Turizmciler seçimlere kitlendi: 2. tur demek, 2 hafta daha kayıp demek!

NG Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür, yerli turistlerin seçime kilitlendiğini, tatillerini planlamak için seçim sonucunu beklediklerini belirterek, ‘Bu yüzden turizmciler seçim ilk turda bitsin istiyor. Çünkü 2. tur demek, 2 hafta daha kayıp demek’’ dedi.

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hürriyet Gazetesi’nde yer alan habere göre 2023 yılına yüksek beklentilerle giren Türkiye Turizm sektörü, şubat ayında yaşanan deprem felaketiyle başlayan rezervasyon iptallerinin yaralarını sarmaya çalışıyor. Sapanca, Afyon ve Antalya’da otelleri bulunan NG Hotels’in yönetim kurulu başkanı Hediye Güral Gür, sektörün olumsuzluklardan çok hızlı etkilendiğini belirterek, ‘Yabancı acenteler hem bizim basını hem dış basını çok iyi takip ediyor. İstanbul’da deprem beklendiğine dair yayınlar Avrupalı turistleri tedirgin ediyor. Bilgilendirme korkutmadan yapılmalı’ dedi. Yerli turistlerin ise seçime kilitlendiğini vurgulayan Hediye Güral Gür, ‘Turizmciler seçim sonucu ilk turda netleşsin istiyor. Çünkü seçimin ikinci tura kalması yerli turist için 2 hafta daha kayıp demek’’ diye konuştu.

2023’e başlarken nasıl bir turizm sezonu öngörüyordunuz? Sonra bu tablo ne ölçüde değişti?

Bu yıla turizmciler olarak yüksek bir beklentiyle girdik. Turizm Bakanlığı 2023 senesi için 60 milyon turist, 56 milyar Dolar turizm geliri hedefi açıklamıştı. Tabii şubat ayında yaşadığımız bu acı deprem olayı gidişatı olumsuz etkiledi. Turizm o kadar hassas bir sektör ki her türlü gelişmeden maalesef çok çabuk etkileniyor. Olumsuzluklardan çok çabuk etkileniyor. Pozitif gelişmelerde de bir o kadar hızlı toparlanıyor. Depremden sonra özellikle iç pazarda maalesef hemen ertesi gün iptaller aldık. Özellikle kurumsal pazarda, ileri tarihli toplantılarda bile iptaller ve ertelemeler oldu. Orada bir felaket yaşanırken kimse bir şey yapmayı istemedi.

Münferit misafirlerde de iptaller oldu mu?

Evet münferit misafirlerde de çok keskin kararlar alındı, iptaller oldu. Neticede bu psikolojik de bir durum. Şimdi olayın yavaş yavaş biraz küllenmesi ve psikolojilerin yerine gelmesiyle beraber iç piyasada toparlanmalar başlıyor. Ancak yerli turist tamamen seçime kilitlenmiş durumda. O yüzden turizmciler seçim ilk turda bitsin istiyor. Seçimin ikinci tura kalması bizim için 15 gün daha kayıp demek.

Kurumsal tarafta da toparlanma sinyalleri var mı?

Çarkların dönebilmesi için özellikle toplantıların devam etmesi önemli. Hem o şirketlerin işlerinin devam edebilmesi açısından hem de toplantıların yapıldığı otellerin kendini döndürebilmeleri açısından bu konu önem arz ediyor.

Bakanlık da hedefleri revize etmedi değil mi?

Hayır öyle bir açıklama olmadı. Çünkü geçtiğimiz sene de sezonun başında Ukrayna - Rusya savaşıyla büyük kayıplar yaşanmıştı ama sonra hızla toparlanma başladı ve o yaşanan kayıplar çok çabuk telafi edildi. Hatta yukarı yönlü revizyonlar yapıldı, hedeflerin üstünde bir yıl yaşadık 2022’de. Dolayısıyla da şu anda aslında yapılacak iyileştirmelerle, iyi tanıtımla beraber misafirlerin tekrar geri kazanılacağını ve kayıpların telafi edileceğini düşünüyoruz.

‘İstanbul deprem bekliyor’ demeyelim!


Yabancılarda deprem çekincesi oluştu mu?

Rezervasyon akışında bir yavaşlama söz konusu. Bu noktada özellikle yurtdışına yansıyan deprem haberleri büyük önem taşıyor. Depremin yabancı basında gündemden düşmeyecek şekilde yer alması rezervasyon akışlarında gerçekten önemli yavaşlamalara ve durmalara neden oluyor. Yabancı acenteler çok dikkatli şekilde hem bizim medyamızı hem de dış basını sıkı bir şekilde takip ediyorlar. Bize, ‘İstanbul’da deprem olacakmış. Ve bu kesinmiş. Misafirler korkuyorlar, gelmek istemiyorlar’ diyorlar. Bir deprem beklentisi olduğu doğru ama bunun ne zaman olacağını bilmiyoruz. Dolayısıyla da bu haberlerin sürekli gündemde tutulması turizm sektörü için ciddi bir olumsuz etki yaratıyor. Körfez ülkeleri bizim için çok çok önemli. Ve bir anda oradan gelen akışlarda yavaşlama başladı. Bilgilendirme kesinlikle çok önemli ama korkutarak bir bilgilendirme yapmak da sıkıntılar yaratıyor.

Misafirlerden farklı tepkiler alıyor musunuz?

Gelecek misafirler tabii ki her şeyi sorguluyorlar. Konaklayacakları yapıların sağlamlığı konusunda emin olmak istiyorlar. Biz sektör olarak işletmelerimizi açarken gerekli belgeleri alabilmek için her türlü denetimden geçiyoruz. Bu yıllardır böyle. Bakanlık belgeli ve deprem yönetmeliğini uygun olarak yapılan binalarda bir sıkıntı olması mümkün değil diye düşünüyorum. Tabii talep eden acentelere belediyenin bize sunduğu statik raporlarımızı gönderiyoruz. Bilirkişiden yeni alınmış raporlar isteyenler de oluyormuş. Şu anda bu tarz raporlar da temin etmeye çalışan tesisler var.

Yeni ülke hedefleri var mı Türk turizminde?

Her bölgenin farklı bir misafir potansiyeli var. İstanbul mozaiği çok geniş bir şehir. Kültür turizmi için de kongreler için de misafirler geliyor. Ben aynı zamanda Hizmet İhracatçıları Birliği’nin de yönetim kurulunda görev yapıyorum. Orası için de önce Miami’de ardından Venezuela’da birer toplantı yapıldı ve bir paket açıklandı. Biliyorsunuz o bölgede Türk dizileri çok popüler ve sadece dizi izleyerek, Türkçe öğrenen insanlar var. Orada şöyle bir paket açıklandı; ‘Gelin dizilerde öğrendiğiniz Türkçeyi İstanbul’da 1 ay kursa giderek geliştirin. Hem tatil yapın, gezin, İstanbul’un tadını çıkartın hem de dil öğrenin’ dedik. Bunlar tabii çok kısa vadede yapılacak işler değil. Ama şimdi tohumları atılıyor. İleride de meyveleri toplanacak diye düşünüyorum.

Siz grup olarak hedeflerinizi koruyor musunuz bu yıl için?

Turizmciler için 2019 zirve yılıydı ve biz 2023’e girerken hedeflerimizi 2019 rakamlarını yakalamak olarak belirlemiştik. Sapanca ve Afyon’daki otellerimiz kendini ispatlamış tesisler olduğu için doluluklarla da belli doygunluklara ulaştık. Dolayısıyla orada hedefimiz ortalama oda fiyatlarını biraz daha yukarıya çekmekti. Çünkü maliyetlerimiz çok arttı. Enerjide yaklaşık yüzde 180’lere yaklaşan bir artışımız oldu, gıdada yüzde 85, içecekte de yüzde 70’ler civarında bir artış söz konusu oldu. Reçetedeki her malzeme bizler için çok önemli hale geldi. Ama biz bunları fiyatlarımıza aynı oranda yansıtamadık.

Ne kadarlık bir fiyat artışı yapabildiniz?

Yüzde 35 civarında bir artış oldu. Maliyetler üstümüzde baskı yaratıyor ama neticede sektöre gönül veren insanlar olarak taşın altına elimizi koymak durumundayız diye düşündük. Sektör geliştikçe bizler de gelişeceğiz.

Doluluklar nasıl?

Pandemi öncesi yıllık ortalamamız yüzde 75’ler civarındaydı. Fakat pandemiyle beraber bu rakamlar yüzde 55’lere kadar geriledi. Bizim tekrar pandemi öncesine gelebilmemiz için bir zamana ihtiyacımız olacak. Bu yıl yüzde 60’ların üzerinde bir doluluğa ulaşacağız. Ben aynı zamanda Türkiye Otelciler Birliği’nde de başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum. Ve orada sektörü genel anlamda görme imkânı yakalıyorum. Şu anda görüyoruz ki aslında İstanbul özelinde hava yolcu trafiğinde çok sıkıntı yok. Çünkü Türk Hava Yolları en fazla yolcu taşıyan hava yollarından bir tanesi. Transit yolcu sayısı yüksek. Ama ülkeye giren yolcu olarak baktığımızda orada biraz sıkıntı var. İstanbul’da doluluklar şu anda yüzde 40’lar civarında. Mesela nevruz turizmciler için çok önemli bir zamandır. Ama maalesef yabancılarda oluşan deprem korkusu nedeniye kötü geçti.

Avrupa’daki rakip ülkelerimize göre fiyat olarak ucuz muyuz hâlâ? Özellikle Yunanistan’la çok kıyaslama yapılıyor…

Sunduğumuz hizmet olarak, tesis kalitesi olarak Avrupa’daki pek çok ülkenin önündeyiz. Ama fiyat olarak maalesef yüzde 30-40 geride kalıyoruz. Onların üç yıldızlı otelinin fiyatı bizim beş yıldızlı otelimize denk gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Ülke imajımız arttıkça fiyatlarımız da yukarı çıkacaktır.

Antalya’ya yoğun bir Rus ilgisi var. Sizin Antalya’daki otelde turist profiliniz nasıl?

Biz tek pazara bağlı kalmak istemiyoruz. Tabiri yerindeyse sepetimizdeki yumurtaları biraz dağıtmak istiyoruz. Doğu Avrupa ülkelerinden misafirlerimiz var. Yeni girdiğimiz bir diğer pazar da İngiliz pazarı. Geçen yıla göre İngiltere’den gelen misafirlerimizde yüzde 120 artışımız var. Pazar çeşitlenmesi bizim için önemli. Rus popülasyonun artması oteller için bir avantaj getirebiliyor ama şehir hayatında insanlara da olumsuzluk yaratabiliyor. Şehirde hayat pahalılaşıyor. Ev fiyatları artıyor. Bizim müdür seviyesindeki çalışanlarımıza, bir diğer otelimizde sağladığımız bir konaklama imkânı var, son dönemde orası için talepler çoğalmaya başladı. Çünkü hakikaten yaşam şartları zorlaştı.