"Sanayici, gemisini kurtarmaya çalışan kaptan pozisyonunda"
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi haftalık oturumunda konuşan İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz, sanayi üretiminde niceliksel bir artışa rağmen yüksek enflasyonun %40 seviyesindeki seyri nedeniyle yerli üreticilerin katma değer yaratma kapasitesi önemli ölçüde erimeye devam ettiğini ifade etti.
Hayati ARIGAN
Enflasyon, hammadde, enerji ve iş gücü maliyetleri adeta bir makas gibi açıldığını belirten Yılmaz, “Döviz kurlarının yapay olarak baskılanması, ihracat yapmaya çalışan yerli üreticilerimizin fiyat avantajını korumasını imkânsız kıldı. Ülkemizde tüm sektörlerde birim maliyetler son 2,5 yılda yaklaşık %250'nin üzerinde arttı. Ancak bu duruma paralel olarak kurlardaki göreceli sabitlik nedeniyle ihracatçımız Avrupa ve Asya'daki rakipleri karşısında fiyat rekabetini kaybetmeye devam ediyor” dedi.
Bu durumun büyüme verilerinin ötesinde sanayide sürdürülebilirlik krizinde etken olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Sorunun köklerine bakıldığında, kur ve enflasyon ikilemi içerisinde ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın döviz kuru politikası sonucunda kurların piyasa dinamiklerine tam yansımaması, sanayicileri gelecek açısından ciddi şekilde endişelendirmektedir. Gelecek açısından ekonomide bir güven sorunu yaratırken iş dünyası temsilcileri verimsizlik içinde yön bulma paniği de yaşamaktadır. Oysaki düşük döviz kuru aynı zamanda ithalatı da ucuzlatırken, diğer taraftan da yerli üretimi etkisizleştirerek çökertiyor” diye konuştu.
“İhracat nominal artsa da kârlılık sürekli düşüyor”
Büyüme ile üretim maliyetlerinde çelişki oluştuğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi: “Bu süreçte ihracatçının üretimdeki maliyet artışlarını fiyatlara yansıtamadığı için şirketlerin kâr marjlarının da negatif olarak sürekli daralıyor. İkincisi ise faiz, enflasyon, kısır döngüsü. Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede döngüsel bir sarmalın içinden çıkmak veya düşmemek için sınırlı kalması, üreticilerin üretim ve finansman maliyetlerini sürekli yükseltiyor.
Bu sebeple faizlerin de üretim odaklı olmaması nedeniyle yapılması gereken yatırımları da sekteye uğratıyor. İhracatımız nominal olarak artsa da birim başına karlılık sürekli düşüyor. Önceki yıllarda ihracat yapan bir makine üreticisi 2023 ve öncesinde yaklaşık % 5 ile 10 arasında olan kar marjını 2024'te 0 veya %1 düşürmek zorunda kaldı. Hatta birçok firma şu sıralar müşterilerinin kaybetmemek adına maliyetlerin altında dayanabildiği oranda zararını satış yapıyor.”
Sanayiciler yıl sonuna kadar dayanabilecek mi?
Döviz kuru ve enflasyon dengesini gözetmeyen bir yaklaşımın büyüme hedeflerini mutlak surette riske atacağını kaydeden Yılmaz, “Sanayimizin rekabet gücünü bugün kısa vadeli politikalarla değil, uzun vadeli stratejik reformlarla korumamız gerektiğinin de bilincindeyiz. Tabii sanayicilerimiz yılsonuna kadar dayanabilirse.
Bu zorlu süreçte sanayimizin sanayicilerimizin yanında olmak, devlet ve özel sektör işbirliğiyle yapısal dönüşümü hızlandırmakta zorundayız” ifadelerini kullandı. Yaşanan sıkıntılar sonucu katma değerli üretim yerine nicelik odaklı büyüme modelinin cari açığı da kronik hale getirdiğini belirten Yılmaz, “Bugün gelinen son durumda ise sanayicilerimiz gemisini kurtarmaya çalışan kaptan pozisyonunda bulunuyor. Tabii durum böyle olunca da yabancı yatırımcı kur riski ve enflasyon belirsizliği nedeniyle Türkiye'ye daha uzak duruyor. Çözüm için acilen yeni bir şeylerin yapılmasını ve büyümenin temellerini iyileştirmek için iddialı yapısal politika reformlarına ihtiyaç olduğunu da düşünüyoruz” dedi.
Öncelikle kur politikasında gerçekçilik olması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Üretici ve ihracatçının nefes alması için döviz kurlarının piyasa dinamikleriyle uyumlu hareket etmesi sağlanmalı. Enflasyonla mücadelede kararlı, radikal adımlar atılmasına devam edilmeli” diye konuştu.