Türkiye bitkisel proteinin Ar-Ge merkezi oluyor

Türkiye’nin sahip olduğu zengin endemik bitki florası, ulusal ve uluslararası firmaların bitkisel proteine yönelik yatırımlarını ülkemize çekiyor. BİTKİDEN Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, Türkiye’nin bitkisel protein bakımından Ar-Ge merkezi olmaya başladığını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet Hanifi GÜLEL

Türkiye’de yaklaşık 4 bi­ni endemik, toplam 12 bin bitki türünün olma­sı bitkisel protein bakımından zengin kılıyor. Bu zenginliği fark eden ulusla ve uluslarara­sı firmalar, bitkisel protein Ar- Ge çalışmalarını Türkiye’ye konuşlandırıyor. Türkiye’nin bitkisel protein bakımından Ar-Ge merkezi olmaya baş­ladığını kaydeden Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, Türkiye’nin ürün geliş­tirme ve hammadde açısından zenginin ihracatta da çok bü­yük bir pay alınabileceğini söy­ledi.

Bitkisel bazlı protein ko­nusunda regülasyon engeli ol­duğunu ve yönetmeliğin yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu­nu belirten Akdağ, Türkiye’nin pazarda çok büyük potansiyele sahip olduğunu vurguladı. Kü­resel bitki bazlı gıda pazarının 2025 yılında 77.8 milyar dola­rına ulaşması beklendiğini ak­taran Akdağ, pazarın 2030 yı­lına kadar iki kattan fazla bü­yüyeceği öngörüldüğünü iletti.

Flexitarian beslenme trendi artıyor

Son yıllarda sürdürülebilir beslenme anlayışının ve bitki­sel proteinlere ilginin arttığı­na dikkat çeken Akdağ, bitkisel proteinler, sürdürülebilirlik ve inovasyonlara ağırlık verilme­si nedeniyle öneminin artığı­nı iletti. COVID-19 ile beraber insanların beslenmesine daha çok dikkat etmeye başladığı­nı ifade eden Akdağ, “Şu anda flexitarian denilen et ve bitkisel ürünlerin ölçülü bir şekilde tü­ketilen bir trend yaşanıyor.

Bu ne vejetaryen ne de veganlık de­ğil. Bitkisel ürünleri de menü­de artırılıyor. Hayvansal prote­inleri tamamen menüden çıka­rılmıyor. Bu bitkisel ürünlerin tüketimini daha çok artırma­ya yönelik bir beslenme biçimi. Aslına bakarsanız bu bizim için hiç yeni bir trend değil. Türki­ye’nin beslenme stiline ve Ak­deniz diyetlerine de çok benzi­yor. Tencere yemeklerimize ba­karsanız, her zaman bir sebzeli karışımlar muhakkak var. Dola­yısıyla burada bir trend, yeni bir şeyden ziyade, özümüze dönüp zaten beslendiğimiz şekilde de­vam ediyoruz” dedi.

Yatırımlarda artış var

Dünyada bitkisel gıdaların en büyük hammaddesi soya ol­duğunu vurgulayan Akdağ, fa­kat Türkiye’de nohut, merci­mek, bezelye gibi çok özel ve da­ha da keşfedilmemiş endemik çeşitlerin var olduğunu belirt­ti. Bunlarla fonksiyonu yüksek ürünler yapılabileceğini akta­ran Akdağ, “Burada önemli olan hayvansal ürünlere alternatif hem doku olarak hem tat olarak ona yakın olması lazım. Şimdi bunlara yönelik çalışmalar var ama dünyada da çok hızlı bü­yüyor. Dünyada bu alanda son üç dört yıldır yatırımlar 7 kat büyümüş durumda.

Alterna­tif protein şirketleri, 2010 ile 2022 arasında toplam 14,2 mil­yar doları yatırım aldı. Eskiden daha çok Amerika’da hızlanan bir trenddi ama son yıllarda Av­rupa’da hızlanmaya başlandı. Türkiye’de firmalar çok ciddi yatırımlar yapıyor. Yeni tesis­ler kuruluyor ve Ar-Ge yatırım­ları yapılıyor. Türkiye’de daha faaliyete geçmemiş olan ve bu alanda yatırım yapan tesisler var. Çünkü bu alan kaçınılmaz bir şey, yerli markaların dışın­da bazı çok uluslu firmalar da yatırım yapıyor. Bitkisel prote­in alternatif Ar-Ge merkezleri­ni Türkiye’ye yerleştiriyorlar” diye konuştu.

Öte yandan Akdağ, bu yıl Uluslararası Bitki Bazlı Gıda­lar Çalışma Grubu’nun BİT­KİDEN ev sahipliğinde Antal­ya’da düzenleyecek zirvesini ülkemizin potansiyeline dik­kat çekmek için kasım yapıla­cağını bildirdi.

“Türkiye’de regülasyon engeli var”

Hayvansal gıdaların sera gazı emisyonuna neden olduğunu hatırlatan Ebru Akdağ, dolayısıyla iklim krizine karşı bitkisel gıdaya dönülmesinin önemli olduğunu ifade etti. Bitkisel et, bitkisel sütler, bitkisel yoğurt gibi ürünlerin ortaya çıkmaya başladığına değinen Akdağ, “Fakat Türkiye’deki en zorlu durum, regülasyon engelleri var. Türkiye’de dünyada olmayan bir yasak var. Bitkisel peynirle ilgili bir yasak var.

Peynire benzer bitkisel ürün yapılması yasak. Yasaktan önce üç haneli büyüyen bir bitkisel peynir pazarı vardı. Yasak gelmeden önce Türkiye’nin hem ihracatı hızla artıyordu hem de iç pazarı büyüyordu. Bu yasakla bitkisel bazlı peynir üretimi, ihracatı ve ithalatı yapılmıyor. Bu yasak kalkarsa ekonomiye çok ciddi katkıda bulunacak” dedi.