baktığınızda insanlar, ‘okul bitiyor, çalışıyorum, evleniyorum bir evim olduktan sonra para biriktirebiliyorum’ diyor. Ortalama ömrü 75 diye düşündüğümüzde Türkiye’de bir birey ilk 45 sene tasarruf edemiyor. İstisnaları olmakla birlikte bu genel resim. Bizim en çok değiştirmemiz gereken alışkanlık bu. Çünkü tasarrufa başlama yaşı gelişmiş ülkelerde çok daha düşük. Maalesef bizim küçük küçük biriktirme disiplinimiz eksik. Bizde belirli bir refah seviyesine geldikten sonra bu refleks oluşuyor. Aslında, iş hayatına göreceli daha düşük ücretlerle yeni başlamış genç arkadaşımız ayda 50TL ile biriktirmeye başlayabilir” diye konuştu. Küçük küçük biriktirme disiplini oluşmasında BES’in gücüne de dikkat çeken Tözge, “Türk insanı paranın zaman gücünü ıskalamamalı. Tasarrufun matematik formülü mümkün olduğu kadar önce başlamak. 60 yaşında BES’e katılan bir kişi ile 25 yaşında BES’e katılan arasındaki en büyük fark birinin 35 yılın zaman gücünden yararlanacak olması. Bireysel emekliliğe 50 yaşında da girebilirsiniz ama 25 yaşında girenin gücünü yakalayamazsınız. Çünkü o sizde 25 sene çarpı 12 ay kadar önde gidiyor. Tasarruf etmeye ne kadar erken başlarsanız kümüle etkisi ile o kadar fazla birikim sahibi oluyorsunuz. Bizim desteklememiz gereken uzun vadeli gençte başlayan küçük tasarruf alışkanlığı” dedi. 

 

Büyük mevduat sahibi TL’yi yabancı paraya döndürdü 
Hane halkının Eylül 2013’te finansal varlıkları toplamı 679.3 milyar TL düzeyindeyken Mart 2014’te 730.1 milyar TL oldu. Aynı dönemde hane halkının tüm finansal yükümlülükleri de 359.3 milyar TL’den 371.4 milyar TL’ye çıktı. Hane halkının borcunda özellikle son dönemde başta BDDK olmak üzere kamu otoritelerinin aldığı önlemlerin etkisi hissedilirken varlıklarda son 6 ayda yaşanan artış yüzde 7 düzeyinde. Türk halkının portföy dağılımına bakıldığında ise TL mevduatın payı söz konusu dönemde yüzde 50.2’den yüzde 48.1’e inerken yabancı para mevduatın oranı da yüzde 20.6’dan yüzde 24.8’e geldi. Tözge, Türk yatırımcısının piyasadaki dalgalanmaya göre hareket ettiğine vurgu yaparken “Yalnız yabancı para mevduatını artıran kesimin büyük mevduat sahibi olduğunu görüyoruz. 10 bin TL ve aşağıdaki mevduatçı TL’de durmaya devam etti” bilgisini de verdi. 

En büyük borç kalemi yüzde 33 ile konut
Türk halkının toplam yükümlülüklerine bakıldığında ise çıkan durum araştırmalara gelen yanıtla aynı. Türklerin finansal borçlarının yüzde 33’ünü konut oluşturuyor. Taşıtın payı yüzde 4 ve ihtiyat kredilerinin payı da yüzde 35’ten Mart 2014’te yüzde 37’ye çıkmış. Bireysel kredi kartının payı ise yüzde “Tüketici özellikle kredi kartlarındaki taksit sınırlamaları etkisi ile kredi kartı yükümlülüklerini azaltırken nakit ihtiyacının bir kısmını ihtiyaç kredileri ve KMH ile karşılamış” dedi ve şöyle devam etti: “Kredi ürünlerinin ilk 5 aylık performansına baktığınızda ise 2013’te yüzde 12 artan ihtiyaç kredileri bu sene yüzde 5.3 arttı. Taşıtta ise artışı bırakın gerileme var. Geçen yılın ilk 5 ayında yüzde 1.5 artan taşıt kredileri bu sene yüzde 11.4 küçüldü. Konut kredileri geçen yıl ilk 5 ayda yüzde 12.8 artmıştı bu sene artış sadece yüzde 3.2. Bireysel Kredi kullanımlarını azaltmayı hedefleyen regülasyonların ihtiyaç ve taşıt kredisi kullanımları üzerinde etkili olduğunu görüyoruz. . Konut kredi hacminde artış hızının yavaşlamasının nedeni ise Fed etkisi ile yükselen faizler oldu.” 

Bireysel krediler yılı nasıl tamamlar? 
Galip Tözge, bu sene konut, taşıt ve bireysel kredilerin yılı nasıl bir gelişimle bitireceğine dair öngörülerini de paylaştı. Tözge şunları anlattı: “Bir ilaç verildi ve etki yapıyor. Geçen sene toplamında yüzde 29 büyüyen ihtiyaç kredileri bu sene yüzde 10-12 bandında büyür. Geçen sene yüzde 6 büyüyen taşıt kredileri bu sene yüzde 6 geriler diye bekliyoruz. Konut geçen sene yüzde 27.4 artmıştı biz bu sene yüzde 12 civarında bir artış bekliyoruz. Kredi kartı alacakları da küçülür. Geçen sene ilk 5 ayda kredi kartı kredileri yüzde 9.6 artmış. Bu sene -7%. Toplam bireysel krediler dediğinizde ise 5 ayda artış yüzde 3.8’dir. Özellikle taksit sınırlamalarının çok etkili olduğunu düşünüyoruz. Ticari krediler ise bireyselin iki katından fazla hızlı gidiyor.. Biz bireyselde yüzde 12 artış beklerken ticari tarafta bu sene yüzde 25 büyüme bekliyoruz.”

Birebir Bankacılık'ta müşteriyi alışkanlıklarından yakalıyor 
Akbank, Birebir Bankacılık'ta 10 yılı devirdi. Orta-üst gelir bandına yönelik Birebir Bankacılık hizmetinde banka artık müşteriye özel finans dışı hizmetler de veriyor. Bunlara “sosyal yaşam ayrıcalıkları” diyen banka, hesap ve kredi kartı harcamalarından yolar çıkarak, alışkanlıkları ve veya ihtiyaç duyulan hizmetleri müşterinin istediği iletişim aracı ile ulaşarak ‘müşteriye özel teklifl er’de bulunuyor. Akbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Galip Tözge, Birebir Bankacılık'taki yaklaşık 11.5 pazar paylarını 2 sene içinde yüzde 13’lerin üzerine çıkartmak istediklerini de söyleyerek, “2008 krizinden Amerika ve Avrupa’da en çok etkilenen kesim orta-üst gelir grubu olurken bizde tam tersi bir şekilde 2008-2012 döneminde en çok bu kesim büyüdü. Biz yıllık 75 bin TL’den fazla geliri olan 100 bin TL ve üzerinde varlığı olan kişilere ‘Birebir’ diyoruz. Tecrübeli ekibimizle kredi ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve yatırım önerilerinde bulunuyoruz. Şimdi sosyal yaşam ayrıcalıkları hizmetimizi de oluşturduk. Müşterilerin finansal olmayan beklentilerini karşılayan ve harcama eğilimlerine uygun şekil alan proaktif bir değer hizmeti. Örnek vermek gerekirse; “Geçen sene maça gitmiştiniz isterseniz Dünya Kupasına götürelim” diyoruz ya da bir yere çok sık uçak bileti aldığınızı gördüğümüzde size ‘havaalanı transferi ister misiniz?’ önerisi ile ulaşıyoruz” dedi.

Konutta düşük faiz için riskler azalmalı 
Türk halkının borçluluğu içinde yüzde 33 payı olan konut kredilerini konuşurken bir zamanlar ulaşılan tarihi düşük seviyeler yani yüzde 0.67’yi hatırlattığımızda ise Tözge, “Bu sene beklenen enfl asyon yüzde 7.5-8. Türkiye’nin reel faiz risk primi 1-1.5 puan. Konutta çok daha düşük seviyeleri konuşabilmek için önce Türkiye’nin uzun vadeli bono faizlerinin düşmesi gerekir. Yıllık yüzde 8.5-9’ların altını beklemek zor. 2 seçim biter enfl asyon düşer ve en önemlisi jeopolitik riskler biterse konut faizinde %0.90’ı daha kısa vadede görebiliriz. Türkiye’de konutta %1 faizin altı kredi müşterisini tetikleyen çizgidir. Yüzde 0.8’in altı ise çok hızlandırır” dedi.