Kalenin içinde zaman 'esnek'
Antalya Kaleiçi'nde zaman kavramınınızı kaybedebilirsiniz... M.Ö. 159'dan kalma surlarla Selçukluların eseri Yivli Minare, Hadrianus'un onuruna yapılan Üç Kapılar'la 1901 tarihli Saat Kulesi dipdibe...
NERMİN SAYIN
Kaş, Alanya, Finike, Kemer, Manavgat, Side, Aspendos, Perge, Belek, Köprülü Kanyon, Düden Şelalesi... Bu liste uzar gider... Kaçını gördünüz? Kaçında keyfini sürdünüz güneyin güzel kenti Antalya'nın... Buraların her biri başlı başına bir "Hafta Sonu Molası" olur ama, gelin biz bu hafta Antalya'nın merkezini, o yüzyılların birbirinin içinde eridiği, dolaşırken insanın yüzüne bir gülümseme konduran Kaleiçi'ni turlayalım kentimizi saran soğuk havayı ardımızda bırakarak...
Bir yandan denize sırtını vermiş surların, öbür yandansa bir zamanlar ne kadar kunt oldukları kalıntılarından bile anlaşılabilen kara surlarının çevirdiği; Bergama Kralı II. Attalos tarafından M.Ö. 159'larda kurulan Kaleiçi; cıvıl cıvıl mekânları, butik otelleri, renkli ve neşeli sokaklarına rağmen, gezeni bugünden koparıp mazide seyahat ettiren eşsiz bir büyüye sahip. Daracık sokaklar, aşağı indiniz mi karşınıza tüm görkemiyle çıkıveren liman, mavinin Akdeniz versiyonu, çoğu korunmuş; aslına uygun restore edilmiş rengarenk cumbalı evler ve bu küçücük alanın önemini kat be kat artıran birbirinden özel tarihi eserlerle Kaleiçi, her sokağını görmeden "Antalya'yı gördüm" diyemeyeceğiniz bir bölge...
Bir kere modern Antalya'nın dahi simgesi olmuş iki tarihi anıt hemen yanıbaşınızda. İlki, kapağımızda bir kanadını kullandığımız Hadrianus Kapısı ki halk ona genelde Üç Kapılar diyor... Yaşlanmamış, yıllandıkça havası artmış güzel bir kadına benzeyen bu kapı, ta 130 yılından beri Antalya'nın "giriş noktası." İşte bu zamanın sararttığı işli beyaz mermer kapıdan girdiniz mi, günün koşuşturmasını, modern Antalya'da yaşanan olağan hayat gailesini geride bıraktığınızın resmidir! Korint üslubuyla yaratılmış sütunlarıyla bir zamanlar antik çağın en önemli hükümdarlarından Hadrianus'un kenti ziyareti için yapılmış bu kapı, bir tür zaman makinesi âdeta... Önünüzde uzanan 19. yüzyıl odaklı Antalya evlerinin süslediği dar sokaklardan devam... Belki de önce sağa doğru gidip kentin bir başka yüzyıldan kalan diğer simgesini, Yivli Minare'yi görmelisiniz... Yolda karşınıza 1901'den kalma, Sadrazam Küçük Sait Paşa'nın II. Abdülhamid için diktirdiği Saat Kulesi çıkacak. Bu yapının surlara uyumunu düşünürken attığınız birkaç adım sizi Yivli Minare'ye getirdi bile işte... Yanındaki küçük ve serin meydandaki Atabey Armağan Medresesi'nin bugüne ulaşmış kapısı, onun hemen karşısında bugün hediyelik eşya satılan keyifli bir çarşıya dönüştürülmüş bir başka medrese, görkemini hayal ettiğinizde bugün bile heyecanlanacağınız Kesik Minare'nin hemen yanındaki açık hava müzesi, kiliseden dönüştürülen Sultan Alaaddin Camii ve hamamlar, Kaleiçi'ndeki başlıca duraklarınız olsun... Hadi yola devam...
TURUNÇLU BİR BAHÇEDE MOLA VERİN!
Anadolu'da tarihi evlerine sahip çıkarak turizm için cazip gezi rotaları oluşturan örnekler mevcut bildiğiniz gibi: Safranbolu, geçen haftalarda beraber gezdiğimiz Birgi ve Odunpazarı ilk akla gelenler. Antalya'nın Kaleiçi bölgesi de bu örneklerin yanına rahatça eklenebilir.
Hemen hepsinin bir önündeki dar sokağa, bir de arkadaki bahçeye açılan iki cephesi bulunan bu güzel evler, Antalya'da butik otel, pansiyon, kafe ya da hediyelik eşya dükkânı gibi işlevlere de sahip. İlk yapıldığı yıllarda, giriş katları genelde kiler ya da mutfak gibi bölümlere, üst katlarıysa oturma, yatak ve misafir odalarına ayrılan evlerin çoğunda cumba da var. Bu arada, aralarındaki dar sokaklarda ağır aheste yürümenizi, detayların farkına vararak keyfini çıkarmanızı da öneririm. Hiç ummadığınız bir duvarda yarısı yıpranmış bir kalem işi ya da taşa oyma bir desen çıkabilir karşınıza çünkü. Kafeye ya da lokantaya dönüştürülmüş olanlardan birinde soluklanıp çoğu portakal, turunç ya da mandalina ağaçlarıyla süslü bahçelerin keyfini biraz olsun sürmekte de fayda var. Belki Antalya'ya özgü en sevilen lezzetlerden olan tahinli piyazı yedikten sonra verirsiniz bu molayı, kimbilir... Buralarda, bu zarif evlerde bir zamanlar yaşanan hayatlara dair ayrıntılarsa yalnızca hayalgücünüzle sınırlı!
"YAŞAYAN" BİR ANTALYA EVİ
Kaleiçi'nin mutlaka görmeniz gereken duraklarından biri Suna & İnan Kıraç Akdeniz Araştırmaları Merkezi (AKMED) bünyesindeki Kaleiçi Müzesi. Kıraçlar, eski Antalya'nın merkezindeki tescilli bu iki binayı restore ettirip 1996'da ziyarete açtılar... Binayı öncelikle dışları görüp hayran olduğunuz eski Antalya evlerinin içi nasılmış, onu anlamak için görmelisiniz. Üstelik içeride sizleri, bu geleneksel evde sıradan veya özel günleri tasvir eden zevkli yerleştirmeler de karşılıyor. Bu yerleştirmelerde en sevdiğim ne biliyor musunuz: Evin sarman kedisi dahi unutulmamış! Aynı bahçedeki Aya Yorgi Kilisesi'ne de uğramayı ihmal etmeyin. Kaleiçi'ndeki bilinen 5 Ortodoks Rum kilisesinden biri olan Aya Yorgi, nüfus mübadalesiyle cemaatini kaybedince harap hale gelmiş.
Ama işte şimdi özenli bir restorasyonla sergi salonu olarak hizmet vermekte Antalya'ya. Kilisede müzenin bazıları çok özel parçalar olan "Çanakkale Seramikleri Koleksiyonu"nu görmek mümkün. Bahçesindeki narenciye ağaçlarıyla Suna & İnan Kıraç Akdeniz Araştırmaları Merkezi ise Antalya'ya dair çalışmak isteyen araştırmacılar için vazgeçilmez bir bilgi evi.
Sanat durağında...
Kaleiçi'ne kadar gelmişken, hemen yakınındaki kısmen yeni bir sanat vahasına da uğrayın mutlaka. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'nın kurduğu Antalya Kültür Sanat'tan bahsediyorum. ATSO eski hizmet binasında yer alan komplekste sanat sezonu, 21 Ekim'de "Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden Yapıtlar-Karşılaşmalar" sergisiyle açıldı. "En İyi Sosyo-Kültürel Yapı" ödüllü bu rengarenk binayı tüm sanatseverler keşfetmeli.
Attalos'a selam, yola devam
Antalya'nın, bu güzel kentin kurucusu M. Ö. 200'de Pergamon'da (bugünkü Bergama) doğan II. Attalos. Kendisine itafen Attalia adıyla bu güzel kentin temelini atan Attalos Hanedanı'nın ünlü hükümdarının görkemli bir heykeli, bugünün Antalya'sının âdeta tam ortasında duruyor. Öyle vakur ki kurduğu kentten memnun olduğunu anlayabiliyorsunuz. Fakat yüzünde gizemli bir ifade de var; "Ben kurarken buralar hep boştu!" der, gibi... Ona da bir selam edin.
Onlar, bu diyarın en uzun boyluları
İşte önde 38 metrelik Yivli Minare; o, 13. yüzyıldan beri burada, bir Selçuklu eseri... Kaidesi kesme taştan, gövdesi tuğla ve çiniden, 8 adet de yivi var. Pek zarif... Arkasında 14 metrelik Saat Kulesi, minareye 1900'lerden bu yana yoldaşlık eden diğer bir selvi boylusu Antalya'nın. Her ikisini bir arada görmek istiyorsanız, Cumhuriyet Meydanı'na çıkmalısınız. Meydandaki, heykeltraş Prof. Dr. Hüseyin Gezer'in 1964'te, Antalya halkının bağışlarıyla yaptığı Ulusal Yükseliş Anıtı'nı da görmelisiniz. O ise 6 metre.
Yemyeşil EXPO'yla bir salon da kazandık
Bildiğiniz gibi Antalya, "Çiçek ve Çocuk" temasıyla düzenlenen EXPO 2016'ya ev sahipliği yaptı bu yıl. 30 Ekim'de fuarın sergi alanı sona erecek, 29 Ekim'de ise Tarkan, Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Expo ziyaretçilerine ücretsiz bir konser verecek. EXPO dolayısıyla Antalya, yeşile doyabilecekleri bir alan ve Film Festivali, Piyano Festivali gibi uluslararası etkinliklerini keyifl e takip edebilecekleri nitelikli bir salon da kazandı.
Oyuncak tarihinde bir gezintiye çıkın!
Antalya'ya çocuklarınızla geldiyseniz uğramanız gereken bir adres daha var: Sunay Akın'ın danışmanlığında hazırlanan Oyuncak Müzesi. Limanın karşısındaki bu sevimli müzede, oyuncağın tarihine çıkacağınız yolculukta çocuklarınız kadar sizler de eğlenebilirsiniz. Bahçesinde Red Kit'le birlikte Daltonları içeriye atmanın gururunu yaşayan Rin Tin Tin'i de görün.