Narbay: Hazır giyimde ülkemizin önünde fırsatlar var

BEGOS Başkanı Toygar Narbay, Türkiye’nin hazır giyimde büyüme potansiyeline sahip 3 ülke arasında yer aldığını belirtti. Önümüzdeki dönemde global pazarın kapasite ihtiyacını Türkiye’den sağlayacağını söyleyen Narbay, ülkeyi yeni fırsatların beklediğini kaydetti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem SARSIN

Buca Ege Organize Sana­yi Bölgesi (BEGOS) Yö­netim Kurulu Başkanı, Türkiye Giyim Sanayicileri Der­neği (TGSD) Başkan Yardımcı­sı ve Narkonteks Yönetim Kuru­lu Başkanı Toygar Narbay, Türk Hazır Giyim sektörünün önü­müzdeki 10 yılda çeşitli fırsat­larla karşılaşacağını söyleyerek, Türkiye’nin en büyük büyüme potansiyeline sahip 3 ülke ara­sında yer aldığını ifade etti.

Teks­til ve Hazır Giyim Sektörünün 30 milyar dolar ihracat ve 50 milyar dolar üretim büyüklüğüne sahip olduğuna, son 20 yılda 30 milyar doların üzerinde yatırım yaptığı­na ve bir milyon kişiye istihdam sağladığına dikkat çeken Nar­bay, sektörün cari açığın kapan­masına yaklaşık 15 milyar dolar pozitif katkı sağladığını belirtti. Narbay, sektörün içeride ürettiği ve iç pazarda tüketilen 10 milyar doların üzerindeki hazır giyim üretimi ile bir bu kadar ithalatı da önlediğinin altını çizdi.

Çin’in önümüzdeki 10 yılda NA­TO ile sorun yaşama olasılığının yüksek olduğunu, bu nedenle glo­bal alıcılarının risklerini azaltmak için ülkedeki alımlarını azaltma­ları ile ortaya çıkacak olan kapa­site ihtiyacının bir kısmının Tür­kiye’ye yöneleceği öngörüsünde bulunan Narbay, bu nedenle sek­törün mutlaka gerek kur gerek gir­di maliyetleri gerekse de finans­man maliyetleri açısından destek­lenmesi ve pazar kaybının önüne geçilmesi gerektiğine işaret etti.

“Kayıplar devam ederse büyük sorunlarla yüzleşiriz”

Türk Hazır Giyim sektörünün Uzakdoğu ve Kuzey Afrikalı ra­kiplerinin aksine ucuz ve yüksek adetlerde üretim yapmak yerine katma değerli ürünler ile koleksi­yon sattıklarını, marka ve dağıtım kanallarına yatırım yapmaya baş­ladıklarını belirten Narbay, “Türk Hazır Giyim üreticileri olarak biz­ler kaliteli ve müşteri beklentile­rine uygun üretim yapabilme ka­biliyetine sahibiz.

Bunun yanı sıra ülkemizin coğrafi avantajı nedeni ile Avrupa’ya yakın olması müşte­rilerimizin gözünde bizleri vazge­çilmez kılıyor. Global alıcıların bu nedenlerden dolayı Türkiye’den yaptıkları alımlarda rakip ülke­lere göre daha fazla bir marj öde­meye hazır olsalar da rakiplerimiz ile aramızda oluşan yüzde 50 fiyat farkı hem bizleri hem de bizden vazgeçmek istemeyen müşterile­rimizi zor duruma sokuyor” dedi.

Türkiye’den tekstil çıkıyor ger­çeğinin yaratılan algının aksine çok da yoğun olmadığına da deği­nen Narbay, “Ancak kayıplar böy­le devam ederse hazır giyim üreti­minde bu sorunlarla yüzleşmeye devam edeceğiz. Ülkemiz ihracat­çısının Uzakdoğulu rakiplerine göre fiyat farkı yüzde 50 seviyele­rine ulaştı.

Global alıcılarımız ha­lihazırda Türk hazır giyim ürün­lerinin kalitesi, pazara yakınlığı ve firmaların hızlı sevk etme kabili­yeti nedeni ile Uzakdoğulu rakip­lerine göre yüzde 20 civarında yu­karıda olan bir fiyat farkını öde­meye hazır olmalarına rağmen, endüstrinin bugün karşılaştığı yüksek finansman maliyetleri ve enflasyon / kur uyumsuzluğu kay­naklı maliyet farkını ödemek iste­memekte ve Mısır gibi alternatif tedarik havzalarına üretimlerini kaydırmaları için Türk üreticilere telkinde bulunmaktadırlar. Bu du­rumun önüne geçilmelidir” dedi.

“Sektör dünya ile paralel küçüldü”

Hazır giyim sektörünün 2023 yılında dünyada yüzde 9 oranın­da küçüldüğünü, Türkiye’nin de dünyaya paralel olarak yüz­de 9 küçüldüğünü belirten Nar­bay, “Dünya ortalaması ile ay­nı seviyedeyiz. Yüksek adetler­de ucuz ürün üreten Hindistan, Vietnam, Endonezya ve Bang­ladeş dünya ortalamasının üze­rinde yüzde 14 küçülme yaşadı. Gelecekte sektörümüzde en faz­la büyüyecek üretim havzaları Hindistan, Endonezya, Bangla­deş ve Kuzey Afrika gibi görü­nüyor.

Ucuz mallar burada daha çok yapılacak. Çin şu an vazge­çilmez ülke durumunda ama 10 yıl içinde ABD’nin Çin ile ilgili planları Türkiye için çok büyük fırsatları da gündeme getirecek­tir. Çin’de tedarik aksamasın­dan dolayı ortaya çıkacak kapa­siteyi karşılayabilecek bir ülke yok. Ama en büyük potansiye­le sahip 3 ülke arasında Türki­ye de var” değerlendirmesinde bulundu. Narbay, sektörde to­parlanmanın 2025 yılının ikinci yarısında başlayacağını öngör­düklerini sözlerine ekledi.

“Baskılanmış kur ve faiz oranları temel sıkıntılarımız”

Sektörün temel sıkıntıları arasında döviz kuru ve yüksek ticari faiz oranlarının yer aldığını ifade eden Toygar Narbay, “2024 yılı euro bazlı asgari ücret değeri son 20 yıldaki en yüksek değer olarak gerçekleşmiştir. Asgari ücret 2021’den bugüne değin yüzde 502 arttı.

TÜİK enflasyonu ise aynı dönemde yüzde 300 civarında gerçekleşti, kur ise yüzde 153 arttı. İhracatçı işte bundan rahatsız. Kur resmi enflasyon kadar artsaydı haziran sonu itibarı ile yaklaşık 44 lira civarında olacaktı. FED ve TCMB M1 ve M2 emisyon farkları dahi 39 TL’yi işaret ediyor. Ancak haziran itibarı ile kur 32 TL civarında gerçekleşti. Her ne kadar 2025 yılının 2.yarısında rahatlamayı hissedecek olsak da 2025 yılı için şayet tek asgari ücret zammı olacaksa 2025 yılının ilk yarısı kurun reel olarak değerlenmesi nedeni ile; 2024 yılının 2.yarı yılından daha zor geçecektir.

Bu nedenle asgari ücretin ocak ve temmuz olarak 2 defada yapılması çalışanları ve firmaları rahatlatacaktır. Öte yandan cazibe merkezleri ve kalkınmada öncelikli bölgelerde; çalışan başına yüzde 25 oranında asgari ücret desteği verilmesi, bölgede emek yoğun sanayiinin hızla gelişmesini sağlayacak yatırımları hızlandıracaktır” dedi.

Eximbank destekleri yükselmeli

 Eximbank desteklerinin gerilediğine de işaret eden Narbay, 2018 yılından itibaren (pandemi yılı olan 2020 hariç) ihracat desteklerinin her yıl oransal olarak düştüğünü belirtti. Kredi desteklerinin 2018 yılında yüzde 16 seviyesinde iken 2023 yılında yüzde 7 seviyesine gerilediğini kaydeden Toygar Narbay sözlerine şu şekilde devam etti: “İhracat kaynakları 2018 yılındaki yüzde 16 seviyesine çıkartılması gerekiyor. Öte yandan ana beklentilerimiz arasında enflasyonla uyumlu kurun tesis edilinceye dek ihracat bozum kurunda desteğin yüzde 2 seviyesinden yüzde 10 seviyesine çıkartılması var.

Ayrıca yüksek enflasyon ve faizler nedeni ile bozulan işletme sermayelerinin KGF ile 1+4 yıl uzun vadeli krediler ile desteklenmesini ve banka limitlerinin enflasyon oranında güncellenmesi, Exim reeskont faizinde önden tahsilin kaldırılarak maliyetin düşürülmesi, EYT nedeni ile emekli olan çalışanların iş hayatına dönmeleri ve tecrübe kaybının önüne geçilmesi için vergi ve sigorta primlerinde indirim sağlanması konularında desteğe ihtiyacımız olacak. Bu düzenlemeler ile sektörün ihracat ve istihdamının önemli ölçüde artacağını söyleyebilirim.”