'Plastik doğrama üretiminde ülkemizin İhtiyaçları hızla farklılaşıyor'
Plastik doğrama kalite ve standartları hızla değişiyor. Plastik doğramada aksesuar üretimi ana üretim kadar önemli bir yer tutuyor...
RÜŞTÜ BOZKURT
Hayat okulu, yaşımıza başımıza bakmadan bize her gün bize ders veriyor. Kendimle baş başa kaldığım, kimseye hesap sormayan ve kimseden emir olmayan sadece kendimle yüzleştiğim anlarda sayısız dersler çıkarıyorum. İçime yaptığım, eli boş dönülmeyen o yolculuklara çıktığımda ulaştığım genellemelerden biri de şudur: İşin küçüğü, büyüğü; niteliklisi, niteliksizi yoktur; “işinize verdiğiniz değer” vardır.
Yıllar önce İtalya’da bir grup arkadaşla Micelangelo’nun heykellerini dolaşmış, gün boyu tarihi bir atmosferde, zihnimizdeki bilgi kırıntılarının peşinde amansız bir koşuşturmayla iyice yorulmuştuk. Çok uzun bir kahvede biraz soluklanmak için oturmuştuk. Kahvenin öteki ucunda insanlar bir alt kata iniyor; belli ki tuvaletlerini yaparak çıkıyorlardı. İhtiyaç gideren insanların çıkışta yüzlerinde çok belirgin gülümseme dikkatımı çekti. Yerimden kalkarak merdivenin başına kadar gittim. Aşağıda iki kabinli bir tuvalet vardı. Tuvaleti işleten orta yaşta, biraz etine dolgun, üstünde yeşil forması, bembeyaz gömleği ile bir kadındı.Tuvalete insanları almadan önce mutlaka kağıt bezlerle temizliyor; çıkanlar ellerini yıkadıktan sonra kolonya ya da benzer bir şey ellerine serpiyor, birşeyler soruyor; gülümseyen gözleriyle birkaç sözcükle müşterilerinin her birini güldürüyordu. İhtiyacım olmadığı halde tuvalete indim; biraz bekledim; beklerken tuvaleti işleten kadın kim oldugumu, nereden geldiğimi hem İtalyanca hem de İngilizce sordu. Türkiye’den geldiğimi, gezerken yorulduğumu anlattım; o ara tuvaleti temizledi, içeri girdim. Çıkınca ellerimi yıkadım, kolonya benzeri temizleyiciyi ellerime serperken, “İstanbul’un tadını çıkarıyor musun?” diye sordu. Bir tuvalet işletmecisinin işine özeni, müşterilerle kurduğu ilişki, insanların damarlarından giren dokunmalarından etkilendim.
Dönüşümde DÜNYA Gazetesi’ndeki köşemde “Gelişmişlik Micelangelo özeniyle tuvalet işletmektir” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Çok güzel tepkiler geldi. Ve o gün bugündür, “işine saygılı” bir çöpçü ile bir ülkeyi yöneten en üst düzey yöneticinin işlerinde nicelik farkı olduğunu, nitelik farkı olmadığını düşünürüm. Plastik doğrama üretimini küçümseyecek kasaba kültürü tuzaklarına yakalanmamak için bu küçük girizgahı yapmayı uygun buldum.
Konya düzlüğüne indiğimde İpekyolu Derneği’nin yöneticilerinden Ö. Nazim Özcan’a beni plastik doğrama üreten yeni tesislerine götürmesini istedim. Bir ülkedeki üretimin nicelik ve niteliğini anlamak için sürekli farklı mekanlardan, farklı açılardan, farklı birikimlerden bakarak bir senteze ulaşmanın sağlıklı bir “anlama yöntemi” olduğunu benimseyenlerdenim.
Ö. Nazim Özcan’a ilk sorumu yöneltiyorum: “Plastik doğrama imalatının yapısal özellikleri nelerdir? Hangi çevresel değişmeler üretim maliyetlerini ve karalılıkları etkiliyor?” Bu soruyu sormamın nedeni, sektörü analiz ederken kullanılması gereken ölçüleri anlamak.
Özcan, plastik doğrama sektöründeki gelişmeleri şöyle açıklıyor:
1)Proje-odaklı üretim, kurumsal firma ağırlığında bir işe dönüştürüyor.
2) Malzemenin kalınlığı, yalıtım özellikleri ve UV ışınlarına karşı tepkimesi önemli.
3) Renk kazandıran kaplama ve kaplamaların her çeşit dış etkenlere karşı koyucu işlevindeki gelişmeler belirleyici oluyor.
4)Bu sektöre kolay giriş yapılıyor; atölye tipi bütik üretimle,üretim sistemini geliştiren işyerleri arasında haksız rekabet var.
5) Gelişmiş ve kayıtlı işyerleri ile kayıt dışı işyerlerinin haksız rekabeti de sektörün gelişmesini engelliyor.
6) Hem yerel,hem de ülke ölçeğinde çalışılabilir bir üretim alanı, eğilim giderek bu yapıya doğru kayıyor.
7) Özellikle arsa-odaklı inşaatlarda küçük ölçekli taahhüt firmalarında fiyat-odaklı seçim yapımı kalitenin geliştirilmesini ve kalite artırma yatırımlarını engelliyor.”
Ö. Nazım Özcan’a, özellikle profil imalatında hangi özelliklerin belirleyici olduğunu da soruyorum. Ülkemizdeki plastik kapı ve pencere üretimindeki standart, kalite ve maliyetler ile örneğin Almanya’daki üreticinin farklılıklarının neler olduğunu anlatmasını istiyorum.
Özcan Plastik’in yöneticisi, önce plastik üretiminde kullanılan pigmentlerin formülasyonunun önemli olduğunu, bu konuda Batı’da özellikle Almanya’da özen, ciddiyet, gözetim ve denetimin tartışmasız önde olduğunu anlatıyor.
Üretim teknolojisi olarak profil üreten firmalarının yeterli olduğunu ancak sektörel fiyat politikasının kalite standartlarının yükselmesini ters yönlü etkilediğini vurguluyor.
Üretilen profillerin kalınlaşması, yalıtım özellikleri kadar değişik alanlardaki dayanıklılığın artırılması eğilimine dikkat çekiyor.Yalıtım değerlerini artırarak, daha mukavemetli (stabil) profillere doğru eğilim olduğunu belirtiyor.
Bu arada, bizim ülkemizde olduğu gibi başka ülkelerde de insanların oturduğu ev ya da dairelerin küçüldüğünü, maliyetin etkilediği bu küçülmede mekanı etkin kullanmanın öne çıktığını, bu nedenle “alan yaratan” uygulamaların, işlevini yaparken daha az alanı kullanan sürme gibi sistemlerinin öne çıktığını söylüyor.
Türkiye’nin profil üretiminde Avrupa’da ikinci, dünya genelinde de üçüncü sırada yer aldığını; üretim sorunu olmadığının altını çiziyor.
Gelir düzeyine bağlı, bina yalıtım şuurundaki yeterli gelişmeme olması nedeniyle fiyat-odaklı, “ucuz malzeme” ile “işlev, ömür ve maksimim yalıtım verimliliği” bağlantılarının kurulmadığını; bunun uzun dönemde daha yüksek maliyetlere yol açtığını vurguluyor.
Türkiye’deki üreticilerde “yabancı sermaye ağırlığının” giderek arttığına dikkat çekerek; bu konuda ülke stratejsinin olması, o strateji etrafında kararlar alınmasının gereği üzerinde duruyor.
Özellikle Ar-Ge çalışmalarına kaynak ayırabilen firmaların hem profil üretiminde hem de kaplama malzemeleri geliştirmedeki bir adım öne geçmelerinin işin kaymağını yemelerine yol açtığını da ileri sürüyor.
Plastik doğrama alanının orta ve uzun dönemde gelişmelerinin ne yönde ilerleyeceğini de soruyorum Ö. Nazım Özcan’a: “Sektörün geleceğini nasıl görüyorsun, senin yatırım stratejin ne olacak?”
Özcan önce kendi stratejisini anlatıyor: “Ben Konya yerelinden ülke ölçeğine bir gelişme planı yapmıştım. Ortaklarımızla birlikte yereli ülkesele taşıma kararı aldık, bu konuda belli bir düzeye geldik. Ülke ölçeğindeki üretimi küresele taşımak her zaman düşündüğümüz bir konu ama şu sıralarda biraz beklemeyi tercih ediyoruz. Bir başak stratejimiz de yumurtaları aynı sepete koymamak için ikinci bir iş alanı daha geliştirmek istiyoruz. Gerçi, plastik doğrama alanında daha 20 yıl ikame ürünlerin ve diğer gelişmelerin etkisinin olmayacağını düşünüyoruz. Bizim bakışımız daha geniş açılı, tedbirli ve kararlı biçimde plastik doğrama alanını genişletirken, bir başak işle de işimizi çeşitlendirmek ve zenginleştirmek isteğimiz güç kazanıyor.”
Özcan’a, “Yirmi yıllık perspektifden bakınca, sektörün gelişeceği konusunda sizi inandıran hangi varsayımlardır?” diye soruyorum. Yanıtı şöyle oluyor: “Dünya’da olduğu gibi, ülkemizde de orta sınıf kentleşmeyle birlikte hızla büyüyor. Orta sınıfın kalite anlayışı, yalıtım bilinci, görünüm ve estetik seçmeleri sektörü besliyor. Bir başka neden, parsel değil ada bazında ve örgütlü taahhüt gelişiyor; standart binalar, hızlı imalat, uzun ömür ve alternatifl erine göre düşük maliyetli olması da bizim sektörü ahşap ve alüminyuma göre öne çıkarıyor. Kalite ve standart tanımı yapan kurumsal işyerlerinin artması da sektörü büyütüyor. Ancak, özellikle çok küçük ölçekli üreticilerin bartır yapması, mal karaşılığı bina satın almaları bazı olumsuzluklar yaratıyor; her zora düşen meslektaşımız da, müşterilerimizin sektöre bakış açısını olumsuz etkiliyor. ”
Ö. Nazim Özcan’la işini kurup geliştirdiği Konya koşullarını da konuşmak istiyorum. Soruyorum, “İstanbul’ da ve Konya’da iş yapıyorsun. Anadolu’daki gelişmeler bizim ilgi alanımız. Konya’da farklı olan özellikler nelerdir?” Yanıtı öğretici: “Konya’da insanlar kalite-odaklı değil, fiyat-odaklı satın alma kararı veriyorlar. O zaman butik, merdiven altı üretim yapan firmaların günlük koşullarına göre verdikleri fiyatı öne çıkarıyorlar. Siz kalite, standart, uzun dönemli kazanımları anlatsanız da tek ölçü fiyat olabiliyor. Oysa İstanbul gibi büyük merkezlerde hızla örgütlü işler yayılıyor; mühendisler ve mimarlar kalite ve standartlarını baştan belirleyerek ona göre fiyat-maliyet dengesi kurabiliyorlar. Sektörde kar marjları çok düşük. Gerçi profil üretiminde ülkemizde gelişmiş firmalar var ama firmalar kalite için mücadele etmek yerine mevcut duruma ayak uyduruyorlar.”
Özcan’a son bir soru daha yöneltiyorum: “Benim ilgi alanlarımdan biri olan mobilyada aksesuarda önemli gelişmeler olmasına rağmen bir açık olduğunu gözlüyorum. Sizin sektörünüzde de aksesuar önemli... Gelişmeler nasıl?”
Özcan’ın yanıtı net: “Sektörde aksesuar önemli. Örneğin conta seçimi,hava kaçırması vb. Bu alanda tabii ki alınacak mesafeler var. Bu konu da diğer üretim sektörleri gibi sürekli gelişen dinamik bir yapıda. Bizim Sistemin bütün derinliklerine hakim olmamız gerekiyor. Pencere ve kapı olmadan insan yaşamı kolaylaşmaz. Bu odaktan bakılmalı. Aksesuar üreticileri ülkemizde kendini hızla geliştiriyor ancak özellikle Ar-Ge konusunda yabancı firmaların gerisindeyiz.”
Üretimde alınan önlemler
Her istediğinizi yapabilecek bir güce sahip olsaydınız, plastik doğrama üretimi konusunda hangi önlemleri alırdınız?
1. Kalite standardını artırır; CE’nin geçerli olmayan standardı yerine işlerliği olan, ciddi biçimde izlenen, sapmalara karşı yaptırım uygulan bir standart getirirdim.
2. Her önüne gelenin iş yeri açmasını önler; berbere bile belge izni arayan anlayışı bu sektöre de getirir; işin ehli olmayanların sektöre giriş yaparak piyasa bozucu etki yapmalarını önlerdim.
3. Kayıtdışı uygulamaların yarattığı haksız rekabeti kesinlikle önler; bu alanda “vur-kaç” mantığı ile ticari ahlakı zedeleyen tutum ve davranışları önlerdim.
4. Sektöre girişte girişimcinin elindeki sermayeyi sadece işine bağlayacağı teşvik sistemleri uygular; sermeye erişebilirliğin araç ev gereçlerini çeşitlendirir; sermayenin kullanımında da sıkı gözetim ve denetimle fırsataçılık yapanlara fırsat vermezdim.
5. Yalıtım konusunun uzun dönemli kaynak israfını önleyen özelliklerini dikkate alarak, uygulanabilir düzenlemeler yapar ama düzenlemelerin uygulanması mekanizmalarına daha çok önem verirdim.
6. Kapasite kullanım oranının yüzde 40’lar da süründüğü sektörde, kümelenmeye ciddi destekler verirdim. Kalifiye eleman eğitimi için teknik liselerdeki bölümlerin sayısını artırırdım.
Türkiye plastik doğrama konusunda nelere dikkat etmeli?
1. Plastik malzemelerin kalitesi için pigment ve formülasyonu konusunda ülke ölçeğinde seçim yapılmalı, ilke ve kurallar belirlenerek ödün verilmeden uygulanması sağlanmalıdır.
2. Dünya genelindeki gelişmeler yakından izlenerek, profi llerin kalınlığı,kaplamaları, renkler ve yalıtım özellikleri, aksesuar ve cam sistemlerine ilişkin dinamik standartlar belirlenmeli ve uygulanmalıdır.
3. Arsa standartları belirlenmeli,çok özel uygulamalar dışında standart ve seri üretimlerle maliyetler düşülmelidir.
4. Endüstri 4.0 aşamasının sağladığı “iletişim ve etkileşim verimliliğinde” gelişmeler yakından izlenmeli ve uyum için gerekli destekler sağlanmalıdır. Bu destekler başta uyarıcı bilgi olmalı, giderek teknik bilgi ve finansal destek şeklinde olmalıdır.
5. Binaların küçülme ve mekan kazınma eğilimini dikkate alarak,ülkemizdeki oluşumları imar planlarından başlayarak,plastik doğramaların binalara uygulanmasına kadar değer yaratma zincirinin bütünü içinde ele alınmalı, sadece doğrama maliyeti değil yalıtımla kazanılan uzun soluklu kazançları da hesaplayan bir anlayış hakim kılınmalıdır.
6. Özellikle profil üretiminde yerli sermaye ve yabancı sermaye dengesini gözlenmeli, ülkemiz yaranına olan bir strateji belirlenerek uygulanmalıdır.