Şarj edilebilir hibritler zorlanıyor
Opel, Türkiye senaryosu için tam elektrikliyi önceliklendirdi. Şarj edilebilir hibrit modeller çağın gerekliliklerine uymayan vergilendirme sistemimiz nedeniyle satışa sunulmayacak gibi görünüyor. Oysa bugün en iyi çözüm halen hala şarj edilebilir hibritler olarak öne çıkıyor.
Volkan DEMİRKUŞAK
Son dönemin yükselen markalarından biri olan Opel, Stellantis Grubu’yla GM’in ona giydirdiği gömleği adeta yırttı ve geri dönüşüm kutusuna attı. Ben de bu hafta Opel Türkiye’nin davetiyle İspanya Malaga’ya, Opel’in GSe ailesini test etmeye gittim.
Öncelikle şöyle başlayalım, Opel Türkiye ve global Türkiye senaryosu için tam elektrikliyi öncelemiş. Yani kullanmış olduğumuz GSe yani şarj edilebilir hibrit modeller çok büyük ihtimalle ülkemizde olmayacak çünkü malum çağın gerisindeki vergilendirme sistemimiz. Öte yandan 17 yıllık bir otomotiv gazetecisi olarak en iyi çözümün şu anda hala şarj edilebilir hibritler olduğunu söyleyebilirim.
Yani 60 km’ye varabilen elektrikli kullanım üstüne reküperasyon ve iyi bir benzinli motor olabilecek en iyi çözüm gibi. Astra GSe ile test sürüşündeyken, 80 km yol kat edip menzilimi de 50 km artırabilmek beni şaşırtmadı diyemem.
Şehir içinde gerçekten tüm yolu elektrikli olarak kat edebiliyorsunuz, maksimum hız 135; oldukça iyi. Tabii arzu ederseniz benzinli motorla birlikte kombine bir 225 HP’lik güç de hiç de yadsınacak gibi değil. 12.4 kW’lik batarya, frenleme ile zaten kendini de şarj edebiliyor. Bu da size ayrı bir menzil kazandırıyor. Yeni süspansiyon sistemi Koni ile birlikte geliştirilmiş, çok başarılı buldum. Hem sessiz hem de dinamik sürüşte size destek oluyor. Dediğim gibi Opel Türkiye şimdilik bu otomobili ülkemize getirmeyi efektif bulmuyor ama başka yenilikler var.
Opel Türkiye’yi merkeze aldı
Opel global, Türkiye’yi çok önemli bir pazar olarak görüyor. Bunda markanın çiçeği burnunda genel müdürü Emre Özocak ve ekibinin etkisi büyük.
Özocak global tüm toplantılara davet edildiklerini, sürekli fikirlerinin sorulduğunu ve geri bildirimlerle birlikte otomobillerin üretimlerine bile destekte bulunduklarını ifade etti. Yani Türkiye’nin söz hakkı var. Türkiye marka için en önemli 3 pazardan biri. Bu en çok satılan anlamına gelmiyor ama hedef İtalya pazarını geçmek.
“Zaten genel rakibimiz İspanya’yı geçtik” diyor Opel Türkiye Genel Müdürü Emre Özocak. Özellikle SUV tarafında marka çok kuvvetli, artış iki kat. 11 SUV’un 1’i Opel logolu. Türkiye Orta Doğu pazarına kote, bu yıl Opel Türkiye’nin hedefiyse 52 bin. Ayrıca marka daha önce olmadıkları hafif ticari pazarında vites artırmış, yüzde 25’lik bir artış öngörüler arasında. Üretimde öncelik aldıklarını belirten Özocak ,“Taleplerimiz doğrultusunda Combo’ya orta konsol yaptırdık. Otomobil bulmakta zorlanmıyoruz, stoksuz çalışıyoruz” diye konuştu.
“Çip krizi bizim için bitti, sorun lojistikte”
Evet, bolca konuşulan konu… Sorunların en azından Stellantis tarafından bittiğini gösteriyor. Özocak şöyle konuştu: “En azından bizim grupta son 6 aydır çip konuşulmuyor. Sorunumuz lojistik. Otomobiller üretiliyor fakat lojistik sorunların yüzünden gelemiyor. Bekliyor, bekleyince de üretim aksıyor. Farklı alternatifle geliştirmeye çalışıyoruz. Hiç stok tutmuyoruz, haftalık gemi takipleriyle siparişleri teslim ediyoruz. Bizim için ciddi bir iş, bu sayede otomobillerin kimlere gittiğini de takip ediyoruz, 2-3 otomobil alan olursa bayilerimizi uyarıyoruz.” Şu anda sektörün sünger gibi otomobil çektiğine değinen Özocak “2023’ten umutluyuz” dedi.
Online satışın payı artıyor
Opel’in global stratejileri doğrultusunda online satışın payının arttığı da bir gerçek. Özellikle Almanya, İtalya’da online satışlar önemli, Opel Türkiye de buraya adım adım gidiyor. Bu arada Astra-e de senenin 3. çeyreğinde Türkiye’de olacak ki marka bundan da çok umutlu. Karbon nötr üretimin marka açısından önemli olduğu ortada, markanın üretim üssü Russelsheim’da tek hedef karbon nötr üretim. Bunun yanısıra, yeni showroomlar, marka kimliği, müşteri memnuniyet analizleri de Opel’in gelişiminde önemli katkılar sağlayacak gibi.