Temizlik kağıtları üretiminde 'dışa dönük yatırım' gerekiyor
Lila Kağıt Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alp Öğücü, "Eğilimleri gözlemeden üretimle ilgili analizlerimiz hayatın öz gerçeğine bizi yaklaştırmaz" diyor.
RÜŞTÜ BOZKURT
Ürettiğimiz ürün hijyen için temel bir tüketim maddesi. Sağlık bilinci arttıkça, talep de artıyor. Bu sektörde hammadde, son tüketiciye ulaşabilir hale geldiğinde üç katı kıymete sahip bir ürüne dönüşüyor. Ülkemizde ne yazık ki selüloz üretimi oldukça sınırlı. Hammaddemiz olan selüloz konusunda dışa bağımlıyız. Lila Kağıt olarak hammadde ithalatından daha fazla ihracat yapıyor olsak da bu konu sektörümüz için önemli bir konu. Endüstri 4.0'ın ne olduğunu anlamak için çalışıyoruz. Tesislerimizin bu alanda ne geç kalma ne de erken harekete geçerek kaynak israf etme lüksünün olmadığını biliyoruz. Gerek bizim sektörümüzde gerekse tesisimizde otomasyon oranı oldukça yüksek. Kentleşme, iletişim nedeniyle sağlık bilincinin artması sektörde talebi artırıyor. Talep, savaş gibi çok önemli bir olay olmazsa azalmıyor.
Lila Kağıt'ın üretim tesislerine bu ikinci ziyaretimiz. Selüloz hammaddesinden başlayarak, enerji santrallerine, tüketicinin kullanacağı katma değerli hızlı tüketim ürünlerine uzanan üretim alanında bir dizi etkinliğe imza atan yüzde 100 yerli bir firmamız. Bu kez odak noktamız ‘temizlik kağıtları üretimi’.
Celal Öğücü ve Alp Öğücü ile söyleşiyoruz. Alp Öğücü genç, ilgili, sorgulayan, sentezleyen ve geleceği olan bir iş yöneticisi. Türkiye ve Dünya'da temizlik kağıtları talebini yönlendiren başlıca faktörlerin neler olduğunu soruyoruz.
Önce ‘gelir cephesini’ anlatıyor: "Büyüme tek boyutlu bir olgu değil. Siyasi ve ekonomik istikrar istiyor. İş yaşamında düşük verimli alanlardan yüksek verimli alanlara geçişi gerektiriyor. Kadın işgücünün iş yaşamına girişinin hızlanması ve rakip ülkelerin düzeyine çıkmasından besleniyor. Satın alma paritesine göre tüketicinin harcanabilir gelirinin büyümesini istiyor. Eğitim düzeyinin yükselmesiyle, insanın sağlık konusunda bilinçlenmesiyle temizlik kağıtları kullanım talebi de artıyor. Perakende sektöründe sistemin gelişmesi ve toplumun derinliklerine yayılmasıyla güçleniyor. Özellikle ev dışı tüketim alışkanlıklarının gelişmesi, turizm sektörünün büyümesiyle mümkün."
Alp Öğücü'nün çok düşünmüş, çok tartışmış ve konuyu iyice içselleştirmiş olduğunu hemen anlıyoruz. Bu genç yöneticinin meraklarının peşinde koşan, değişkenleri analiz eden ve sentezleyen çabasını bir basamak daha yukarı taşıyoruz, diyoruz ki "Bir sektörde gelişmeleri belirleyen temel trendleri kavramadan, varsayımları ve modelleri sorgulamadan analiz yapmak çok eksik oluyor. Ciro rakamları, istihdam rakamları, geçmişte yapılan yatırımlar, geleceğe dönük yatırım projeleri önemli. Ama asıl önemlisi bu sürecin dinamikleri. O dinamikleri yaratan, fırsat ve tehlikeleri doğuran da eğilimler. Size göre temizlik kağıtları üretiminde belirleyici eğilimler nelerdir?"
Sektörü Yönlendiren Eğilimler
Alp Öğücü, "Katılıyorum" diyor ve ekliyor: "Eğilimleri gözlemeden, üretimle ilgili analizlerimiz yerli yerine oturmaz, çünkü değişkenleri dikkate almamış oluruz. Bu bütün üretim alanları için de, bizim içinde bulunduğumuz alan için de geçerli bir durum." Sonra da temizlik kağıtları üretimini belirleyen başlıca eğilimleri şöyle sıralıyor:
• Gelişmiş ülkelerde nüfus artışı belli bir sınıra geldi; demografik fırsat gelişmiş ülkelerde daha düşük düzeyde.
• Gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda ise demografik fırsatlar daha fazla.
• Sektörde talep, savaş vb. çok önemli bir olay olmazsa azalmıyor. Çünkü ürettiğimiz ürün hijyen için temel bir tüketim maddesi.
• Kentleşme, iletişim nedeniyle sağlık bilincinin artması da sektörde talebi artırıyor.
• Bu sektörde hammadde, son tüketiciye ulaşabilir hale geldiğinde üç katı kıymete sahip bir ürüne dönüşüyor.
Anlıyoruz ki temizlik kağıtlarında "talep sorunu" başka sektörlere göre daha istikrar kazanmış durumda. Bu yazıların temel amacı ‘sektördeki eğilimleri anlamak’. Bu açıdan, sektördeki yapılanmayı da anlamak gerekiyor. Alp Öğücü; "Bu sektörde de diğer birçok sektördeki gibi marjinal maliyetleri düşürmek için ölçek büyüklüğü önemli. Bu yapısal özellik nedeniyle ilk 4 üretici pazarın %80'lık payını alabiliyor. Böyle bir yapı dünyadaki firmaları kapasite ve teknik olanaklar bakımından homojenleştiriyor. Örneğin Lila Kağıt tek başına dünya üretiminin binde 4'ünü üretecek kapasiteye sahip. Şu an itibariyle sektörde ABD şirketleri yaygın ama piyasaya gözle görülür bir etkileri yok. Trump’ın başkanlığı ile farklı eğilimlerin etkisinin olabilmesi bir ihtimaldir" değerlendirmesini yapıyor.
Sektör "Teknolojik Dönüşümde" Nerede Duruyor?
TEKNOTREND'deki bu yazıların merkezi düşüncesi, teknolojik dönüşümlerle bugün üretimin içinde olan sektör yöneticilerinin bakışı arasını öğrenmek ve okuyucuyla paylaşmak. Sadece teknolojik gelişmelerin neler olduğunu anlatmak üreticinin işini kolaylaştırmaz. Teknolojik gelişmelere uyum için nasıl bir konumlanma gerektiğini de sorgulamalıyız. Bu nedenle temizlik kağıtları üretiminde otomasyon ve yapay zeka uygulamalarının olası etkilerini de merak ediyoruz.
Alp Öğücü net yanıt veriyor: "Endüstri 4.0'ın ne olduğunu anlamak için çalışıyoruz. Olası etkileri üzerinde de duruyoruz. Tesislerimizin bu alanda ne geç kalma ne de erken harekete geçerek kaynak israf etme lüksünün olmadığını biliyoruz. Gerek bizim sektörümüzde gerekse tesisimizde otomasyon oranı oldukça yüksek. İşgücüne bağımlılığı yüksek olmayan bir sektör. Ar-Ge çalışmaları var olabilmenizin en önemli şartı. Temizlik kağıdı üretimi tarafında enerji, su gibi doğal kaynakların kullanımı ve süreçlerde iyileştirme ve verimlilik artırma için Ar- Ge çalışmaları sürüyor."
Öğücü'ye Türkiye'de temizlik kağıtları sektörünün hammaddesi olan selüloz üretiminde de sorunlar olduğunu anımsatıyor; bu açıdan sektörün geleceği nasıl planladığını soruyoruz. Diyor ki, "Doğrudur, ülkemizde ne yazık ki selüloz üretimi oldukça sınırlı. Hammaddemiz olan selüloz konusunda dışa bağımlıyız. Lila Kağıt olarak hammadde ithalatından daha fazla ihracat yapıyor olsak da bu konu sektörümüz için önemli bir konu. İskandinav Ülkeleri, Uruguay, Şili, Endonezya, Kanada, ABD, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler en büyük selüloz tedarikçisi. Selüloz üretim tesislerinin kurulumu devlet politikalarıyla birlikte şekillenmesi gereken bir konu. Belli bir ülkenin bu alanda baskın olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir ama selüloz türlerinde farklılaşma olabiliyor. Örneğin; kuzey ülkelerine gittikçe daha uzun elyaflı orman alanları var.
Temizlik kağıtları üretiminde elyaf uzunluğu önemli. Her iki selüloz çeşidi de üretimde gerekiyor.
Sektörün ‘talep cephesi’ ve ‘üretim cephesi’ kadar, ‘İhracat cephesinde’ eğilimlerin neler olduğunu soruyoruz Öğücü' ye. Öğücü' nün verdiği yanıtlardan öğreniyoruz ki, ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında ikinci büyük kapasiteyi oluşturmuş durumda. Sektörde ‘basamaklı kapasite’ oluşuyor. Tıpkı cam üretiminde olduğu gibi bu yapısal özellik ister istemez yurtiçi pazarı aşan kapasiteler yaratılmasına yol açıyor. O zaman da sektör zorunlu olarak ihracat yapıyor.
Alp Öğücü' ye, ‘ basamaklı kapasite’ yaratan sektörlerde, "Marjinal maliyetle ihracat eğilimi güçlenir. Bu sektör açısından çok da arzu edilir bir durum değil" diye anımsatıyoruz. Öğücü: "Doğru, bizim sektörümüzdeki ihracata yönelme bazı mecburiyetlerden kaynaklanıyor. Düşünün, kapasite 2005 yılına göre 2016'da 4 kat artmış durumda. Ülkenin tüketimi ise aynı dönemde 2 kat artmış. Oluşan fazla kapasiteyi ne yapacaksınız? Çaresi bulabildiğiniz pazarlara ihraç etmek. İhracat maliyeti ve karlılığını sorgulama şansınız böyle bir ortamda sınırlı olabiliyor" diyor.
Kapasite ve teknik olanaklar, talep yaratan etkenler, sektörde karar süreçlerini belirleyen eğilimler, ihracat durumu gibi değişik katmanlarla ilgili, eli taşın altında olan bir sektör yöneticisinden bazı bilgiler edindik. Sıra Türkiye'deki bütün üreticilerin ‘ağlama duvarı’ haline gelen ‘nitelikli işgücü ihtiyacı’ konusuna geldi. Yetkin işgücü sorunlarının neler olduğunu sorduğumuzda Öğücü'nün yanıtı şöyle oluyor: "Bu kadar hızlı büyüme varken sektörün sanayiyi bilen, deneyim sahibi işgücünü bulmak neredeyse imkansız. Daha kuruluş aşamasında kağıt, kağıt kimyası, kağıt makinelerini bilen elektrik ve mekanik kadroları gerekiyor. Bunu firmalar kendi imkanlarıyla sağlayamaz; üniversitelerle entegre olunmalı. Çünkü hem işletmeci olacaksınız, hem enerji yönetimini bileceksiniz, hem de ürüne dönüştürdüğünüz zaman pazarlama tekniklerini kavrayacaksınız. Bununla da sınırlı kalmıyor, rakipten ayrışmak için Ar-Ge ve Ürge yapmak da gerekli. Böylesi entegre yapılarda toplumun siyasi iradesi, bürokrasisi, sivil inisiyatifleri ve girişimcilerinin işbirliği şarttır.”