Doğa ve kültür durağı Dnipro

Bu “Hafta Sonu Molası”nda Ukrayna’nın önemli kentlerinden Dnipro’ya uzanıyoruz... Şehirdeki eserlerden yemyeşil parklara uzanan kültür ve tarih dolu,keyifli bir mola olacak bu...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KERİM ÜLKER

Sovyet şairlerinin, yazarlarının, müzisyenlerinin, ressamlarının, devlet adamlarının memleketi Ukrayna’dayız... Ülkenin size yakından tanıtmak istediğim kenti; Çarlık Dönemi’nin önemli kültür ve bilim merkezinden biri. Hatta, Saint Petersburg ve Moskova kadar önde gelen bir şehir... Bir anlamda kültür şehri denebilir...

Aniden karşınıza çıkan bir açık hava müzesi

Sovyetler döneminde ise ağır sanayi, maden ve havacılık üssü haline gelmiş burası... Bugün bile sokaklarında yürürken, bu özelliğini çağrıştıracak sürprizlerle dolu... Örneğin bir anda karşınıza binlerce yıllık geçmişi olan heykellerin yer aldığı bir açık hava müzesi çıkabiliyor... Ya da bir bakmışsınız onlarca metre yüksekliğindeki dev uzay roketleri karşınızda.... Şaşırmayın diye en baştan söyleyeyim dedim...
Dnipro’dan bahsediyorum.

Şehrin adı Dinyeper'den geliyor

Şehrin, adını aldığı Dinyeper nehri kadar “uzun” bir hikâyesi var. Önce isminden başlayayım isterseniz, tabii kısaca... Dnipro’nun Türklerle tanışması oldukça eski bir hikâye. Yavornytsky Caddesi’nde dolaşırken, hani yukarıda bahsettiğim açık hava müzesi şeklindeki Kıpçak Türkleri’ne ait heykellere rastgeldiğinizde bunu zaten hissedeceksiniz... Eski Türkler, işte Dnipro'dan geçen Dinyeper nehrine “Uzun” derlermiş... Adını da hak ediyor doğrusu: 2 bin 290 kilometrelik ölçüsüyle İdil ile Tuna’nın ardından Avrupa’nın en uzun nehirlerinden biri... Dnipro da işte bu nehrin kıyısında yayılmış bir şehir. Bugün nüfusu 1 milyon kişiye dayanmış durumda. Bu rakamla Ukrayna’nın en kalabalık kentlerinden biri... Yaklaşık üç saatlik bir yolculuk sonunda ulaşabileceğiniz şehirde neler yapabileceğinize dair bilgi vermeden önce bizlerle olan bir bağını da kısaca anlatayım isterseniz... Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan Dnipro’nun Rus hakimiyetine geçmesi 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması’na dayanıyor...

Caddeler daima hareketli...

Gelelim Dnipro’nun önemli yerlerine, caddelerine, tarihi eserlerine... Öncelikle şunu söyleyeyim: Ülkenin en büyük parklarından, sahillerinden bazıları bu şehirde gizli… Örneğin yirmi üç kilometre uzunluğa sahip sahil şeridi Zavadskaya; Lenin ve Pobeda caddelerinden oluşuyor. Kültür merkezlerinin yanı sıra eşsiz doğasıyla da gezginleri büyüleyen şehri gezmeye bence caddelerinden başlamak gerekiyor... Örneğin Karl Marx Bulvarı’ndan... Nedendir bilinmez; Sovyet Dönemi’ni hatırlatan isimler eski Doğu Bloku ülkelerinin bazılarında olduğu gibi Ukrayna’dan da silinse de, bazıları tolere edilmiş. Örneğin Karl Marx... Karl Marx, komünizmin fikir babası olsa da şehrin kalbi, yani en hareketli yerine ismini verilmiş.

Çok sayıda kafe, restoran, alışveriş merkezine ev sahipliği yapan Karl Marx Bulvarı, önemli tarihi yapılara da ev sahipliği yapıyor. Şehre gelmişken, merkezindeki Avrupa Meydanı’na da uğramakta fayda var. Trafiğe kapalı olan bu meydana gece giderseniz harika bir ışıklandırma sizi karşılayacak... Şehirdeki özel günler, törenler işte bu meydanda gerçekleştiriliyor... Parkların büyüklüğünden bahsetmiştim... Onlardan biri, âdeta Ukrayna’nın her şeyi olan Taras Şevçenko’nun adını taşıyor. Zaten bu ülkede her şehirde onun adını taşıyan parklar, caddeler bulmak mümkün. Hatta, Kiev’de metroya binmeden önce Şevçenko’nun bir mısrasını söylerseniz bilet parası ödemiyorsunuz! Heykellerinin olmadığı sokaklardaki apartmanların girişinde en azından bir resmi var. İşte Dnipro’nun en yeşil yerine de Şevçenko adını verilmiş. Bu parkta doğanın içinde çok keyifl i zaman geçirebilirsiniz, ama yine de canınız sıkılırsa satranç için hazırlanan masalara yönelin... Çoğu altmışın üzerinde olan oyuncular, rakibini alt etmeye bazen saatler harcıyor.

Manastır Adası...

Kentte görebileceğiniz bir başka eserse Saint Trinity Katedrali. 1837’de inşa edilen bu katedral, renkli kubbeleriyle dikkat çekiyor. Sovyet Rusya tarafından kapatılmış, II. Dünya Savaşı sonrasındaysa tekrar açılmış. Bir de Manastır Adası var şehirde. Din adamlarının yerleştiği bu adaya Sovyet Dönemi’nde ”Komsomol” adı verilmiş. O zamanlar hayvanat bahçesi, parklar, akvaryumlarla süslüymüş ada. 9. yüzyıla ait bir manastırın bulunduğu adada Taras Şevçenko’nun heybetli bir heykeli de var...

Doğal tarih müzesi'nde zaman yolculuğu

Dnipro denince akla ilk gelen müze, tarihi yüz elli yılı aşan Dnipropetrovsk Doğal Tarih Müzesi... 1849 yılında kapılarını açan bu Doğal Tarih Müzesi, şehirde vereceğiniz molada mutlaka uğramanız gereken duraklardan biri bence... Hele ki tarihe meraklıysanız... Söylendiğine göre; Dnipro Doğal Tarih Müzesi’nin koleksiyonunda on bin parçaya yakın eser varmış. Aralarında Ramses’in heykelinin de olduğu bu eserler, gezginleri bir zaman yolculuğuna davet ediyor.

Potemkin sarayı'ndan başlayalım gezimize

Çarlık Rusya’ya karşı bilinen ilk ayaklanmalardan birinin, hatta 1917 Devrimi’nin provasının Potemkin adlı gemide başladığı bilinir. Bu olayla ilgili olarak, sadece Sovyetlerin değil, dünyanın en ünlü yönetmenlerinden biri olan Sergei Eisenstein’ın “Potemkin Zırhlısı” filmini hatırlıyorsunuzdur... Defalarca izlediğim bu filme ismini veren Potemkin’in kim olduğunu hep merak etmişimdir. Çariçe Katerina, Osmanlı-Rus Savaşı'nda şehir önemli zarar gördüğü için yeniden imar görevini en çok güvendiği isimlerden biri olan General Potemkin’e vermiş... Şehre vali olarak atanan Potemkin, Çariçe’nin kente geleceğini haber alır. Dinyeper nehrinin iki yakasına maketten bina cepheleri yerleştirir. Askerlere Rus köylü kıyafetleri giydirilir ve çalışıyormuş gibi davranmaları emredilir. Çariçe bölgeye geldiğinde, yapılan çalışmalardan son derece memnun kalır. İşte o Potemkin kısa süre içinde verdiği sözü tutar ve büyük bir saray imar eder. 1780 yılında yapılan bu binaya Potemkin Sarayı adı verilir... 1952 yılında Moskova yönetimi Potemkin Sarayı'nı Öğrenci Kültür Sarayı’na dönüştürür. Dnipro, genel olarak Çariçe Katerina tarafından 18. yüzyılda imar edilse de bazı eserleri daha eski... Örneğin Nikolayev Kilisesi... Tarihi 1650’ye dayanan bu kilise kentin en eski eserlerinden biri. Hâlâ ibadete açık olan kilisenin mimarisi oldukça etkileyici.

Bu konularda ilginizi çekebilir