Tarımsal üretim ve gıdada dönüşüm “reform fikri ve metot” gerektiriyor

Teknoloji, insanın çıplak gücüyle yapamadığını, aklını kullanarak bulduğu “araç ve metotlarla” yapmasıdır. Ülkemizde diğer üretim alanları gibi tarımsal üretim ve gıda alanında çok sayıda reform fikrinin uygulanmasında metot eksikliği nedeniyle hedeflere ulaşılamıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

RÜŞTÜ BOZKURT

Forum İstanbul toplantısında, “Türkiye’nin tarımsal üretim ve gıda sorunlarını çözerim” iddiasına, eski bakanlardan Kürşat Tüzmen’den itiraz geldi. Bakanın bürokrasi ve siyasi irade bağlamındaki deneyimlerini biliyorum. Bildiğim bir başka gerçekliğimiz daha var: Ülkemizde reform yapma konusunda fikir çok ama metottan eser yok… Sahada uzun süredir tarımsal üretim ve gıda konusunu gözlemliyorum. Yurtiçi gözlemlerimi yurtdışında da fuarlara katılarak zenginleştiriyorum. Gözlemlerim bana rahmetli Demirel’in “çare tükenmez” saptamasının geçerli olduğunu söyletiyor. Çarenin tükenmez olduğu düşüncesi, Bakan Tüzmen dahil herkesle bu konuyu ayrıntılarıyla tartışmamızı gerektiriyor.

Okuyucuyla paylaştığım bu yazıda, tarım ve gıda alanında sorunların nasıl çözülmesi gerektiğine ilişkin metot önerilerim yer alıyor. Ülkemizde reform fikrinin çok ve yaygın olduğunu, metot eksiklikleri nedeniyle istenen sonuçların yaratılamadığını düşünüyorum. Ülkemizde tarımsal üretimle ilgili değerlendirme yapmanın zorlukları var. Zorlukların en önemlisi, elimizin menzilinde dinamik bir envanter ve sağlıklı veri yok. Hububat üretiminden baklagillere, elmadan nara, zeytinden fındığına ciddi bir analize niyetlendiğinizde, eksik, yanlış ve yetersiz veri duvarına çarpıyoruz.Bu temel eksiklik, uzun yıllardır tarımsal üretim sorunları konuştuğumuz halde, çözümler üretememiş olmamızın kök nedeni.

Veri sorunumuz var

Verilerin yetersiz ve sağlıksız olması, deneysel mesafelerin arasını açıyor; önerilen çözümler ile ulaşılan sonuçlanın tutarsızlığı, güvensizliği artıran kırılganlıkların çapını büyütüyor.
Dönüp “zenginlik üretiminin merkezi kaynaklarına” baktığımızda, başlıklardan birini de “tarım ve gıdanın” oluşturduğunu görürüz. Zenginliğin merkezi kaynakları geniş anlamda enerjiye erişilebilirlik; bağlantı, iletişim ve işbirliği potansiyeli, gıda sistemleri, su sistemleri, sağlık sitemleri, paylaşımcı kurumlar, geri-bildirim ve kendini yeniden üretme disiplinidir.

Gıda sistemlerimizin çıkmazları vardır. O çıkmazları oluşturan olguların ilki ve en önemlisi, "dinamik envanter ve sağlıklı verinin olmamasıdır.” Rekolteden hasada, hasat kayıplarından depolama sistemlerine, işleme tesislerinden paketlemeye, dağıtım sistemlerinin yüksek maliyetinden, tüketiciye erişilebilirliklerine tarımsal üretim ve gıda alanında dönüşümleri planlamak için sağlıklı verimiz yoktur. Bu durum, savaşta cephanenin olmamasıyla eş anlamlıdır. Veriyi değere dönüştürmenin rekabet gücünün odağına yerleştiği Bilgi Toplumu aşamasında, envanter ve veri sorununu çözememiş olmanın inandırıcı gerekçeleri olamaz.
Gıda sisteminden eğitim-öğretime sağlıklı veri analizine dayalı çözümler üretilmesine hızla geçmeliyiz. Bütün mal ve hizmet üretim alanlarındaki değişim ve dönüştürmedeki pratiklerimizin sağlıklı veri analizlerine dayanması gerekir. Veri de yetmez, “Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler” sözündeki ironiyi anlamalıyız.

Ülkemizde yaygın reform söylemleri sadece niyet anlatımı düzleminde kalmakta, metot eksikliği nedeniyle yaratılmak istenen sonuçların yakınından teğet bile geçilememektedir. Tarımsal üretim ve gıda alanında yaratmak istediğimiz sonuçlara yaklaşabilmemiz için veri- odaklı analizlere dayalı kaliteli fikirlere ulaşılmalıyız. Fikirler projelendirilerek pilot uygulamalarla saha gözlemleri yapılmalı. Bir sonraki adımda, olumlu sonuçların ülke ölçeğinde yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesini sağlamalıyız.

Masa başında hazırlanan, pilot uygulamalarla test edilmeyen bir dizi girişim kaynak israfına yol açıyor. İyi niyetli reform girişimleri yüksek beklentiler yaratıyor, metot eksikliği nedeniyle başarısızlıklar bir o kadar hayal kırıklıklarına ve güvenin sarsılmasına yol açıyor.

Metot bilinci önemli

Sorunları saptama ve çözümler üretmedeki metot eksikliği, önemli ölçüde proje odaklı olmayan, esneklik ve hız ihtiyacını karşılamayan çözüm önerilerin sunulmasına yol açıyor. Yaklaşık 30 yılı aşkın bir zaman kesitinde, mekana ve sektöre dayalı kategorik teşvik sisteminin yaratılmak istenen sonuçlara bizi götürmediğini dikkate almayanlar, son dönemde metodu belirlenmemiş proje odaklı teşvikleri “kurtuluş” gibi gösteriyor. Yeni teşvik sisteminin metot odaklı bütünselliğini irdelemeliyiz.

İyi niyetli, ama metotsuz reform önerileri ve dönüştürme çabaları kaynak israfından başka işe yaramıyor. Rekabet gücünün yarısının teknolojik donanım, diğer yarısının da eski ve yeni ekosistemlerin kavranması, uygun bir metotla işlerin yapılması olduğunu bilmeliyiz. Gerçek verilere dayalı ekosistem tanımlaması yapılmadan, değer yaratma zincirinin amentüsü olan süreçleri kavrayamayız. Devletten işyerlerine bütün örgütlerde süreç analizlerine dayalı projelerle sınırları belirlenmiş, gider ve gelir dengeleri kurulmuş uygulamalar başarılı olur. Geri bildirim döngüleri gözetilmiş ve sapmaları düzeltilerek kendini yeniden üreten yapılar oluşturulursa hedefl ediğimiz sonuçlara ulaşılabilir.

Değişim ve dönüşümlerde zenginliğin merkezi kaynaklarının etkin bir yönetişimi söz konusu ise, geri bildirim döngüsünün çıktılarının izlenmesine toplumu katmak gerekir. Herhangi bir projeyi toplumsallaştırarak, iç dinamikleri harekete geçirmezsek başarı olasılığı azalır.

Ne yapmalıyız?

Ülkemizde tarımsal üretim ve gıda alanında dönüşüm gündeminde olmayanı, yapılmayanı özetledik. Sıra ne yapılmasını tanımlamaya geldi.

“Ne yapalım?” sorusuna yanıtlarımız var. Tarımsal üretim ve gıda alanında dönüşüm için “mülkiyeti birleştirmeninin zorluklarını dikkate alarak hizmette birleştirme” metodunu yürürlüğe koyalım. Tarımsal üretim ve gıda alanında rekabet edebilir ölçekler yaratmak için kademeli destekler uygulayalım. Bin dekar birleşirse bir destek veriyorsak, 3 bin dekara üç destek verelim, 5 bin dekarın üzerinde örgütlenen tarımsal üretim projelerinin destek siteminin pazarlık kapısını açık tutalım. Bu metot, “toplulaştırma” uygulamasının ötesinde ölçek yaratacak, tarımsal üretime teknoloji girdisi katacak, verimlilikte başka ülkelerin düzeyini yakalamamızın önünü açacaktır.

Ülkemizde bugüne kadar uygulanan destek sisteminin israfa yol açtığını, beklenen sonucu yaratmadığını hepimiz biliyoruz. Hizmette birleştirme metodu, ödünsüz gözetim ve denetimle mekanizmalarıyla da güçlendirilmeli. Sayıştay Raporları kayıt ve izleme eksikliğinin yarattığı israfı kanıtlıyor. Etkin iş yapma merdiveninin bir ayağı öngörme ve önlem alma disiplini ise diğer ayağı da ödünsüz gözetim ve denetim mekanizmalarının işletilmesidir. Bir başka ayağı da, felsefesi olan, sürecin bütününü gözeten projelerin uygulamaya konması.Tohumdan, fideden, tarladan sofraya değer zincirinin bütün halkalarını dikkate alan yatırımların yapılması beklenen sonuca götürür.

Tarımsal teşvikler ve yatırımlar elbetki fayda/maliyet ve kârlılık analizlerine dayandırılmalı. Analizlerde kürsel rekabette sürdürülebilirlik de temel ölçülerden biri olmalı. Desteklerin haksız rekabet yaratıcı etkilerinden sakınmalı, üreticinin kolaycılığa alıştırılmasının sakıncaları gözetilmeli.

Ülkemizde tarım ve gıda konusunda sorunlar çözülemez karmaşıklıkta değil. Yeter ki iyi niyete dayalı cehaletin, art niyete dayalı şark kurnazlıklarının tuzaklarına yakalanmadan veriye dayalı , proje odaklı izin, yatırım ve izleme mekanizmalarını işletebilelim…

Tarımsal üretim ve gıda üretiminde ivedi gündem

1- Envanter seferberliği ilan ederek “net bilgi” üretilmesini sağlamalıyız.
2- Kalkınmanın temel şartları olan “net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma” konusunda toplumun çoğunluğu ile uzlaşmalıyız: Tarımsal üretim ve gıda stratejimizi geniş kitlelerle paylaşmalıyız.
3- Tarımsal alanda “küçük cihat”, dünya genelindeki gelişmelerin farkındalığıdır. Tarımsal üretimimizin yapısal ve ekonomik özelliklerinin yarattığı ekosistemin, dünya genelindeki ekosistemler karşısında rekabet gücünü sürekli analiz ederek toplumun bilgilendirilmesidir.
4- Tarımsal üretimde “büyük cihat” kendimizi tanımaktır: Bugünkü parçalı arazi yapılarımız, plansız üretim, ürün deseninin yetersizliği, proje odaklı olmayan destek sistemlerini zayıf ve güçlü yanlarıyla gözlemek ve yüzleşmektir.
5- Tarımsal üretim ve gıda alanında uygulanan destekleri “çevrimci geribildirimlerle” değerlendirmeli, kayıt alına almalı. tasarlanan ile elde edilen sonuçlar arasındaki deneysel mesafeleri analiz ederek kaynak israf etmemeliyiz.
6- Sektörde “gelenek taassubunun etkileri” konusunda uzlaşmalı; alışkanlıkla yönetişim anlayışını analizle yönetişime taşımalıyız.
7- Sayısal teknolojinin tarımsal üretim ve gıda dağıtımını uçtan uca kontrol potansiyellerini değerlendirmeli, tohumdan, fideden başlayarak sofraya kadar “ödünsüz gözetim ve denetim” yapılmasını sağlamalıyız.

Bu konularda ilginizi çekebilir