Adrenalin de var huzur da: Akyaka
Dünya şampiyonası için ünlü sporcularla rüzgâr tutkunlarını ağırlayan yöre; gür çamlar arasında, içinden geçen eşsiz Azmak’ın süslediği keyifli bir rota...
NERMİN SAYIN
Uçurtmaları sever misiniz? Kim sevmez, değil mi... Fakat ne mümkün hayat hengamesinde uçurtma uçuracak molalar yaratmak. Üstelik sanki bu düş oyuncaklarıyla arkadaşlığın yaşı varmış gibi “büyüdük” yaftasını da yapıştırmışız kendimize. Ama insan çözümcüdür! Uçurtma uçuramıyorsa artık, ekstrem bir spor icat eder, dev “kite”larla (uçurtma) rüzgârın peşine düşeriz. Ortaya hem görsel hem de adrenalin dolu bir spor çıkar, yolu dünya şampiyonasına uzanan. Kiteboard’un başlangıcı böyle mi olmuştur bilemem ama işin içinde yüreğinin bir kısmı çocuk kalmış spor tutkunlarının olduğuna eminim. Tabii tüm disiplinlerde olduğu gibi onun da ihtiyaç duyduğu birtakım koşullar var: İlki ve en önemlisi sabit kuvvetli rüzgâr. İkincisi ise dalgasız deniz.
Kiteboard için biçilmiş kaftan Rüzgâr gittiği yere kardeşi dalgayı da götürdüğü için dünyada kiteboard’a uygun pek fazla nokta yok. Fakat, şu işe bakın, Muğla’nın Ula ilçesine bağlı şirin Akyaka, dünya şampiyonası yapılabilecek kadar iyi derecede uygun bu koşullara. Ki, geçen hafta sonu Akçapınar Sahili’nde Dünya Kiteboarding Şampiyonası’nın Türkiye ayağına ev sahipliği yaptı. Özellikle Azmak’ı ile tanınan, “Cittaslow” Akyaka, bu sporun gün günden daha geniş kitlelerin ilgi alanına girmesiyle spor turizminde önde gelen duraklardan birine dönüşeceğe benziyor. Görsel bir şov sunan şampiyonanın Türkiye ayağını yanda aktarmaya çalıştım. Tabii benim gibi serde seyyahlık olan birinin yolu Akyaka’ya düşünce bir “Hafta Sonu Molası” da çıktı ortaya. “Mesleki deformasyon”, anlatmadan geçemeyeceğim doğrusu.
Yeşile tutkun herkesin gözlerine ziyafet çeken gür çam ormanlarının arasında yer alan Akyaka, bu yazın popüler rotalarından biriydi. Özellikle son bayram tatilinde yaşadığı yoğunlukla haberlere konu olmuştu, hatırlarsanız... Aslında Ege’nin en güzel zamanı eylül ve ekim. Dolayısıyla şu sıralar küçük bir mola için uygun rotalardan burası. Hazır kalabalık da yavaş yavaş çekilirken...
Doğru Azmak boyuna...
Akyaka’ya geldiniz mi ilk yapacağınız şey Azmak kıyısında keyifl i bir yürüyüşe çıkmak olmalı. Azmak'ın çevresinde hiç acelesiz, kazları seyrederek, suyun serinliğiyle kol kola giren rüzgârı yüzünüzde hissederek yemek yiyebileceğiniz mekânlar var. Dilerseniz bu doğa harikasını daha yakından incelemek için tekne turlarına da katılabilirsiniz. Ayrıca kiteboard’u denemek ya da yapanları izlemek isterseniz, sahilde pek çok kursun yer aldığını da belirteyim... Eğer Azmak boyundan ayrılabilirseniz, ara sokaklara da göz atmanızı öneririm. Burada, Nail Çakırhan’ın Ula’daki tarihi sivil mimari örneklerinden ilham alarak yarattığı tarzda yapılmış evler göreceksiniz. Beyaz, kahverengi ahşap oymalarla süslenmiş bu evlerin bahçeleri de çok özenli. Begonviller, sarmaşıklar, ayvalar, narlar göz okşuyor... Bence doğanın bu kadar cömert olduğu bir bölgeye en çok bereketin simgesi nar yakışıyor...
Alkışlamaktan âdeta yorulduk
Tribünü dolduran her yaştan tüm kite meraklıları gibi ben de Brezilyalı sporcu Carlos Mario’nun sırasını hevesle bekliyorum. Çünkü gencecik bir sporcu olan “Bebe” lakaplı Mario, birkaç metre önümüzde sadece rüzgârla “sohbet etmiyor” aynı zamanda hareketlerini bir dansçı zarafetiyle ortaya koyuyor. Hani derler ya, “Karşınızdaki yaptığı işle sizde ‘Ne var, bunu ben de yapabilirim’ hissi yaratabiliyorsa ustadır” diye, Mario bu hissin tam karşılığı âdeta. Son dönemin iddialı sporcularından olan Carlos Mario, Türkiye ayağının birincisi oluyor neticede. Sempatisi ve teatral tarzıyla kazandığı hayranlar da cabası... Daha güzeli, her biri çok genç olan öbür sporcular da ondan aşağı kalmamak, stillerini ortaya koymak için var güçleriyle mücadele ediyorlar. İkinci olan Dominik Cumhuriyeti’nden Adeuri Corniel, müthiş enerjik... Üçüncülüğü kapan İsviçreli Maxime Chabloz da öyle. Ya kadınlar? 24 erkek sporcunun yanı sıra 12 kadın sporcu da izliyoruz Akyaka’da. Bir ay sonra 14 yaşına girecek olan -yine- Brezilyalı Mikaili Sol, yaşına rağmen güçlü stiliyle birinciliğin sahibi oluyor. Çek Cumhuriyeti’nden katılan Paula Novotna ikinci, İtalya’dan katılan Francesca Bangnoli ise üçüncü olarak bitiriyorlar şampiyonayı. Race Marketing Management’in Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Turkey Home“ kampanyası dahilinde, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Muğla Valiliği‘nin himayelerinde, Dalaman Havalimanı (YDA), Türkiye Yelken Federasyonu ve Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü katkıları ile düzenlediği Dünya Kiteboarding Şampiyonası, sürdüğü 5 gün boyunca bir spor ziyafeti sunmuş oluyor Akyaka’nın konuklarına. Meraklıları için hemen ekliyorum: Şampiyonanın 2. ayağı kasımda Fas’ta, finaller ise Brezilya’da...
Dalyan, doğa, tarih ve Caretta Caretta’lar...
Muğla’da en sevdiğim duraklardan biri Dalyan... Burayı başka bir "Hafta Sonu Molası"nda uzun uzun anlatırım diyerek, birkaç tüyo sıralayacağım sizler için: Malum, Ege kahvaltıları için söylenecek çok fazla şey yok; mis gibi kokan domatesi, salatalığı, çeşit çeşit peynir ve zeytiniyle güne keyifl e başlamanın garantisi neredeyse. Köyceğiz Gölü’nü denize bağlayan bu doğal kanalın kıyısında da pek çok kahvaltı mekânı ve lokanta var. Tam karşınızdaki binlerce yıllık Kaya Mezarları ise mazinin görkemini bugüne taşıyan eşsiz eserler. Kaunos Antik Kenti bölgeye oldukça yakın, ben bu kez uğrayamadım ama siz mutlaka keşfedin...
Bildiğiniz gibi Caretta Caretta’lar da bu bölgeyi, özellikle de İztuzu Plajı’nı çok seviyorlar. Tabii biz doğaseverler de onları. Yine özellikle yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri çamur banyoları ve Sultaniye Kaplıcası'nın da kısa bir mesafede olduğunu ekleyeyim.
Köyceğiz’in upuzun sahil hattında yürüyün...
İstanbul’a dönmek üzere havaalanına giderken kısa bir süre için de olsa Köyceğiz’e uğrama fırsatı buldum. Köyceğiz Gölü’nün upuzun sahilinde, yağmur besleyen nefis bir akşamüstü karşıladı beni, zaten araca biner binmez de yağmur indirdi. Seyahatim sırasında konuştuğum pek çok kişi, bu çevreye gelenlerin -özellikle de yerli turistin- hemen her durağa günübirlik uğrayarak bütün çevreyi tanımaktan hoşlandığını söylemişti. Doğrusu ya ben geniş zamanları severim ama insan bu birbiri ardına sıralanan güzellikleri görünce diğerini de merak etmiyor değil. Neyse, diyeceğim şu ki rotanıza mutlaka sakinliğiyle öne çıkan Köyceğiz’i de ekleyin, o upuzun sahil hattında sevdiklerinizle güzel bir yürüyüş yapın, bir çay için ya da güzel bir balık yeyin. Geniş zamanlı bir Köyceğiz molası da alacağınız olsun. Tıpkı benim gibi...
Sedir Adası’nda Kleopatra’ya selam gönderin...
Azmak boyunca yürürken, çevredeki doğa harikası koylara tur düzenleyen teknelere rastlayacaksınız. Bu turların en gözde rotalarından biri Sedir Adası. Akyaka’dan aşağı yukarı 1 saatlik masmavi bir yolculukla ulaşabileceğiniz Sedir Adası’nda Kedreai Antik Kenti yer alıyor. Antik kentte muhteşem manzaraya sahip bir antik tiyatro, şehir surları ve agora kalıntıları görülebilecekler arasında. Adanın bir diğer ünlü noktası ise Kleopatra Plajı. Rivayete göre; kendine özgü altın sarısı kumlara sahip bu plajda Kleopatra da yüzmüş. Koruma altındaki kumsal, nefis rengiyle tatil anıları gökkuşağınızda yerini mutlaka alacak. Hemen ekleyeyim, bugün hiç sedir ağacı bulunmayan Sedir Adası’na Marmaris’ten de ulaşım mümkünmüş... Bu arada, gidilen yer kadar Akyaka’dan Sedir’e giden “yol” da keyifli. Özellikle de Lacivert Koy mola vermeye değecek “durak”lardan biri...
Bereketin en lezzetli simgesi
Akyaka’nın şirin sokaklarında dolaşırken evlerin bahçelerinde sık sık bolluğun, bereketin, üretkenliğin simgesi nar ağaçlarına rastlayacaksınız... Hava hâlâ sıcak olsa da kızarmaya başlayan yörenin ünlü narları sonbaharın yüzünü bu şirin kente taşıyor. Tam bir sağlık deposu olan narın çiçeği ayrı, meyvesi ayrı “fotojenik.”