Lojistik sektörü rüzgarı arkasına aldı

ATC Logistics Grup Genel Müdürü, UTİKAD Başkan Yardımcısı Ayşem Ulusoy, lojistik sektörünün GSYİH içindeki payının yüzde 12’yi aştığını belirterek “Bizim işimiz bundan sonra A noktasından B noktasına bir yükün veya ürünün taşınması olmamalı. Türkiye'nin bu coğrafi konumuyla transit ticarette de çok önemli bir pay alması gerekir” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Necmi ÇELİK

UTİKAD Başkan Yardımcısı ve ATC Logistics Grup Genel Müdürü Ayşem Ulusoy, “Lojistikte birbirini uçtan uca kapsayacak şekilde demir yolu, hava yolu, deniz yolu, intermodal, karayolu hepsinin kombine edildiği lojistik modellerine ihtiyacımız var. GSYİH’nın bugün yüzde 12’sinin üzerine çıkmış bir potansiyelden bahsediyoruz. Yani şu anda lojistik tamamen rüzgarı arkasını almış durumda” dedi.

Ayşem Ulusoy ile lojistik sektöründeki gelişmeleri ve her gün değişen dünya ticaretindeki rolünü konuştuk. Ayşem Ulusoy, Türkiye’nin lojistik sektöründe görece üstünlüğü olduğunu ve bugün Türkiye’nin coğrafi konumuyla transit ticarette de çok önemli bir pay alması gerektiği üzerinde durdu. Ulusoy şöyle konuştu:

Sektörün dijital altyapısı güçlü Mevcut konjöktürde ana sorunu nedir lojistik sektörünün?

 “Lojistik sektörümüz coğrafi olarak çok kıymetli bir konumda bulunuyor. Bugün dört saatlik bir uçuş mesafesinde milyar dolarlık cirolara yakın bir noktadayız. Bu sürecin yönetilmesiyle ilgili tabi ki devlet desteğiyle birlikte hareket ederek aksiyon almalıyız.

Lojistikte birbirini uçtan uca kapsayacak şekilde demir yolu, hava yolu, deniz yolu, intermodal, karayolu hepsinin kombine edildiği lojistik modellerine ihtiyacımız var. GSYİH’nın bugün yüzde 12’sinin üzerine çıkmış bir potansiyelden bahsediyoruz. Yani şu anda lojistik tamamen rüzgarı arkasını almış durumda. Ama maalesef günümüzde hala karşılaşmakta olduğumuz engellerimiz var.

Örneğin gümrüklerdeki aksamalarla ve prosedürlerle uğraşmak durumunda kalıyoruz. Halen demiryolunun tam anlamıyla uçtan uca bağlanamadığı ve Orta Koridorun çok aktif kullanılamaması gibi bir tabloyla karşı karşıyayız. Yani bizim bundan sonraki tek hedefimiz ihracat, ithalat taşımaları olmaması lazım. Mesele sadece bir ürünün A noktasından B noktasına taşınması ise bunu herkes sağlayabiliyor.

Ama bizim sorunumuz bundan sonra A noktasından B noktasına bir yükün veya ürünün taşınması değil. Türkiye’nin bu coğrafi konumuyla transit ticarette de çok önemli bir pay alması gerekir. Lojistik sektörü bu düzeyde hizmet için hazır durumda. Dijital altyapı olarak da her gün daha da gelişiyor ve sektör olarak tüm yeniliklere, gelişmelere hazır hale geliyoruz.

Sektörde eğitim konusuna nasıl bakıyorsunuz?

“Her zaman sektörümüze yapılacak yatırımların öneminden bahsediyoruz. Elbette lojistik sektörü olarak önemli bir hizmet sunuyoruz ve yapılacak yatırımlarda en az yaptığımız iş kadar kıymetli. Fakat bana sorarsanız geldiğimiz yüzyılın öznesi hala insan. Ne kadar dijitalleşsek, teknolojik olarak gelişsek de her zaman özne insan olacaktır. Bu sebeple yatırımın yapılacağı en kıymetli alan insandır. İnsana doğru yatırımı yapan şirketlerin her zaman kazanacağını düşünüyorum.”

Sektör adına neler yapılabilir?

 “Örneğin meslek liselerinin önemi burada ortaya çıkıyor. Buradaki eğitimlerin çok ciddi anlamda daha doğru kurgulanması, gençlerin bu mesleği okullarında öğrenmeleri ve sonrasında üniversitelerin 2 ve 4 yıllık bölümlerinde okumaları gerekiyor. Bizim şu anda yetişmiş, teorik bilgileri bilen, yetkin iş arkadaşlarına ihtiyacımız var. Öncelikle meslek liseleri içerisinde, lojistik bölüm sayısının artması gerekiyor. Sayının artması yanı sıra müfredatının tamamen yeniden yapılandırılması gerekiyor.

Meslek okulu sayısı artmalı Beş yıl, on yıl sonra sektörü nerede görmek istiyorsunuz?

“Covid-19 döneminde lojistik sektörü olarak hızlıca ilerledik, geliştik. Lojistik kabiliyetlerimizin ne kadar iyi olduğunu gördük. Hem araç filo sayımız hem de lojistik yeteneklerimiz olarak neler yapabiliyoruz bu süreçte deneyimledik. Baktığınızda bugün hayaliniz ne derseniz ben milli limanlar hayal ediyorum. Milli limanların olması ülkemizin uluslararası rekabetteki gücü açısından önemli.

Evet, bugün Türk Bayraklı çok güçlü havayolumuz, THY var. Geçekten güçlü bir marka. Aynı etkiyi yaratabileceğimiz denizcilikte de küresel bir markaya sahip olmak ülkemiz ve sektörümüz için çok kıymetli olacaktır. Aynı zamanda demiryollarının da özelleşmesini, milli yapısının özel sektörle daha güçlenmesi gerektiğini, transit taşımanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.”

Denizcilikte küresel markamız olmalı

“Bölgesel güç olma hayali konusunda hiç umutsuz değilim, çok umutluyum. Bizde var olan manevra gücü ve lojistik kabiliyetler doğru bir altyapıyla yönetilebilirse, Türkiye lojistik sektöründe birçok ülke için ciddi bir tehdit unsuru olabilir.

Bu üstünlük, ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dünyada Türkiye’ye güçlü bir el olacaktır. Bunun yanı sıra en önemli avantajlarımızdan biri sahip olduğumuz insan gücü. Bugün Avrupa lojistik alanında çalışacak insan gücü bulmakta zorlanıyorlar. Bizim sahip olduğumuz insan gücümüz gerçekten çok önemli ve kıymetli.”

Lojistik sektöründe kadının yerini değil, etkisini konuşmamız gerekiyor

Geçen dönem UTİKAD Başkanlığı koltuğunda oturan yeni dönemde ise bu defa UTİKAD Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen Ayşem Ulusoy, aynı zamanda ATC Logistics Grup’un da Genel Müdürü…

Ayşem Ulusoy, bugün araç filosu yöneten nadir kadınlardan biri. İşini anlatırken “Lojistiğin uçtan uca bütün çözümlerini üretiyoruz” diyen Ayşem Ulusoy, 25 yıldır lojistik sektörünün içinde bir rol model olarak yer alıyor. Ayşem Ulusoy’a lojistik sektöründe kadın olmanın gücünü biz sorduk o anlattı.

Lojistikte kadın olmanın yeri nedir?

 “Sektöre başladığım günden itibaren kadar kadın olmanın herhangi bir zorluğunu yaşamadım. Lojistik sektörünün en az diğer mesleklerde olduğu gibi zorlukları elbette var.

Fakat lojistik sadece kadınlar için değil, erkekler için de çok zor bir sektör. Kadınlar potansiyellerini tam olarak kullandıkları takdirde cinsiyet ayrımı gözetmeksizin hem iş hayatına teşvik sağlarlar hem de söz sahibi olabileceklerini gösterebilirler. İlerleyen ve gelişen sektörümüzde, lojistiğin erkek egemen gösterilmesi artık söz konusu değildir. Sorun bu algının aşılmıyor olmasıdır.

Bakıldığı zaman lojistik dünyasında aktif olarak yer alan kadınları görüyoruz. Yetenekleriyle çok başarılı yerlere gelmiş C-Level pozisyonunda çalışan kadınlarımız var. Bana sorarsanız lojistik sektöründe kadının yerini değil, etkisini konuşmamız gerekiyor.

Bu yer neresi tam olarak?

“Saha dışındaki kısımda kadın çalışan oranı artıyor. Beyaz yaka olarak sektörde çalışan kadın sayısı, sahada çalışan sayısına göre daha fazla. Örneğin bizim şirketimizde kadın çalışan yüzdesi yüzde 50’lerde. Kadınlarımızın operasyonel taraftaki başarılarından oldukça memnunuz.

Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki; Kadın çalışanlarımız işlerini titizlikle yapıyor, daha rasyonel düşünüyorlar. Soruna değil, çözüme yönelik kararlar verebiliyor olmaları tüm süreçleri olumlu olarak etkiliyor. Kadınların sonuç odaklı ve problem çözücü yapıları sayesinde operasyonel süreçlerde yaşanan sorunları daha kontrollü bir şekilde çözebiliyorlar.”

UTİKAD, sektöre örnek olmuştur

Yukarılara yükselişte ne gibi engeller görüyorsunuz?

 “Sektörümüzde kadınlar operasyon ve orta düzey yönetimde oldukça iyi ve aktif rol oynuyorlar. Fakat orta düzeyin üstünde CEO, CFO ya da yönetim kurullarında ve karar mercilerinde kadın sayımız az kalıyor diyebilirim. Orta düzey seviyede görev alırken yönetilebilen işler, üst seviyelere geçerken yüklenen sorumluluklarla birlikte daha aktif, dinamik ve karar alma mekanizmasının etkin olmasını gerektiren süreçlere dönüşüyor.

Bu noktada sektördeki erkek çalışma arkadaşlarımızın etkisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Erkekler eğer kadınların yolunu açıyorsa ki bu konuda UTİKAD sektöre örnek olmuş bir dernektir, 11 erkek yönetim kurulu üyesi arasında kadın başkan seçilmiştir.

Bugün UTİKAD Yönetim Kurulu’nda 4 kadın bulunuyor. Buradan anlaşılıyor ki birlikte çalıştığınız insanlar ve yol aldığınız modeller tüm bu süreçleri olumlu veya olumsuz etkileyecektir. Geldiğimiz çağda artık çalışma düzeninde yeni modellemelerle, cinsiyet gözetmeksizin insan yetkinliği, sürdürebilirliği ve çeşitliliğini göz önüne almamız gerekiyor. Tabi ki nicelik kadar nitel etkinliğimizin artması daha önemli. Sayıda eşitlenmenin önemi kadar nitel katkı, nitel etki yapabiliyor olmak da çok önemli bir konu.”