Huzur fısıldayan bir masal

Gölyazı, fotoğraf meraklıları için adetâ bir cennet. Bir leyleği antik dönemden bir eserin önünde uçarken çekebileceğiniz gibi, eşsiz bir günbatımı karesi de yakalayabilirsiniz.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Koşuşturmadan yorulmadınız mı? Saate bakmayacağınız birgüne hasret değil misiniz? Zamanın durduğu, durmasa bile Antik Yunan'la Osmanlı'nın modern hayatla karıştığı birkaç saate? Tarih ve doğa şöyle kolkola girseler de sakin bir masal anlatsalar size, ne dersiniz? Gölyazı olsa hatta masalın adı...

İlginizi çektiyse vaadim, devam edelim! Bu haftaki rotamız belli: Bursa-Karacabey yolunun 35. kilometresinde, yolun 6 km güneyinde bulunan Gölyazı... Uluabat Gölü'nün doğu ucunda karaya ince bir bağlantısı olan yarımadanın üstünde kurulan bu güzel kent, huzurun diğer adı, adetâ... Öyle bir yerdeyiz ki kışın sular yükseldi miydi, artık bir ada... Hatta şu bahar günlerinde, yazın yürüme yolu olan kıyı şeridininin ve o bölgedeki ağaçların gölün suyuyla vedalaşmakta olduğuna da tanık olabilirsiniz.

Bilinen tarihi MÖ 5. yüzyıla kadar uzanan bu güzel beldenin antik ismi Apollonia... Evet, bildiniz Apollon'un kenti! Eski Yunan'da sanat, müzik, güneş ve ateş tanrısı, ayrıca bir kahin! İsabetli bir kehanet olmuş Gölyazı'ya "yerleşmek!" Apollon için... Ada ve anakara üzerindeki Zambaktepe'yi kapsayan antik kent dolayısıyla hangi yöne dönseniz tarihle yüz yüze geliyorsunuz. Hatta, bundan 40-50 yıl önce hızlıca bir rüzgâr çıksa, toprağı kaldırır, antik sikkeleri savururmuş Gölyazı'nın sokaklarında. Zambaktepe demişken... Gezmeden önce Zambaktepe'den, karşınızda narin boyunlu bir lale gibi uzanan Gölyazı'ya doya doya bakın! Bulunduğunuz yer, aslında bir antik tiyatro. Uluabat Gölü'ne ve Gölyazı'ya nazır bu tepede her bahar uçurtma şenlikleri yapılıyor. Yeşile bakan gölle masmavi göğün buluştuğu bu tepeyi, bir de o zaman görmek lâzım.

Vaktizamanında bir liman kenti olan Gölyazı'nın bugünkü yerleşim yeri, halen bir km uzunluğundaki antik surların içinde yer alıyor. Simitçi Kale denilen kalıntı, kalenin ne kadar görkemli olduğunu bugünün gezginine anlatmak için fotoğrafl anmayı bekliyor adetâ.

Gölyazı'yı yıllar sonra rastlanılan eski bir dosta sarılmış gibi kavrayan Uluabat Gölü'nün üzerinde irili ufaklı adacıklar mevcut. Burada daha fazla misafir ağırlamak ve tarihi değerini yüceltmek için çaba gösteren Nilüfer Belediyesi'nin adalarla ilgili hoş projeleri var. Ama onlar yarının Gölyazı'sının güzellikleri olacak, biz bugüne dönelim, her yanı farklı bir tarihi fısıldayan bir beldede bugüne dönmek ne kadar mümkünse!

Osmanlı zamanında sadece ada üzerine çekilen Gölyazı'da 1300'lerden Mübadele'ye kadar genelde Rumlar yaşamış. Bugün hemen her birinin fotoğrafını çekmek isteyeceğiniz Gölyazı evleri de elbette onlardan yadigâr. Bazıları aslına uygun olarak yenilenen evler ve tabiatın güzelliği, doğal bir plato yaratmış. Sinemacılar da bunu ıskalamıyorlar tabii. Örneğin bir ara pek çoğumuzu ekrana bağlayan "Güneşi Beklerken" dizisinin ilk bölümü Gölyazı'da çekilmiş...

Beldede anılarınıza katabileceğiniz en güzel etkinlikse, adanın dolayında, "nilüferlere giden" gelin gibi süslenmiş bir kayıkla yapacağınız göl turu... Uluabat Gölü, önemli sulak alanlardan olma vasfıyla 2001 yılında Ramsar statüsü kazanmış ve Yaşayan Göller Ağı'na dahil olmuş... Üstelik gün doğarken ve batarken manzarasına doyum olmuyor... Göl turundan sonra da artık bir balığı hak ettiniz... Yenilenmiş olarak hayatınıza dönebilirsiniz!

YELDEĞİRMENİ KARŞILIYOR

Gölyazı’nın geldiniz mi, "kapıda" sizi, bugün bir okul bahçesinde kalan Yeldeğirmeni karşılıyor. Enteresandır, civarda başka Yeldeğirmeni yok. Yığma taş ve kerpiç kullanılarak inşa edilen Osmanlı dönemi eseri yakın zamanda restore edildi. Restorasyon projesi, Tarihi Kentler Birliği’nden ödüllü... 6 metrelik çap üzerinde silindir şeklinde yükselen değirmen tam 5 metre! O, bugün bahçesinde bulunduğu okula gelen çocukların en iyi arkadaşı...

Leyleği havada gördüğümün resmidir!

Gölyazı'da kaç tane leylek gördüm, bilmem, saymadım! Merak etmeyin, görev tamam, havada da gördüm, gezip gezip “Hafta Sonu Molası”nda size de anlatacağım... Leylekler Gölyazı'yı çok seviyor, ne de olsa burada kendilerine özel bir şenlik var... Bahar aylarında gerçekleştirilen şenlik, bu “evcilleşmiş” kuşlarla başka hiçbir yerde kolay kolay bulamayacağınız bir sosyalleşme sağlıyor. Evet, buranın leylekleri sosyal. Biri bana adetâ poz verdi, baksanıza... Hatta Gölyazılılardan öğrendiğime göre, zaman zaman fazla yaklaşmadan yanınızda yürüdükleri de oluyormuş. Ben o şerefe nail olamadım. Artık bir dahaki sefere...

Mis gibi köy ekmeğiyle taptaze turna balığı

Gelelim hediyelik meselesine... Gölyazı'da çok fazla hediyelik alternatifiniz yok, elinizde kalan en tatlı anılar fotoğrafl arınız olacak. Yine de Gölyazı Balıkçı Kadınları Yardımlaşma Derneği stantlarına uğramanızı öneririm. "Gölyazı" yazılı ürünler bulabilir, hanımların elceğizleriyle yaptığı çiğ börek, lokma ve gözlemelerden yiyebilirsiniz, yanında da mis gibi çay ve göl manzarası! Daha ne olsun! Ayrıca Gölyazı’nın ev ekmeği de pek leziz. Ziyaretçilerin aldığı şeylerin başında da balık ve ekmek geliyormuş zaten. Balık demişken; Gölyazı’daki mekânlarda turna, yayın ya da sazanın tadına da mutlaka bakın...

700 yılın tanığı

Gölyazı’da sizi onlarca anıt ağaç bekliyor, en ünlüsüyse Ağlayan Çınar. 700 yıllıkmış, dile kolay! Bu çınar ekildiğinde, Fatih'in İstanbul’u almasına 137 yıl varmış! Ağlayan Çınar o kadar büyük ki bir meydanı başlı başına kaplamış. Yalnız öyküsü epey hüzünlü: Birbirine âşık bir Türk'le Rum’un Mübadele’yle ayrıldığını görünce, ağlamaya durmuş... Bugün koyu gölgesi yaz ziyaretçilerinin sığınağı. Yanına da çiçek ekilmiş bir sandal koymuşlar ki tam fotoğrafl ık.

Bugüne ulaşan tek kilise

Hemen girişteki Aziz Panteleimon Kilisesi, Yunan klasik mimarisine ilginç bir örnek. Başarılı bir şekilde restore edilmiş, harika bir akustiği var ve içinde etkinlikler düzenleniyor... Dünyanın pek çok ülkesinde güzel bir alışkanlık var. Farklı ülkelerden yazarların kültür-yazıevlerinde belli bir süre konuk edilerek, orada bir eser yaratması sağlanıyor. Bu şirin kent de aday yakında yaratılacak yapıtlara. Kilisenin yanındaki Göl Yazıevi’nin bir işlevi de bu.

Bu konularda ilginizi çekebilir