Yemyeşil bir balıkçı köyünde
Anadolu Kavağı şehrin keşmekeşinden ve kalabalığın daha da artırdığı sıcağından kaçmak için belki de en yakın ve en zahmetsiz rota... Bir vapura atladınız mı, Boğaziçi’nin güzelliklerini seyrede seyrede bu şirin balıkçı köyüne geliyorsunuz.
NERMİN SAYIN
Sıcak... Bir zamanların popüler şarkısını bu yaz da haklı çıkarmak üzere, daha da sıcak olacak! E, temmuz geldi, olmasın mı... “Olsun da önce biz kaçacak bir yer bulalım!” diyorsunuz değil mi; işte ben size bir tane buldum, hem de burnumuzun dibinde: İstanbul’da ama değil, ulaşımı kolay ama tenha, el altında her şey var ama bir o kadar da doğanın içinde... Denizse masmavi, balıksa sabah çıktı, ağaçsa ıhlamurlar mis gibi kokuyor yanlarında da ulu çamlar... Tarih de var, keyif de. Sözün kısası, bu “Hafta Sonu Molası” Anadolu Kavağı!
Denizyolunu tercih edin...
Önce hayati konudan başlayalım: Anadolu Kavağı’na nasıl gidilir? Beykoz’a bağlı şirin bir balıkçı kasabası olan destinasyonumuza özel arabalarla ya da Sarıyer, Üsküdar veya Kavacık’tan kalkan otobüslerle ulaşmak mümkün. Ama doğrusu en keyifl isi, denizden gelmek; hem trafik derdi de yok! Siz de geçen hafta sonu benim ve pek çok -ne ilginç ki yabancı- turistin yaptığı gibi “Nostaljik Boğaz Turu”na katılabilir, gidiş-gelişi de iyot kokuları arasında püfür püfür bir keyfe dönüştürebilirsiniz! Duraklar: Eminönü, Beşiktaş, Üsküdar, Kanlıca, Sarıyer, Rumeli Kavağı ve Anadolu Kavağı. Bir tüyo daha: İskelelerde Boğaz boyu göreceğiniz Rumelihisarı’ndan Baltalimanı Sahil Sarayı’na, Ortaköy Camisi’nden Ahmet Mithat Efendi Yalısı’na pek çok eseri tanıtan kişiye özel elektronik rehber de alabilirsiniz, tabii, “Boğaziçi tarihi” bilginizi artırmak istiyorsanız!
İskele göründü...
Artık, vapurun açık bir bölümüne kurulup, deniz önünüzde masmavi oynaşarak iyot kokularıyla sizi mest ettikçe; kâh içinizden, kâh benim gittiğim seferdeki 54 yıllık evli çiftten sevimli amcanın yaptığı gibi dışınızdan “Deniz Üstü Köpürür”ü söyleyip İstanbul’un keyfini çıkarmaya başlayabilirsiniz! Doğa güzel, Salâh Birsel dediyse “Boğaziçi Şıngır Mıngır”, martıların çığlıklarından başka rahatsız edici ses yok, onlarınki de bir parça simide bakıyor. Yelkenliler, motoryatlar çevrenizden geçip gidiyor. Hava güzel, mesuduz, derken, keyifli iskelelerimize bir bir uğrayıp 1.5 saati aşkın bir sürede yolu tüketiyoruz. İşte, Anadolu Kavağı İskelesi göründü bile!
Anadolu Kavağı’nda iskelenin iki tarafına dağılmış kimi ahşap şirin evler ve bol bol balık lokantası karşılayacak sizi. Bir de şehre kıyasla hissedilir derecede serin hava... Balıkçı tekneleri de iskelenin iki yanında yerini almışlar, Türkan Şoray’ın “Kara Gözlüm”de “Balıkçı Güzeli Azize” olarak söylediği gibi “Balıklarım tazedir, alıp yeyip doysana!” diyorlar adetâ seyyahlara... Alın size Anadolu Kavağı’na bayram tatilinde gitmek için bir neden daha... Küçük ve sevimli meydandan, sokak kedileri arasından yürüyüp ortaya gelince, sizi bir hediyelik eşya cenneti bekleyecek. Balık molası, hediyelik molası hep dönüşte. Şimdi, hazır vapurda 1.5 saat dinlenmişken Yoros Kalesi’ne tırmanma zamanı. İşte anıt bir ağaçta Yoros Kalesi’nin yönünü gösteren ok! Anıt ağaçlar demişken, Anadolukavağı’nın yemyeşil doğasında bazı ağaçlar çok özel. Örneğin, hemen merkezden kaleye doğru yöneldiğinizde karşınıza çıkacak olan Kardak Şehitleri Parkı’nın içinde kalan Ali Reis Çınarı... Fotoğrafa sığması mümkün değil, ama büyüklüğünü anlayabilesiniz diye, arkada Midillili Ali Reis Camisi ile birlikte çektim (yanda). Hemen çevre ölçülerini de veriyorum ki doğaya bir kez daha hayran olasınız: 8.70 metre! Boyu mu, o meçhul, arşa kadar gidiyor sanki!.. Midillili Ali Reis de, caminin bahçesinde, bu ulu çınarın gölgesinde dinlenenler arasında... Hadi bakalım artık yola koyuyalım da, görelim bakalım dünya gözüyle şu Yoros Kalesi’ni...
Yeşile doyacaksınız!
Meşhur hikâyedir, karınca hacca gitmeye kalkınca “Nasıl gidersin!” demişler de “Gidemesem de yolunda ölürüm,” demiş, Yoros Kalesi yolculuğumda bu hikâye çok sık aklıma geldi! İtiraf ediyorum, abartıyorum! Neyse, diyeceğim şu ki kaleye tırmanırken yol boyu durup, arkanızı dönüp manzaraya bakmayı sakın ihmâl etmeyin; maviye en çok yeşilin yakıştığını kanıtlayacak size Anadolu Kavağı. Hatta bu tırmanışın en güzel yanı da bu doğa şenliği...
“İstanbul’un sırrına erilir...”
Boğaz’ın eşi dünyada yok, her bir semtini sevmek için gerçekten bir ömür istiyor... Kanlıca da en başta gelenlerden! Vapur yolculuğunda bir anlığına yolcu aldığımız Kanlıca da başlı başına bir “Hafta Sonu Molası”nı hak ediyor aslında, ama bugünlük bu kadar. Yoğurt yemeye de geleceğiz Kanlıca, ama şimdilik Zeki Müren’e kulak veriyoruz sadece: “Bir geceye bin ömür verilir Kanlıca’da / İstanbul’un sırrına erilir Kanlıca’da.”
Kale yolunda iştahınız açılacak!
“Anadolu Kavağı’nda ne yapılır?” sorusunun bir numaralı yanıtı, elbette, balık yenir! Tutanlar iskelenin civarında ağlarını tamir ederken, kediler mırnav mırnav, tok tok süzülürken ve dört bir yandan balık kokuları gelirken, balık yemeden Anadolu Kavağı’ndan ayrılabileceğinizi zannetmeyin! Rengarenk boyanmış tahta sandalyeli balıkçıların midye dolması da meşhur, benden söylemesi... Eğer iskele civarındaki balık kokularına dayanabildiyseniz, Yoros Kalesi’ne çıkarken iyice acıkmış olan mideniz, dönüş yolunda çam ve deniz manzaralı lokantalara dayanamayacak, benden söylemesi! İşte bu yüzden ramazandan sonra gidin, diyorum ya zaten...Fenomen dizi “Karadayı”da Mahir ve Feride’nin gizli buluşma mekânları olan çaybahçesi de buradaki lokantalardan biri... Bu arada, eğer balığın tazesini yiyemezseniz, tam merkezdeki fırından hamsili ekmek de alabilirsiniz!
Hediyelik seçeneğiniz son derece bol...
Anadolu Kavağı’nın merkezinde balık lokantası kadar hediyelik eşya dükkânı da karşılayacak sizi... Anadolu Kavağı yazılı magnetler, süs tabakları, kül tablaları gibi hediyelikler arasında bence en cazipleriyse gökkuşağı gibi fanus ışıklandırmalar ve rüzgâr çanları. Zaten serin serin esen yelle oynaşan rüzgâr çanları kendi reklamlarını bol bol yapıyor, benim bir şey söylememe hiç gerek yok. Enteresandır, meraklıysanız tahta oyuncak, hatta kukla da bulabilirsiniz Anadolu Kavağı’nda. Ben koleksiyonuma birkaç sevimli parça kattım bile... Eğer Yoros Kalesi yoluna düştüyseniz, oradaki cam ürünler dükkânında da mutlaka kısa bir mola verin.