Rüzgârın kucağında kekikler arasında
Denizi de rüzgârı da dillere destan. Fazlası da var üstelik; kekiği, sakızı, şevketibostanı, kumrusu, taş evleri, altın plajları, yeldeğirmenleri, lavanta kokan sokakları... Üstelik her bahar otuyla da gezginleri kendine çekiyor... Hadi bu hafta sonu Alaçatı'yı gezelim...
Gözlerinizi kapattığınızda kekik kokularının sizi kucakladığı, rüzgârın gününüze taze bir nefes taşıdığı bu renkli mahalleye, Alaçatı’ya bu hafta beraber konuk olalım. Rüzgârın, güneşin ve denizin birbirini sımsıkı sardığı, yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu Ege mahallesi, eminiz sizlerin de gönlünü kazanacak. Kekiğinden lavantasına, begonvillerinden akşamsefasına kadar içinize işleyen kokuları, Alaçatı’nın kendine has rüzgârıyla tanıyacaksınız. Üstelik bu hafta sonu meşhur otuyla yakından tanışmanız da mümkün: 9. kez düzenlenen Alaçatı Ot Festivali, bugün başlıyor.
Alaçatı, İzmir’in batısında, Urla, Karaburun ve Ege Denizi ile çevrili bir yarımadada, Çeşme ilçesine bağlı küçük bir mahalle. Türkiye’nin önemli turizm destinasyonlarından olan Alaçatı, girişte misafirlerini sakız ağaçlarıyla selamlar. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında yan yana sıralanmış evlerini, onları saran begonvil ve diğer çiçeklerin kokusu eşliğinde seyreder; rüzgârın saçınızı okşadığını hissedersiniz. Hemen hemen yılın her ayı misafir ağırlıyan konuksever bir "ev sahibi" olan Alaçatı'da lavanta ve kekik kokuları da rüzgârla danseder...
Alaçatı’nın tarihi Arkaik döneme kadar uzanıyor. Anadolu tarihinde İyonya olarak anılan bölgenin tam merkezinde olan Alaçatı, Osmanlı döneminde Piyade veya Süvari Köyü olarak biliniyor. İsmini bölgeye gelen “Alacaat Aşireti”nden aldığı düşünülüyor. Ayrıca Antik dönemden bu yana yerleşim yeri olan Alaçatı için Agrillia, Alatsata isimleri de kullanılmış. 17. yüzyılda büyük bir sıtma salgınına yol açan bataklığı kurutmak için sadrazamın emriyle, Alaçatı’nın o en ünlü mahallesine ismini veren Hacı Memiş Ağa, Rum işçileri çağırarak bir kanal açtırmış. 1850’lere kadar liman kıyısında kurulu bir kasaba olan Alaçatı, denizden birkaç kilometre içeriye taşınmış ve açılan kanal limanı oluşturmuş. Rum işçiler, Alaçatı Limanı’nın bin metre kuzeyinde yeni Alaçatı’yı inşa etmişler. Yardıma gelen Rumlara köyden toprak verilmiş, onlar da 1850-90 yılları arasında şimdilerde Alaçatı’nın simgesi haline gelen taş evleri inşa etmişler.
Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda...
Alaçatı’da yılın yaklaşık 100 günü sıcaklık 30 derecenin üzerinde seyrediyor ve bölge, yaz aylarında ünlü “İmbat” rüzgârı sayesinde serinliyor. Ayrıca, dünyada pek ender bulunan sakız ağaçları, Türkiye’de sadece Alaçatı’da kök salabiliyor. Şu an yerel yönetimin koruması altında olan Alaçatı’daki sakız ağaçlarının özünden birçok şekilde faydalanılıyor, bu değerli ürün Alaçatı’daki mekânlarda dondurma, kahve gibi lezzetlere eşlik edip damaklarda farklı tatlar bırakıyor.
Alaçatı’nın ünlü yönlerinden biri de dar ve şirin sokakları. Ama, uyaralım, bu sokaklarda aklınıza kesinlikle topuklu ayakkabı giymek gelmemeli. Arnavut kaldırımlı sokaklar kuzey-güney yönünde güneşi az, rüzgârı ise bol alacak şekilde düzenlenmiş. Eğlence dolu gece hayatı, ilginç butikleri ve birbirinden eşsiz Ege yemekleriyle bu sokaklar size nostaljik zaman dilimleri yaşatmaya aday...
Bisikletle gezin...
İzmir'de bulunan Adnan Menderes Havalimanı'na yaklaşık doksan kilometre uzaklıkta olan Alaçatı mahallesi, epey dar sokakları nedeniyle özel arabanızla rahatça gezebilmeniz için pek de elverişli değil. Molanızda Alaçatı yerlileri gibi, siz de bisiklet kullanabilir ve oldukça küçük olan bu beldeyi rahatça gezebilirsiniz. Deniz sezonunda koylara ve plajlara ulaşmak içinse aracınızı kullanabilirsiniz, zira Alaçatı merkeze plaj ve koylar kısmen uzak bir mesafede kalıyor. Ayrıca Alaçatı’ya geldiğinizde koylar ve plajlar arasında tekne gezileri yapmanız da mümkün.
“Bir fotoğraf çekebilir miyiz?”
Alaçatı, ünlü taş evlerinin ve kendine özgü tarihi dokusunun bozulmaması için, 2006’da kentsel SİT alanı ilan edilerek koruma altına alındı. Evlere bu özel dokuyu Alaçatı taşı da denen pomza görünümlü taşlar veriyor. Yazın serin, kışın ılık olan bu evlerle süslü sokaklar, fotoğraf severlerin de gözdesi.
Yerinizi erkenden ayırtın...
Tatile gitmeden önce en hassas konulardan biri konaklamak oluyor haliyle. Şu sıralarda butik oteller epey revaçta. Alaçatı için 3-4 ay önce rezervasyon yaptırmanız şart. Tatil sezonuna otellerdeki yüzde 80’lere varan doluluk oranıyla giren Alaçatı, cepleri biraz yaksa da kimsenin vazgeçemediği yörelerden. Port Alaçatı civarında konaklamayı tercih ederseniz, plajlara kolay ulaşım sağlayabilirsiniz. Eğer Çeşme’de kalırsanız, Alaçatı bir saatlik mesafede sizleri bekliyor olacak.
Değirmenlere karşı günbatımını selamlayalım
Alaçatı yeldeğirmenleri 1800’lü yıllarda inşa edilmiş. Yılın yaklaşık 330 günü rüzgâr alan Alaçatı’nın yel değirmenleri, beldenin simgeleri arasında. Birbirinden farklı boyutlardaki değirmenler, her yıl binlerce misafiri ağırlıyor. Alaçatı’nın merkezinden biraz yukarıda kalan yel değirmenlerinin olduğu bölgede kafeler var. Buradan gündoğumunu ya da günbatımını izlemenizi öneririz.
Sörf tutkunlarının gözde destinasyonlarından
Kendine has rüzgârıyla sörf tutkunlarının uğrak noktalarından biri olan Alaçatı’nın bu özelliği 1990’lı yılların başında keşfedildi. O zamandan beri Alaçatı, sörf denilince akla gelen ilk yerlerden. Bölge ekonomisine ciddi kazanç sağlayan sörf turizmi kapsamında, bölgede yarışlar düzenleniyor. Sörf için en uygun tarihler eylül ve ekim ayları. Sörf tutkunları için hem Kitesurf hem de Windsurf eğitimleri de beldedeki merkezlerde veriliyor. Sakin kıyıları tercih edenler içinse çeşitli beach club’lar misafirlerini bekliyor. Ayrıca Alaçatı rüzgârı sadece bölge için değil, Türkiye için de ilklere sahip. Türkiye’deki ilk rüzgâr enerjisi santrali, 1998’de Alaçatı’nın Germiyan köyünde kuruldu.
Kumru'dan başka ne yiyeceğiz derseniz...
Alaçatı’ya gelmişken sakızlı dondurma yemeden sakın ayrılmayın. İzmir’in en güzel kumrusunun Alaçatı’da olduğu söylenir. Hacımemiş Mahallesi ve Kemalpaşa Caddesi’nde muhakkak Ege’ye özgü lezzetlerin tadına bakın. Kekikli, pul biberli ve zeytinyağlı yemekler sizi bambaşka tatlarla buluşturacak.
Akdeniz esintilerinin yer aldığı menülerde balık veya kırmızı et tercih edebilirsiniz. Bir midye ve kabak çiçeği dolmasının yanı sıra deniz börülcesi, cibez ve enginarı da kesinlikle tatmalısınız. Yemek sonrası ise, sakızlı Türk kahvenizi mutlaka için... Kahve sevmem diyorsanız, Alaçatı’ya özgü lavantalı limonatayı deneyimleyebilirsiniz.
Hacıemiş Mahallesi'ni ve Kemalpaşa Caddesi'ni turlayın
Alaçatı’nın ünlü ana caddelerinden olan Kemalpaşa Caddesi, yayaların kolay ulaşımı açısından taşıt trafiğine kapalı. Boydan boya aksesuar dükkânlarının, renkli butiklerin, kafelerin ve sanat merkezlerin olduğu caddede, 1944’ten bugüne gelen bir pastane de bulunuyor. Caddelerde mavinin her tonunu bulabilirsiniz, sandalyelerde, masalarda, örtülerde, tabelalarda... Hacımemiş Mahallesi ise adını Hacı Memiş Ağa’dan alıyor. Alaçatı’nın ünlü restoranlarının yer aldığı mahallede eğlenmek isterseniz, önceden rezervasyon gerekebilir. Ayrıca hediyelik eşya dükkânlarından Alaçatı’ya özgü motiflerdeki hediyelerinizi almayı da unutmayın.
Ot Festivali'nin odağında sarmaşık ve kuşkonmaz var
Ot Festivali Alaçatı’nın bir geleneği haline geldi. Ege otlarının sergilendiği, böreklerin, mezelerin, çeşit çeşit otlu yemeklerin ve reçellerin sunulduğu festivale ilgi her yıl biraz daha artıyor. Bugün başlayan ve 8 Nisan’da sona erecek olan 9. Alaçatı Ot Festivali bu yıl da Alaçatı sokaklarını renklendirecek. Festivalin bu yılki teması “Sarmaşık/ Kuşkonmaz” ise yörenin ünlü otlarından. Üstelik nisan, kuşkonmazın tam zamanı olarak biliniyor.
Festival biter bitmez, diğer sene için hazırlıklar başlıyor. Esnaf ve yerli üreticiler festivalde ürünlerini sergiliyor. Kadınlar tüm kış evde hazırladıkları ürünleri, festivalde kurulan stantlarda gelen ziyaretçilere sunuyor. Ot festivali, Çeşme turizmini de ekonomik anlamda olumlu etkiliyor. Festival, yerli üretici ve esnafın yüzünü güldürüyor. Tur firmaları, seyahat acenteleri ve uçak firmaları festival tarihinin açıklandığı günden itibaren çeşitli kampanyalar sunuyor ve rezervasyonlara başlıyor. Bu yıl da binlerce yerli ve yabancı turistin beldeye gelmesi bekleniyor. Festival kapsamında ot toplama ve en güzel ot yemeği yarışmaları da düzenleniyor. Seminerlerden yemek atölyelerine, yabani ot ve beslenme eğitimlerine kadar birçok etkinlik yapılıyor.
Akademisyen, aşçı ve yemek blogger'larının söyleşilerinin yanı sıra konserler de oluyor.