Tedarik zinciri ve lojistik 'robotik tehdit' altında

Transearch Türkiye Yönetici Ortağı Murat Öztürk, özellikle tedarik zinciri, lojistik ve otomotivde otomasyon ve robotik sistemlerin daha da yaygınlaşacağını belirterek, “Şirketlerin bu süreçte İK politikalarını çok iyi yönetmesi gerekiyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Necmi ÇELİK

Dünya genelinde 40 ül­kede faaliyet gösteren yönetici araştırma ve liderlik şirketi Transearch In­ternational’ın Türkiye Yöne­tici Ortağı Murat Öztürk, te­darik zinciri ve lojistik sektör­leri de dahil 2025’te ve yakın gelecekte tüm sektörlerin in­san kaynağı yönetimine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Murat Öztürk’ün DÜNYA Gazetesi’nin sorularını şu şe­kilde cevapladı:

Her sektörde olduğu gi­bi lojistikte de 2025 yılın­da maliyetler artıyor. İnsan kaynağı yönetimi maliyet yönetiminde nasıl bir etki­ye sahip?

Türkiye’de hemen her sek­tör insanın, insan gücünün bir şirkette çok önemli bir serma­ye olduğunun farkına vardı. Pandemi sonrası herkes özel­likle insan ve kültür konusun­da değişiklikler yaptı, danış­manlıklar aldı. Bunların hepsi içerideki çalışanı değiştirmek için alınan aksiyonlar. Tabi ki maliyetler de artıyor. İyi çalı­şanı tutmak için ona göre üc­ret politikaları oluşturuyoruz, yan hakları düzeltiyoruz. Ça­lışma ortamında geliştirme­ler ve iyileştirmeler yapıyoruz. Bunlar da maliyetleri etkiliyor, yukarı çekiyor.

Bu 2025’te de böyle devam edecek. Çalışana, insana, içerideki kültürü geliş­tirmeye yapılacak yatırımlar devam edecek ve süreçte mali­yetleri de artıracak. Bunun en önemli nedeni içerideki, elde var olan değerli çalışanı kay­betmemek. Çünkü, yerine ye­nisini koymak daha maliyet­li. Dışardan yeni birini bulmak hem iş kaybına neden oluyor hem de içerideki maliyetten daha büyük bir maliyete sebep oluyor. 2025’teki trend de böy­le devam edecek. Tüm sektör­lerde çalışana, insana yatırım yapmaya insan ve şirket kül­türünü değiştirmeye, iyileştir­me yapmaya her şirket devam edecek doğal olarak.

İK yöneticileri yeni sürece iyi hazırlanmalı

İnsan kaynağına 2025’in penceresinden baktığınız­da gelecek nasıl görünü­yor?

İnsan ve iş kültürü ile birlik­te şirketlerin en büyük yatırım maliyeti teknoloji. 2030’da yapay zekâ, robotik sistem­ler çok daha fazla hayatımızda olacak. Bu da belli iş gücünün ekarte edilmesi anlamına ge­liyor. Endüstri 4.0 ve robotik sistemlerin işin içine giriyor olması belli mavi yaka çalışan­larının elimine olmasına ne­den olacak.

O yüzden şirketler buraya yatırım yaparken bir yandan da buradan elde edi­lecek tasarrufu profesyonel kadroları daha yukarı çekme­ye çalışacaklar buradan tasar­ruf edilecek bütçelerle. 2030 ve daha sonrasında 2040’lara doğru artık dijitalin daha çok işin içinde olduğu bir dönem olacak. Benim görüşüm çağ­rı merkezlerinin 2040 yılında tamamen biteceği yönünde. Çağrıyı karşılayanların tama­men bir robot üzerinden çö­züm sunacağı, yapay zekânın daha çok içimizde olacağı bir takım sektörlerde insan kay­nağının yerini tümüyle alacağı bir döneme doğru gidecek. Ta­bi ki Türkiye ve dünyadaki tüm İK yöneticileri ve liderleri de bunları görüyor bu yeni sürece hazırlanıyor.

Otomobilleri tamamen robotlar üretecek

Sizce şirketlerin ne yap­maları gerekir bu robotik döneme hazırlık yönün­den?

Açığa çıkacak insan gücü başka nerelerde değerlendi­rilebilir, kapanacak koltuklar, o pozisyonları boşaltacak ki­şiler nerelere kaydırılabilir. Eğer bu insanlar farklı bölüm­lerde istihdam edilemiyor­sa, çıkış planları nasıl yapıla­bilir bunlarla ilgili şirketlerin iyi planlama yapması ve şirket imajlarını iyi koruması gere­kiyor. Şirketlerin insanları iş­ten çıkarma politikalarının da iyi yönetilmesi gerekir.

Çün­kü burada izlenecek yaklaşım­lar kamuoyu nezdinde negatif izlenimlere ve kurumsal kim­liğe, marka imajına zarar ver­memeli. 10 yıllık 20 yıllık ça­lışanlar söz konusu burada. Ben bu iş kategorisini robotla değiştirdim dediğiniz zaman bunu herkese iyi anlatmanız gerekiyor. Bu konuyu şirket­ler şimdiden düşünüyor mu diye sorarsanız, cevabım bu aşamada hayır olacak. Henüz bu konu gündemlerine girmiş değil. Yakın bir zamanda oto­mobilleri, küçük ev aletleri­ni tümüyle robotlar üretecek. Bu şu anlama geliyor ki bura­dan çıkacak insanlar olacak. Bu insanların yeniden farklı alanlara kaydırılması ve çıkış planlarının iyi yönetilmesi ge­rekecek.

Lojistik ve tedarik zinciri nasıl etkilenecek ?

Hem tedarik zincirleri hem de lojistik firmalar etkile­necek. Yüklemeler, ürün sa­yım ve sınıflandırma süreçle­ri, barkodlama bunların hep­si nerdeyse robotik sistemlere döneceği için etkilenecek. Za­ten belli aşamalar dönmüş du­rumda. Özellikle tedarik zin­cirinde ve lojistik hizmetlerin belirli alanlarında görev yapan kadrolarda bir işsizlik olgusu ve bir atıla çıkma durumu ola­cak. Şirketler iyi bir politika ile burada ayrışabilirler.

Robo­tik sistemi kullanarak 50 kişi çıkardınız diyelim, o 50 kişiyi başka bir yerde kullanabilirsi­niz. Onlar bu süre içerisinde yetiştirilerek merkez ve genel müdürlük kadrolarında neden uzman olarak çalışmasınlar? Satış, pazarlamaya, finans bö­lümlerine belki insan kaynak­ları departmanlarına yönlen­dirilebilirler. Belli şirketlerin diğer iştiraklerinde istihdam edilebilir. 5-10 yıl sonra açığa çıkac ak insanlar ne yapılacağı gerçekten önemli bir konu.

Kadın istihdamına destek yeterli değil

Belli sektörlerde ve ka­dın nüfusunun sisteme da­hil olamadığını görüyoruz. Kısa vadeli ve uzun vadede­ki görüşünüz nedir bu ko­nuya?

Türkiye’de güzel çalışmalar yapılıyor. Kadın istihdamı ve liderliğini desteklemek anla­mında. Yönetim kurullarında­ki duruma baktığımızda çok daha fazla kadın var artık. Ay­nı şekilde ara kademelerdeki kadınların da desteklendi­ğini görebiliyoruz, gü­zel sonuçlar var. Yeter­li mi, değil.

Diğer taraf­ta işin birde saha tarafı var. Bugün birçok insan gücünde hala erkekler tercih ediliyor. Emek, ter ve bilek gerektiren işlerde erkekler hala ço­ğunluğu oluş­turuyor. Emek ve bilek ge­rektiren işlerde de ka­dınlar destek­len­me­li, bu alan­da ya­pılacak çok şey var. Türki­ye burada bi­raz daha ge­ride. Biraz kültürle de alakalı. Sadece gelişmiş eko­nomilerde değil gelişen eko­nomilerde de erkeklerin do­mine ettiği bazı işlerde kadın­ların olduğunu görebiliyoruz. Bunlar forklift operatörü ola­bilir, uzun yol şoförleri olabilir, postacı olabilir.

Türkiye’de de sadece yönetim kadrolarında değil bu tarafta da mavi yaka­lı tarafında da kadınların des­teklenmeleri gerekir. Ara ka­demelerdeki pozisyonlardan belki daha çok ihtiyaç var. Biz kadına zorlanacağı ya da yo­rulacağı bir iş vermeyen duy­gusal bir ülkedeyiz. Türklerde aslında kadına karşı büyük bir saygı var. Kadına incineceği ve yorulacağı bir işi yaptırmama gibi bir duygu hali var. Halbu­ki bu pozisyonlarda çalışmaya hazır birçok kadın vatandaşı­mız var.

İK politikalarını şirket­ler nasıl yönlendirmeli, ne­ler yapmalı?

Bu değerlendirmeleri spesi­fik olarak lojistik sektörü için de genel sektörler için de te­darik zincirleri için de söyle­yebiliriz. Lojistik özellikle çok rekabetçi bir sektör öncelik­le, global oyuncular var Türki­ye’de. Rekabetçi bir sektör ve bu rekabetin avantaja çevril­mesinin yolları aranmalı. Bu­rada birtakım farklılıklar ya­pılabilir.Çünkü insan gücünün yoğun olduğu bir sek­tör. Robotik sistem­lere daha fazla ge­çiş nedeniyle insan kaynağında tasar­ruflar olacaktır. İnsana yapılacak yatırımlar burada rekabeti avantaja çe­virebilir diye dü­şünüyo­rum.

Türk kadını zorlu meslekleri de yapabilir

 Uluslararası taşımacılık için kadın sürücü adaylarını cesaretlendirecek neler söyleyebilirsiniz?

Uzun yol sürücüsü dediğiniz iş zor bir meslek. Kadın ya da erkek ayrımı yok. Bunun eğitimini almış, güvenli sürüş eğitimini almış, psikolojik eğitimlerden de geçmiş olmak önemli. Aslına bakılırsa iyi kazandıran, önemli ve sürdürülebilir bir meslek. Uzun yol sürücülüğünü bir robotla değiştiremezsiniz bitmeyecek bir iş. 2100 yılına da gelsek de bu değişmez, bu meslek devam eder. Bu noktada kadınlar cesaretlendirilebilir. Bir takım ön yargılar olduğu açık. Ancak eğer dünyada değişik ülkelerde bu işi kadınlar yapabiliyorsa Türk kadınlarının da bu zor mesleği yapabileceklerine inanıyorum.

Önyargıları kırmak, algı yaratmak, iyi bir meslek olduğunu, iyi bir iş olduğu bilincini oturtmak yine kadınları cesaretlendirecek bir çaba olacaktır diye düşünüyorum. Algının toplumda değişmesi gerekiyor. Mesleğinizi söylediğinizde şaşkınlık yaratmaması veya negatif bir imaj oluşturmaması gerekiyor. Kadınların iş gücünde birçok alanda çalışması çok önemli.

Uzun yol ve ağır araç şöförü bulmak zaten çok zor ve kadın erkek ayrıştırması bile yapmamak gerekiyor. Çok sayıda kadın iş hayatına atılmak, meslek edinmek ve para kazanmak istiyor. Lojistikte bu pozisyonlar için kadınlar daha fazla teşvik edildiğinde sektörün geleceği açısından da önemli bir kazanım olacaktır.