Dün ve yarın Eskişehir'de kol kola

Eskişehir'de gezginleri tarih kokan sokaklar kadar, ziyaret edeni sanat ve bilime yakınlaştıracak tematik parklar, lületaşı ve cam gibi bölgenin kültürüne sahip çıkan müzeler de karşılıyor...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Özellikle Frig eserlerinin yer aldığı Arkeoloji Müzesi'ni gezerken Yunan mitolojisinden Apollon aklıma geliveriyor, burayı görse severdi, diyorum kendi kendime... Nasıl sevmesin sanatın tanrısı; Eskişehir'de kültür ve bilim başköşede... Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin misafiri olarak sanat solunan bu şehirdeyiz "Hafta Sonu Molası" nda... Hadi yola koyulalım o zaman...

İlk durak Odunpazarı

Eskişehir'e gelen seyyahın yolunun ilk düşeceği yer cumbalı tarihi evlerinin yarattığı albeniyle Odunpazarı. Vaktizamanında burada odun satılırmış. Merkezindeki odun dolu at arabası, o günlerden yadigâr sanki... Bugünün Odunpazarı'na geldiğinizde, restore edilip rengarenk boyanmış evlerin arasında bir film setine düştünüz zannedebilirsiniz. Eskiden lületaşı, bakır ve demir ustalarının yerleştiği bölgede, bu gelenek azalarak da olsa sürüyor. Kentin simgelerinden lületaşı sık sık karşınıza çıkıyor, dededen babadan bu yöreye özgü taşı konuşturmayı bilen ustaların ellerinde bin bir şekle giriyorlar. Bu bölgeye gelmişken, Atlıhan'a uğrayıp işlenmemiş lületaşlarını, cana yakın ustaların yaptığı kısa "işleme seansları"nı ve elbette neticesi olarak ortaya çıkan biblodan takıya pek çok ürünü görün, Almanların denizköpüğü dediği bu doğa armağanıyla tanış olun. 1850'lerde Odunpazarı'na yolu düşen seyyahların hayvanlarıyla birlikte konaklaması için yapılan geniş avlulu Atlıhan'da 25'e yakın atölye var. Girişine geçmişini yaşatmak için at rölyefl eri yerleştirilen bu merkezde lületaşından sonraki en gözde el sanatlarıysa cam işçiliği ve çömlekçilik. Odunpazarı'nda kalan son kalay-bakır ustasına da uğramayı ihmal etmeyin, yakında açılacak Eti Şehir ve Göç Müzesi, ona komşu olacak. Bölgenin en görkemli eseri Kurşunlu Külliyesi. Yavuz Sultan Selim zamanında yaptırılan külliyenin bazı bölümleri de şehrin güncel kültür hayatına katılmış. Örneğin Lületaşı Müzesi ve Cam Sanatları Merkezi burada. Görkemli lületaşı parçaların sergilendiği, satışın da olduğu müzenin hemen yanında Mevlevi Semahanesi yer alıyor ve içinden huzur veren bir ney sesi taşıyor. Ney kulağınızda, karşıya devam ettiğinizdeyse Sıcak Cam Üfleme Sanat Stüdyosu'na çıkıyorsunuz. İçeride gençler cam üflerken, siz de oturup seyredebiliyorsunuz. Nasıl sabır işi, görmeniz lâzım!

Cam ustasının sabrının sonu...

Buradan sonraki güzergâhınız çok zarif bir binaya sahip olan Çağdaş Cam Sanatları Müzesi olmalı ki bu sabrın sonunda ortaya çıkan eserleri görebilesiniz. Cam Sanatları'nın da yer aldığı Kent Müzeleri kompleksinde; edebiyattan Kurtuluş Savaşı'na, ticaretten tarihe hızlı bir Eskişehir kursu alabilirsiniz. Yine Atatürk ve İnönü'nün animatronic robotlarından Meclis konuşmalarını dinleyebileceğiniz Canlı Tarih Sahnesi de burada... Tiryakizade Camii, Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi, Arasta ve Yeşil Efendi Konağı'nı görmeden; ESMEK Turistik El Sanatları Merkezi'nde marifetli kadınlarımızın tasarımlarını incemeden Odunpazarı'ndan ayrılmayın.

Eskişehir'de keyifli zaman geçirebileceğiniz pek çok park da var. En ünlülerinden biri ülkemizin ilk yapay plajını içeren Kent Park. 300 bin metrekarelik bu alan yemyeşil. Dilerseniz yapay kumsallı; 1.5 metre derinliği olan plajda serinleyebilir, özel alanda atlarla tur atabilir ya da kafeteryalarda bir şeyler atıştırabilirsiniz. Parkın içindeki yapay göletteki renkli büyük balıklar da yanlarından geçen seyyahları "selamlamayı" ihmâl etmiyor.

SAATLERCE ÇIKMAK İSTEMEYECEKSİNİZ!

Eskişehir'de en sevdiğim yerlerden biri Bilim, Kültür ve Sanat Parkı oldu. Sazova adıyla da anılan park, 400 bin metrekarede bilgiyi eğlenceli hâle getirmiş. 1918 model bir trenin servis olarak hizmet verdiği bu dev parktaki Bilim Deney Merkezi'nde çocuklar okulda teorik bilgi olarak kalmış fısıltı çanağından Foucault Sarkacı'na onlarca bilgiyle eğlenerek tanışıyorlar, deniyorlar, öğreniyorlar... Sabancı Uzay Evi ise 14 metre iç çapındaki kubbesine yansıtılan 3 boyutlu belgeselle dünyamızı daha yakından tanımak için istekle dolduruyor insanın içini. Ya Masal Şatosu. Eskişehir'in plakasından yola çıkılarak 26 kuleli yapılmış; en büyükleri Galata, Kız, Yivli, Burgulu gibi gerçek kulelerimizden yola çıkarak hazırlanmış. İçinde dilerseniz “Efsaneler Diyarı”na gidip animatronic robotlardan Keloğlan'ın ya da Dede Korkut'un öyküsünü öğrenebilir, dilerseniz “Gizemli Yolculuk”ta interaktif bir oyuna katılabilirsiniz. Ücretler mütevazı, tasarım özenli. İnanın ki çıkasım gelmedi, “Daha Kolomb'unkinin aynısı olan Korsan Gemisi'ni göreceğiz” dediler de, kandım!

Balmumundan bir dünya

Odunpazarı'nda dolaşırken upuzun bir kuyruk dikkatinizi çekecek: Yerli-yabancı pek çok sanatseverin girmek için bekledikleri bu bina Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın kimi tarihi, kimi günümüzden 167 ünlüyü 20 yıllık süreçte canlandırdığı müzede, Atatürk'ün hayatından farklı sahneleri görmek de mümkün. Resimde Büyükerşen heykeli, Atatürk heykeli üzerine çalışıyor.

Nemo, köpekbalıklarına karşı!

Sazova Parkı'nda dev bir akvaryum da var: Eti Sualtı Dünyası. Şu an düzenlemesi devam eden Hayvanat Bahçesi'ne komşu olan sualtı parkı; çocukların "Kayıp Balık Nemo" olarak andıkları palyaço balığından köpekbalıklarına, pirhanalardan "poz vermeye meraklı" vatozlara uzanan geniş bir yelpazede sualtı canlısını bir araya getiriyor. Ücret yine son derece mütevazı ve park, her yaştan meraklıyı sualtının gizemli dünyasına çeken hoş bir tasarıma sahip.

Hediye seçmekte zorlanacaksınız!

Lületaşı cennetindesiniz; hediyelikleriniz arasında mutlaka lületaşından parçalar bulunmalı. Artık çeşit epey bol; takıya, hatta magnete kadar genişletmiş ustalar çalışma alanlarını... Cam işçiliği de Eskişehir'de çok yaygın. Arasta'da ve Atlıhan'da cam işçiliğinin güzel örneklerini bulabilirsiniz. Eğer, gastronomik hediyeler peşindeyseniz o zaman "met helvası" en doğru seçim olacaktır. Adını çubuk ve aşık kemiğiyle oynanan bir çocuk oyunundan alan helva, zamanında met oyununda yenilen tarafın helva çekme cezasına çarptırılmasıyla doğmuş bir lezzet. Artık kakaolu ve antepfıstıklısı da var, ama bence en güzeli sadesi... Eskişehir'in sorkun çömlekleri de meşhur, farklı boyutlarda çömleklerle yemeklerinizin lezzetine lezzet katabilirsiniz. ESMEK'li kadınların ürettiği bebeklerse nefis, hem çocuklar hem de dekorasyon için ideal.

Öğlene "çibörek" akşama Balaban köfte

Malum, Eskişehir'in farklı kentlere de taşınan lezzeti yumuşak g'siz "çibörek." Kırım Tatar mutfağının en sevilen lezzetlerinden biri olan böreği, yurduna gelmişken yememek olmaz! Peki neden "çi." Efendim "çi", eski Kıpçak lehçesinde "enfes, leziz" demekmiş de onun için. Hatta Eskişehirliler, bir lokantanın tabelasında "çiğbörek" yazıyorsa, ordan yemeğin, onlar işin sırrını bilmezler, diyorlar. Öğle yemeğinde yanında domatesli sosu ve ayranıyla yumuşak g'siz çiböreğinizi yeyin, akşamaysa mönüde Balaban köfte var. Domates soslu pide ve yoğurtla servis edilen bu köfteye bayılacaksınız. Malum, midenin cilası çorbadır; Eskişehir'de öğlen-akşam fark etmez, bir cilaya ihtiyaç duyarsanız vereceğiniz siparişse "kuzu sorpası" olmalı... Bu çorba etli ama aynı zamanda hafif de. Tam cila yani...

Bu konularda ilginizi çekebilir