“Kredi faizi yüzde 80’i görmüşken Merkez’in faizinin anlamı yok”

Genç Girişim ve Yönetişim Derneği (GGYD) Başkanı M. Nezih Allıoğlu, yüzde 17,5’lik Merkez Bankası faiz oranını vatandaşın hissetmediğini belirterek, “Bankalar, Merkez Bankası'ndan yüzde 17,5’ten para alıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ferit Barış Parlak

Ancak siz bankalardan kredi istediğinizde yıllık faiz oranı yüzde 70-80’i buluyor. Kredi faizleri yüzde 80’i görmüşken, Merkez’in faizinin bir anlamı kalmıyor” dedi.

Genç Girişim ve Yönetişim Derneği (GGYD) Başkanı M. Nezih Allıoğlu, kredi faizlerinin yüksekliğinden şikayet etti. Allıoğlu, “Kredi faizleri yüzde 80’i görmüşken, Merkez Bankası (MB) faizinin anlamı yok” dedi.

Yüzde 17.5’lik Merkez Bankası faiz oranını vatandaşın hissetmediğini, gerçeğin farklı işlediğini dile getiren Allıoğlu, “Bugün, mevduatınızı bankaya götürdüğünüzde, bankanın o günkü politikasına göre yüzde 25 ile 30 oranında faiz alabiliyorsunuz.

Bankalar yüzde 17,5 seviyesinden MB’den para alıyor, ancak siz bankalardan kredi istediğinizde yıllık faiz oranı yüzde 70-80’i buluyor. MB’nin ilk faiz artırımında yüzde 20’ye çıkmasını, daha sonra ise yüzde 4-5 puan daha artırarak, piyasa gerçeklerine paralel hareket etmesini beklerdim” dedi.

“İhracatçı yüzde 40 kâr mı ediyor?”

 2003’de kurulan ve yılda ortalama 7 milyar TL katma değer yaratıp, toplam 30 bin kişiye istihdam sağlayan 1000 girişimcinin üyesi olduğu GGYD’nin Başkanı Nezih Allıoğlu, “İhracat ve ithalat yapan üyelerimiz var. İhracat ve ithalatla uğraşan sektörlerin dövize ihtiyacı var. İhracatçıların yurt dışından getirdiği dövizin yüzde 40’ını bozdurmak zorunda olması sakıncalı.

Hiçbir üretici, özellikle giderler çıktıktan sonra yüzde 40 kâr etmiyor. İhracatçı, yaptığı 100 birimlik satışın 40’ını bozduruyor, kalan 60 birim tekrar mal alıp üretmesine yetmiyor. Dövizini mecburen Türk lirasına çevirip bankaya yatıran ihracatçı, daha sonra o parasıyla yüzde 20 daha fazla bedelle döviz almak zorunda kalıyor” diye konuştu.

“Güven olmazsa yabancı sermaye de olmaz”

Alııoğlu Türk ekonomisinin yabancı sermaye çekmesi için yabancı sermayeye belli imkânlar ve garantiler vermek gerektiğini, bu garantilerin başında da güven ortamı yaratmanın geldiğini söyledi.

Küresel ekonomilerin tamamında güvenli bir ortam yaratmanın, yabancı sermaye yatırımlarını çekmede önemli bir rol oynadığını ve yabancı sermayenin önünü açtığını vurgulayan Allıoğlu, “Yatırımcıya güven vermek, ortaya çıkması muhtemel sorunlarda çözüm yollarını şimdiden sunmak, yabancı sermaye yatırımın gelmesini teşvik edecektir. Güven oluştuğunda, Türkiye’ye yabancı sermaye yatırımı artacak, istihdam ve üretim büyüyecektir. Toplumun her kesimi bundan faydalanacaktır”dedi.

Allıoğlu, “Bütün küresel ekonomilerde olduğu gibi Türk ekonomisinde de güven konusu önemli bir parametredir. Yabancı sermayeyi çekmenin yollarından biri güven ortamını oluşturmaktan geçmektedir. Avrupa ülkelerine, ABD’ye yatırım yaparız, ancak Çin, Rusya ya da Somali’ye yatırım yapar mıyız? İşte burada güven sorunu ortaya çıkıyor. Yatırımcının kendini güvende hissetmesi gerekiyor, yoksa başka ülkeleri tercih etmeye başlar” diye konuştu.

“Malın fiyatı 1 hafta sonra ne olur bilmiyoruz”

Türkiye’de ekonominin içinde bulunduğu durumdan çıkmasının “güvenin sağlanmasından” geçtiğine dikkati çeken Allıoğlu, “Güven sağlayacaksınız ki bir malın bedeli önümüzdeki hafta şimdikinden fazla olmayacak ya da olacaksa ne kadar olacağını bileceksiniz. Üniversite mezunlarının ‘ben artık burada durmam, yurt dışına gideceğim’ dememesi için de güven ortamını sağlamak gerekiyor.

Bunu yapabilirsek ekonomideki kısır döngüyü aşma şansımız olur ki bunlar zor adımlar değil. Sihirli bir değneğe ihtiyacımız yok, hangisi öncelik gerektiriyorsa ondan başlayabiliriz. Örneğin, önceki yıl orman yangınlarında yeteri kadar havadan müdahale aracımız yoktu, ancak günümüzde bu durum düzeldi. Demek ki yapabiliyoruz.” Allıoğlu, “İş dünyası belirsizliğin hüküm sürdüğü bir ortamdan hoşlanmıyor. Böyle bir durumda program yapamıyorsun, hammaddeni alamıyorsun ve yatırımını yapamıyorsun. Yapmıyorsun ya da erken yapıyorsun veya gereksiz yere çok alıyorsun” dedi.

Yedek parça ihracatı nedeniyle kendi sektörü de olan otomotiv sektörü ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Allıoğlu, akaryakıt fiyatlarındaki artışın, KDV oranının yükselmesinin ve ek MTV alınması kararının sektöre olumsuz yansıdığını vurgulayan Allıoğlu, “İnsanlar otomobillerini akaryakıt fiyatlarının artması yüzünden kullanmamaya başladılar. Daha önce akaryakıt fiyatlarındaki artış trafiği ilk 2-3 gün olumlu anlamda etkilerdi, ancak bu sefer artışlar sadece yakıtta değil, her kalemde olduğundan insanlar otomobillerini daha az kullanıyorlar” ifadelerini kullandı.

“AB elektrikli araca döndü bize benzinli satıyor”

AB ülkelerinin birçoğunda 2025-2026 yıllarında fosil yakıtlı araçların yeni tesciline izin verilmemesinin amaçlandığını dile getiren Allıoğlu, bu yolla otomotiv şirketlerinin elektrikli araç teknolojisini geliştirmeye yönlendirildiğini kaydetti.

Şu anda Türkiye’de çok fazla elektrikli araç satılmamasının nedeninin bu araçların Avrupa’da çok iyi satılması olduğunun altını çizen Allıoğlu, “Elektrikli araçların çoğu Avrupa’dan geliyor. Avrupa’da çok sattığı için Türkiye’ye daha çok benzinli araçlar geliyor. Bizde de talep yüksek olduğu içi Avrupalı, ‘elektrikli aracı ben daha çok satıyorum, sana da dizel ve benzinli araç vereyim’ diyor.

Ancak gelecek yıllarda, elektrikli araç satışları da artacaktır. Türkiye’de, 2021 yılında yüzde 0,5 olan elektrikli araç satışları, bugün yüzde 4’e kadar ulaşmış durumda, yani katlanarak büyüyor. 2026 yılında, o yıl satılan araçlarda elektrikli araçların payının yüzde 10-15 seviyesine ulaşacağını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

‘’Stok mecburiyeti de enflasyonu körüklüyor”

GGYD Başkanı M. Nezih Allıoğlu, Yatırımcıların şu anda parasını bankaya yatırmak yerine, ihtiyaç duyacağı malzemeyi alarak stoklamayı tercih ettiğini belirtti. Allıoğlu, “Baktığınızda kar ediyorsunuz, ancak bu sistem bir süre sonra sizi ihtiyacınız olmayan malları almanıza yönlendiriyor. ‘Nasılsa fiyatı artacak’, ‘malım çok eskimedi, ancak bir daha bulamam, bu fiyata bulamam’ ya da ‘iyi ki almışım’ diyerek, bugünden mal alıyoruz. Bu cümleyi kurdurttuğunuz anda bu alımlar sürecektir. Bu bakış tüketimi artıyor ve kısır döngü şeklinde devam ederek, enflasyonu yükseltiyor” dedi.

“Türkiye bilişim sektörüne odaklanmalı”

Nezih Allıoğlu, gelişmiş ülkelerin bilişim sektörüne ciddi yatırımlar yaptığını, kaynaklarının önemli bölümünü bu sektöre ayırdığına işaret etti. Allıoğlu şunları söyledi: “Türkiye üretime odaklanmalı, ancak bu üretimi büyük fabrikalar yerine bilişim sektörüne odaklanarak yapmalı. Yazılıma odaklanmalı. Bunları yapmak için gerekli donanıma sahibiz. Yetişmiş beyinlerin yurt dışı arayışlarının önüne geçmeliyiz.

O insanlara güvence verebilirsek, yurt dışı yerine ülkemizde çalışma koşulları yaratabilirsek ve gerekli desteği verebilirsek bilişim sektöründe önemli başarılara imza atabiliriz. Bunu yapabilecek gerekli insan gücüne sahibiz. Önemli olan, bu insan kaynağına iyi eğitim vermek, doğru eğitim vermek ve doğru yönlendirmek.”