Sanayici tünelin ucundaki ışığı görmek için mücadele ediyor  

Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, Denizli sanayisi, ekonomik konjonktür, teşvikler ve yeni yıl beklentilerini değerlendirdi. Sanayicinin zor bir dönemden geçtiğini kaydeden Kasapoğlu, “Beklentimiz 2024 yılında rahatlamaktı ancak şimdi 2025 yılı Haziran’a odaklandık. Sanayici ihracatını korumak için mücadele içerisinde” diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem SARSIN

Denizli Sanayi Odası Yöne­tim Kurulu Başkanı Se­lim Kasapoğlu, sanayici­nin son 1,5 yıldır zor bir dönemden geçtiğini belirterek, “1,5 sene ön­ce beklentiler, 2024 yılının sonuna doğru iyileşme yaşanacağına da­ir idi, 2024 yılının sonunda rahat­larız diyorduk olmadı.

Şimdi bek­lentiler, 2025 yılının haziran ayı­na çevrildi. Faizlerin aralık ya da ocak ayında düşmeye başlayaca­ğı beklentisi hakim. Ekonomi po­litikalarının anlamlı hale gelme­si haziran-temmuz ayını bulacak gibi görünüyor. Ondan sonra, fa­izler düşer, borçlanma kolaylaşır, biraz da kur yükselirse, bizlerin de rekabet gücü artar. Bekleyip göre­ceğiz” dedi.

2025 yılı asgari ücret görüşme­lerine de değinen Kasapoğlu, “İki taraf içinde çok önemli bir konu. İşverene fazla, işçiye düşük olma­malı. Kimseyi üzmeden sağlıklı ve tüm tarafların memnun olduğu bir karar alınmasını diliyorum” dedi.

“Para politikası üretim politikası ile güçlendirilmeli”

Enflasyonla mücadele ederken, dezenflasyonun hala hissedilme­diğine de dikkat çeken Kasapoğlu, “Aralık ayının ilk haftasını geride bıraktık ancak yıl sonu enflasyo­numuzun hala ne olacağını tahmin edemiyoruz. Enflasyon mücadele­si, üreticiyi kur argümanı ile bas­kılayarak devam etti. Enflasyon ile mücadelede toplumun tüm ke­siminin elini taşın altına koyma­sı gerekir. Fiyatlar artıyor. Özellik­le gıda fiyatlarında hala artış var, toplumun dezenflasyon sürecine inancı biraz zayıf kaldı.

Birincisi kamu harcamaları, ikincisi toplu­mun enflasyonun düşeceğine ik­na edilmesi gerekiyor. Enflasyon­la mücadelenin sadece hazine ve maliye politikaları ile değil aynı za­manda üretim politikaları ile des­teklenmesi gerekiyor. Çünkü enf­lasyonu düşürebilmenin en temel kuralı üretimi artırmaktır. Ama biz üretimlerimizi düşürüyoruz, sana­yiciyi koruyamıyoruz.

Biz en baş­tan beri şunu ifade ettik; Enflas­yon artışına paralel bir kur artışına müsaade edilmesi lazım ki sana­yi dönsün, üretim dönsün, ihracat yapılabilsin, istihdam rakamları düşmesin. Biz denge bozulmasın istiyoruz. Dolayısıyla, kur-enflas­yon-faiz denkleminde politikala­rın yanı sıra, sanayi-üretim-istih­damı da kapsayacak politikalar geliştirilmesine ihtiyaç var. Para politikası üretim politikası ile güç­lendirilmeli” ifadelerine yer verdi.

“Üretici ve tüketici kredileri birbirinden ayrılmalı”

Finansmana erişim konusu­na da değinen Kasapoğlu, “Bugü­ne kadar finansmana erişim konu­sunda ciddi problemler yaşandı. Bunların nispeten aşıldığını gö­rüyoruz. Ancak şu an çıkan tablo­da, maliyetlerimizin çok yüksek olduğunu da görüyoruz.

Evet fi­nansmana artık erişilebiliyor ama bu kârlılık ile faizlerin ödenmesi mümkün değil. Üretici ve tüketici kredilerinin birbirinden ayrılması gerektiğini dile getirmiştik. Üreti­ciye devlet destekli kredilerin ve­rilmesi lazım ki, üretici kapasite­sini ve istihdamını düşürmeden üretime ve ihracata devam edebil­sin. Bu nedenle ihracat yapan fir­malarımız döviz kredilerine yö­neldi.

Çünkü euro ve dolarda daha uygun krediler bulunabiliyor. Ama ne olursa olsun yüzde 50 civarın­daki faizleri sanayicilerin ödemesi mümkün değil. Çünkü sanayicile­rin üretim maliyeti artıyor ve bu­nu fiyatlarına yansıtamıyor. Hangi sektör olursa olsun, Türk sanayisi yurt dışı ile entegre bir sanayi. İt­halat yapıyor, işliyor ve ihracat ya­pıyor. İç piyasada da ilişkiler döviz üzerine kurulu.

Dolayısıyla dövi­zin artmadığı, maliyetlerin sürekli arttığı ortamda sanayici sıkışıp ka­lıyor. Fiyatlarını artırmak zorun­da kalıyor ama ihraç ettiği ülkede enflasyon yok ve fiyat artışını kar­şı tarafın anlaması mümkün değil, böyle olunca da müşteri kaybedi­yoruz” dedi.

“Sanayici ihracatını korumak için mücadele içerisinde”

Ara malı ithalatının azaldığını, öte yandan tüketim mallarının it­halatının arttığını belirten Kasa­poğlu, “Son dönemde üretmekten ziyade al-sat yapmak ya da ithal bir ürün bayiliğini yapmak gündeme gelmeye başladı. Bu da ithalatın artmasına etki ediyor. İthalat aza­lıyor deniyor ama ithalat rakamla­rına bakıyoruz, azalan ham mad­de ve ara malı ithalatı. Ham mad­de aramalı ithalatı düştü, tüketim ithalatı 5 milyar dolar arttı. Ham madde ara malını kim alıyor? Sa­nayici alıyor ve ilerleyen süreçte bu ihracat rakamlarına da yansıyacak.

Bugüne kadar da ihracat rakamla­rında çok büyük bir düşüş yaşama­dık. Ama inanın bu seviyeleri koru­mak için sanayici mücadele ediyor. Müşteriye yeri geldiğinde zararı­na ürün satıyoruz. Neden? Yıllar­dır bu pazarda emeğimiz, deneyi­mimiz, bilgi birikimimiz var. Pazarı kaybetmeyelim, bu dönemleri böy­le geçirelim derdindeyiz. Çünkü bir pazardan vazgeçmek çok kolay de­ğil.

Uzun emeklerle pazar oluştu­ruyorsunuz, mal satamam diyemi­yorsunuz. Bu sürdürülebilir değil. Ayrıca, ihracat bedelini bozma zo­runluğu hala kaldırılmadı. 180 gün­de tahsil edilmeyen ihracat bedel­leri ile ilgili cezai bedeller uygula­nıyor. Pek çok kez talep etmemize rağmen bununla ilgili bir gelişme sağlanamadı” dedi.

“Denizli sanayisi ayakta kalmayı hep başardı”

İşçilik maliyetleri/dolar kuru denkleminin sanayiciyi olumsuz etkilediğini dile getiren Kasapoğlu, “Türk sanayisi yapısal olarak dolar ile ithal edip euro ile satıyor. Dola­yısıyla paritenin gerilemesi de sa­nayiciyi olumsuz etkiliyor. Parite­den dolayı maliyetler artıyor.

Bun­ları yönetmekte zorlanıyoruz. Ama Denizli sanayisi geçmiş yıllarda da çok büyük sıkıntıların içine girdi çıktı ve ayakta kalmayı başardı. Bi­zim avantajımız, sanayimizin ge­nellikle kobilerden oluşması. Ser­maye yapıları güçlü, borçluluk oranları yüksek değil. Dolayısı ile Denizli bu krizden biraz daha avan­tajlı geçiyor diyebiliriz. Yapılarını kontrol edebiliyor, hareket kabili­yetleri yüksek.

Bu süreci bekledi­ğimden daha iyi geçirdi, bunu kon­kordato sayılarından da görebili­yoruz. Şehrimizde yüksek bir sayı yok. Bu dönemde büyük bir yatırı­ma girilmemiş olması da Denizli’yi koruyor. Tekstilde Mısır’ı masası­na koyan çok firma var, önümüzde­ki süreçte de göreceğiz. Tekstilci­ler odağına Mısır’ı almış durumda. Müşterisini kaybetmemek adına daha ucuza mal edeceği bölgeleri inceliyor” dedi.

“Denizli tekstilinin dünya pazarında çok güçlü bir yeri var”

Denizli’nin Türkiye ihracat sı­ralamasında 9. sırada yer aldığını söyleyen Kasapoğlu, Denizli ihra­catçısının katma değerli üretim ve ihracat yaptığını belirtti. Tekstil sektörünün Denizli’nin amiral sek­törü olmasına rağmen, Denizli ih­racatı içindeki payının düştüğüne dikkat çeken Kasapoğlu, “Denizli ihracatında tekstilin payı azalma­ya başladı.

Geçen sene yüzde 33 ci­varında iken 32’lere geriledi. Kur politikasından en çok etkilenecek sektörlerin başında tekstil sektörü geliyor. Öte yandan ilimizin gelişen sektörleri olan demir çelik, kablo ve makinede ihracatımız gelişiyor. İhracat birim fiyatlarına baktığı­mızda Denizli’de tekstil en katma değerli sektörlerin arasında göste­riliyor. Çünkü 15-20 dolar arasın­da hazır giyimde kilogram fiyatları var. Aslında bu bana göre bir katma değer.

Çünkü, ihracatta Türkiye or­talaması 1-1,5 dolar seviyelerinde. Dolayısı ile tekstilin kendi başına katma değerli bir sektör olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde tekstil sektöründe 1 milyon insanımız ça­lışıyor. Tekstil sektöründe çalışan 2 kişiden 1’i kadın. Denizli Eylül 2024 itibariyle kadın istihdam ora­nında Türkiye’de 1. sırada. Bu sek­törümüzü feda etmememiz lazım.

Kaldı ki konjonktür de hep Türki­ye’nin lehine ilerledi. Fast Fashi­on denen hızlı moda akımı Türki­ye’ye önemli bir kazanım oldu. Biz Denizli olarak, ağırlıklı ev teksti­linde çalışıyoruz. Dünyada da De­nizli, ev tekstilinde ciddi bir yere sahip. Ciddi bir know-how’ı var ve kendi modasını, kendi tasarımları­nı ortaya koyabiliyor. Denizli teks­tilinin globalde çok güçlü bir yeri var. Firmalarımız hızlı bir şekilde ürün geliştirip aksiyon alabiliyor, pazara hızlı bir şekilde girebiliyor. Bir şekilde oluşan yeni süreçlerde kendini ayakta tutabiliyor. Bu sü­reçler, Denizli tekstiline ciddi bir güç veriyor” dedi.

“Denizli, OSB’ler ile büyüyecek”

Denizli’de son yıllarda organi­ze sanayi bölgeleri kurulumuna odaklanıldığını kaydeden Selim Kasapoğlu, Denizli Makine İhtisas OSB, Çivril Karma OSB ve Bozkurt OSB’nin yeni yatırım alanları ola­rak dikkat çektiğini vurguladı.

Kasapoğlu şu bilgileri paylaş­tı; “Denizli sanayisini güçlendir­me ve geliştirme vizyonumuzla, yeni OSB’ler kurmaya devam edi­yoruz. İlçelerimizde kuracağımız OSB’ler ile aslında kent yaşamına modern sanayi alanlarını enteg­re etmek istiyoruz. Bugün şehir içi çok sıkışmış durumda. İlçelerden Denizli’ye istihdam transferi var.

Bunun biraz önüne geçelim, ilçele­rimizi kuvvetlendirelim, ilçelerde var olan sanayiyi OSB’ler ile can­landıralım ve kalkınma geniş bir tabana yayılsın düşüncesindeyiz. İlçelerimizde OSB’lerimizin sayı­sını uzun vadede artırmayı hedef­liyor, sanayimiz ilçelerimizle güç­lensin istiyoruz.

Öte yandan maki­ne sektörü, tekstil ve mermerin de etkisi ile gün geçtikçe büyüyor. İli­mizde makine sektörü kümelenme yolunda. Yapımı tüm hızıyla de­vam eden Makine İhtisas OSB’miz yaklaşık 2 milyon metrekare bü­yüklüğünde. Parsellerin tamamı­na yakını satılmış durumda. Ma­kine İhtisas OSB’nin önümüzdeki yılın sonunda hizmete başlaması­nı öngörüyoruz.

Öte yandan Çivril OSB’nin kurulum sürecini de ta­mamladık. Kamulaştırma aşama­sındayız. Programımızda, Bozkurt OSB var ve kurulum aşamasında­yız. Şehrimize kazandıracağımız yeni OSB’lerle birlikte OSB sayı­mızı 7’ye çıkaracağız. Bu OSB’leri­mizin toplam büyüklüğü yaklaşık 15 milyon metrekare olacak. De­nizli sanayisi yeni ve modern OSB alanları ile gelişip büyüyecek.”

“Demiryolu hattımızın rehabiliteye ihtiyacı var”

Denizli’nin coğrafi açıdan da avantajlı bir konumda olduğunu belirten Kasapoğlu, “Denizli özel­likle İzmir Limanlarına yakın bir konumda. Ama bizim ciddi bir şe­kilde demir yolu ağına ihtiyacımız var. Özellikle ağır sanayimiz için.

Bunu da sık sık dile getiriyoruz. Af­yon-Denizli bandında İzmir’e ka­dar giden bir demir yolu hattına ih­tiyacımız var. Bu bizim lojistik ma­liyetlerimizi düşürecek, hızımızı artıracak, aynı zamanda bu bölge­lere de yeni yatırımların çekilme­sini sağlayacak. İzmir’e mevcut bir hat var ama sorunları çok ve mut­lak bir revizyon lazım.

Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek Bey, buraya geldiğinde ka­ra ve hava yolu yatırımlarının bit­tiğini, bundan sonra demir yolla­rına önem verileceğini söylemişti. Umarım önümüzdeki süreçte dev­let yatırımları ile demir yolu tale­bimiz tekrar gündeme gelir. Dışar­dan ülkemize yatırımlar söz konu­su, bu noktada lojistik çok büyük bir önem taşıyor. Bizim Denizli’den Çardak’a giden bir üretim hattımız oluştu. Denizli Organize, Makine İhtisas, Bozkurt OSB, Çardak ve serbest bölgemiz bu hatta bulunu­yor ve hemen sonunda da havaala­nımız var.

Burada bir üretim aksı var, bu aksın demir yolu ile de des­teklenmesi gerekiyor. Burada sa­nayi alanları var, demir yolu hattı rehabilite edilirse, Denizli büyük yatırımlara ev sahipliği yapacak kapasiteye ulaşmış olacaktır. Ka­ra yollarında, alt yapıda çok önem­li yatırımlar yapıldı, bundan son­ra da sadece Denizli özelinde değil Anadolu’da da sanayinin limanlara ulaşması için demir yolu yatırım­larımızı artırmamız lazım. Denizli sanayisinin yeni yatırımlara ihti­yacı var” dedi.

“Sektörel teşviklerin önü açılmalı”

 Öte yandan Denizli’nin barındırdığı her sektörün gelişip büyüdüğünü de kaydeden Kasapoğlu, bu nedenle bölgesel teşviklerin yerine sektörel teşviklerin önünün açılması gerektiğini ifade ederek sözlerine şöyle son verdi; “İlimizde makina sektörü her ne kadar eski olsa da gün geçtikçe gelişiyor çünkü tabanında mermer var, tekstil var, bunlara makine üreten firmalarımız var. Burada bir kümelenme oluştu. Ana sektörlerimiz yan sektörlerimizin gelişip güçlenmesini sağladı. Aslına bakarsanız teşvik sisteminin de yeniden kurgulanması lazım. Bölgesel teşviklerin yerine, sektörel teşviklerin önünün açılması gerektiğini düşünüyoruz.”

 “Sanayinin lehine gelişmeler olacak diye umut ediyoruz”

 Öte yandan tekstilin yanı sıra Denizli’de gelişen demir çelik, makine, kablo ve mermer sektörlerinde de ciddi katma değer yaratıldığını ifade eden Kasapoğlu, 2025 yılı beklentilerini de aktardı. Kasapoğlu, “Sanayici 2024 yılı sonuna kadar sabrederek geldi ama 2025 yılının daha zor bir yıl olacağına dair bir fikir birliği var. Bu anlamda bazı sanayiciler küçülmeye gidebilir, kapasitelerini düşürebilir, maliyet artışlarına karşı kendince önlemler alacaktır. Verimlilik, sürdürülebilirlik üzerine firmalarımız ciddi çalışmalar yapıyor, AB Yeşil Mutabakatına çalışıyor, sonuçta bu uzun bir yolculuk. Sanayinin lehine gelişmeler olacak diye umut ediyoruz ve kendimizi geleceğe hazırlıyoruz” dedi.