Özel bir ruh: Gökçeada

Herkesi zorlayan döviz kurlarının yükselişi Yunan Adaları’na seyahatlerimizi belki erteledi ama eğer özel bir ada ruhu keşfetmek istiyorsanız Gökçeada güzel bir alternatif...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

VOLKAN AKI

İtiraf etmem gerekirse beni çeken en önemli özelliği adanın henüz geleneksel ruhunu yitirmemiş olması... Tabii bunun içinde Ada Rumlarının taşıdığı yemekten sunuma, sohbete uzanan pek çok özellik de var. Adada Türkler ve Rumlar yüzyıllarca birlikte yaşamışlar... Aslında, çok spontane hareket ettiğimiz için, giderken beni neyin beklediğini de pek bilmiyordum. Sadece Gökçeada ya da yüzyıllar öncesinden gelen -benim sevdiğim- adıyla İmroz’u görme isteği ve pek çok kişiden duyduğum olumlu yorumlar vardı. Eskiden kalan Rum köylerini keşfedip denizin güzelliğini gördükçe sevgim büyüdü... Bir ara öyle bir hâle geldim ki yurtdışına çıkmıştım sanki... Sakinlik ve dinginlik de cabası...

İki halkın ortak ruhu...

Gökçeada aslında Çanakkale’nin bir ilçesi ve gitmenin en kolay yolu Kabatepe’den kalkan feribotlar. Arabayla geçmekte fayda var, çünkü ulaşım olanakları pek iyi değil. Modern feribotlar yaz-kış sefer yapıyor. Öğrendiğime göre çok kötü havalar dışında seferler çok fazla aksamıyor. Adanın küçük merkezi ve çarşısı belki de iki halkın en çok kaynaştığı bölgeler diyebiliriz. Diğer bölgeler biraz sanki ayrışmış gibi... Eski Rum evlerinin olduğu köyler benim için tabii birer bulunmaz nimet oldu... Oradaki eski ruh, birkaç restoran beni mutlu etmeye yetti. Ama yıllardır gelen ve iki halkın karışımından ortaya çıkan farklı bir ada ruhunun olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda ada dışından gelen ve bu ruha saygı duyan, kıymetini bilen bazı girişimcilerle bu ruh sanki tekrar canlanmış. Zaten Rum köylerinde dışardan gelenlere bir yer verirken çok dikkat ediyorlar.

“Adanın balkonu”nda...

Gezilecek yerler ve yapılacak çok şey var aslında. Benim için en özel yer orijinalliği en az bozulmuş olan Tepeköy... Sonradan öğrendim, “adanın balkonu” deniyormuş... Çünkü sürekli havadar ve esintili, üstelik yeşillikler içinde... Meydanda oturup bir kahve içmek bile oradaki ruhu solumanıza yetebilir. Ama bunlar küçücük köyler, öyle büyük şeyler gözünüzde canlanmasın. Umarım da kalabalıklaşmasın... Burada uğrayabileceğiniz birkaç, hatta söyleyeyim sadece üç restoran var. Rum tavernası havasını burada yaşayabilirsiniz. Oraya gitmişken, Pınarbaşı mevkiindeki hemen köyün girişinde yer alan tarihi çınarın bulunduğu alandan mutlaka manzarayı seyredin.

Güneşi nerede batıracaksınız?

Adanın diğer bozulmamış köylerinden biri Zeytinli. Daracık sokakları, güzel kafeleriyle farklı bir keyif... Burada yer alan kafeler zaman geçirmek için ideal... Tabii dibek kahvesi tabelalarda da, menülerde de dikkatinizi çekecektir. Tüm bu köylerde genelde arabaları biraz dışarda bırakmak gerekiyor, çünkü sokaklar çok dar. 1950’lerde Türkiye’nin en büyük köylerinden olan Dereköy çok özel bir yer... Fakat adanın ortasındaki bu köy neredeyse terk edilmiş durumda. Biraz canlanma belirtileri var, ama umarım bozulmadan canlanır. Ziyaret etmek ve olduğu gibi duran evleri görmek iyi bir alternatif... Adanın merkezine yakın iki köy de var. Birisi Eski Bademli; yeniden canlanmış, güzel kafeler ve butik otelller bulabilirsiniz burada. Diğer bölge ise Kale diye tabir edilen bölge... Bunlar birbirine yakın zaten. Kale güneş batırılan bölge olarak aklınızda kalsın. Yunan Adası olan ve Gökçeada’nın hemen yanında yer alan Semadirek’e doğru güneşi burada batırmak gerekiyor.

Aynı zamanda bir sörf cenneti...

Denize girmek için en ideal yer Aydıncık, eski adıyla Kefaloz Plajı, hizmet alabildiğiniz tek yer. Başka plajlar da var ama neredeyse bakir ve hiçbir tesis yok... Bir de şunu yazmak lâzım: Ada neredeyse yılda 300 gün rüzgâr alıyor. Bu yüzden bir sörf cenneti ve Kefaloz Plajı’nda da bazı sörf okulları var. Yıldız Koyu da merkeze yakın ve denize giriliyor. Yanında bir kafe ve kamping var. Yeni gelişmiş olan Yeni Bademli, pansiyonlar bölgesine yakın. Bu bölgeyi hiç sevmediğimi söyleyeyim... Adada hâlâ yaşayan bir kamping ruhu olduğunu da gözlemliyorsunuz. Pek çok yerde çadırlı insanları görmeniz mümkün... Son olarak Kale Köyü’nün hemen altında, kıyıda, bir liman ve balık restoranların bulunduğu küçük bir bölge var. Burası keyifl i birkaç mekânıyla gece için iyi bir alternatif.

Bu konularda ilginizi çekebilir