'Siber güvenlik alanında milli atılımı yapmaya hazırız'
Labris Network CEO’su Seçkin Gürler, “Türkiye, milli askeri teknolojisinde 1974’ten sonra önemli adımlar attı, şimdi de siber güvenlik alnında milli atılımı yapmaya hazırız” diyor
DİDEM ERYAR ÜNLÜ
Labris Networks, siber güvenlik alanında Ar-Ge odaklı üretim yapan bir Türk teknoloji şirketi. 2002 yılında kurulan ve üretimi yüzde 100 yerli kaynak ve beyin gücüne dayanan şirket 12 yıldır ağ geçidi güvenliği alanına odaklanıyor. Deloitte Technology Fast 500 EMEA Programı’nda Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’nın en hızlı büyüyen şirketleri arasına giren Labris Networks, Avrupa Birliği IMProve programı kapsamında 17 ülkede gerçekleştirilen İnova- LİG’de, ‘İnovasyon Sonuçları’ Türkiye şampiyonu oldu.
Labris Networks CEO’su Seçkin Gürler, “İnternet, insan yaşantısını, iş dünyasını, devletlerin yönetimini ve genel olarak dünyanın işleyişini geri dönülemez şekilde değiştirerek tarihin en önemli gelişmelerinden biri olarak yerini aldı. Bilgisayarlar, akıllı cihazlar hepsi birbirleriyle bağlantılı şekilde çalışıyor. Dünya, makinelerin, nesnelerin internetinin oluşumuna şahitlik ediyor. 4G teknolojisi ile, cep telefonu ses trafiğini bile IP trafiği olarak taşıyacağız. Tüm bu cihazların bir şekilde birbiriyle bağlantılı olabilmesi, iletişimi kolaylaştırmasının yanında güvenlik sorununu da gündemin ilk maddesi haline getiriyor. Üretim kararı aldığımız 2003 yılında siber güvenliğin bu kadar kritik önemde olacağını bizler de tahmin etmiyorduk. Siber savaş artık ana haber bültenlerimizin, günlük yaşantımızın bir parçası. Deprem, yangın gibi her an olabilecek, büyük hasarlara yol açabilecek bir olgu. Zafiyetlerin önceden tespit edilerek, giderilmesi gerekiyor” bilgilerini veriyor.
‘Yerli uluslararası’ sloganı ile yola çıkan ve Türkiye dışında 20 ülkeye kendi ürettiği çözümleri sunan Labris Networks CEO’su Gürler’e Türkiye’de teknoloji üretmeyi ve siber güvenliğin artan önemini sorduk:
Güvenlik işi hiçbir zaman insansız hale getirilemeyecek
“Sunduğumuz ürün ve hizmetler bizi inovasyon değerlemelerinde üst basamaklara taşıyor. Tehditlerin çok hızlı geliştiği siber savaşta, bu tehditleri alt etmek için sizin de kendinizi sürekli geliştirmeniz ve bilgilerinizi güncel tutmanız gerekiyor. Oluşabilecek saldırılara karşı her daim hazır olmak amacıyla ODTÜ Teknokent’te kurduğumuz “Labris Cyber Warfare Lab”da siber tehditleri ve yayılımları takip ederek, siber savunma araçlarının en önemli analiz ve karar bileşenlerini geliştiriyoruz. Amaçlı, hedefli, akıllı saldırıların yine akılla bertaraf edilebileceğine inanıyoruz. Güvenlik işi hiçbir zaman insansız bir hale getirilemeyecek, yüzde 100 otomatize edilemeyecek. Ürünümüzle birlikte bilgi birikimimizi de sunduğumuz ürünü, hizmet bütününü benimsiyoruz.”
Bilişim güvenliğinde kapsamlı bir üretici değiliz
“Tüm gelişmiş ülkeler için siber güvenlik çözümlerinin ulusal olması büyük önem taşıyor. Bunun sebebi ise yabancı kaynaklı üreticilerin bağlı oldukları ülkelerin istihbarat birimlerine hizmet amacıyla güvenlik çözümlerine ‘arka kapılar’ yerleştirebiliyor oluşu. Durumu askeri savunma hatlarının milli çözümlere emanet edilmesi gereksinimi gibi düşünebilirsiniz. Türkiye, milli askeri teknolojisinde 1974’ten sonra önemli adımlar attı, şimdi de siber güvenlik alnında milli atılımı yapmaya hazırız. Tüm bileşenleri ile her geçen gün büyüyen ve kritik önemi artan, bilişim güvenliği konusunda Türkiye henüz geniş kapsamlı üretici bir ülke konumunda değil. Güvenlik altyapılarımızı sağlamlaştırırken bir yandan da üretici olabilmenin yollarını arayacağız. Global oyun içinde kimin piyon, kim Truva Atı olduğunu görebilmek de zorlaşıyor. ABD, kültürü, markaları ve dolarıyla birlikte piyon ve Truva Atları'nı da ihraç ediyor. Ülkemiz yöneticilerinin tehditin her türlüsüne karşı tedbirli, sorumlu hareket etmesi gerekiyor.”
Türkiye’de sıfırdan teknolojik üretim zor
“Cazibesi yüksek doğru fikirler dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de karşılık görüyor. Ancak burada girişimciler için kritik olan, doğru hedef koyup, inovatif bir vizyonla yola koyulmak. Türkiye’de sıfırdan başlayıp teknolojik üretim yapmak gerçekten çok zor, 2000’li yılların başında ise neredeyse imkansızdı. Toplumun alıştığı çizgilerin dışına çıktığınızda, uluslararası rekabetten bahsettiğinizde çevrenizden, çalışanlarınızdan, olası müşterilerinizden, bankalardan aldığınız tepkiler sizi kolaylıkla işi bırakma noktasına getirebilir. Teknoloji girişimcliğinde halen bir farkındalık aşamasında olduğumuzu düşünüyorum. Şirketimizin geçen 10 yıllık dönemde sıfırdan bir teknoloji girişimi olarak ortaya çıkmasının farkındalığın artmasında da önemli etkisi olmuştur. Yeni süreçlere çok çabuk alışabiliyor olmamız burada da bize avantaj sağlayacak; fakat sabırsızlığımız, kısa yoldan para kazanma güdümüz önümüzdeki en büyük engel. Sürdürülebilir uzun vadeli hedeflerle yola çıkmış girişimler, bu girişimlere yol gösterecek destekler başarımızın temeli olacak.”
Ar-Ge'de uluslararası hedefli ürünleşmeye odaklanmalı
Dünyadaki örneklere kıyaslandığında ülkemizde Ar-Ge yatırımının düşük olduğu göze çarpıyor. Türkiye’de Ar- Ge’ye verilen katkı uluslararası hedefl i ürünleşmeye değil, proje bazlı üretime gidiyor. Yapılan çalışmaların hedefinin pazar ve zaman aralığı olarak çok küçük olması, verilen desteği de verimsizleştiriyor. Gerçekten sonuca gidecek ve kendini ispatlamış Ar- Ge projeleri ile bunu bir finansman fırsatı olarak gören projeler birbirinden ayrılabilmeli. Devletin bunu yapabilmesi uzmanlaşmış değerlendirme kadrolarına sahip kurumları yapılandırması ile mümkün olabilir. Çok noktadan küçük oranda destekler yerine, tek noktadan büyük bütçeli, yönlendirici olabilen, danışmanlık destekleri içeren bir yapının amaçlanması gerekiyor. Dünya arenasında rekabete girecek daha çok teknoloji firması çıkması isteniyorsa, devletin muhakkak hedefl i ve yönlendiren desteğini artırması gerekmektedir.