Bakü’de rüzgârın fısıldadıkları
Bir yanda Şirvanşahlar’dan kalan iyi korunmuş tarihi binalar, diğer yanda şehrin mimarisine uyum sağlamasına özen gösterilmiş modern ikiz gökdelenler Ateş Kuleleri... Yenilenmiş Sovyet binaları ve geniş bulvarlar... İşte Bakü!
NERMİN SAYIN
"Hafta sonu molası"nda öyle bir yere gideyim ki hem tarihi bin yıllara dayansın, hem de bugüne sırtını dönmemiş; modern bir kent olsun... Ama gökdelen cehennemi de olmasın lütfen, modern binalar gayretli bir estetikle eşlik etsin kentin kadim kültürüne... Uygar olsun; ayağımı yaya kaldırımına attım mı duruversin şoförler! Güvenlik de önemli, "Pasasortumu çaldırmayayım" stresine kurban etmesin cânım tatili... Vize de olmasa, varsa bile, şöyle havaalanında 5 dakikada alınanından olsa! Kültürel etkinlik alternatifl eri de bulabilmeliyim; hiç olmazsa yemekte yerel bir müzik ya da bir kulüpte caz dinleyebilmeliyim... Mutfağına da "Acaba ne yiyorum" diye kuşkuyla yaklaşmasam ne güzel olur... Bir de Türkçe konuşsalar, oh, tadından yenmez vallahi!
Bu paragraf size ütopik geliyorsa, henüz Bakü’yü, "ateş ülkesinin rüzgârlar şehri"ni, kardeşimiz Azerbaycan’ın düne, bugüne ve yarına saygı ve sevgiyle yaklaşan başkentini henüz görmemişsiniz demektir... O zaman buyrun, beraber gezelim! Daha iyi tanınmak hedefiyle İstanbul’da Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir turizm temsilciliği açan ülke, "Sen de Azerbaycan’ı gör!" sloganıyla daha çok Türke "Xoş gelmisiniz" demek istiyor artık. Azerbaycan’ın Türkiye Turizm Temsilcisi Nurlana Çakmak’ın "Aynı dili konuşan, aynı duyguları paylaşan, sizi yürekten anlayıp sevecek, dünya var oldukça bu maneviyatı asla kaybetmeyecek bir ülke sizi bekliyor" sözlerini, gidip görmüş biri olarak yürekten doğruluyorum, öncelikle.
Peki, Bakü, nasıl bir kent? Öncelikle adının hakkını veriyor: Rüzgârlı. Rehberimiz Ruslan İmanzade’den öğrendiğime göre biri sıcak esip kışları, diğeri serin esip yazları hevesle beklenen iki rüzgârı var. İkinci madde; zarif! Şehri, burayı başkent bilmiş, 861’den 1538’e kadar hüküm sürmüş Şirvanşahlar’dan ayrı düşünmek mümkün değil. İçerişehir denilen tarihi merkezi; iyi korunmuş surlar, saray, hamam, kervansaray binalarıyla, hâlâ o dönemi yaşatıyor sanki. İlginç olanı, özellikle bu bölgedeki han, hamam hatta yeraltı geçidi gibi binaların lokanta olarak hizmete sunulması. Nefis bir kervansarayın bahçesinde kekikli çayınızı içerken zaman yolculuğuna çıkmak işten bile değil! Belki de Timurlenk, iki sokak arkanızdaki sarayda Emir İbrahim’le birlikte, belki de Kanuni, Safeviler’e karşı savaşan devlete yardım için yolda...
Tabii Bakü'de Sovyetler’in etkisini es geçmemek lâzım. Şehrin geniş bulvarlarını süsleyen, çoğu devlet kurumu, eskiden pazar olan şehrin kalbi Targovi meydanı gibi bölgelerdeki özel binalar onlardan kalma, Bakü’ye özel bir taştan yapılmış ve en çok 5 katlı. Neredeyse her biri, nadide bir kolyenin taşları kadar ince işçilikli. Ya modern derseniz, başınızı kaldırın yeter. Geceleri ışıklandırılarak alevlere bürünen Ateş Kuleleri, kentin estetik zevkinin özenle korunduğunun en büyük kanıtı.
AZERBAYCANLI FRİDA!
İçerişehir'i gezerken, "Azerbaycanlı Frida"yla göz göze geliyorum! Evet mavi gözlü ve "az kaşlı" olabilir ama, ben ona bu ismi yakıştırdım bir kere! Şehrin graff iti sanatçıları, kendine özgü açık sarı taşlardan oluşan binalara kıyamamış olacaklar ki eserlerini ağaçlara nakşetmişler... Heykel de çok sık kullanılıyor Bakü'de. Hemen her sokakta bir şair heykeline, ya da bir sanatçı-bilim adamı için çakılmış "burada yaşamıştı" levhasına rastlayabilirsiniz. Özellikle de Targovi civarında. En ilginç heykelse, şair Aliağa Vahid'inki... İçerişehir'deki heykel, dev bir büst formunda. Ama şairin kıvırcık saçları arasına, yaşamı boyunca işlediği konular nakşedilmiş. Yüzde 90'ı üniversite mezunu olan halkın sanat sevgisinin bir kanıtı da sokaklarda bilboardları süsleyen resim sergisi ilanları... Bu arada, Bakü'ye gelirseniz, duraklarınızdan biri mutlaka "Müasir İncesenet Muzeyi" yani modern sanatlar müzesi olsun! İçerde Dali'nin çok iyi bir heykeli, yine Dali, Picasso ve Chagall'dan eserler Azerbaycan'ın ünlü sanatçılarının yapıtlarıyla bir arada.
Papak mı istersiniz yoksa çay mı?
Bakü'den alınabilecek en iyi hediyelik çay. “Adi” (normal), yaseminli ya da kekikli... Yukarıdaki geleneksel başlık “papak” da ilgi çekiyor. Antika objeler de alternatifl eriniz arasında... Bu arada, Azerbaycan’a “Odlar Ülkesi” deniyor, çünkü, bir doğalgaz cenneti. Öyle ki “yanan dağ”ları bile var. Mehemmedi’deki “Yanardağ”, bizim söyleşimizle bir yanandağ. Merkeze 22 kilometre uzaklığındaki dağın bir bölgesi, karda, yağmurda sönmeden yanıyor. 5. asırdan yazılı belgeler var, taa o zamanlarda yandığına dair... Dağların, taşların yanmasının da etkisiyle Mecusilik tarihte bir dönem etkinmiş şehirde. Ateşgâh adını verdikleri, ateşe tapanların 3 kutsal alanından biri çevrede ziyaret edebileceğiniz ilginç yerler arasında.
Mutfaklarımız, ağız tadımız çok yakın!
Mutfağı bizimkine çok yakın, biraz daha yağlı ve tuzlusu... Etin ve sebzenin doğallığı, lezzet olarak geri dönüyor, bu da cabası! Özellikle et seviyorsanız, Bakü gezisinden memnun ayrılacağınız kesin, çünkü bol bol kavurma, sac ici (yukarıda) ve kebap var bu mutfakta. Lavaşla kapatılıp kestane, kuru kayısı; üzüm ve erikle pişirilen şah pilav çok seviliyor. Ben özellikle iri bilye şeklinde yapılan yaprak sarmasına bayıldım. Balık seviyorsanız da şanslısınız. Çiroz ve hayvar için Bakü Merkezi Pazar’a uğrayın, burada baharat ve turşu da bulabilirsiniz. Komposto ikram ederlerse de geri çevirmeyin, yerel meyvelerle yapılan bu içecek çok ferahlatıcı ve lezzetli. Nuş olsun!
Zaha Hadid faktörü!
Kısa bir süre önce yaşamını yitiren dahi mimar Zaha Hadid’in yaptığı "Haydar Aliyev Merkezi", Bakü’nün bugününden yarına hediye... Tamamen beyaz ve grinin kullanıldığı, yine de son derece sıcak bir atmosfere sahip olan binada hiç 90 derece açı yok; Merdivenlerden fuayesinin koltuklarına her şey dalga formunda... Merkezde bir minyatür binalar sergisi de içeren “Azerbaycan Harikaları” sergisini, Anish Kapoor ve Tony Cragg’in heykellerini görmeniz şart!
Nizami’nin gözü üstünüzde!
Azerbaycan sanata çok yakın duran bir ülke. Tiyatro ve opera gelişmiş, müzikte iddialı. Haydar Aliyev Merkezi’nde yerel çalgılarını inceleyebilir, hatta dinleyebilirsiniz... En önem verdikleriyse şiir, öyle ki şairler devlet büyüklerinden bile önde geliyor... “En büyük şairleri” Nizami Gencevi. İçerişehir yakınında dev bir heykeli var ve işte bu binaya bakıyor, çünkü burası Şairler Evi. Bir anlamda, kendisinden sonra gelen şairlere “gözüm üstünüzde” diyor Nizami.