Mevzuattaki iyileştirmelerle ihracat 10 milyar doları rahatlıkla aşar

Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü kapsamında Türkiye madencilik sektörünün önündeki fırsatları ve gelecek stratejilerini değerlendirerek, "Sektör ihracatı meralarda beklenen mevzuat değişikliğiyle rahatlıkla 10 milyar doların üzerine çıkar" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet YILMAZ

Madencilik, ülkelerin ekonomik bağımsızlı­ğının temelini oluştu­ran niş alanlar arasında yer alı­yor. Bir ülke kendi yeraltı zengin­liklerini işleyebilme becerisiyle bir anlamda ekonomik özgürlü­ğünü kazanmış oluyor. Dolayısıy­la Türkiye'nin dışa bağımlılığı­nı azaltma noktasında madenci­liğin önemli bir rolü bulunuyor. Sektörün dış ticaret açığı içeri­sindeki payı ise petrol ve doğal gazla birlikte yaklaşık 100 mil­yar doları buluyor.

Yalnızca ma­den kaynaklı dış ticaret açığının ise yaklaşık 60 milyar dolar se­viyesinde. Eldeki veriler ışığın­da dövizi tutma, dışa bağımlılık­tan kurtulma anlamında bizim rolümüz kritik önemde. Hemen 2024'e bakacak olursak ihracat­ta bir önceki yılın altına düşmek­sizin 6-6,5 milyar dolar civarında bir rakamla yılı kapatacağımızı düşünüyoruz. Mevzuatta bekle­diğimiz düzenlemelerle söz ko­nusu ihracat rakamını önümüz­deki yıl çok rahat 10 milyar dola­rın üzerine çıkarabiliriz.

Türkiye’de üzerinde durulma­sı gereken önemli bir konunun da değerli madenlerle ilgili üretim artışı olduğunu düşünüyorum. Örneğin getirilen kota nedeniy­le bu yılki altın ithalatı geçen yıla kıyasla azaldı. Bu durum ülkede­ki altın fiyatlarının yükselmesi­ne yol açtı. Söz konusu gerçekleş­meler ekseninde önümüzdeki yıl için değerlendirme yaptığımızda kota koymak aslında ekonominin bir gereği olabilir ancak meseleyi kesin bir şekilde çözmek için üre­timi artırmak gerekiyor. Eğer biz kendi ülkemizdeki üretimi artı­rabilirsek, kurşun, bakır, çinko, demir, kömür, mermer, doğal taş, altın bunların hepsini ülkemiz­de üretirsek ve ürettiğimizi kendi ekonomimize Türk Lirası ile ka­zandırırsak bu tür kotaları koy­maya gerek kalmayacak.

Öte yandan, Türkiye doğal taş rezervleri bakımından olduk­ça zengin. 2025'te Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın strate­ji belgesinde de belirtildiği üze­re mevzuatta beklediğimiz iyileş­tirmeler, özellikle orman ve me­ra kısmındaki iyileştirmelerle biz çok rahat 10 milyar dolar hede­fini getirir. Bu doğrultuda daha fazla maden üretilerek ülkeye dö­viz girişi sağlanmalı. Bunları ya­parken de hep söylüyoruz, önce insan, sonra çevre, ondan sonra da katma değerli madencilik, sür­dürülebilirlik ilkeleriyle uyum­lu ve olumlu örnekleri çoğaltan bir madencilik olsun diye 2025'te böyle bir perspektifimiz var.

Kömürün kalitesini iyileştirip daha ekonomik hale getirmenin yolları var

Söktörümüz açısından önem­li bir konu da kömür madencili­ğiyle ilgili. Ukrayna-Rusya sa­vaşı, Avrupa ülkelerinin doğal gaz tedarikinde ciddi kırılmala­ra neden oldu. Avrupa ülkeleri­nin önemli bir kısmı kömür kay­naklarına yöneldi. Bu durumda 20 milyar ton civarında kömür rezervi bulunan Türkiye'nin de kaynaklarını değerlendirmesi gerekiyor. Kömürümüzün kalite­sini iyileştirip, kükürt oranını dü­şürüp, kül oranını düşürüp, kalo­risini biraz daha ekonomik hale getirebilmenin yolu var.

Teknolojik iyileştirmelerle kö­mürden gaz elde etme, kömürün kalitesini yükseltme ve benzeri olmak koşuluyla, tabii ki yenile­nebilir enerji kaynaklarını hep aklımızda tutup orayı artırmayı hedefleyerek, enerjide kömürün de kullanımını belirli bir nokta­ya oturtmamız bizim için olmaz­sa olmaz. Çünkü düşünün kaynak bizim yer altında yatıyor, kim­seye bir faydası yok. Dolayısıyla burada da insanı ve çevreyi ön­celeyerek, var olan tesislerimizin kapasitesini hiçbir zaman unut­mayarak, kömürü önümüzdeki yıllarda da enerjinin içerisinde bir olmazsa olmaz parça olarak yerine oturtmamız lazım.

Yeşil dönüşüm ve madencilik bir arada gelişecek alanlardır

Kömürün yanı sıra temiz ener­ji teknolojilerinin üretilmesinde önemli rol oynayan nadir toprak elementlerinin de önemine de­ğinmemiz gerekiyor. Yenilene­bilir enerji kaynaklarının kulla­nımının artırılmasıyla ilerleyen süreçte dünyadaki madencilik faaliyetlerinin 6 ile 9 kat artaca­ğını söyleyebilirim. Bu kapsam­da Türkiye'nin yeşil dönüşüm yolunda yerini sağlamlaştırması gerekiyor. Yeşil dönüşümle ma­denciliği kesinlikle entegre et­mek zorundayız. Aksi takdirde o yeşil dönüşüm enstrümanlarını, aparatlarını bulamayacağız, imal edemeyeceğiz ve bu anlamda da dönüşüm lafı hep havada kalmış olacak diye düşünüyorum. Yeşil dönüşümle madencilik olmazsa olmaz bir ikilidir.

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) olarak sürdürülebilir ma­denciliği artırmaya yönelik bir dizi standart oluşturmaya çalışı­yoruz. 6 Aralık'ta yapılması plan­lanan Milli Madencilik Zirvesi'n­de sürdürülebilir madencilik ça­lışmaları noktasında Türkiye'de iyi örnekler öne çıkarılacak. Bu­nun yanı sıra Dernek olarak sek­törde iş güvenliği, halkla ilişkiler ve şeffaflık başlıklarını öncele­yen bir dizi standart oluşturma­ya çalışıyoruz. İyi örneklerin sa­yısını çoğaltma yönünde ciddi bir eforumuz var. Bunu da uluslara­rası standartlarla Türkiye'yi bir noktada buluşturup, oradan yola çıkıp yürüyerek bunu da gerçek­leştireceğimize inanıyoruz.

DEİK ile iş birliği önemli

Son olarak önümüzdeki yıl TMD ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) olarak ülkede madencilik sektörünü geliştirmek üzere yoğun bir program izleyeceğiz. DEİK kapsamında önemli planlarımız var. Türk madenciliğini uluslararası arenada görücüye çıkarmak, imkanlarımızı paylaşmak ve olabilecek yeni yatırımları konuşabilmek üzere dünyadaki büyük iki alanda Bakanlığımızla beraber etkinliklerimiz var. Bunların bir tanesi madencilik alanında, bir tanesi de enerji alanında. Dolayısıyla üretim ve ihracat hedeflerimize ilaveten bu tür faaliyetlerle sektörü büyütmeyi planlıyoruz. Bu yolda başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile beraber sektörü büyütme yönünde ciddi bir misyonun sorumluluğu altında olduğumuzu hiç unutmuyoruz.