Üreticinin yüzde 1’i bile kaldıracak gücü kalmadı

Yıla yüzde 30 ihracat kaybıyla başlayan, kasım ayına geldiğinde kaybı yüzde 18’e düşüren deri ve deri mamulleri sektörü, 2025 ayakta atlatıp, 2026’da sıçrama yapmak istiyor. Ancak sektör, başta işçilik olmak üzere artan üretim maliyetleri yüzünden fiyat rekabetinde sadece Uzakdoğu değil Avrupalı rakiplerinin de gerisinde kalıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nurdoğan A. ERGÜN

Deri ve deri mamulle­ri sektörü, global pa­zarda yaşanan talep daralması ve içerideki mali­yet artışının gölgesinde, yıl sonunda gerçekleşmesi bek­lenen yüzde 18’lik ihraç kay­bını bile ‘iyimser’ bir oran ola­rak görüyor.

Geçmişte Rusya ile yaşanan ‘uçak krizi’ ile baş­layan ardından da Rusya-Uk­rayna savaşıyla ana pazarlarını kaybetme noktasına gelen sek­törün rekabet gücünü kıran en temel problemlerden biri işçi­lik maliyeti. Her ne kadar Sa­nayi ve Teknoloji Bakanı Meh­met Fatih Kacır’ın geçtiğimiz günlerde ‘KOBİ istihdamına yönelik destek paketi’ müjde­si olumlu bir hava estirse de sektör, paketten ne çıkacağını merakla bekliyor.

Üretim üze­rindeki işçilik maliyetlerinin yüzde 70’i aştığını söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Deri ve Deri Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı ve İs­tanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Gü­ven Karaca, asgari ücret görüş­melerini hatırlatarak oran ne olursa olsun ne işveren ne de işçi tarafının memnun kalma­yacağını söyledi.

“Enflasyonun bu kadar canavarlaştığı bir or­tamda kimse mutlu olmaya­cak” diyen Karaca, “Bugünkü tabloda asgari ücret zam ora­nı yüzde 1 bile olsa üreticinin maliyeti kaldıracak gücü kal­madı” ifadelerini kullandı. Şu anda ürünün hammaddesinin işçilikten daha ucuz olduğunu söyleyen Türkiye Deri Konfek­siyoncuları Derneği (TDKD) Başkanı Cengiz Sarıgül, “Mali­yetlerin yüzde 30’u hammadde ise yüzde 70’ini işçilik oluştu­ruyor” dedi. Sarıgül, tüm zor­luklara rağmen sanayicinin işine sahip çıkmaya çalıştığını vurguladı.

“Fiyatımız İspanya’nın üzerine çıktı”

Deri ve deri mamulleri sek­törünün maliyetler nedeniy­le rakiplerine göre ‘en pahalı’ ülke haline geldiğini söyleyen Güven Karaca, “Sadece Uzak­doğulu rakiplerimiz değil İs­panya ve Portekiz’den bile pa­halıyız. Eskiden yüzde 20-30 olan fiyat makası bugün yüz­de 100’e çıktı” dedi. Pahalılık nedeniyle orta gelir grubunu kaybettiklerini söyleyen Cen­giz Sarıgül de, “Üst gelir gru­bu markalarda belirli bir oran­da satışımız devam ediyor. Am aorta gelir grununu kaybettik. İtalyan kalitesini Çin fiyatına satarken bugün fiyat tuttura­mıyoruz. Son dönemde ana pa­zarlarımız Rusya ve Türk cum­huriyetlerindeki develüasyon da bizim için sıkıntılı bir süreç başlattı” diye konuştu.

“Ucuz ithalatla enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz”

Deri sektörü içerisinde en fazla kayıp yaşayan yüzde 23 ile ayakkabı olurken, yüzde 18 ile deri konfeksiyon ikinci sı­rada yer alıyor. Saraciye tara­fında da düşüş devam ederken, tabakhanelerde durum daha stabil görünüyor. Ayakkabıda ithalat baskısının çok arttığını söyleyen İDMİB Başkanı Gü­ven Karaca, “İki yıl içerisinde 2 milyar dolar gibi bir dış ticaret açığı verdik. Özellikle ayakka­bıda iki yıl önce 560 milyon do­lar dış ticaret fazlası verirken, bugün 600 milyon dolar açık veriyoruz.

2 milyar doları in­ternete kaptırdık” dedi. Türki­ye’de ürünün pahalı olması ne­deniyle hem iç hem de dış pera­kendede tercihin Uzakdoğu’ya kaydığını ifade eden Karaca, şunları söyledi: “Ayakkabı sek­törüm ihraçatı hattı ithalatın­dan fazlayken 2 yıl içerisinde 600 milyon dolar eksi veriyor­sa yani arada 1-2 milyar dolar kaybediyorsa bu sektörün su­çu olamaz. Bu bir şekilde uy­gulanan politikanın suçudur. O zaman ben şu soruyu sora­rım ‘ithalat rejimi OVP’nin bir enstrümanı mı?’ Ucuz ithalat­la enflasyon düşürülmeye ça­lışılıyor. Bu ülkenin lokomotifi sanayi, ihracat değil mi?”

“İç piyasayı ithalata, ihracatı kura kaybettik”

OVP’nin bedelini sanayici­nin ödediğini dile getiren Ka­raca, “Bunun bedeli, iç piyasayı ithalata, ihracatı kura kaybet­mek oldu” dedi. Bugün üreti­cinin kapasitelerini düşürerek kendini korumaya aldığını an­latan Karaca, kapasite düşüş­leriyle birlikte istihdamın da 77 binlerden 63 bin kişiye ge­rilediğini söyledi. Ayakkabı sektöründe 5 milyar dolar ci­varında bir iç pazar bulundu­ğunu açıklayan Karaca, ihracat da eklenince yaklaşık 7 milyar dolarlık bir pazarın kaybedil­diğine dikkat çekti.

“1 yıllık bir destek süresi istiyoruz”

Sektörün ana pazarı Rus­ya’da, Kazakistan’da deva­lüasyon olduğunu, Avrupa’da zor günler yaşandığını anla­tan Güven Karaca, “Dolayısıy­la sıkıntı bir yıl daha sürecek. Bu sektörlerin nefese ihtiya­cı var. Dolayısıyla ekonomi yö­netimine ‘gerekiyorsa işveren payını kaldır’ diyoruz. Bize bir nefes ver, bu sektörler hızlan­sın. Sonra normale döner. Bel­li ki 2025 sıkıntılı devam ede­cek. Biz 1 yıl sürecek bir ortam istiyoruz. Çünkü dünyada 350 milyar dolarlık bir pazar var. Biz fiyatı yakaladığımız nok­tada bu pazarda yükselişe ge­çeceğiz. Yeter ki ışığı görelim, sistemi ayakta tutabilelim” dedi. Karaca, faiz indirimi ko­nusunda ise sembolik de olsa bir indirim olacağı beklentisi­ni aktardı.

“Avrupa’ya sattığımız ürün Rusya’ya gidiyor”

Deri konfeksiyon sektörü­nün Avrupa satışlarındaki dü­şüşün de Rusya kaynaklı oldu­ğunu söyleyen TDKD Başkanı Cengiz Sarıgül, “Şu anda pa­zarımızın yüzde 43’ü Avrupa. Avrupa’da sattığımız marka­lar da millileştirdikten sonra Rusya’ya satıyor. Rusya herke­sin pazarı. Ama savaş nedeniy­le Avrupa’ya giden Rus sayısı azalınca satışlarımız düştü” dedi. Deri konfeksiyon sektö­rünün dünya pazarındaki pa­yını yüzde 5 olarak açıklayan Sarıgül, Amerika satışlarında düşüş olmadığını ama Avru­pa’da ciddi kayıplar yaşandığı­nı aktardı.

Doğru noktada doğru modelle kümelenme

Öte yandan deri ve deri ma­mulleri sektörünün küme­lenme modeliyle bir üretim merkezine ihtiyacı olduğunu söyleyen Güven Karaca, “Ta­bakhane sektörümüz sanayi­leşmesini tamamladı, OSB’si var. Ama ayakkabı, deri kon­feksiyon ve saraciye sektörle­rimizin taşınması gerekiyor. En çok ihracat yapan ayakka­bı, en katma değerli ihracatı­mızı yapan deri konfeksiyon sektörü bir tane bile OSB’ye sahip değil.

Dolayısıyla bir planlama hatası var burada. Sanayi Bakanlığı yeni OSB ye­rine sanayi şehirleri kurmak için belli bölgeleri hedefliyor­lar. İstanbul’da artık üretim merkezi olmaması gerekti­ğini biz de düşünüyoruz ama temel problem istihdam” di­ye konuştu. Sektör olarak her­hangi bir bölgeye işaret etme­yen Karaca, lokasyondan çok yapının önemine işaret etti.

Karaca, önerisini şöyle anlat­tı: “Bize küçük ölçekli AR-GE merkezlerimizi kurabileceği­miz, 20-30 kişilik küçük kü­çük işletmeleri koyabileceği­miz İstanbul’a yakın bir alan verilsin. Bir de Anadolu’da is­tediğiniz yere 50’den 3 bine kadar işçi çalıştıran işletme­ler için bir OSB alanı verilsin. Anadolu’dan yer almayana İs­tanbul’da yer verilmesin. Bu yapı eş zamanlı kurgulansın.”

“11 milyon kişi sosyal yardım alıyor, çalışan bulamıyoruz”

 Türkiye’de yaşanan istihdam sorununu sosyal güvenlik politikalarındaki yanlışlığa bağlayan Güven Karaca, şunları söyledi: “Bizde 1.67 çalışan 1 emekliye bakıyor. Olması gereken 4 çalışana 1 emekli düşmesi. Türkiye’de 11 milyon kişi sosyal yardım alıyor. Sosyal yardım, bir devletin verebileceği en doğru karardır. Ama onun da bir ayarı var. Türkiye nasıl sanayileşecek ve sanayileşmede ilk beş ekonominin içerisine girecek? Türkiye sanayileşme ve gelişme yönündeki çalışan sayısını ve genç nüfusunu kaybediyor. Dolayısıyla Türkiye’nin düzenli ve planlı göçmen alması gerekiyor.”

Sektörün master planı ocakta açıklanacak

 “Bugünün gerçekleriyle geleceği kurgulama şansımız yok ama oturup ah vah etmeyeceğiz” diyen Güven Karaca, deri sektörünün paydaşları olarak biraraya gelip sektörün orta vadeli master planını hazırlayacaklarını duyurdu. Karaca, bu plan içinde insan kaynağı sorununa öncelik vereceklerini belirterek, “İniş çıkışlarda insan kaynağımızı kaybediyoruz. Sektörün yetiştirdiği insan kaynağından başka şansımız yok” dedi. Master planda ele alacakları bir diğer konunun da kümelenme olacağını kaydeden Karaca, plan ile sektörün gelecek 10-15 yıllık programını oluşturacaklarını belirtti. Master planın 8 Ocak gibi açıklanması bekleniyor.