Hem çok uzak hem çok yakın
Bir yanda koca bir tarihin ihtişamını, diğer yanda hızlı yaşanan modernleşmenin karmaşasını yansıtan Seul, sanki her adımda kıyafet değiştiriyor...
DİDEM ERYAR ÜNLÜ
Sizin için hiçbir anlam taşımayan şekilleri okumaya çalışmak ve herkesin yabancı olduğunuzu kolaylıkla anlaması…
Seul’de olmanın ilk iki şartı bu. Sonrasında ise tapınaklar, neon tabelalar, boşalmayan sokaklar, her bir mağazadan sokağa yayılan müzik, sokak yemekleri, kozmetik mağazaları, yüzü maskeli gençler, sakuralar, dev yapılar, tarihi binalar, saraylar…
Dün ile bugünün iç içe geçtiği, geçmişin yok edilmeden korunduğu, geleceğin ise yaşam alanlarını çirkinleştirmeden inşa edildiği bir şehir Seul.
25 milyona yakın nüfusu ile dünyanın en kalabalık 13. şehri.
Tokyo, New York ve Los Angeles ile birlikte dünyanın dört büyük metropolünden biri..
Güney Kore’nin kuzey batısında, Han Nehri kıyısında konumlanan şehir, nehir limanı özelliği sayesinde tarih boyunca hanedanlıklara başkentlik yapmış. Binlerce yıl öncesine dayanan gelenek ve kültürü ile son on yılda dünyanın en sanayileşmiş ülkelerinden biri haline gelen Güney Kore’nin başkenti Seul, bugün ülkenin tarih, kültür, teknoloji, bilim ve eğitim merkezi konumunda. Bir yandan UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan önemli yapılara, diğer yandan Samsung, LG gibi kendi insanlarının yarattığı dünya devlerine ev sahipliği yapıyor.
Benim Seul ziyaretimin nedeni ise kızım Ada’nın K-pop tutkusu aslında. Ama bu ziyarette Güney Kore ve Kuzey Kore arasında yıllar sonra gerçekleşen tarihi barışmaya şahitlik etmek de varmış...
K-pop, son dönemde Güney Kore hükümetinin “yumuşak gücü” olarak tüm dünyada etkisini hissettiriyor. Kore popu, sadece küreselleşmenin sıradan bir sonucu değil, Kore’nin dünya genelinde özellikle de gençler arasında etkili olmak için ön plana çıkardığı bir kültürel güç modeli. K-pop rüzgârının ne derece etkili olduğunu anlamak için Seul’de biraz gezinmek yeterli. Zaten, İstanbul'dan 11 saatlik uçuşun ardından Incheon Havaalanı’na iner inmez, tüm bilboardlarda K-pop gruplarının afişleri dikkatinizi çekiyor. Şehir merkezine adım attığınızda ise alışveriş merkezlerinden sokak satıcılarına kadar her yerin K-pop gruplarının posterleri, hediyelik eşyaları, CD’leri ile sarılmış olduğunu görüyorsunuz... Sakuraların sakinliğinden Gangnam’ın karmaşasına
Aslında bize hem çok uzak, hem de çok yakın bir şehir Seul.
Bir yanda koca bir tarihin ihtişamını, diğer yanda hızlı yaşanan modernleşmenin karmaşasını yansıtıyor ve sanki her adımda kıyafet değiştiriyor. Ne sakuraların gölgesindeki sarayları ne kalabalık ve gürültülü dar sokakları ne de modern binaları birbirine benziyor. Seul, aynı İstanbul gibi tek bir şehirde, çok farklı yaşam alanları ve farklı zaman dilimleri sunuyor.
500 yıl Joseon Hanedanlığı’na başkentlik yapan şehir, o döneme ait saraylarını ve rengârenk bahçelerini koruyor. En önemli saraylarından biri olan Changdeokgung UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Seul’de turistlerin en önemli uğrak noklarından biri olan Bukchon Hanok Village ise, Kore’nin geleneksel evlerinin bulunduğu bölge. Joseon Hanedanlığı’na ait evler bugün, galeri, mağaza ya da küçük otellere dönüşmüş durumda. Ama köyün sokaklarında gezerken, o dönemin mistik havası hâlâ hissediliyor. Bunda, geleneksel kıyafetlerle sokaklarda dolaşan genç kız ve erkeklerin etkisi de var tabi ki. Bukchon Hanok Village’ın sokaklarından ileri doğru baktığınızda ise, beton binalar ve gökdelenlerle göz göze geliyorsunuz. Seul’un her noktasında olduğu gibi, eski ve yeni yine iç içe geçiyor.
Asya’nın en büyük alışveriş merkezlerinden biri...
Yeni, eskiye göre daha kalabalık, daha gürültülü. Geniş bir yüzölçüme sahip olan Seul’un sokakları geç saatlere kadar yaşıyor, çünkü insanlar eğlenmeyi seviyor. Ve özellikle de alışveriş yapmayı. Öyle ki sokakları dolduran 8-10 katlı alışveriş merkezleri yetmemiş, metro girişlerinden altgeçitlere kadar her boş alan değerlendirilmiş.
Alışveriş çılgınlığının en yoğun hissedildiği bölgelerden biri Gangnam. Psy’ın “Gangnam Style” şarkısı ile tüm dünyanın tanıdığı bu bölge, Asya’nın en büyük alışveriş merkezlerinden Coex’e ev sahipliği yapıyor. Coex’in içindeki dev kütüphane ise herhalde konumu itibariyle benzersiz. 2 bin 800 metrekareye yayılan ve 50 bin kitaba sahip olan Starfield Kütüphanesi geçen sene kurulmuş ve ülkedeki birçok alışveriş merkezinin sahibi Shinsegae Şirketler Grubu tarafından işletiliyor. Kütüphanede ekonomiden sanata, edebiyattan bilime her tür kitap bulunuyor.
İsteyenler tabletlerinden kitabın elektronik versiyonunu yükleyebiliyorlar. Kütüphanede 200’ün üzerinde koltuk var. Kitapları dışarı çıkarmak yasak, ama gün boyunca oturup istediğiniz kitabı okuyabiliyorsunuz.
Herkese açık olan bu dev kütüphanenin alışveriş merkezi içinde ne işi var diye soracak olursanız, cevap basit: 2014 yılından bu yana ziyaretçisi azalan Coex’e daha fazla insan çekmek…
“Shinsegae” Korece “Yeni Dünya” anlamına geliyor. Nitekim, Shinsegae Şirketler Grubu’nun ülke geneline yayılan alışveriş merkezleri, moderleşmenin simgesi haline gelmiş durumda. Şirketin Busan’da bulunan alışveriş merkezi dünyanın en büyüklerinden biri... Seul’un önemli bir diğer alışveriş bölgesi ise her daim kalabalık sokakları ile Myeong-dong. Gangnam’a kıyasla daha orta halli bir bölge olan Myeong-dong hem hava kararmadan hemen önce sokağı doldurmaya başlayan sokak yemeği tezgâhları, hem de kozmetikten giyime sonsuz seçenek sunan mağazaları ile tam bir Uzakdoğu resmi çiziyor. En önemli özelliği ise her dükkândan sokağa yayılan müzik sesleri.
Myeong-dong aynı zamanda Seul’un kozmetik cenneti. Popüler kozmetik markalarının mağazaları asla boşalmıyor. Seul, her bölgesinde farklı bir kıyafete bürünüyor. Kent, kendi yarattığı dev markalarla, en gelişmiş Avrupa şehirlerini bile geride bırakabiliyor. Tüm Seul'e yayılan 250 kilometre uzunluğundaki metro ağı ise günde 8 milyondan fazla insanı, yeniden eskiye, eskiden yeniye taşıyor...
Seul’de asla aç kalmazsınız, tabii ki mutfağını seviyorsanız…
Pirinç, Kimçi ve Gochujang; Kore Mutfağı’nın temel malzemelerini oluşturuyor. Nerede yemek yerseniz yiyin, masaya mutlaka acılı lahana, turp turşusu Kimçi, bir kase yağsız ve tuzsuz pirinç acı biber sosu Gochujang geliyor. Bizden farklı olarak Kore mutfağında ekmek yok. Çorbaları ve yemekleri bol acılı ve soslu. Sebzeleri ise çok fazla pişirmeden tüketmeyi tercih ediyorlar. Kore mutfağında öne çıkan diğer yemekler ise kızarmış tavuk ve Kore usulü ızgara et.
Şehrin bir çok yerinde bulunan barbekü restoranları, bizdeki kendin pişir kendin ye yöntemine benziyor. Çiğ etleri, masanın ortasında bulunan ızgaralarda kendiniz pişiriyorsunuz. Ülkenin pirinç ve balık ağırlıklı mutfak kültüründe, kurutulmuş kalamar oldukça ön planda. Sokakta satılan geleneksel Seul yemeklerinden bazıları şunlar:
- Ddeokbokki: İçinde acı biber sosu Gochujang bulunan pirinç keki kavurması. Sokaktaki yemek tezgâhlarında 3 bin Won’a (Yaklaşık 12 TL’ye) satılıyor.
- Eomuk: Balık keki olarak tanımlanıyor. Sosuna soğan, havuç ve biber konuyor. Kesilerek çorba şeklinde ya da şişe geçirilerek servis ediliyor. (Fiyatı 3 bin Won)
- Gimbap: Sushi’nin Kore versiyonu. Rulo şeklinde hazırlanan Gimbap, sushi gibi kesiliyor. İçine sosis ve yumurta konuyor. Ruloların fi yatı 3 bin Won.
- Tornado Patato: Kızarmış ve şişe geçirilmiş kalın patates cipsleri.
- Mandu: Deniz ürünleri ile yapılan bir börek. Sokakta tanesi 3 bin Won’a satılıyor.
Eski saray yemeği hala revaçta
Güney Kore'nin geleneklerine bağlılığı gastronomi kültüründe de kendini hissettiriyor.
- Ganjanggejang: Buzdolabında dondurulan pişmemiş yengeçler, soya sosunda fermante ediliyor. Sonrasında ise farklı baharatlar ve sebzelerle süsleniyor.
- Sundubu Jjigae: Kimchi turşusu ve Tofu peyniri ile hazırlanan sulu, acı ve baharatlı güveç yemeği.
- Bulgogi: Soya sosunda bekletilmiş biftek yemeği.
- Bibimbap: Eski bir saray yemeği olarak bilinen Bibimbap, yağsız ve tuzsuz pirinç, sebze, et ve Gochujang sosu karışımı ile yapılıyor.
Kedi kafeler
Seul’daki “kedi kafeler”, insanın kedi sahibi değil, kedinin "insan sahibi" olduğunu kanıtlar nitelikte. Seul genelinde 4-5 tane olan bu kafelerde kediler rahatça dolaşıyor, müşterilerden hiç rahatsız olmuyor. Bazı kafelere girmek için hijyen açısından ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekebiliyor. İçeri girdikten sonra kedileri sevmek serbest.
Zaha Hadıd tasarımı
Dongdaemun Design Plaza, Seul’un mimari açından etkileyici yapılarından birisi. Ünlü mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan bina, 2013 yılında tamamlanmış. Binanın dış cephesinde 45 bin 133 alüminyüm panel kullanılmış. Kore tasarım endüstrisinin simgesi olarak değerlendirilen Dongdaemun Design Plaza, yıl boyunca uluslararası tasarımcıları bir araya getiren birçok farklı etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Plaza, asla uyumayan Dongdaemun çarşısının hemen yanında konumlanıyor ve bölgedeki alışveriş merkezleri gibi 24 saat ziyarete açık. Bu arada, ünü tüm dünyaya yayılmış olan Dongdaemun Design Plaza, 2015 yılında New York Times’ın “Görülmesi Gereken 52 Mekân” listesinde yer aldı. Aynı yıl, Instagram’da Güney Kore’nin en fazla tag’lenen bölgesi oldu. Şu sıralar ise Van Cleef&Arpels mücevher sergisine evsahipliği yapıyor.
İdol fabrikaları
K-pop, Güney Kore için bir hayat tarzını, yeni ve özgür bir dünya görüşünü temsil ediyor. Ekonomik ve kültürel bir “güç” olarak değerlendiriliyor ve Güney Kore Kültür Bakanlığı tarafından destekleniyor. Big Hit, JYP Entertainment, SMTown Entertainment gibi çok sayıda eğlence şirketi “idol fabrikaları” olarak çalışıyor ve başarılı gençleri sanatçı olarak eğitiyor. Bugün dünya genelinde milyonlarca genç K-pop dinliyor. NCT, Got7, The Rose, BTS gibi gençlerin oluşturduğu gruplar dünya müzik listelerine üst sıralardan giriyor, Youtube'da milyonlar tarafından izleniyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde BTS'in Youtube'da yayınlanan klibi 24 saat içinde 25 milyon kişi tarafından izlendi. Belki de sınırları ortadan kaldırma sırası K-pop’ta. Dünya müzik otoritelerinin de dediği gibi, gençler Top- 100 listelerinde yeni gruplar görmek istiyor. K-pop da bu değişime liderlik edecek en güçlü aday konumunda.