Gelecekte eğitim
Eğitim nedir? Bu soru üzerine hiç düşünüyor muyuz? Asırlar önce yaşamış atalarımız da, henüz ayılmamış çocuklarını eğitim görmesi için bir yerlere gönderiyorlar mıydı? Peki bizim atası olacağımız gelecek nesiller, şimdiki gibi bir eğitim sisteminde mi yetişecekler?
Teknolojinin de etkisiyle değişen ve dönüşen birçok konu var. Bunların en başında gelenlerinden biri de elbette eğitim. Toplumla üretimin ilişkisi teknolojinin yol göstericiliği ile yön değiştiriyor ve bu değişim de eğitimin gelecekte neye benzeyeceğini belirliyor. Peki eğitim, yeni yaşam tarzımıza ve sosyoekonomik yapılarımıza nasıl ayak uyduracak?
Dünden bugüne
Eğitim nedir, hiç bu soru üzerine düşünmüyor gibiyiz. Kitabi tanımlar insanlığın ürettiği bilgilerin, yaptığı keşifl erin, ulaştığı bulguların bilimsel bir süzgeçten süzülüp hayatta kalma becerileri, içinde yaşadığımız doğa, biyolojik/kimyasal/siyasal tarih gibi alanlara ayrılarak insanlara öğretilmesi olarak cevaplıyor bu soruyu. Alanlara ayrılarak aktarılan bu bilgiler, uzmanlaşmayı esas alan bir eğitimi işaret ediyor. Oysa uzmanlaşmaya dayalı bu sistemler çok da eski sayılmaz. Bugünün eğitim sistemi, sanayi devriminin doğal bir sonucu olarak yükselmiştir. Üretimde, hizmette, bilimsel gelişim süreçlerinde yer alan tüm rolleri dolduracak insan kaynağı eğitim sistemi içerisinde yetişir. Bugün herkesin okumak için tüm kaynaklarını harcamaya gönüllü olabildiği üniversitelerin kökeni üzerine de düşünmek gerekiyor. Batıda üniversite fikrinin ortaya çıkışı kentleşme ile paralel ilerliyor. Bugün dünyanın en iyi üniversitelerine sahip Amerika ya da Japonya gibi ülkeler de bu sistemi modern üniversitenin yükselişi sayılan Wilhelm von Humbolt’un gerçekleştirmiş olduğu Alman üniversite reformundan ilham alarak gerçekleştirdi.
Oysa içinde bulunduğumuz tarihsel dönüşüm noktasında üretim sistemlerimizin ve toplumsal kurgunun devamlılığını koruyan bu bilimsel temelli ve son derece güçlü eğitim yapısının dahi geleceğimizi kurtarmak için yeterli olmayabileceğini görebiliyoruz. Endüstri 4.0 her yerde her konuda anılan bir başlık haline geldi. Elbette bu tesadüf değil, otomasyon ve robotik üretimdeki yerini güçlendirdikçe konvansiyonel eğitimin etkinliği de düşüyor. Kuzey ülkelerinde eğitim anlayışının yön değiştirmesi, eğitimde Endüstri 4.0’ı destekleyici yaklaşımların yükselişi takdir edersiniz ki tesadüf değil. İletişim teknolojilerinin yayılmasıyla hayat bulan e-öğrenme yükseliyor.
Şimdilik klasik eğitim sistemimizi kökten değiştirmek yerine, öğrencilere ulaştırılma yöntemini değiştiriyor olsa da oldukça etkin bir dönüşüm. İnternete erişebiliyorsanız Stanford, Berklee ya da MIT gibi dünyanın en köklü eğitim kurumlarının derslerine de erişebiliyorsanız bu pek de küçümsenemeyecek bir adımdır. Ancak her zaman daha fazlası mümkündür. Ticarete konu olan nesneler özelinde öne çıkan, kişiler için özelleştirilmiş tüketim olarak bize yansıyan süreç, eğitim konusunda da ortaya çıkıyor. Öğrenmenin bireyselleşmesi ve özelleşmesinin önünde durulamıyor. Endüstri 4.0 söylemini benimseyen bugünün dünyasında üretim araçlarının dönüşümü, bu dönüşüm sürecinde yer alacak yeni ‘insan’ı yaratmak zorunda. Tek ya da en fazla birkaç konuda uzmanlaşmanın kutsandığı klasik yöntem, kıyıya yaklaşan dalgaların altında kalmak üzere. Belki yine uzmanlıklarımız olacak, ancak teknoloji ile buluşturulmamış hiçbir uzmanlığın pek bir önemi olmayacak. Üstelik bu yalnızca ilk adım. Devamı da geliyor.
Eğitimde Endüstri 4.0
Kuzey ülkelerinde eğitim anlayışının yön değiştirmesi, eğitimde Endüstri 4.0’ı destekleyici yaklaşımların yükselişi olarak da okunabilir. Endüstri 4.0 yalnızca üretim yöntemlerimizi değil, üretmek için kurguladığımız birçok başka yapıyı da etkileyecek bir dönüşümü işaret ediyor.
Alman üniversite reformu ilham verdi
Bugün dünyanın en iyi üniversitelerine sahip Amerika ya da Japonya gibi ülkeler bu üniversiteleri, modern üniversitenin yükselişi sayılan Wilhelm von Humbolt’un gerçekleştirmiş olduğu Alman üniversite reformundan ilham alarak ortaya çıkardılar.