“Otelcilikte en önemli kıymetiniz insan”
Ailesi de bu meslekle uğraşan Fairmont Quasar İstanbul Genel Müdürü Kai Winkler, işlerinin tamamen insana dayalı olduğunu vurgulayarak, “Ekiplerinizi tanımanız, neyi nasıl yaptıklarını bilmeniz gerekiyor” diyor.
EMRE ALKİN
Eski Ali Sami Yen Stadı’nın yerinde bugün high-end otellerden biri duruyor. Kapısından her girdiğimde Metin Oktay’ın ağları delen şutunu ya da Turgay Şeren’in efsane kurtarışlarından birini görecekmiş gibi oluyorum. Fairmont Quasar otelinin Genel Müdürü Kai Winkler koyu bir Bayern Münih taraftarı olduğu için, sohbetimiz doğal olarak futbolla başladı. Dakikalar ilerledikçe genç yaşta elde ettiği başarıları ve Türk-Alman dostluğu adına verdiği çabaları dinleme şansı buldum. İstanbul ve diğer şehirlerde pek çok ortak tanıdığımız çıktı. Saygıdeğer Winkler, enerjisiyle İstanbul’a damgasını vuran dostlarımızdan biri olacak gibi gözüküyor. Paylaşmasak olmazdı.
Okuyucuların anlaması için mesleğinizi kısaca anlatır mısınız?
Elbette. 2016 yılının Ağustos ayından bu yana, Fairmont Quasar İstanbul’un genel müdürü olarak görev yapıyorum. Köklü bir otelcilik markası olan Fairmont’un Türkiye’deki ilk oteli olması nedeniyle marka açısından son derece stratejik bir yatırımdı, ülkeye olan güveni ortaya koyması bakımından da önemi büyük diye düşünüyorum. Açık ve çalışır durumdaki bir otelde genel müdürlük yapmakla, bir otelin açılışı sırasında genel müdür olmak arasında bazı farklar var. Örneğin normal bir operasyonda otelin; içindeki restoranlar, barlar, spa gibi alanlarla birlikte yönetimi söz konusu iken, açılış döneminde inşaatla ilgili kararlar, işe alımlar, satın alma ve otelin konumlaması gibi konular ön planda olur. Açılış sonrasından söz edecek olursak, bir otel genel müdürünün günlük temposu içindeki en önemli görevi, ortak hedeflere ulaşmak üzere ekibine liderlik etmek, onlara destek olmak ve idari işlerle misafir teması arasında bir denge bulmaktır. Misafirle temas, işimizin hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimiz son derece önemli bir kısmını oluşturur.
Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?
Doğrusu çocukluktan gelen bir motivasyon; çünkü otelciliğin içine doğdum desem yalan olmaz. Annemle babamın Almanya’da otelleri vardı ve otel işletmeciliği yapıyorlardı. Haliyle ben de otellerde büyüdüm. Hep bu işi yapmak istedim ancak belirli bir yaşa geldiğimde uluslararası markalarda, zincir otellerde görev almayı tercih ederek ailemden daha farklı bir alana yönelmiş oldum.
Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Tabii oldu, az önce de bahsettiğim gibi, onlar bu işin içinde olduğu için örnek almışımdır. Ama hiçbir zaman beni bu mesleği seçmem için zorlamadılar veya etkilemeye çalışmadılar. Sadece her ne yapmak istiyorsam onu yapmam konusunda destek oldular. Ve ben de bir anlamda onların yolundan gitmeyi seçtim.
“İnternet işimizi çok değiştirdi”
Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz?
Kesin karar verişim, liseyi bitirirken stajımı bir otelde yapmamla oldu. 17 yaşındaydım ve bir yerde staj yapmam gerekiyordu. Aklıma otelden başka bir yer gelmedi, çünkü otelcilik benim için zaten bir yaşam biçimi olmuştu bile…
Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?
Günümüzde çok önemli hâle geldi. Sadece sosyal medya değil, internet teknolojisi işimizi yapma biçimimizi bütünüyle değiştirdi ve gerek talepleri gerekse bizim geri dönüşlerimizi çok hızlandırdı. Diğer yandan, sosyal medya pazarlama departmanlarına yeni bir tanıtım kanalı da açtı. Şahsi olarak baktığımda da, dünyanın birçok farklı yerinde çalıştığımdan, değişik ülkelerde yaşayan dostlarımla temasta kalmamı sağlaması açısından çok memnunum.
“Hep var olacak...”
Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?
Başka bir meslek yaptığımı gerçekten düşünemiyorum. Ama böyle bir durum olsaydı, mutlaka yine uluslararası bağlantıları olan, farklı kültürlerden insanlarla birlikte çalışacağım ve lüks segmentte bir iş yapardım.
Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?
Özellikle sizin mesleğinizde... Otelcilik, en önemli kıymetinizin “insan” olduğu bir sektör. Ekiplerinizi tanımanız, neyi nasıl yaptıklarını bilmeniz gerekiyor. Bu nedenle deneyimlemek ve içinden gelmek çok önemli. O yüzden önce “tecrübe” diyeceğim. Ben de genel müdür olana kadar birçok bölümde, birçok farklı pozisyonda görev aldım. O yüzden de işlerin nasıl yürüdüğünü, iş arkadaşlarımın süreçlerini gayet iyi biliyorum, doğru kararları da ancak böyle verebilirsiniz.
Turizm alanında lisans veya lisansüstü eğitim almak tabii ki yararlı ve bir artıdır, ama şart değil. İlişkiler ise, iki yönden değerli; ilk önce işimizin ticari kısmı için. Bir diğer yönü ise, sektörümüzdeki doğru insanları tanıyıp onları işe alabilmek veya yeni yetenekler geliştirmek...
Tamamen insana dayalı bir iş yaptığımızı söylemiştim; bu nedenle kendi sektörümüzün içindeki ilişkilerimizi de sağlam tutmamız, doğru ekip arkadaşları bulmamız ve onları bünyemize alabilmemiz için iyi ve sağlam ilişkiler geliştirmek bir gereklilik.
Bu işte ekmek var mı? Varsa gençler ve girişimciler nereden başlamalı?
Kesinlikle var, çünkü; otelcilik asla ölmeyecek bir iş kolu; insanlar evlerinde değillerse, eninde sonunda başka bir yerde uyumak zorundalar. Gençlere lisans eğitiminden önce mutlaka otellerde staj yapmalarını, operasyonu görmelerini öneririm. İşin dinamiğini, neyin nasıl yürüdüğünü görmek ve bu tempoyu sevip sevmeyeceğine karar vermek için deneyimlemek en iyi yöntem. Ayrıca profesyonel hayattaki ilişkileri, ekiplere liderlik etmeyi de buralarda öğrenmeye başlıyorlar. Girişimciler de şunu akıldan çıkarmamalı; sektörümüzün temeli değişmese de, farklı konseptlere, yeniliklere, fırsatlara çok açık bir alan ve bunlar arasında çok başarılı olan örnekler var. Otelcilik sektörü yeni fikirlerle değişerek gelişmeye devam edecek.
Yıllar öncesinden gülümseten bir anı...
Hiç unutamadığınız bir anı var mı?
Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran... Çalışma hayatımdan değil, ama çok daha erken yaşlardan bir anım var. 7 yaşlarındaydım; ailemle tatile çıkmıştık. Kalacağımız otele geldiğimizde, resepsiyondaki görevli babama göl manzaralı odada konaklamak istersek, 20 euro bir ek ücret olduğunu söyledi, bu fiyat farkı ilgimi çekmişti. Babam kabul etti ve o odada kaldık. Sabah herkesten önce uyandım, pencerenin kenarında oturup gölü seyretmeye başladım. O sırada babam uyanıp yanıma geldi ve ne yaptığımı sordu. “20 euromuzu seyrediyorum baba” dediğimi hatırlıyorum! Sanırım otelciliğin ticari yönünü ilk keşfedişim bu yaşta ve bu olayla gerçekleşti diyebiliriz.
“Çocuklarım mesleklerini özgürce seçmeli”
İleride çocuklarınız bu işi yapsın ister misiniz? Neden olmasın?
Tabii ki isterim, ama zorlamam. Tıpkı benim gibi, onların da hür iradeleriyle hayatta ne yapmak istiyorlarsa onu seçmelerini isterim.
Değişimn yönü, ev sahibinden ekip liderine
Turizm sektörü dünden bugüne ne kadar değişti?
Çok değişti, bunda söz ettiğimiz internetin yaşamlarımıza girmesinin yanı sıra hem her şeyin hızlanması hem de bilginin kolay ulaşılır olması büyük etken oldu. Ama yine de bizim odağımız değişmedi, misafir her zaman odak noktamızda olmaya devam ediyor. Buna ek olarak, işimizin temeli olan basit bir prensip var; “yatacak bir yer ve yiyecek bir şeyler” sağlamak... Aslına bakarsanız bu değişmedi. Genel müdürün görevleri açısından bakarsak da, eskiden ev sahibi rolü daha ağır basarken, bugün birçok idari görevi yürüten ve ekiplere liderlik etme yönünde öne çıkan bir pozisyona evrildiğini düşünüyorum.
Yaptığınız işte küresel olarak öne çıkmış isimler veya kurumlar var mı?
Kariyerim boyunca hep ilham veren liderlerle çalışma şansım oldu. Bu gerçekten büyük şans, çünkü kişisel vizyonuyla öne çıkan isimler toplumumuzda giderek azalıyor. Çatı markamız olan Accor’un CEO’su Sebastien Bazin, vizyonu ve yaptıklarıyla gerçekten ilham veren bir lider.