"Cazibe Merkezi programı çalışsa Avrupa'ya yatırıma gider miyiz?"

Hazır giyim sektörü, yükselen iş gücü maliyetlerini ve Avrupalı alıcının Türkiye çekincelerini böyle aşmayı amaçlıyor. TGSD Başkanı Şeref Fayat, "Cazibe Merkezleri teşvikleri kör dövüşü gibi, muhatap bulabilen yok" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem ERMİŞ BEYHAN

Hazır giyim sektörü; Çin ile fiyatta, İtalya ile kalitede rekabet edebilen, hammaddeden bitmiş ürüne kadar üretimin her aşamasında güçlü ve iş gücü yoğun yapısı ile Türkiye ekonomisinin can damarlarından. Ancak sektörün ihracatındaki irtifa kaybı bir türlü durdurulamıyor. Son 3 yıldır sektör yerinde sayıyor; ihracat 17 milyar dolarda takılmış durumda. Üstüne üstlük son dönemde Türk üreticiler birbiri ardına Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde yatırım kararı alıyor.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Şeref Fayat, sürecin ana nedeninin Avrupalı müşterinin Türkiye'ye gelme konusunda çekimser davranması olduğunu düşünüyor. Sektörün Doğu Avrupa'da Türkiye'nin yarısı kadar olan iş gücü maliyetinin cazibesine kapıldığını anlatan Fayat, "Hükümetimizin açıkladığı ve bizi başta müthiş heyecanlandıran Cazibe Merkezleri Pojesi ise maalesef kör dövüşüne döndü. Doğu Avrupa'ya yatırım, hazır giyimciyi güçlendiren bir operasyon olursa önemli bir koz. Ancak buradaki tesisler oraya taşınırsa büyük bir risk. Teşvikler işlese bu süreç riskli bir seviyeye gelmez" diyor.

Yabancı alıcıların yüzde 40'ı hala İstanbul'a gelmek istemiyor

►Hazırgiyim ihracatı hala çıkışa geçemedi. Neden bu kadar negatif etkilendi sektör 15 Temmuz ve sonrasındaki süreçten?

Hazır giyim öyle bir sektör ki, sizin müşteriye sürekli dokunmanız gerekiyor. Bu nedenle çok etkilendik biz 15 Temmuz sürecinden. İhracat yüzde 12 artarken biz hala yüzde 5 eksideyiz. Bizim performansımız her zaman ihracatın genel performansına paraleldi. O nedenle yüzde 17 eksi olarak değerlendiriyorum ben sektörün ihracatını. Müşteriyi buraya getirememek bizi çok etkiledi.

►Hala gelmiyorlar mı?

Hala az geliyorlar diyeyim. Mart ayında başladılar gelmeye, 16 Nisan sonrası artış başladı. Ama hala müşterinin yüzde 40'ı ya güvenlik nedeniyle, ya "kırıldık" diyerek gelmiyor. Biz çok daha proaktif bir pazarlama ile elimizde bavullar gidiyoruz ama bütün showroom'u götüremezsiniz. Buraya geldiğinde müşteri, 'Şunun biraz şöylesi yok mu' dediğinde hemen arkadan gidip getiriyorduk. Deplasmana gittiğimizde bu olmuyor. Akşam yemekte iş konuşuyorduk. Şimdi bir koleksiyon götürüyorsunuz, 'Bir bakayım' diyor, siz gittiğiniz için de bir fiyat baskısı yapıyor. Buna karşı biz daha çok gidiyor, ülkemizi kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Terör artık her yerde maalesef ama süreçte biraz siyasi demeçlerin de etkisi oldu. Referandum öncesi Avrupa'ya yönelik söylemlerin etkisini biz firmaların iç yazışmalarında şöyle bir tavır olarak gördük: "Kapasite bulursanız Türkiye'ye çok da yüklenmeyin..." Bu orta ve uzun vadede bizim için daha büyük bir sıkıntı aslında. Hazır giyim sektörü ihracatının yüzde 74'ünü Avrupa'ya yapıyor. Avrupa'nın ithalatında bizim payımız ise yüzde 7. Yani bizim kaybedecek daha çok şeyimiz var. Burada bir tedirginliğim var. Kumaşta artıya geçtik ama konfeksiyon, müşterimiz kumaşı bizden alıp Orta Avrupa'da ürettirme yoluna gittiği için ekside kalıyor.

H&M ve Zara mutlu ama orta segmentte risk var

►Yani dibi gördü sektör, buradan ayağa basıp çıkmazsa belki de çıkamayacak, öyle mi?

Sıkıntı büyük. Özellikle AB sürecinin tekrar dillendiriliyor olması gerek. Büyük alıcılar tüm bu ifadeleri dikkate alıyor. Orta fiyat segmenti Orta ve Doğu Avrupa'dan bize alternatif fiyat alabiliyor. Ancak şunu da söylemeliyim ki H&M ve Zara gibi üreticilerin Türkiye'de hala kapasite bulsalar büyüme planları olduğunu biliyorum. Ancak biz değer endeksini artırabilmek için orta segmentteki gücümüzü kaybetmemeliyiz. Orada müşterilerin başka alternatifler aradığını, örneğin Portekiz'i zorladığını, örneğin Yunanistan'ın yeniden örme işine girdiğini görüyoruz. Buradan çıkış için Türkiye'nin yeni bir büyüme hikayesine, komşuları ile, AB ile iyi ilişkilere ihtiyacımız var.

►Peki yerli firmalarımız Orta Avrupa'ya yatırıma yönelmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Şu an Kosova, Sırbistan, Bulgaristan'da 250 euroya, yarı fiyatımıza eğitim düzeyi daha yüksek iş gücüne ulşabiliyoruz. Bunu gören üretici, Türkiye'ye gelmek istemeyen müşterilerin de etkisi ile böyle bir trend içine girdi maalesef. Hem Avrupa'nın içindesiniz, hem maliyet avantajı var, hem de müşteriniz böyle istiyor...

Bu trend artacak, üzülerek söylüyorum. Bu, Türkiye'deki üreticinin organizatör üretici olma yapısını güçlendirip, "orada da üretebiliyorum" diyebilmesine imkan sağlaması halinde sektör için olumlu olur. Ancak ana senaryo olmamalı. Kuzey Afrika'da üretip Amerika'ya satanlar var. Orada da böyle bir operasyon olursa bu Türkiye için önemli bir koz olur.

Cazibe'nin bütçesi çok dar muhattap bulamıyoruz

►Peki ya üretimin o bölgeye bir taşınması şeklinde olursa?

Eğer Türkiye'de teşvikli bölgelerde güvenlik endişesi devam ederse, cazibe merkezleri projesi işletilemezse maalesef böyle bir risk var. Cazibe Merkezleri programı Türkiye'de bugüne kadar görülmemiş bir teşvik. Muazzam bir talep var. 40 milyar TL'lik başvuru var, programa 1 milyar TL koymuşlar. Ankara'da muhattap bulmak mümkün değil. Bizim yönetim kurulu üyelerimiz dahil kimden nasıl cevap alabileceğini bulabilen yok. Mevzuat hala netleşmediği için şu an maalesef kör dövüşü...

Biz, Cazibe Merkezi illerde yatırım kararı veren firmalara 2 yıl yerinde teşvik verilmesini öneriyoruz. Hem bir hazırlık için hem de orada bir sanayici topluluğu, istihdam gücü hazırlamak için bir süreç lazım. Yatırıma imza atana, gidene kadar teşvikten büyük şehirde de faydalanma imkanı sunulsun. Aksi halde şu anda büyük üretici "Marjlar da düştü. Burayı kapatayım, başka sektöre mi geçeyim" noktasında. Şu anda sektörün ihracatının yüzde 80'ini sadece bin firma yapıyor. Bu bin firmanın kollanması lazım.

Hammaddesi bizde olmayan 4 fabrikayı korumak için rekabet edemez hale geldik

TGSD Derneği Başkanı Şeref Fayat, hazır giyimde trendin polyester ürünler yönünde olduğunu, bunun Türkiye açısından büyük bir dezavantaj yarattığını vurguladı. 2030'da polyester bazlı ürünlerin payının pamuk bazlı ürünleri geçmesi bekleniyor. Türkiye ise bu alanda çok geri kaldı. Fayat bunda koruma önlemlerinin etkili olduğunu düşünüyor: "Maalesef Türkiye konfeksiyonu için büyük bir sorun bu, Türkiye'de hammaddesi bizde olmayan polyesteri üreten birkaç fabrika ürünlerini satabilsin diye ithal gelen ipliğe de damping vergisi kondu. Hiç rekabet edemez hale geldi sektör. Uzakdoğu'dan iplik alıyorsunuz 5 lira, buradaki üretici diyor 7 lira. Ben 5 liraya almazsam rekabetçi olamıyorum. Bu fabrikalar korunmak isteniyorsa neden rekabetçi değiller, bu incelenmeli. Enerji maliyetleri yüksekse o sorunu çözün. Türk hazır giyim sektörü 4-5 fabrikayı korumak adına pahalı hammade almak zorunda kalıyor. Hammaddesi bizde olsa pamuk gibi, bir itirazım yok, bir itirazım hammadde de ithal geliyor...

● "İhracatımızın sürdürülebilirliği, markalı ihracatımızın artmasına bağlı. Bu yolda Avrupa'da mağazalaşma çalışmalarımız çok önemli. Burada üyelerimize teşvikleri kullanıp Avrupalı markaları satın almalarını öneriyoruz. Çok büyük markalar olmasa da olur, orada bir operasyonu olsa, yeter."

● "Çocuk işçi çalıştırılması ülkemizde kanunen yasak. Bizim ihracatçımız o kadar sıkı denetime tabi ki, müşterilerimiz tarafından sürekli kontrole tabi tutuluyoruz. Merdiven altında olabilir ancak, bunu devletin denetleyip gerekli cezayı vermesi gerek. Suriyeli göçmen gerçeği var, böyle bir sorun olduğu da kabul edilmeli."

'Eskileri at, yemi makine al yoksa teşvikleri vermem diyorlar'

"Ekonomi Bakanlığı'nın 5'inci ve 6'ncı bölge teşviklerinde öyle çarpıklıklar var ki... "Buraya taşın, brüt ücreti biz karşılayacağız. Ama gelirken yeni makine al, İstanbul'daki 500 makineni bırak. Saymayız yeni yatırım" diyorlar. Evi taşı ama eşyaları taşıyamazsın yani. Zaten çocukları taşıyamıyoruz, çalışanlarımız gelmek istemiyor. Ben orada yeni bir iş gücü oluşturacağım. Niye yeni makine alayım, Japon'u zengin edeyim? Bunu anlatamıyoruz. Eksiğini tamamla, teknolojin eksikse tamamla de... 4'üncü bölgelerden taşınır endişesi varsa bunun yöntemi var; bak seri numarasına, oradan geliyorsa izin verme. Bakış hep şu, "Benim vatandaşım devleti nasıl kazıklar, buna nasıl engel olabilirim." Avrupalı ise önce yolu açıyor, iyi şekilde denetliyor ve o yolda hata yapanı cezalandırıyor."

DR. Otto Türkiye'ye geri dönüyor

Şeref Fayat, Türkiye'ye ihracatı öğreten Otto Grubu'nun tekrar Türkiye'den alımı hızlandırmayı planladığını açıkladı. Fayat, "Firmanın sahibi Dr. Otto geçtiğimiz hafta İstanbul'a geldi. Türkiye'nin bir zamanlar hazır giyim ihracatını öğrenmesini sağlayan firmalardan biriydi Otto, geri dönmesi önemli" dedi. Peki bu ortamda neden bu dönüş? Fayat, özellikle hızlı moda trendi ve e-ticaretin Türkiye'yi konumu itibariyle çok stratejik bir noktaya getirdiğini vurguladı.

Kilidi KG Façtı, bundan sonrası performansımıza bağlı

"15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası olumsuz gelişmeler piyasayı çok tıkamıştı. Birçok sektör gibi hazır giyimde de tıkanma vardı. Para transferlerinin yapılamadığı bir noktada Kredi Garanti Fonu, çok doğru bir zamanlamayla kilidi çözdü. Krediyi kullananların yüzde 70'i küçük işletmeler. Bu durum, geri dönüşünün sorunsuz olacağını gösteriyor. İhracat merkezli büyümeye devam edersek burada bir sorun olmayacağını düşünüyorum. Bundan sonra her şey ülkemizin ekonomideki performansına bağlı."

ABD pazarına ev tekstili başta olmak üzere bir hamle var. Ancak orada bize konan ek vergi işi çok zorlaştırıyor. İran, ürünlerin % 25'inin yerli üretilmesi şartını koydu. Sektör o pazarda da bununla uğraşıyor. Kısa vadede Avrupa'nın yerine koyabileceğimiz bir pazar yok."